Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Zirvesi’nin ardından açıklamalarda bulundu.

Tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hakkında konuşan Erdoğan, “Söylediğiniz kişi bir teröristtir. Kürtleri sokağa dökmüştür. Bizim arkamızda YPG var, PKK var diyen bir kişidir. Yargı onlarla ilgili ne karar verirse odur” dedi.

Mülteciler konusunda AB’nin mali yardımı söz verdiği şekilde yerine getirmediğini savunan Erdoğan, mültecilere sağlanan hizmetlerin sürdürebilir olması için ekonomik destek gerektiğini vurguladı.

Erdoğan, “Mülteciler konusunda, açık kapı politikasını Suriye krizinin ilk günlerinde devreye soktuğumuzu ifade ettik. Şu ana kadar 3 milyonu aşkın Suriyeliyi ülkemizde misafir ediyoruz. Yaptığımız harcama 30 milyar dolara ulaşmış durumda. Dünyanın hiçbir ülkesinin böyle bir şey yapması mümkün değildir. Bunları yaparken, AB'nin bize verdiği söz 3+3, 6 milyar avrodur. Ancak bize şu anda ulaşan 800 milyon dolardır. Proje gelmedi diyorlar, proje uygulandı nasıl gelecek? Buyursunlar, Kilis'e, Antep'e, Mardin'e gelip görsünler” dedi.

Şiir okuduğu için cezaevinde yattığını anımsatan Erdoğan, ifade özgürlüğüne saygı duyduğunu savunarak, tutuklu gazetecileri ‘terör’e destekle suçladı.

Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan satır başları şöyle;

2008 krizinin büyüme üzerindeki etkilerinin azaldığı bir döneme giriyoruz. Bununla birlikte ekonomik ve siyasi gelişmelerden kaynaklanan aşağı yönlü hareketlerin küresel istikrarı tehdit ettiği konusunda üye ülkeler olarak hem fikiriz. Para ve maliye politikalarda gerekli adımları atma konusunda mutabık kaldık.

Şayet kararlı olursak, 2020 sonrasın-da yüzde 2'lik büyüme hedefine ulaşacağımıza inanıyoruz. Finans sektörünün krizlere dayanıklılığını arttırmak konusunda değerlendirmeler yaptık.

Geçtiğimiz 1 yılda tüm dünyayı sarsan terör saldırılarına hep birlikte şahitlik ettik.

Zirvenin en önemli konularından biri terörle mücadeleydi.

Türkiye olarak Antalya zirvesinde ortaya koyduğumuz kararlılığa dikkat çektik. Hiçbir ülkenin terör tehdidinden uzak olmadığını söyledik.

Terör örgütleri karşısında ilkeli, tutarlı bir duruş sergilenmesi gerektiğini söyledik. Terör örgütleri arasında çifte standartı bırakmadan bu konuda mesafe kat edemeyeceğimizin altını çizdik. Terörizmle mücadele eylem planına elimizden gelen desteği vereceğiz.

Terör karşısında ilkeli ve kararlı bir tutum beklediğimizi tekrar ifade etmek istiyoruz.

G20 zirvesinde Alman polisinin yaptığı fedakarlığı ortaya koymamak mümkün değil.

‘ALMAN POLİS TEŞİKALTİNA TEŞEKKÜR EDİYORUM’

Alman polis teşkilatına teşekkür ediyorum. Türkiye dünyanın en cani terör örgütleriyle mücadele ediyor. Ancak bu mücadeleyi tek başına sürdürmek zorunda kalıyor.

PKK'lı teröristler Avrupa'nın her yerinde yaşıyor, haraç topluyor, koruyor, kollanıyor.

Bunun en acı örneklerinden birini ülkemizden kaçan FETÖ'cüler konusunda da yaşıyoruz. FETÖ militanları Batı ülkelerini kendilerine liman olarak görüyorlar.

Bu tablonun halkımızı rencide ettiğini özellikle belirtmek isterim. Türkiye olarak, şu gerçeğin bilinmesini arzu ediyoruz.

Sınırlarımızın hemen yanı başında, teröristlerin silahlandırılmasına ve desteklenmesine kesinlikle sessiz kalmayacağız. Meşru müdafaa hakkımızı kullanmakta tereddüt etmeyeceğiz.

Dün bölgede dağıtılan silahların yarın başka ülkelere dönmeyeceğinin garantisi yoktur. Ümit ederim yeni acılar yaşanmadan, terörü ve terörün finansmanını engellemenin yollarını buluruz.

