Rojava devrimi bana bir kez daha devrimlerin savaş zamanlarında gerçekleştiğini hatırlattı. Paris Komünü Fransa ile Almanya savaşırken, Paris Komünü’nün devrim hayalini en azından bir süreliğine gerçekleştiren Bolşevik Devrimi 1. Dünya Savaşı sırasında, Çin Devrimi de Japonya’nın Çin’i işgali sırasında gerçekleşmişti. Bugün, yeni bir dünya savaşının arenası olan ortadoğuda, özgürlükçü bir alternatifi sunan ise bu sefer Kürt siyasi hareketi, onun gençleri, kadınları, yaşlıları ve hayalleri. Rojava halkı aynı, bunu ilk kez 1871 yılında Paris Komünü’nde 71 günlüğüne gerçekleştiren Paris halkı gibi, merkezi devlet aygıtını yok ediyor, işlevsiz kılıyor.

Erdem Yörük / T24

Rojava’da bir halk devrimi yaşanıyor. IŞİD’in Rojava’ya saldırmasının da, AKP’nin de artık ayyuka çıktığı üzere buna çeşitli yollarda ve seviyelerde destek olmasının sebebi de bu. Bu saldırılar basit bir Kürt düşmanlığı, Kürdistan düşmanlığının ötesinde, Rojava devrimine yönelik tarihte çok gördüğümüz tarzda karşı-devrimci bir saldırı. Rojava devrimi IŞİD ve AKP için çok kritik, çünkü, son onyıllarda Dünya’da vuku bulan belki de en önemli halk devrimi olan Rojava, IŞİD’in ilerleyişini durdurduktan sonra, önce Ortadoğu’da sonra da Dünya’da başka topraklara da yayılabilir. Peki nedir bu devrimi devrim yapan?

Rojava genellikle Suriye’deki savaş üzerinden konuşulmakla birlikte, özellikle son dönemde Rojava’da aynı zamanda toplumsal bir devrimin gerçekleştiği Türkiye ve Dünya kamuoyunun daha çok gündemine gelmeye başladı. Bu konudaki en güncel ve kapsamlı analizlerden birisini ise Özgür Gündem’de Boğaziçi Üniversitesi’nden sosyolog Nazan Üstündağ yaptı. Üstündağ, Eylül ayı boyunca SAMER araştırma ekibi olarak Rojava’da gerçekleştirdikleri incelemeleri kaleme aldığı bu ilk yazısında Rojava’da gerçekleşenin özel ve başarılı bir halk devrimi olduğunun altını çiziyor. Bu kelimenin geniş anlamıyla radikal bir toplumsal dönüşüm anlamında bir devrim değil sadece, somut anlamında merkezi devlet aygıtının, halkın iktidarı devralması ile çözüldüğü, bir halk devrimi.

Nazan Üstündağ şunları anlatıyor:

1. Suriye rejimi çekildikten sonra yerel merkezi bir devlet kurmak yerine üç ayrı kantonda komünal yapılar kuran Rojava halkı, kadınlar, işçiler, köylüler, farklı etnik gruplar olarak kendi kendini yönetmeye ve korumaya başladı

2. Ortadoğu’da sınırların fiili olarak kalktığı bu dönemde, Üstündağ’ın deyimiyle “devletin bir check point cürümüne indiği” Rojava’daki bu devrimi Araplar, Süryaniler ve Kürtler birlikte gerçekleştiriyorlar.

3. Rojava’da eğitim, adalet, öz savunma, ekonomi ve cinsiyet ilişkileri merkezi devlet aygıtının devre dışı kalması ile kısa bir zamanda radikal bir şekilde özgürleşti

4. Asayiş ve güvenlik, halkın öz savunma birlikleri ile gerçekleşiyor. Yani, merkezi bir devletin kontrolünde, halkın üzerinde baskı oluşturan bir güvenlik yapısı kurulmuyor. Üstündağ’ın dediği üzere “üstelik hayal, bir gün halk özsavunmasının asayişi gereksiz kılacağı bir dünyaya kavuşmak”.

5. Kadınlarla ilgili gelişmeler çok çarpıcı: “Cinayet, taciz, tecavüz, erken evlendirilme, çok eşlilik dahil olmak üzere kadınlara yönelen tüm şiddet biçimlerini kadınları esas alarak yaklaşan çok güçlü bir kadın dayanışmasına tanık olduk”, diyor Üstündağ.

