Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Biz DEAŞ, YPG/PYD terör örgütüyle ile bu mücadeleyi sürdüreceğiz. En kısa sürede Minbiç'i PYD'den temizlemekte kararlıyız. Ya çıkıp terk edecek ya Fırat'ın doğusuna çekilecekler. Biz ABD'li dostlarımıza söylüyoruz, bizim ne PYD'ye, ne YPG'ye ihtiyacımız var; bunu birlikte yaparız. El Nusra da DEAŞ'a karşı savaşıyor ama El Nusra da terör örgütü.” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29. Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

"Bir haftalık bir aranın ardından ülkemizde ve bölgemizde önemli gelişmelerin yaşandığı dönemde düşüncelerimizi paylaşacağız. Biz muhtarlarımızla böyle görüştükçe birileri rahatsız oluyor. Biz muhtarlarımızı seçimle gelinen görevlerin ilk halkasını oluşturdukları için demokrasinin temeli olarak görüyoruz. Biz muhtarlarımızla dünyanın meselelerini konuşmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Kürsünde ülkemizle ve dünyayla ilgili meseleleri anlatırken, muhtarlarımızın bir bakışları baş veya el hareketleri itirazları, isyanları, tastikleri bana çok şey anlatıyor. Aldığım mesaj onlarca, yüzlerce kişiyle teker teker konuşmaktan daha isabetli, daha aydınlatıcıdır.

Biz buna milletimizin irfanı diyoruz. İlim sahibi olursun, irfan sahibi olamazsan bir hiçsin. Bu irfanı ne mevki, ne makamla elde edemezsiniz. Siyasetteki başarımın sırrını soruyorlar. Bu sır burada karşımda bulunuyor. Başarılarımı milletimle samimi muhabbetime borçluyum. Ülkemizin dört bir yanından gelen muhtarlarımızla, baş muhtar konumundaki cumhurbaşkanı arasındaki bu muhabbeti göremeyenin gönül gözü kapalı demektir. Gönül gözü kapalı olana da Rabbim şifa versin.

‘MİLLETE AFRA TAFRA YAPMAYA GELMEZ’

Tüm siyasi hayatım boyunca şunu gördüm: Biz milletimize hizmet için bir adım attıysak, milletimiz 3 adım, 5 adım gelmiştir. O yüzden millete afra tafra yapmaya gelinmez. Afra tafra yaparsan bir seçimde getirir, diğerinde gönderir. Milletten koşarak uzaklaşanlar ise kendilerine itibar etmedikleri için halka kızıyorlar. Millete tabii olsalar mesele çözülecek. Duvara 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' demekle egemenlik milletin olmuyor. Milletimizle aramızdaki kalpten kalbe giden o gizli yol enerjimizin, motivasyonumuzun kaynağıdır.

Geçtiğimiz hafta yaptığımız toplantıda, Türkiye'nin yeni güvenlik anlayışı üzerinde durmuş, tehditleri kaynağına imha edeceğimizi ifade etmiştim. Bu yeni güvenlik anlayışı, Türkiye'nin Suriye'de ve Irak'ta bulunma nedeninin ifadesidir. Şimdi bataklığı kurutma döneminin yaşandığı sürecin içindeyiz. Sabredelim, bekleyelim, buraya gelsin, öyle müdahale edelim yok, geçti.

‘BİZ DEMOKRASİYE AÇILIM SÜRECİ BAŞLATTIK’

Biz bir demokrasiyle açılım süreci başlattık mı, çözüm süreci dedik mi, netice aldık mı alamadık. Bunların hepsi birer adımdı ama bizi anlamadılar. Gaziantep'te o kına töreninde 56 kardeşimizin orada bir canlı bombayla şehit edilmesi olayı artık bu işin bitiş noktası oldu. Ve hemen madem ki DEAŞ denilen bu terör örgütü böyle bir adım attı, biz Suriye'ye yaptığımız ön hazırlıklardan sonra Cerablus'tan gireceğiz. Cerablus'a Cerablus halkı yerleşti, artık okullarıyla, hastaneleriyle bütün hizmetleri yaptık, bir taraftan Kızılayımız, alt üst yapıyla hizmetler sürüyor. Ardından El Rai'ye girildi, Rai'den Dabık'a doğru inildi. DEAŞ ciddi bir direnç gösterdi ama Dabık aşıldı, şimdi de Dabık'tan El Bab'a doğru gidiliyor. Bu arada bir terör örgütü YPG/PYD'ye karşı da gerekli mücadele nerede karşımıza çıkarsa orada veriliyor. Şimdi El Bab'dan Minbiç'e doğru."