MÜLTECİLER

Mülteciler konusunda, açık kapı politikasını Suriye krizinin ilk günlerinde devreye soktuğumuzu ifade ettik. Şu ana kadar 3 milyonu aşkın Suriyeliyi ülkemizde misafir ediyoruz. Yaptığımız harcama 30 milyar dolara ulaşmış durumda. Dünyanın hiçbir ülkesinin böyle bir şey yapması mümkün değildir. Bunları yaparken, AB'nin bize verdiği söz 3+3, 6 milyar avrodur. Ancak bize şu anda ulaşan 800 milyon dolardır. Proje gelmedi diyorlar, proje uygulandı nasıl gelecek? Buyursunlar, Kilis'e, Antep'e, Mardin'e gelip görsünler.

Zorla yerinden edilen insanlara sağladığımız hizmetlerin sürdürülebilir olması için uluslararası toplumun yük paylaşması gerektiğini özellikle söyledim.

G20 bildirgesine göçün kaynağına yakın ülkeler başta olmak üzere, bu ülkelere yardım edilme taahhüt edilmiştir. Türkiye olarak bunun takipçisi olacağız.

Türkiye, AB ile vardığı anlaşma kapsamında 3 milyon Suriyeliyi ve yüz binlerce Iraklıyı barındırarak göç dalgasını kesmiştir. Ege Denizi'ndeki mülteci trafiği bitmiştir.

Buna karşılık AB verdiği sözleri tutmamış, aksine tam üyelik görüşmelerini çıkmaza sokmuştur.

Ne yazık ki Avrupalı dostlarımız, ölüm kalım meselesi olan göç konusuna kayıtsız kalmıştır. Sığınmacılar için ülkemizde inşaa ettiğimiz kampların eşi benzeri yoktur. Onları insan onuruna yakışır merkezlerde misafir ediyoruz. Ülkemizdeki mültecilerin her türlü ihtiyacı ile ilgili çalışmaları yürütüyoruz. Bugüne kadar 30 milyar dolara yakın yaptığımız harcama, uluslararası toplumdan hiçbir destek görmemiştir.

Cerablus, Rai ve Dabık'ta ÖSO ile birlikte oluşturduğumuz bölgelere 100 bine yakın Suriyeli dönerek yerleştirmiştir. Şu ana kadar 3000'i aşkın DEAŞ'lı etkisiz hale getirilmiştir. Suriye'nin ve Irak'ın toprak bütünlüğüne saygılı adımlar atacak ve destekleyeceğiz.

KÖRFEZ KRİZİ

Diğer taraftan henüz bu bölgedeki terör sorunu çözülememişken, Körfez'de yeni krizler istemiyoruz.

Katar'a yönelik suçlamaları haksız bnuluyor, yaptırımları desteklemiyoruz. Kardeş kavgasının kazananı olmaz.

Körfez'deki bütün kardeşlerimizin güvenliği kendimizinki kadar önemlidir. Bu konuda Suudi Arabistan başta olmak üzere, tüm tarafların anlaşması gerektiğini düşünüyoruz. Kışkırtmalara asla prim verilmemesi gerektiğini söylüyoruz. Krizin büyümemesi için tüm diplomatik araçları kullandık. Bundan sonra da gerekli tüm adımları atacağız.

 Afrika ile ilişkilerin geliştirilmesi, bu yılki G20'nin en büyük kazanımı olmuştur. Bundan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Türk firmalarını, tarım, enrji ve ulaşım gibi alanlara yönelmeleri için teşvik ediyoruz.

Ben buradan tüm gelişmiş ülkelere, Somali, Kenya, Etiyopya'yı etkileyen kuraklığa karşı harekete geçmeye çağırıyorum. Bu insanlık dramına kayıtsız kalmamalıyız. Türkiye yaraların sarılması için elinden geleni yapmaktadır. Şu ana kadar insani yardımlarda 2016 rakamlarında ABD 6.3 milyar dolar, Türkiye 6.2 milyar dolar, İngiltere 6 milyar dolar yardım gerçekleştirmiştir.

İklim ve enerji konularını da özellikle görüştük. Bizler, müzakerelerin yapıldığı dönemde imzayı attık ancak dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'ın bize verdiği söz vardı. Bu söz, gelişmekte olan ülkeler için oradaki mali yaptırımların karşılanacağıydı. Bizler de bu gerçekleştirirlerse bu parlamentodan geçer, gerçekleşmezse parlamentodan geçmez dedik.

