Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çağlayan Adliyesi'ndeki rehine krizinde yaşamını yitiren savcı Mehmet Selim Kiraz'ın rehin alındığı ana ilişkin fotoğrafları yayımlayan basın kuruluşlarını eleştirerek, "Batı ülkelerinde böyle bir duruma asla şahit olamazsınız. Kapılarına anında hukuk eliyle kilit vurulur. Bana göre o basın kuruluşları savcı Kiraz'ın şehit edilmesine ortak oldular" dedi.

Savcı Kiraz'ın ölümü sonrası Adliye'de avukatların da aranmasına itiraz eden İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal'a tepki göstererek, ""Eyy baro başkanı, sende telefonla görüştün teröristlerle? Hangi neticeyi aldın? Hani senin sözün çok dinleniyordu ya, alsaydın ya bir netice. Sen tüm avukatları temsil etmiyorsun, bunu bil!" ifadesini kullandı.

Erdoğan, Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda muhtarlara hitap etti. Erdoğan konuşmasında "Ben Türkiye'nin muharıyım" dedi.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

‘SAVCI ÖNEMLİ MESAFE KAYDETMİŞTİ’

Mehmet Selim Kiraz odasına giren iki 'terörist' tarafından 'şehit' edildi. Öncelikle bu alçakça saldırıda şehit edilen savcımıza cenabı Allah'tan rahmet diliyorum. Şüphesiz bu olay bir çok bakımdan üzerinde durulması, dersler çıkarılması gereken bir hadisedir. Bir kısım basın yayın kuruluşlarının bu hadiseyi insanlığa ahlaka vicdana hakka hukuka sığmayacak şekilde verdiklerini ifade etmek isterim. Mağdurun değil teröristlerin yanında yer alan bu basın yayın kuruluşlarını şiddetle kınıyorum. Sayfalarını ve ekranlarını teröristlerin propagandalarına açan kuruluşlar, savcımızın şehit edilmesine ortak olmuşlardır. Teröristlerin bu eylemdeki amacının asla intikam olmadığı ortadadır. Bu savcımız, eyleme konu edilen failleri bulmaya çalışan, önemli mesafe kaydeden birisidir. Savcımızı öldürmenin eyleme konu edilen olayın aydınlığa kavuşturulmasına hizmet etmeyeceği de açıktır, ortadadır. Bu hadisenin amacı hadisenin karanlıkta kalarak, terör örgütlerinin meseleyi propaganda olarak kullanılmasını temin etmektir.

‘KAPILARINA KİLİT VURULURDU’

Basın yayın kuruluşları da bilinçli olarak aynı amaca hizmet ediyorlar. Demokrasinin hak ve özgürlüğünün beşiği olarak kabul edilen batı ülkelerinde böyle bir duruma asla şahit olamazsınız. Kapılarına anında hukuk eliyle kilit vurulur. Türkiye’de çok yanlış bir durum var. Batı ülkelerinin de çifte standardını çok iyi biliyoruz. Kendi ülkelerinde en küçük bir harekete izin vermeyenler, sözüm ona demokrasi özgürlük adına hemen karşımıza dikiliyorlar.

Bir kısım basın yayın kuruluşlarının sürekli ortaya koydukları bir yaklaşımdır.

Romanya’dan dönerken “Adalet saraylarına giren tüm insanlar aranmalıdır” dedim. Bizi arayamazsanız ifadeleri kullandılar. Bağlı oldukları baro “Biz buna müsaade etmeyiz” dedi. Herkes aranacak, aranmalıdır. Avukatlar aranmaktan neden çekiniyor? Ey baro başkanı, sen de teröristlerle telefonla görüştün, hangi neticeydi aldın? Senin sözün çok dinleniyor, bir netice alsaydın... Senin yaptığın hareketler eski Türkiye’deydi. Sen bütün avukatları temsil etmiyorsun, yargı adının bir bölümünü temsil ediyorsun.