HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretini, ABD-YPG ittifakı ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere değinen Türkiye’nin Suriye konusunda baştan beri yanlış rota izlediğini savundu.

Kürkçü, “Türkiye’nin, Kürt güçlerine verilen silah yardımını kendisine karşı ‘tehdit’ olarak görmesi doğru bir endişe değil, Türkiye, Suriye’de rejim değişikliği ihtirasına son vererek Suriye’nin içinden meseleyi çözmesine yardımcı olması ve Kürt cephesini desteklemesi gerekiyor” diye konuştu.

Erdoğan’ın ABD ziyaretini değerlendiren Kürkçü, “Hepimiz biliyoruz ki bu 20 dakikalık görüşmede sadece bu konuşulamazdı ve konuşulmadı bile, çünkü Erdoğan’ın gündeminde Rıza Zarrab meselesi vardı. Birinci mesele buydu, en önemli mesele Kürt güçleri ile ittifak ve silah yardımı değildi, çünkü Erdoğan gitmeden ABD zaten Kürt güçlerine silah yardımını yapacağını deklare etmişti bile. ABD’de tartışılacak bir şey bırakmadı zaten” ifadelerini kullandı.

HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, #Özgürüz canlı yayınında Hayko Bağdat’ın sorularını yanıtladı.

Kürkçü’nün canlı yayında yaptığı değerlendirmelerden başlıklar şöyle:

‘TÜRKİYE SURİYE KONUSUNDA BAŞTAN BERİ YANLIŞ ROTADA’

“Türkiye Hükümeti baştan beri, Suriye politikasında yanlış rota izlediğini düşünüyorum. Bunu böyle düşünmemin biricik nedeni Suriye’de İŞİD’e karşı savaşan Kürt güçlerine sempati duymam veya Türk Hükümetinin Kürt güçlerinden nefret ediyor olması değil.

Asıl mesele şudur; İŞİD’i yenmek için Dünya’nın ve Türkiye’nin takip etmesi gereken ‘mantıklı yol nedir?’ sorusuna verilecek cevap orada, kendi evlerini kendi yurtlarını kendi yaşam alanlarını koruyanların İŞİD’le savaşır hale getirilmesidir. Bir insanın kendi evini yurdunu korumasından daha güçlü bir öz savunma yoktur.

Kürtler bunu Suriye’de büyük bir başarı ve beceri ile yerine getirdiklerinden ötürü bütün Dünyanın dikkatini çektiler. Çünkü İŞİD uzun süre diğer güçler karşısında direnebildiler ama Kürt güçleri karşısında direnemediler. Profesyonel askerler, siyasetçiler, diplomatlar bu hakikati gördükleri için, Kürt güçlerini müttefikleri olarak tercih ettiler.

‘KÜRTLER KENDİLERİNE VE BÖLGEYE UYGUN YÖNETİM MODELİNİ UYGULUYOR’

ikinci neden, Kürtlerin Suriye’nin geleceği bakımından öngördükleri yeniden kuruluş projesi hem medeni dünya ölçülerine hem de bölgesel çapta ihtiyaçlara uygun olandır. Yani her bölgede olan insanların kendi kendilerini yönetecek sistem oluşturması hem de bu bölgelerin bir araya gelerek birleşik bir demokratik Suriye oluşturması.  Bu da tüm dünyanın dikkatini çekiyor fakat Türkiye bu duruma şöyle bakıyor; Türkiye kendi içinde ki Kürt meselesini çözememiş olmasından gelen paronayasını bir politika ve diplomatik olarak satmaya çalışıyor. Bu politikasının karşılığının olmamasının sebebi de budur.

‘ERDOĞAN ABD’YE ZARRAB İÇİN GİTTİ’

ABD’ye bu başlıklarla gitti Erdoğan ama? Hepimiz biliyoruz ki bu 20 dakikalık görüşmede sadece bu konuşulamazdı ve konuşulmadı bile, çünkü Erdoğan’ın gündeminde Rıza Zarrab meselesi vardı. Birinci mesele buydu, en önemli mesele Kürt güçleri ile ittifak ve silah yardımı değildi, çünkü Erdoğan gitmeden ABD zaten Kürt güçlerine silah yardımını yapacağını deklare etmişti bile. ABD’de tartışılacak bir şey bırakmadı zaten.