'HALEP İLE İLGİLİ İTİRAZLARIMIZI PUTİN İLE GÖRÜŞTÜM' 

Bizim Halep'le ilgili bir sorunumuz yok ama itirazlarımız var. Sayın Putin'le de görüştüm, artık Halep halkını huzura kavuşturalım. Ama Halep Haleplilerindir. Bunu açıklamamız lazım. Halep'in üzerinde bir hesaba girmek doğru olmaz. Bizim Halep'le akrabalık bağlarımız var. Halep'te bir işgal yapılırsa, bu insanların geleceği yer Gaziantep, Kilis'tir. Sadece bizim faturalı olarak harcadığımız para 13-14 milyar doları buldu, bir o kadar belediyelerimizin, STK'larımızın harcamaları var. AB'den destek gelse de gelmese de biz Suriyeli kardeşlerimize destek vereceğiz Hatta ve hatta, kamplarda bulunanlara vatandaşlık çalışmamızı bakanlığımız yürütüyor.

'IRAK'TA İŞİN İÇİNDEN ÇIKILMAZ HALE GELMEMİZİN NEDENİ...'

" Karakollara sıkışıp kalan askerimizle, polisimizle mücadele etme gayreti gösterdik. Eğri oturup doğu konuşmak lazım. Bunlar ilk defa bizim tarafımızdan teşhis edilmiş sorunlar değildir. Her ne hikmetse gereken önlemler alınmamıştır. Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülkenin güvenlik anlayışının değiştirilmesi konusunda çok gayret gösterdim. Önümüze farklı mazeretler getirildi. 2003 yılı 1 Martı'nda başlayacak olan tezkere reddi gibi hatalar da yapıldı. Ben özellikle oraya katılmamız gerektiğine inanmıştım.

Bunun hata olduğunu ifade ettim. Bugün Irak'ta işin içinden çıkılmaz hale gelmesinin nedeni Irak'taki operasyona girmemiz olmuştur. Daha sonra karar çıktı ama Irak'taki kardeşlerimiz istemedi. Sayın Bush 'İstemiyorlar' dedi, biz de istenmiyorsak girmeyiz dedik ve askerimizi çektik. Suriye'de de aktif konumda yer almaya çalıştık ama sürecin dışında tutulduk. Milyonlarca sığınmacının yükünü üstlenmek zorunda kaldık. Kimseden fayda yok kendi projelerimizi hayata geçirme kararı verdik. Dışarıdan olduğu kadar, içeriden de kuşatılmaya çalışıldık. Attığımız her önemli adımlarda engellemelerle karşılaştık.

'MUHATABIMIZ TERÖLE BAĞI OLMAYAN BÖLGE İNSANIDIR'

2012'den itibaren Türkiye'yi bölgedeki hesapların dışında tutmak için nasıl köşeye sıkıştırmaya yönelik hamleler yapıldığını biliyoruz. Çözüm süreciyle neticeye ulaşmaya hedeflediğimiz bölücü terör sorunundan kurtulma çalışmamızın nasıl sabote edildiğini gördük. Onlar Türkiye'yi kendi içinde sıkıştırma derdindeydi. Terör örgütü ve destekçileri de huzuru daimi kılmak için hazırlanan süreçte bunu kullanmışlardır. Devlet ve millet olarak o tarihten beri örgütü de, siyasi kurumları da muhatap da almıyoruz. Almam, almayacağım da. Benim insanıma, vatandaşıma saygı duymayana benim saygım yoktur. Çünkü bizim muhatabımız terörle bağı olmayan bölge insanıdır. Buna böyle bakacağız.

'BELEDİYE BAŞKANLIĞIM DÖNEMİNDE 2.5 MİLYON AĞAÇ DİKTİM'

Gezi olayları birkaç gün içinde birileri tarafından hükümeti yıkmaya yönelik fırsata çevrilmeye çalışıldı. Biz de tavrımızı ona göre belirledik. Mesele ağaç veya yeşil meselesi değildi. Ben belediye başkanlığı dönemimde 2,5 milyon ağaç ve fidan dikmiştim. Yeşili bu kadar seven kişiyi kimse ağaç düşmanı ilan edemez. İktidarlarımız döneminde, Türkiye genelinde yeşillendirme projesi dünyaya örnektir. Bazı gafiller farkında olmasa da çeşitli şehirlerimizde sokakları meydanları işgale yeltenenler bilinçli olarak yapıyorlardı ama milletimiz karşı koymasını bildi. Bu sinsi plan bozuldu.

