İSTANBUL (Arzu Demir/ETHA)- Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Anayasa Komisyonu üyesi Prof. Dr. Gençay Gürsoy, komisyonun çalışmaları, anayasa yapım süreci ve nasıl bir anayasa üzerine ETHA'nın sorularına yanıt verdi.

 

Türkiye'nin 1,5 yıldır 12 Eylül Anayasası'ndan kurtulma çabası içinde olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Gürsoy, "Ancak siyasi iktidarın gerçek niyetinin demokratik bir anayasa yapmak olup olmadığı sorusunun yanıtı bugün bile net değil" dedi.

 

"Anayasa'nın değiştirilmesi" çağrısına anayasanın geniş kesimlerle tartışmaya açılması olanağı sunduğu için özgürlükçü, demokratik bir toplumsal düzenden yana olan herkesin olumlu yanıt verdiğini belirten Prof. Dr. Gürsoy, HDK'nin de bu yaklaşımla kendi bünyesinde Anayasa Komisyonu'nu oluşturduğunu kaydetti.

 

HDK olarak "Anayasa Çalıştayı" yaptıklarını hatırlatan Prof. Dr. Gürsoy, şöyle konuştu: "Yeni bir anayasa ihtiyacının siyasi iktidarın yönlendirmesiyle biçimlenebileceğini baştan görüyoruz. Biz ne yaparsak yapalım sonuçta Meclis'te çoğunluğa sahip olan iktidar partisi anayasayı yönlendirme konusunda son sözü söyleme yetkisine sahiptir. Ama önemli olan bu fırsatı değerlendirerek, daha demokratik ama her şeyden önce Türkiye'nin en önemli sorunu olan Kürt sorununda çözüm yolunu açabilecek değişikliklere fırsat verebilecek bir anayasa değişikliğini geniş kesimlerle tartışmak. Bizim asıl çıkış noktamız budur."

 

Prof. Dr. Gençay Gürsoy, HDK olarak görüşlerini Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na ilettiklerini belirterek, "HDK Anayasa Komisyonu'ndaki birçok arkadaş değişik anayasa platformlarında da çalışıyor. Ben Özgürlükçü Anayasa Platformu'nda çalışıyorum. İlk itirazları dile getiren platform olduk. Bu koşullar altında, TMY ve ceza yasaları devam ettikçe, siyaset olanakları daraltılmışken, özgür bir anayasa tartışması ortamının olmadığın söyledik" diye konuştu.

 

'GENİŞ SİYASİ İRADE ETİK OLARAK MECLİS'TE YOK'

"Yeni bir anayasayı toplumu en geniş biçimde temsil eden bir irade ile yapmak doğru olurdu" diyen Prof. Dr. Gürsoy, bu iradenin Meclis'te kanuni olarak var olduğunu ancak etik olarak var olmadığını belirtti. Yüzde 10 seçim barajına dikkat çeken Prof. Dr. Gürsoy, şöyle konuştu: "Yüzde 10 barajıyla oluşmuş olan bir Meclis'in geniş halk kesimlerini gerçekten temsil ettiği iddia edilemez. Dolayısıyla bu yönüyle sakat bir temsiliyet söz konusudur. Ama buna rağmen bu fırsatı geniş halk kesimlerinin taleplerini dile getirmek, Kürt sorununun çözümü konusunda anayasal talepleri dile getirmek için bu fırsat değerlendirilebilir."

 

'TEK KİMLİKLİ ULUS TARİFİNDEN KURTULMUŞ ANAYASA'

HDK Anayasa Komisyonu üyesi Prof. Dr. Gençay Gürsoy, "Nasıl bir anayasa" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Her şeyden önce mevcut 1982 Anayasası'nın sınırlayıcı bütün hükümlerinden kurtulmuş bir anayasa. Tek uluslu, tek kimlikli bir ulus tarifinden kurtulmuş bir anayasa. Anayasa'nın girişindeki değişmez maddelerin önemli bir kısmının değişebilirliğini kabul ediyoruz. Kimlik konusunda etnik kimliğe gönderme yapmayan ve anayasal terminolojide 'anayasal vatandaşlık' diye geçen bir tanımlama istiyoruz. Temel hak ve özgürlükleri hiçbir sınırlama getirmeyen anayasal çerçeve düşünüyoruz. Anadilde eğitim talebi mutlaka karşılanmalı. 'Demokratik santralizasyon' diye ifade edilen ama hiç de demokratik olmayan merkezi yönetim biçiminden daha desantralize, yerel yönetimlere ağırlık veren ve Kürt siyasi hareketinin 'demokratik özerklik' diye tanımladığı -çerçevesi çok belirgin olmamakla birlikte- kendi bölgelerinde gerek dil, gerek eğitim konusunda olanaklarının genişletildiği bir yapı."

 

Emekçileri sınırlayan bütün anayasal engellerin kaldırılması, bütün çalışanlar için genel grev hakkı dahil grev ve toplu sözleşme hakkının tanındığı bir anayasa istediklerini söyleyen Prof. Dr. Gençay Gürsoy, "Ancak tüm maddelerin dışında bugüne kadar Türkiye anayasalarında hiç yer almamış olan doğanın anayasal haklarını, çevreci bir anayasa anlayışını mutlaka getirmek lazım. Hatta anayasayı temel birinci maddesinden son maddesine kadar doğa unsurunu dikkate alan bir anlayışla yapmak gerekir" dedi.

 

Çeşitli anayasa platformlarının hazırladığı anayasa metinleri olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Gençay Gürsoy, asıl meselenin talepleri ve hazırlıkları bir siyasi irade olarak Meclis'e yansıtabilmek olduğunu söyledi, "Ama görünen o ki bugünkü koşullar altında bu pek mümkün gözükmüyor" dedi.

 

'TEMEL MADDELERİN GÖRÜŞÜLMESİ ENGELLENİYOR'

Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Meclis bünyesinde oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmalarını yakından takip ettiklerini belirterek, şöyle konuştu: "Temel sorunlara ilişkin maddelere sıra geldiğinde, diğer üç partinin itirazları ile bu madde erteleniyor. Dolayısıyla işin çıkmaza gireceği konusunda endişe verici belirtiler şimdiden ortaya çıkmış durumda. Bu sürecin nerede biteceğini kestirebilmek mümkün değil. Bu hazırlıklara katılırken, bir taraftan da anayasa konusunda siyasi iktidarın konu mankeni haline gelme tehlikesini de dikkate almak lazım."

 

'KOMİSYONUN ÖMRÜ UZUN SÜRMEZ'

Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun ömrünün fazla uzun sürmeyeceği görüşünde olan Prof. Dr. Gürsoy, Başbakan Erdoğan'ın başkanlık sistemi planını hatırlattı. Prof. Dr. Gençay Gürsoy son olarak şöyle konuştu: "Başbakan, başkanlık sistemini başarır mı, başarmaz mı, belli değil ama tam olarak başaramasa bile cumhurbaşkanlığının yetkisini artıran ve cumhurbaşkanının partisinden bağımsız siyasi kimliğini daha gevşeten, buna daha olanak tanıyan anayasa değişikliğini talep edeceğini şimdiden söyleyebiliriz. Bu yöndeki talep anayasa konusundaki bütün iyimser beklentileri yerle bir etmeye yeter. Bu yüzden önümüzdeki kısa dönemde geniş kesimlerde anayasa çalışması yapan bütün grupların başkanlık sistemi konusundaki endişelerini geniş halk kesimleriyle paylaşması iyi olur."