Dolayısıyla ABD'nin durduğu konumdan sonra, bizim de konumumuz parlamentodan geçmeyeceği yönündedir.

KIBRIS MESELESİ

Kıbrıs meselesinin adil ve kapsamlı bir şekilde çözülmesi için Türkiye hep gayret göstermiştir. Ancak gayretlerimize rağmen, Kıbrıs konferansı sonuçsuz kaldı.

Türkiye samimi tavrı hak ettiği karşılığı görmedi. Sonuçtan büyük üzüntü duyuyoruz. Kıbrıs'ta BM parametrelerinde ısrar etmenin anlamı yoktur.

Şubat 2014'te 7 madde Güney Kıbrıs tarafından kabul edilmiştir ancak bu 7 maddeden de şu an vazgeçmişlerdir. Türkiye, sorunun çözümüne katkı sağlama tavrını sürdürecektir. Eğer olmazsa, B planı, C planı da devreye girebilir.

‘KONUŞMAMA İZİN VERMEYENLER ÖZGÜRLÜKTEN BAHSEDEMEZLER’

Almanya'da 3 milyon soydaşım var. Onlarla bir salon toplantısı yapmak istedim. Ancak Alman yönetimi buna müsaade etmedi. Buna tahammül edemediler.

Bunu hangi özgürlük anlayışıyla bağdaştıracağız. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na konuşma izni vermeyenler, özgürlüklerden bahsedemezler.

Bu bir siyasi intihardır. Şu anda bir telekonferansla bile konuşma arzumuza dahi tahammül edememişlerdir. Ancak PKK'nın dağdaki eşkıyalarına müsaade etmişlerdir. Onları polis kordonu altında yürütenler, buradaki meşru derneklere müsaade etmiyorlar.

DENİZ YÜCEL’İN TUTUKLU YARGILANMASI

(Deniz Yücel'in tutukluğuyla ilgili gelen bir soruya yanıt olarak): Basın mensupları herhalde sınırsız özgürlüğe sahip değildir. Basın mensupları da suç işler. Öyle olursa da yargı gerekli değerlendirmeyi yapar. Ben şiir okuduğum için cezaevine girmiş bir insanım. O yüzden fikir özgürlüğünü iyi bilirim. Bu noktada çok hassasım. Bütün yasalarımız bu şekilde hazırlanmıştır. Basın mensupları dediklerinizin çoğu teröre yardım ve yataklık yapmıştır. Yargı bu konuda gerekli kararları verir.

'SÖZDE ADALET YÜRÜYÜŞÜ VAR'

Şu anda Türkiye'de, işte neredeyse 20 günü aştı, ana muhalefet partisinin düzenlemiş olduğu sözde bir adalet yürüyüşü var. Devam ediyor. Halbuki sözde adalet yürüyüşünü yapanlar partilerinin içinde genel başkanlığa aday olanlara adaylık hakkı vermiyorlar. Bu tür gariplikleri yaşıyoruz fakat bunların hepsini aşacağız"

'BARZANİ'YE DEDİK Kİ 'BU YANLIŞ YOLDUR'

(Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ndeki bağımsızlık referandumu) Referandum konusuna ben Irak'ın bütünlüğü açısından doğru bakmıyorum ve bu Irak'ın yarınları açısından sıkıntı verici bir adımdır. Bunun Sayın dostum Barzani'ye haberini Dışişleri Bakanlığı olarak da verdik. Dedik ki 'Bu yanlış bir yoldur. Bundan vazgeçin ve yarın bunun bedelini ödemek de sizin için zor olacaktır.' Şu anda doğrusu hangi konumda olduklarını hala bilmiyorum. Temenni ederim ki referandum yapılmadan vazgeçerler. Ama bundaki direnmeleri onlara ben kaybettirir diye düşünüyorum. Çünkü bizim için Irak'ın birliği, beraberliği, bütünlüğü çok çok önemlidir.

Irak'ta bölünme başlarsa bir taraftan Türkmenler başlar. Siz Irak'ın parçalanmasını ister misiniz? Biz istemiyoruz. Bu bölünmeye izin mi verelim. Barzani'ye her zaman en büyük desteği biz verdik hala da veriyoruz. Bölünmeyin diyoruz. Bunu her zaman sayın Barzani'ye de söyledim.