GEZİ DİRENİŞİ- 17-25 ARALIK YOLSUZLUK VE RÜŞVET OPERASYONU

İkinci bir adım attılar 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimi geldi. Gezi'yi yeşil-ağaç meselesi olarak pazarlamaya çalışanlar bunu da hukuk olarak milletimize yutturmaya çalıştılar. Biz de gerekli tedbirleri alıp bu darbe girişimini sonuçsuz bıraktık. 2014 Haziranında mahalli seçimler yapıldı ve bunun tescilini gördük. Milletimizle el ele vererek bu oyunları bozduk ama bölgedeki gelişmelerde etkinlik kurma projelerimizi de ertelemek zorunda kaldık. Suriye, Irak'ta, Mısır'ı, Filistin'i eklemek de mümkün. Kimse bu hadiselere 'o ülkenin içişleridir' diye kendisini avutmasın. Bölgede yaşanan olaylar bizimle de ilgilidir.

'BİZİM HİÇBİR ÜLKENİN TOPRAKLARINDA GÖZÜMÜZ YOK' 

Dün yine devlet başkanı eşiyle misafirimdi. Kendileriyle oturduk ve öğle yemeği yedik dertleştik. Türkiye'ye bakışları çok çok farklı ve beklentileri de farklı. Öyleyse yükümüz ağır. Avrupa ülkelerinde yabancı düşmanlığı yükseliyor. Buna ilk ve sert tepkiyi biz veriyoruz. Çünkü oralarda 5 milyonu aşkın Türkiye kökenli insanımız yaşıyor. Irak ve Suriye meselesini konuşurken tarihi ve hukuki haklarımızı da dikkate almak mecburiyetindeyiz. Lozan diyince birileri 'Sizin Irak ve Suriye'nin topraklarında gözünüz mü var?' Tarihin kaydına girmiş bir gerçeği biz unutacak mıyız?

Bizim hiçbir ülkenin topraklarında gözümüz yok. Her zaman söylediğim gibi bizim fiziki sınırlarımız başkadır, gönül sınırlarımız bambaşkadır. Tüm coğrafyalarımızdaki kardeşlerimiz gönül sınırlarımız içindedir. Bizim Irak ve Suriye'deki gelişmelerin dışında kalmamızı isteyenlerin iyi niyetli olması mümkün müdür? Onbinlerce kilometreden geleceksin, benim bir tarafta 911 kilometre sınırımız var. Türkiye Irak'ta ve Suriye'de yaşanan her gelişmenin içinde mutlaka yer alacaktır. Gerekiyorsa diplomatik ve askeri güçlerimizle oradaki kardeşlerimizin yanında bulunmakta kararlıyız. Birileri ısrarla ÖSO ve Türkiye'yi El Bab'dan uzak tutmak istiyor.

Biz DEAŞ, YPG/PYD terör örgütüyle ile bu mücadeleyi sürdüreceğiz. En kısa sürede Minbiç'i PYD'den temizlemekte kararlıyız. Ya çıkıp terk edecek ya Fırat'ın doğusuna çekilecekler. Biz ABD'li dostlarımıza söylüyoruz, bizim ne PYD'ye, ne YPG'ye ihtiyacımız var; bunu birlikte yaparız. El Nusra da DEAŞ'a karşı savaşıyor ama El Nusra da terör örgütü. Kilis'ten Kırıkhan'a doğru uzanan bölgede ülkemize yönelik bölgeyi de teröristlerden temizleme konusunda da gereğini yaparız. Bu mesele bizim için bekaa meselesi.

Güvenlik görevlilerimizin ve vatandaşlarımızın canı için, kendi sınırlarımız içinde değil, sorunu kaynağından çözeceğiz. Türkiye'nin gözünde bir an önce kafaları ezilmesi gereken terör örgütleridir. Irak'ta da varız, daha etkin olacağız. Musul'daki Kerkük'teki kardeşlerimizi yalnız bırakamayız. Irak'ın mezhep savaşına itilmesine rıza göstermeyeceğiz. DEAŞ bahanesiyle bölgede 10 yılı aşkın süredir Müslüman kanı dökenlerin, aynı işin başka örgütler eliyle yapılmasını istemiyoruz.

