Halkların Demokratik Kongresi adına açıklama yapan Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder ve Levent Tüzel açlık grevindeki Kürt siyasetçilere dikkat çekerek hükümeti adım atmaya davet etti.

 

Basın toplantısında bütün hükümlüler gibi Öcalan'ın da avukatlarıyla görüşme hakkının olduğu belirildi.

 

BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, ''Hükümet yetkililerini Öcalan üzerindeki tecride son vermeye çağırıyoruz'' dedi.

 

Türkiye'de cezaevlerinde 2 bine yakın kişinin ve Strasbourg'da 15 siyasetçinin ''Öcalan'a tecridin kaldırılması talebiyle'' süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerini sürdürdükleri ifade eden Kürkçü, Strasbourg'da açlık grevlerinin 49. gününde hayati sınıra geldiğini ifade etti.

 

Bütün hükümlüler gibi Öcalan'ın da avukatlarıyla görüşme hakkının olduğunu belirten Kürkçü, ''Başta Adalet Bakanlığı olmak üzere Hükümet yetkililerini tecride son vermek üzere harekete geçerek yaklaşmakta olan kitlesel ölümlere karşı önlem almaya çağırıyoruz'' dedi.

 

Ertuğrul Kürkçü şunları kaydetti:

"Türkiye'de birçok cezaevinde 2000'e yakın insan süresiz ve dönüşümlü, Fransa'nın Avrupa Konseyi (CoE) ve Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'ne (CPT) ev sahipliği yapan Strasbourg kentinde 15 Kürt siyaset insanı da süresiz ve dönüşümsüz açlık grevindeler.

 

Strasbourg'da 1 Mart'ta başlayan grev bugün 49'uncu gününde, hayati sınırda. Grevcilerin talepleri arasında en önceliklisi 8 aydır sağlık ve güvenliği hakkında bilgi alınamayan, avukatlarıyla görüşmesi önlenen İmralı'da ömür boyu hapse mahkûm PKK lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin sona erdirilmesi.

 

Grevciler diğer taleplerinin -Öcalan'a özgürlük, Kürt halkına statü ve anadilde eğitim- genel kampanya çerçevesinde ele alınıp değerlendirilebileceğini ancak Öcalan'a yönelik tecridin sona erdirilmesi talebinden vazgeçmeyeceklerini bunun "tartışılmaz" olduğunu açıkladılar.

 

Bizler bu talebin karşılanmasının önünde hiçbir yasal, idari, insani ve ahlaki engel bulunmadığını, tersine Öcalan'ın 8 ay öncesine kadar avukatlarıyla rutin bir biçimde sürdürdüğü görüşmelerin yasaklanmasının hukukla açıklanamayacağını biliyoruz. Bütün hükümlüler gibi Öcalan'ın da süre giden diğer davaları ve başka yargısal süreçlerle ilgili olarak avukatlarıyla görüşme hakkı var.

 

Bu vazgeçilmez hakkın "koster bozuldu" yalanlarıyla, ya da "izin vermiyoruz" denerek keyfi ve tahkir edici bir biçimde çiğnenmesinin şimdi karşılaştığımız tepkileri doğurması kaçınılmazdı. Hükümet yetkilileri 8 ay öncesine kadar Öcalan'la neden görüşmeler yaparak süre giden çatışmanın son bulması için çözüm arıyorlardıysa, şimdi binlerce insan da o nedenle açlık grevinde: Beğenseniz de beğenmeseniz de Öcalan Kürt Özgürlük mücadelesinin siyasi önderi.

 

Yüz binlerce insanın Öcalan'ın sağlığı ve güvenliğiyle yakından ilgilenmesi, 15 Şubat'ta Diyarbakır'da lise öğrencisi 17 yaşındaki Ramazan Malkoç'un, 23 Ocak'ta Bingöl Cezaevinde siyasi tutuklu Şehmus Anik'in, geçtiğimiz yıl 7 kişinin Öcalan üzerindeki tecride dikkati çekmek için kendilerini ateşe vermeleri bundan.

 

Başta Adalet Bakanlığı olmak üzere hükümet yetkililerini, bir an önce Öcalan üzerinden sürdürülen haksız, keyfi ve ahlak dışı bir psikolojik harekat uygulaması olan tecride son vermek üzere harekete geçerek, yaklaşmakta olan kitlesel ölümlere karşı önlem almaya çağırıyoruz.

 

Geçtiğimiz yıl boyunca, kendilerini ateşe verenlerin ve şimdi ölmeye yatanların talepleri basit ve açık, ahlaki ve insani: Öcalan üzerindeki tecride son verilmesi!

 

Hiçbir hükümlünün mahrum edilemeyeceği avukatlarıyla görüşme ve kendisini ifade hakkından Öcalan'ın hiç mahrum edilmemesi gerektiğini onunla yıllar boyu görüşmeler sürdüren hükümet yetkililerinden iyi kimse bilemez. Öcalan'a konulan keyfi ve kanunsuz görüşme yasaklarının kaldırılması, hükümetin bir şey yapmasını bile gerektirmez. Keyfi uygulama yapılmaması yeter.

 

Bu keyfi yasaklamalardan vazgeçilmemesi halinde doğacak acı ve trajik sonuçlar kapının eşiğine gelmişken hükümeti aklın gereğini yaparak Öcalan üzerindeki tecridi kaldırmaya, Avrupa Konseyi ve Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'ni Strasbourg'daki grevcilere kulak kabartarak uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini yerine getirmeye ve bu açık kural ihlalini gidermek için harekete geçmeye çağırıyoruz.

 

Strasbourg'da açlık grevindeki 15 Kürt siyasetçiye de mesajlarının alındığını, haklı taleplerinin anlaşıldığını ve bizlerin bu taleplerin Türkiye'de ve uluslararası kurumlar nezdinde doğal takipçisi olduğumuzu ve olacağımızı bilerek yeni bir karar almalarını istediğimizi duyurmak istiyoruz.

 

Hükümet, Kürt halkının ve demokrasi-sosyal haklar mücadelesinin kararlılığını boş yere test etmekten vazgeçmeli, aklın, hukukun ve ahlakın gereğinin yerine getirmekte bir an bile gecikmemelidir. Bıçak sırtında giden bu ölüm-hayat geriliminin ölümlerle sonuçlanmasının bütün vebali bundan böyle hükümetin omuzlarındandır."

 

BDP'li önder de ''Cezaevlerine ilişkin faşist mevzuat bir an önce temizlenmelidir'' diye konuştu.

 

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in dün Genel Kurul'da ''BDP'li iki milletvekilinin konuşmasına'' ilişkin sözlerini anımsatılması üzerine Kürkçü, ''Watergate skandalından da beter. Bunu gelip Meclis'te açıkladı ve 'milletvekilini dinliyoruz' dedi'' iddiasında bulundu.

 

''Tutuklu milletvekilleriyle ilgili TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in görüşmeler yapacağı'' haberleriyle ilgili bir soru üzerine de Kürkçü, milletvekillerinin bir an önce serbest bırakılması talebinde bulunacaklarını kaydetti.