'DEMİRTAŞ BİR TERÖRİSTTİR'

(Tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş) Söylediğiniz kişi bir teröristtir. Kürtleri sokağa dökmüştür. Bizim arkamızda YPG var, PKK var diyen bir kişidir. Yargı onlarla ilgili ne karar verirse odur. 

Söylediğiniz kişi bir teröristtir. Öyle bir terörist ki bütün benim Kürt kardeşlerimi sokağa döküp ondan sonra 53 Kürt kardeşimi yine Kürtlere öldürten bir teröristtir. Bu sadece suçlarından bir tanesidir. Buna benzer daha nice suçları vardır. 'Bizim arkamızda PKK var, PYD var, YPG var' gibi meydan okuyan bir kişidir. Şu anda zaten yargıdadır. Yargı onlarla ilgili ne karar verirse o karar bizim başımız gözümüz üstündedir.

Toplantının soru cevap kısmında, ne dediği tam olarak duyulamayan bir gazetecinin sorusuna Erdoğan'ın kızdığı görüldü. Soruyu cevaplayamayan Erdoğan, "Öncelikle dili böyle kullanmamalısın. Böyle bir argo konuşman doğru değil" dedi.

‘SURİYE’DE SÖZDE KÜRT DEVLETİNE İZİN VERMEYİZ’

Bizim siyasetimiz kavmiyetçilik üzerine değildir, ırkçılık üzerine hiç değildir. Bizim muhatabımız her zaman insandır. Eğer bizim sınırlarımızda bizi tehdit eden bazı oluşumlar olursa, biz bu oluşumlara karşı haddini bildiririz. Eğer Kuzey Suriye'de sözde bir Kürt devleti kurma gayreti olursa biz buna müsaade etmeyiz. Nitekim Kuzey Suriye'de böyle bir girişim oldu ve biz bu girişimi durdurduk, engelledik. Bundan sonra da buna yine asla müsaade etmeyiz.

Oradan ülkemize olan tehditleri asla affetmeyiz. Nitekim Fırat Kalkanı Harekatı işte bunun bir ifadesidir. Şimdi Fırat Kalkanı Harekatı'nda ülkemizi kimler tehdit etmiştir?

Bir DEAŞ, iki Özellikle bu illegal Kürt örgütü ki bunlar PYD, YPG'dir. Bunlar tehdit etmiştir. Bizim bunlara karşı sessiz kalmamız mümkün değildi. Nitekim Gaziantep'te DEAŞ'ın bir saldırısı oldu, 53 vatandaşımız şehit oldu. Ölenlerin hemen hemen tamamına yakını Kürttü, öldürenler DEAŞ'lı.

O ana kadar biz hep sabrettik, bundan sonra sabredilmez dedik ve Cerablus'a girdik ve DEAŞ'ı sildik attık. Arkadan Rayih'e girdik, DEAŞ'tan temizledik; Dabık'ı temizledik, ardından El Bab'ta neredeyse 170 gün süren mücadeleden sonra orayı da DEAŞ'tan temizledik. 2 bin kilometrelik bir alanı DEAŞ'tan temizleyerek, Suriyeli dostlarımızın kendi topraklarına dönmesinin imkanını hazırladık.

AFRİN OPERASYONU

Afrin konusu bizim için bir tehdittir. Oradan devamlı Kilis'e devamlı bir tehdit var. Bu tehdit devam ettiği sürece biz angajman kurallarını uygulamak suretiyle Afrin'dekilere de gerekli dersi vermeye devam edeceğiz. Olay bu kadar.

GÖZALTINA ALINAN İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI

İnsan hakları savunucusu dediklerinin benimle ilgili yapmış oldukları açıklamanın neticesi ne oldu? Neticesi benim 4 ay 10 gün hapiste yatmış olmamdı. Yaptığım sadece bir şiiri okumaktı. Söyledikleriniz Büyükada'da niye toplanmıştı. Onlar adeta 15 Temmuz'un devamı niteliğinde bir toplantı için bir araya gelmişlerdir. Gelen istihbarat üzerine gözaltına alınmıştır. Buradan bir yargı süreci başlayabilir. Onların yapmış oldukları çağrıyı, şu anda da yapıyorlar. Siz de bu soruyu sorarak bu çağrıya destek veriyorsunuz. Ama benim bir tasarrufum yok. Kararı yargı verecektir.