BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin yerel seçim politikasına ilişkin görüşlerini ETHA'ya anlattı. Seçime HDP'yle mi, BDP'yle mi girileceğinin henüz belli olmadığını söyleyen Demirtaş, "Biz BDP'nin bir şekilde seçime girmesi gerektiğini düşünüyoruz. HDK'nin ortak partisi olan HDP'nin de aynı şekilde seçime gireceği ikili bir formülü hayata geçirme gibi bir tartışma sürüyor" dedi. Buna göre, Kürt bölgesinde BDP ile batıda HDP ile seçime girilebilir.

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin yerel seçimler politikasına ilişkin ETHA'ya açıklamalarda bulundu. Partinin seçim politikasına ilişkin sorulara yanıt veren Demirtaş, Gezi direnişine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Demirtaş, BDP'nin Gezi direnişi ile yeterince ilişkilenmediği eleştirilerine yanıt verdi.

YEREL SEÇİMLERDE İKİLİ FORMÜL

BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, partisinin yerel seçimler politikasına ilişkin şunları söyledi:

"Yerel seçimler bizim açımızdan son derece önemli. Türkiye'de bugüne kadar hiçbir seçim gerçek anlamda bir demokrasiyi ortaya çıkarmadı. Biz her seçimde, yerel ya da genel seçimde halkın iradesinin en güçlü biçimde ortaya çıkması için çaba harcıyoruz ve her seçimi de kendi özgün koşullarında ele alıyoruz. Bu yerel seçimde de mümkün olduğunca fazla yerde ve şekilde halkın yerel yönetimlerde etkili olabileceği bir kazanım elde etmeye çalışıyoruz. Çünkü partimizin ve partimizle birlikte hareket eden dostlarımızın, HDK bileşenlerinin iktidarcı egemen bir anlayışı yok. Biz iktidarcı egemen anlayıştan yerel yönetimleri kurtarmaya çalışıyoruz. Bu seçimde de mümkün olduğunca fazla yerde halk iktidarını, yerel iktidarı güçlendirmeye çalışacağız. Bunu tabi ki dostlarımızla en geniş ittifakı sağlayacak şekilde yapmayı hedefliyoruz. Bunun şekli henüz netleşmiş değil ama HDK bizim zaten doğal ittifak zeminimizdir. Bu bileşeni nasıl büyütebiliriz, ittifakları nasıl derinleştirebiliriz, bunu da tartışıyoruz. Henüz somut bir noktaya ulaşmış değiliz ama biz BDP'nin bir şekilde seçime girmesi gerektiğini düşünüyoruz. HDK'nin ortak partisi olan HDP'nin de aynı şekilde seçime gireceği ikili bir formül de hayata geçirme gibi bir tartışma sürüyor."

Demirtaş, "Kürt bölgesinde BDP, batıda HDP gibi bir formül mü?" sorusu üzerine, "Bu formül de tartışılıyor, ciddi bir seçenek olarak gündemimizdedir. Ama dediğim gibi tek başına buna BDP karar vermeyecek, bütün bileşenlerle birlikte ortak karar vereceğiz" dedi.

GEZİ DİRENİŞİ ELEŞTİRİLERİ

BDP'nin Gezi direnişiyle sınırlı ilişkilendiği eleştirilerine de yanıt veren Selahattin Demirtaş, BDP'nin politik tutumunu güçlendirmeye dönük dostça eleştiriler olduğu gibi BDP'yi yıpratmaya, Kürt hareketini hiçleştirmeye dönük eleştiriler de olduğunu söyledi.

Demirtaş, şöyle konuştu:

"Gezi direnişini, Gezi Parkı etrafında şekillenen bu halk isyanını yeterince desteklememe ve Kürtlerin yeterince bu sürecin içinde olmaması gibi bir eleştiriyi dostça eleştiri olarak algılarsak, bunun için şunu söylemek lazım: Bir defa BDP'nin içinde bulunduğu siyasal süreci, Kürtlerin bütün olarak, Kürdistan'ın her parçasındaki siyasal süreci bütünlüklü olarak değerlendirmek BDP'nin bu Gezi Parkı direnişine başından beri en sağlıklı desteği sunarak Gezi Parkı direnişinin önünü açan hareket olduğunu görmek belki bu eleştirileri daha sağlıklı bir şekilde yapmanın zeminini oluşturabilir. Çünkü BDP Gezi Parkı direnişinin tek başına öncülüğünü yapamazdı. Hiçbir siyasi parti de bunu yapamazdı. Hiçbir siyasi partinin böyle bir iddiası olmamalıydı. Fakat her nedense BDP'den bu beklendi. Israrla Gezi Parkı direnişinin öncülüğünün Kürt hareketi, BDP tarafından yapılması gerektiği ve bir zorunlulukmuş gibi bu beklenti BDP üzerinde yoğunlaştırıldı. Belki Kürt hareketinin direniş deneyimi, nicelik olarak büyüklüğü, nitelik olarak kapsamı BDP'ye bu sorumluluğu doğal olarak yüklüyormuş gibi düşündüler ama bu konuda bence haksızlık yapılıyor. Çünkü hiçbir siyasal hareket, hiçbir siyasi parti doğrudan bunun öncülüğünü yapamazdı, yapmaması da gerekirdi. Kolektif bir halk hareketiyse öncülüğünün de kolektif halk bilinciyle, halk iradesiyle yürütülmesi gerekirdi.