‘TÜRKİYE’NİN SİLAH YARDIMINI ‘TEHDİT’ OLARAK GÖRMESİ DOĞRU DEĞİL’

Türkiye’nin, Kürt güçlerine verilen silah yardımını kendisine karşı ‘tehdit’ olarak görmesi doğru bir endişe değil, Bir kere YPG ortaya çıktığından beri gördüğümüz şudur… Suriye sınırı hiçbir zaman Türkiye’ye saldırı için kullanılmadı, TKS askerlerine karşı saldırı tertip etmedi, tersine Türkiye’nin en çok zorlandığı dönemlerde Öcalan’ın “eşme ruhu” dediği prensiple ortak iyilik için, Süleyman Şah türbesinin taşınmasında iş birliği yaptı. İŞİD’in yenilmesi için Güney Kürdistan’dan geçen peşmerge ve silah yardımını geçirildi. Bu silahların hiçbiri Türkiye’ye dönmedi, yani ortada bunu Türkiye’nin endişesini haklı kılacak hiçbir neden yok. Onlar İdeolojik bağın ortak dünya görüşünün bu açıdan bir tehlike meydana getireceğini düşünüyorlar. O zaman bizde şöyle düşünürsek haksız mıyız? İŞİD ve AKP aynı ideolojiye bağlı oldukları için İŞİD saldırılarının Türkiye tarafından yönetildiği söylesek, ayıp mı olur yoksa aynı mantıkta cevap mı vermiş oluruz?

‘TÜRKİYE’NİN EN MANTIKLI HAREKETİ KÜRTLERİ DESTEKLEMEK OLACAKTIR’

Bu konuda yapılacak önemli mantıklı iş; Suriye’de rejim değişikliği ihtirasına son vererek Suriye’nin içinden meseleyi çözmesine yardımcı olmak, bunun içinde Suriye’deki bütün yabancı dış güçleri örgütleri desteklemek yerine Suriye’de Kürt yurttaşların destek olmak.

‘FAŞİZME KARŞI, KÜRTLERİN HAKLARINI TANIYAN, YENİ ANAYASAN YANA OLANLARLA İTTİFAĞA AÇIĞIZ’

Referandum sonrasında oluşan ‘Hayır’ cephesinin ittifak tartışmaları ilk defa gündemimize gelen bir şey değil. Türkiye’nin faşizmle değil bir demokrasi ile yönetilmesi konusunda, nesnel olarak görüş birliğine sahip olan, siyaseten toplumsal mücadele ekseninde bir araya gelip siyaset yapabiliriz ittifak kurabiliriz. Bu kapı açıktır. Dolayısıyla biz referandum sırasında oluşmuş olan, blokların ötesine bakan, bu bloklarla yetinmeyen demokrasi eksenli bir ortaklık arayan herkesle ittifak edebileceğimiz ifade ettik. Bu konun yanlış anlaşılmaması için şunun altını çizeyim, Hayır bloku kendi başına Türkiye’yi ileri taşımak için önemli ve gereklidir ama tek başına bu blokla yetinemeyeceğimiz ortada. O yüzden bu bloku genişletebilecek bütün toplumsal ittifaklara ve iş birliklerine açık olduğumuzu ortaya koymak ve yeni bir siyasi sürece girmek bakımından önemliydi.

Selahattin Demirtaş’ın söylemleri de bu noktanın altını çiziyordu. Bunun somutlaşması, programlar ve politikalar prensipler ortaya çıktıkça daha iyi anlaşılacaktır. Biz bu yolu açtığımızı ilan ediyoruz. Kim faşizm yerine demorkasiden yanaysa, kim Kürt halkının özgürlüklerinin gerçekleşmesi için yeni bir anayasa teklifi ile gelip birlikte çalışmak istiyorsa, ittifağa açık olduğumuzu ilan ediyoruz.”

(Kaynak:ozguruz.org Türkçe)