Başbakan Tayyip Erdoğan Viyana gezisinden dönerken İmralı'yla yürütülmekte olan görüşmeleri ve kamusal alanda başörtüsü meselesinin nasıl çözümleneceği konularını gazetecilerle konuştu. "Her şeyin yeri zamanı var" diyen Erdoğan, anayasal bir değişiklik olmadan zaman ve zemine göre kamuda başörtüsünün takılabileceğini söyledi.

"ANAYASAL DEĞİŞİKLİĞE GEREK YOK"

Habertürk'ten Nihal Bengisu Karaca'nın yazdığına göre Erdoğan'ın kamuda başörtüsü ile ilgili açıklamaları şöyle;

"Başörtülü kardeşlerimiz şu an mesela Ziraat Bankası'nda çalışabiliyorlar. Türk Hava Yolları'nda çalışabiliyorlar. Bu arkadaşlara bir heyecan ve umut verdik, devamı da gelecektir. Bu, her işyerine göre değişir. Viyana'da bir şey anlattım. Her şeyin yeri, zamanı var. Kutlu doğum sancılı olur. 10 yıl oldu biz iktidara geleli ve 10 yıl içerisinde 28 Şubat'tan kalma bazı yasaklar kaldırıldı. Bizim iktidarımıza kadar olan bazı mağduriyetler giderildi. Diplomalarını filan aldılar. Ancak iş noktasında sorunlar var. Onlar da yavaş yavaş düzelecek. Özel sektörde vs. çalışmaya başladılar. Burada fiili olarak somutlaştırmakta fayda var. Bu konunun çözümünün anayasal bir değişikliği gerektirdiğini sanmıyorum. Oraya gelmeden hallolabilir. Burada zaman ve zemin çok önemli"

Başörtülülerin belediye başkanı olması için önlerinde bir engel var mı?

"Buna mâni bir durum yok"

Milletvekili adayı olabilirler mi?

"Milletvekili adayı olmalarına da yasal bir mâni yok. Geçmişte spekülatif bazı şeylerden dolayı sıkıntı oldu. Ecevit'in Merve Hanım'a başörtüsünden dolayı yaptığı yasal mıydı? Yasal değildi. Yasal olmayan bir çağrıyla yasak haline getirdiler. Merve Hanım'ın başına o yüzden böyle şeyler geldi. Anayasamızda başörtüsünü yasaklayan bir düzenleme yok. Anayasa'yla gelmeyen yasak, Anayasa'yla korunmaz. O zaman başka sıkıntılar çıkar. Dolayısıyla mevzuat üzerine yapılan düzenlemelerle bu sorun aşılabilir"

İmralı adasında gerçekleşen barış görüşmelerine ilişkin BDP'lilerin çok konuştuğunu söyleyen Erdoğan, "Fazla konuşuldukça da hata yapıldı" diye sözlerine ekledi.

Erdoğan'ın İmralı'daki görüşmelere ilişkin uçakta yaptığı açıklamaları Milliyet'ten Aslı Aydıntaşbaş da köşesine taşıdı. İşte Erdoğan'ın o açıklamalarından satırbaşları;

BDP ÇOK KONUŞUYOR

BDP'liler maalesef ellerine verilen o notlarla ilgili hemen açıklamalar yaptı, yapıyorlar. Ne derece doğru, sağlıklı bilemiyorum. BDP'nin içinde bu işi anlayan ve anlamaya çalışan var. Bir de anlamayan ve anlamak istemeyenler var. Bazıları çok fazla konuştu. Fazla konuştukça da hata yapıldı. Bu kadar fazla konuşmaya gerek yok. Biz bu zamana kadar konuşmadık. Derdimiz üzüm yemek. Yeter ki huzur gelsin.

TAVİZ VEREMEYİZ

Bir şeyler olacaksa bu benim tek başına elimi taşın altına uzatmamla olmayacak. Başından beri terör örgütü uzantılarıyla müzakere, terör örgütüyle mücadele dedik. Nitekim biz süreç içerisinde taviz veremeyiz. En ufak bir rehavet bize ağır bedeller ödetebilir. Silahlar bırakılır, Türkiye terk edilirse benim de güvenlik birimlerim operasyonlara nihayet verir.

EYLEMSİZLİK YANLIŞ İFADE

Eylemsizlik diye bir şey olamaz. Yanlış tabir. Bunlar devletler arasında olur. 'Barış' diyorlar. Bu da devletler arasında olur. Burada bizim devlet olarak bölücü terör örgütünden bir yaptırım olarak isteklerimiz olabilir. Silahları bırak, ülkeyi terk et veya suça bulaşmamış olanlar varsa gelsinler.

STK'LARIN KATKISI YOK

STK'lar son süreçte hiçbir işe yaramadı. Bana sordular 'Akil adamlar oluşturulmalı mı?' diye. Buyurun oluşturun dedim. Bir şey çıkmadı. Durumdan vazife çıkaranlar var. Gazetelerde boy boy resimler çıkarmak ile akil adam olunmaz. Netice almamız lazım. Akil adam deyince bir karşılığı olması lazım. Türkiye'de hedef kitle karşısında karşılığı olanlar kimler, STK'lar hangileri, bireyler kimler bakmak lazım. Üç beş kişiyle olmaz. Daha geniş bir ekibin oluşması lazım.

MEDYA SÜRECİ DESTEKLEMİYOR

Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'yle ilgili maalesef medyadan yeteri desteği göremedik. Toplantılar yaptık. Ama maalesef bakıyorsunuz, farklı bir hava esmeye başlıyor. Tayyip Erdoğan hangi sorumluluğu hissediyorsa, medyanın da başlıklarla, köşe yazılarıyla aynı sorumluluğu hissetmesi lazım. Vatandaşlar köşe yazılarını tam olarak okumasa bile, en azından atılan başlıkları bakıyor. Görüştüğümüz zaman (medya) hepsi 'Hiçbir endişeniz olmasın. Desteği veriyoruz' diyor. Ama sonra bakıyoruz haber kaygısıyla farklı şeyler yapıyorlar. (Gazeteport)