Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “2010’da kabul edilen anayasa değişikliği paketiyle ki 26 maddedir bu; bir yandan vatandaşlarımız yeni haklara kavuşurken, diğer yandan anayasal hakları koruyacak ilave mekanizmalar getirdik. Böylece hukuk devleti mekanizmasını güçlendirmiş olduk” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin başkenti Washington D.C.'de Brookings Enstitüsü'nde konuştu.

Erdoğan, "Hak ve özgürlükler bakımından Türkiye’den daha ileri bir ülke yoktur" açıklamasını yaptığı dakikalarda 'Barış için Akademisyenler'den Meral Camcı'nın tutuklandı.

 T24'ün haberine göre Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"Diyarbakır’daki terör saldırısını en şiddetli şekilde lanetleyerek kınıyorum. Bu saldırılar terörle mücadele azmimizi kesintiye uğratmayacak. Terör örgütü bu tip eylemlerle alçak ve kirli yüzünü göstermektedir. İnşallah terör belasını bu ülkenin önünde bir engel olmaktan çıkaracağız.

Çeşitli kılıflar altında himaye gören terör bu cesaretle ülkemizi, vatandaşlarımızı hedef almayı sürdürüyoruz. Tahammülümüz kalmamıştır. Bu saldırıların Avrupalı ülkeler başta tüm dünyanın PKK ve uzantılarının gerçek yüzünü görmesine vesile olmasını diliyorum.

İklim değişikliği, yoksulluk, açlık, düzensiz göç, terörizm gibi ortak sorunlar tüm dünyayı derinden etkiliyor. Biri diğerinden daha az önemli olmayan meseleler. Uluslararası toplum olarak yapmamız gereken küresel sorunlara nasıl kapsamlı çözümler bulabileceğimizi tartışmaktır. Bugün uluslararası toplumun eli kanlı diktatörleri durdurmak bir yana, teröristlere terörist demekte bile zorlandığı günlerden geçiyoruz.

Bugün dünya gündemini meşgul eden en önemli krizler Türkiye’nin etrafında yaşanıyor. Adeta kuşatılmış bir ülke konumunda. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, etrafımızdaki krizler bizim insan odaklı yaklaşımımızda sapmaya yol açmadı, açmayacaktır.

Türkiye’ye yönelik asılsız iddiaları takip ediyorum. Son 13 yılda toplumun her kesiminden vatandaşımızın hak ve özgürlüklerinin daha ileriye taşınması için kapsamlı reformları hayata geçirdik.

2010’da kabul edilen anayasa değişikliği paketiyle ki 26 maddedir bu; bir yandan vatandaşlarımız yeni haklara kavuşurken, diğer yandan anayasal hakları koruyacak ilave mekanizmalar getirdik. Böylece hukuk devleti mekanizmasını güçlendirmiş olduk.

Pek çok reform paketini hayata geçirdik. Temel mevzuatta köklü değişiklikler yaptık. Bu çerçevede ifade ve basın özgürlüklerinin genişletilmesi için düzenlemeler yaptık. Farklı inanç grubuna mensup vatandaşlarımızın yanı sıra, farklı kökene sahip vatandaşlarımız için çok sayıda adım attık.

 2013’te bizzat açıkladığım demokratikleşme paketiyle önemli mesafe kaydettik. Bu süreç demokratikleşmeden uzaklaşma olarak görülüyorsa ortada çok ciddi ve bizden kaynaklanmayan bir durum vardır. Kendi ülkelerine yönelik terör tehditlerine karşı sert önlemlere başvuranların, ülkemizdeki demokratik standartlarla ilgili söyleyecekleri bir şey olamaz.

Türkiye, şu anda en eli kanlı örgütlerin ortak hedefidir. Buna rağmen, demokrasiden, özgürlüklerden, hukuk devletinden taviz vermeden mücadelemizi yürütüyoruz. Terörle mücadele ederken, hak ve özgürlükler bakımından Türkiye’den daha ileri bir ülke yoktur.

Kore’den itibaren aynı saflarda mücadele verdiğimiz ABD’yle bugün de önemli meselelerde kapsamlı işbirliği içindeyiz. Şüphesiz bazı meselelerde görüş ayrılıkları olabilir. Bu makuldür. Ancak Türk Amerikan ilişkileri bu sıkıntıları diyalogla çözebilecek güce sahip olduğunu geçmişte defalarca göstermiştir.

İlişkilerimizin seyrini belirlemede, güncel meseleler büyük önem taşıyor. Türkiye olarak öncelikli sorunların başında ülkemizi tehdit eden terör eylemleriyle güney sınırımızdaki insani kriz ve güvenlik sorunları geliyor.

 Samimi ve fedakar bir duruş sergiledik, devam ediyoruz. Ülkesini terk eden 6 milyon Suriyelinin neredeyse yarısı Türkiye’ye sığındı. 2 milyon 700 bin ülkemize sığındı. 300 bin Iraklı ülkemize sığındı.

Ve biz bunların hiçbirine niçin ülkemize geliyorsun, kapıları kapamadık. Ölümle baş başa bırakmadık. Kendilerini, ki bunların 280 bini çadırkentlerde ve konteynırlarda misafir edilmekte, diğerleri değişik kentlerimizde misafir edilmelidir.

Başta Batı, mülteci krizini şu anda en önemli krizi olarak görmekte, kapılarını kapatmaktadır. Hatta denizde botlar delinmek suretiyle ölüme terk edilenler vardır. Bizimse sahil güvenlik botlarımız 100 bine yakın denizde ölümle baş başa olanları kurtararak insani ve vicdani görevini yerine getirdi. BM verilerine göre bizim şu ana kadar oradan aldığımız destek 455 milyon dolardır.

Faturalı olarak yaptığımız harcama 10 milyar doları bulmuştur. STK’ların, belediyelerin yaptığı yardımları söylemiyorum. Bunlarla en az yüzde 50, bu destekler devam etmektedir. Ülkemizde doğan Suriyeli bebek sayısı 100 bini geçti. Bu rakam bile birçok Avrupalı ülkelerin kabul ettiği Suriyeliden daha fazladır. Din, etnik köken ayrımı yapmadık. Bu insanların, “nasılsa onları alan bir ülke var” diyerek görmezden gelinmesini istemiyoruz."