6. Rojava’da komünlerden, meclislere, birliktelik içinde oluşturulmuş olan sulh komiteleri adli davaların neredeyse tamamını çözerek, devlet mahkemesini işlevsiz kılıyor. Adalet alanında da amaç, “savcı ve avukatların, hakim ve yargıçların fazlalık haline geldiği” bir sistem.

7. Ekonomik altyapı komünal bir modelde örgütleniyor, eski merkezi devletten alınan topraklar kooperatif şeklinde örgütlenmiş halka dağıtılıyor

8. Kurulan kadın akademisinde ahlak, devlet, demokratik ulus, kadın özgürlüğü üzerine yapılan derslerde, halkın yüzlerce yıllık tecrübe ve bilgileri ile güncel siyasi değerlendirmeler, aralarında bir hiyerarşi olmadan ortaklaştırılıyor. Nazan Üstündağ’a göre “80 yaşındaki bir ninenin halk destanlarını ve efsanelerini gençlere anlatarak “eğittiği” ve bilginin demokratikleştiği, hayatın inceliklerinin bilgi niteliğini koruduğu” yerler buralar.

ROJAVA'NIN YARATTIĞI FIRSAT

Mart ayında yine T24’te “Her şeyin mümkün olduğu zamanlarda karamsar ve iyimser olmak” isimli bir yazı yazmıştım. Kapitalist dünya sisteminin içerisinde olduğu şu anki kriz ve geçiş döneminde, devletler sisteminin gittikçe meşruiyeti kaybettiği, ayaklanmaların ve savaşların arttığı ve artacağı bir dönemden geçiyoruz, demiştim. Böyle dönemler genelde faşizm gibi felaketlere de yol açabilirken, siyasi irade, akıl ve sebat gösteren hareketler sayesinde tarihsel fırsatlar da sunabilir. Nasıl ki bundan 100 yıl önceki benzer dünya sistemi krizi hem sosyalist devrimlere hem de faşist iktidarlara yol açtıysa, bugün için de savaş ve toplumsal ayaklanmalar farklı alternatif tarihler yaratacaktır.

İşte Rojava devrimi bana bir kez daha devrimlerin savaş zamanlarında gerçekleştiğini hatırlattı. Paris Komünü Fransa ile Almanya savaşırken, Paris Komünü’nün devrim hayalini en azından bir süreliğine gerçekleştiren Bolşevik Devrimi 1. Dünya Savaşı sırasında, Çin Devrimi de Japonya’nın Çin’i işgali sırasında gerçekleşmişti. Bugün, yeni bir dünya savaşının arenası olan ortadoğuda, özgürlükçü bir alternatifi sunan ise bu sefer Kürt siyasi hareketi, onun gençleri, kadınları, yaşlıları ve hayalleri. Rojava halkı aynı, bunu ilk kez 1871 yılında Paris Komünü’nde 71 günlüğüne gerçekleştiren Paris halkı gibi, merkezi devlet aygıtını yok ediyor, işlevsiz kılıyor. Nazan hocanın anlattığı gibi profesyonel mesleki ayrıcalıklar yok ediliyor, halk yargıyı ve eğitimi kendileştiriyor. Bilginin, yönetimin ve savunmanın tekelleştirilmesi aşındırılıyor, bildiğimiz anlamda devlet, Rojava’da toprağa gömülüyor. Kadınlar özsavunmada, yönetimde, ve gündelik hayatta güçleniyor, bu sırada devlet işlevsizleşip yok oluyor. Kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin her gün arttığı, devlet eliyle kadın özgürlüğünün peyderpey daraltıldığı Türkiye’yi düşündükçe, insanın “heryer Rojava olsun” diyor.

İşte IŞİD’in Rojava’ya, Kobane’ye bu denli hırsla saldırmasının sebebi bu. Kobane bu devrimin gerçekleştiği Rojava’nın üç bölgesinden, üç kantonundan birisi. Kobane halkı insanlık adına IŞİD’e karşı savaşıyor dendiğinde kastedilen şey de bu. IŞİD için de AKP için de Kobane’nin düşmesi bir devrimin düşmesi anlamına gelecek, baskıcı rejimler karşısında gerçekçi ve özgürlükçü bir alternatif kalmayacak. Kötüler gelecek, veya kötünün iyisine razı edileceğiz. Kobane bu yüzden düşmemeli, Kobane’ye bu yüzden elimizden gelen her şekilde destek olmalıyız. Hem o kadim topraklar için, hem kendimiz için. Kobane yaşarsa, Rojava yaşarsa, tüm bu saldırıya karşı devrimini koruyabilirse, bu Ortadoğu’da özgürlükçü bir kapıyı hepimize açacak.