'GEREKİRSE SAHADA GÖZE GÖZ, DİŞE DİŞ'

" Türkiye'nin Suriye'de ve Irak'ta olması için gerekli nedenlere sahiptir. DEAŞ operasyonunda yer alan diğer ülkelere, bize çıkarılan engeller niye çıkarılmıyor. Onlar onbinlerce kilometreden gelip söz sahibi olacak, Türkiye ise olmayacak. Böyle bir şey olabilir mi, yok öyle yağma. Bu tezgah eski Türkiye'de işleyebilirdi. Ama bugün kabul edilebilmesi mümkün değil. Türkiye'yi 200 yıldır gerileten, örseleten, hakkını arayamaz hale düşüren anlayışı, en son da 15 Temmuz'da nihai kararını vererek tarihin karanlık sayfalarına gömmüştür. Gerekirse sahada göze göz, dişe diş, gerekirse diplomasi masasına yumruğumuzu indirerek bu hakkı koruyacağız.

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ

"Kim ki bu mağduriyet edebiyatı yapanların yanında yer alıyorsa..." Şimdi 15 Temmuz için birkaç kelam etmem gerek. Bir mağduriyet diye gidiyor. Şu an tutuklu olanlar mağdurmuş. İçlerinde istisnai bazı mağdurlar olabilir. Asıl mağdur olanlar, 246 şehidimiz var, bunlar 15 Temmuz'un şehitleri. Doğuda, güneydoğuda şehitlerimiz ayrı. 2 bin 194 gazimiz var. Bu şehit aileleri, gazi aileleri, benim milletim yaşadıkları mağdur değil mi? Kim ki, bunlarla ilgili FETÖ terör örgütü mensupları sebebiyle mağduriyet edebiyatı yapıyorsa ihanet içindedir. Kimse gelip bize akıl vermesin. Karısına, kocasına, evladına sahip olma sonra içeri girince 'Benim evladım mağdur', himmet paralarını toplayacaksın ne mağduru?

İhanet şebekesi bu ülkenin Cumhurbaşkanına küfre kadar her şeyi söyleyecek, alkış yapanlar mağdur. İçlerinden birisi 'Sen ne diyorsun' diyemiyor. Bu Cumhurbaşkanı bu ülkede vatandaşı toprak olmuş cumhurbaşkanı, sen ona orada hakaret edeceksin. Biz kula kul olmadık. Bunlar FETÖ'ye kul oldu. Bize şah damarından daha yakın olan Allahımızdır. Kimmiş o FETÖ, bunlar şirk içinde, küfr içindeler. Sonra da hepsi kaçıp gidiyor, niçin kaçıp gittiniz. Hakkınızı arayın. Kimse mağduriyet edebiyatını yapmasın. Kim ki bu mağduriyet edebiyatı yapanların yanında yer alıyorsa, kendisini bir teraziye çıkarı versin.

'BİZİM İÇİN HAYAT MEMAT MESELESİ'

Almanya doğu-batı birleşmesinde 2 milyon devlet görevlisini uzaklaştırmaktı, 600 bin görevliyi uzaklaştırdıklar. Niye, bugünkü Almanya'yı kurabilmek için. Şu an hukuk çalışıyor. Şahsımı, ailemi öldürmeye gelenler. Daha sonra ormanda yakalandılar. Güvenlik güçlerimiz onları öldürebilirdi, öldürmedi. Aldılar, tutukladılar, polise teslim ettiler, yargıya çıkardılar. Biz işin hukukunu bu denli koruyoruz. Cumhurbaşkanını öldürmeye geleni öldürmüyor, hukuka teslim ediyor. Biz nefsi hareket etmedik. Bizim meselemiz millettir, vatandır. Bizim için bu mesele hayat memat meselesidir. Türkiye'yi terör örgütleriyle aynı kefeye koyanlar, kendilerini de benzer bir mukayeseye koyduklarını unutmasınlar. Arapların bir sözü var men dakka dukka, bugün bizim kapımızı çalanlar, yarın senin kapını da çalar. Biz husumetleri azaltmanın peşindeyiz."

Kaynak: HABERTURK