'DARBECİ ÇİZGİYE ÇEKİLMEYE ÇALIŞILDI'

İkincisi BDP bir müzakere süreci yürütüyor. Siz müzakere sürecinde muhatap aldığınız partiyi ve hükümeti gerici bir şekilde milliyetçi, ırkçı dalga ile muhatap kılarak, darbeci bir gelenekle muhatap kılarak, onları destekliyormuş gibi bir hava yaratarak müzakereleri sürdüremezsiniz. Dolayısıyla biz başından itibaren darbeci zihniyetle, ulusalcı, ırkçılarla hareket etmeyeceğimizi belirttik. Çünkü onlar da sokağa çıktılar ve bu dalgayı, bu rüzgarı darbeci bir geleneğe dönüştürmeye çalıştılar. Biz başından itibaren onlarla aramıza ayrım koyduk, onlarla birlikte hareket etmeyeceğiz dedik. Fakat bu ısrarla çarptırıldı ve bütün direniş darbeci, ulusalcı, ırkçıymış gibi ve BDP de tamamına tavır koymuş gibi bir söylem özellikle iktidar medyası tarafından pompalandı ve maalesef önemli bir kesim de buna itibar etti. Oysa biz sokağa çıkmak için fırsat kollayan veya sokağa çıkmış halkı darbeci ulusalcı bir çizgiye doğru çekmeye çalışanlarla birlikte hareket etmeyeceğiz, dedik. 'Bunlar sokakta değildi' demesin kimse, bunlar da sokaktaydı. Gezi Parkı'nı bir kenara bırakın, İzmir'de, Antalya'da, Ankara'nın çeşitli mahallelerinde, Adana'da atılan sloganlar, açılan pankartlar hepsi ilerici, hepsi özgürlükçü yürüyüşler, sloganlar, pankartlar değildi. 'Buradan bir darbe çıkarabilir miyim, ulusalcı bir akımı büyütebilir miyim, bir müzakere karşıtlığı çıkarabilir miyim' diyen kesimler vardı. Bunlarla birlikte hareket etmeyeceğimizi belirterek aslında bir tartışma başlattık. Bence iyi de oldu ve bu kesimler bu direnişin öncülüğünü yapamadılar. Bu tavrımızın ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Bütün bu eleştirilere dostça vereceğimiz yanıtlar bunlardır.

BDP sürecin başında öncülük yapsaydı veya Kürtler öncülük yapsaydı Gezi Parkı direnişi bu kadar gelişmeyebilirdi. Çünkü kendi özgün koşullarında Türkiye'nin batısının ayağa kalktığı, kalkmak istediği, kendi özgücüyle bir varlık göstermek istediği bir halk direnişiydi. Kürtler bunun dışında değil ama illede bir siyasi partinin öncülüğü aranıyorsa o da BDP değil. Bunun doğru anlaşılması lazım."

SİYASİ HAREKETLER HALKIN GERİSİDE KALDI

BDP, HDK ve bütün siyasi hareketlerin Gezi direnişi sürecinde halkın gerisinde kaldığı değerlendirmesinde bulunan BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, "Halkın talepleri, beklentileri, özlemleri, özellikle gençliğin beklentileri şu anki siyasi parti programlarını aşan, programlarla örtüşmeyen bir durumdadır. Eğer üstten sosyal mühendislik sevdalısı değilsek, gençlik ille de bizim gibi düşünecek, toplum ille de bizim gibi düşünecek, bizim hayal ettiğimiz bir devrime hizmet edecek gibi bir dayatma içerisinde olmayacaksak, halkın duygularını ve düşüncelerini esas alacaksak, Gezi Parkı etrafında şekillenen direniş ne söylüyorsa bütün siyasetlerin kendilerini buna göre konumlandırması gerekir. Parti programından, söyleminden, sloganından, pankartından duruşuna kadar her şeyini yeni çıkan duruma göre şekillendirmesi gerekir" dedi.

Sürekli eskiyi tekrarlayan hareketlerin tarihe ve halka karşı büyük bir sorumsuzluk örneği sergileyeceğini söyleyen Demirtaş, devrimciliğin muhafazakar, tutucu değil dinamik bir duruş olduğunu kaydetti. Demirtaş, ekledi: "Devrimciler pozisyonunu, halkın bu ilerici duruşu, gençliğin geleceğe dair yeni sunduğu vizyona göre şekillendirmelidir. Yoksa halkı kendine benzetmek değildir devrimcilik."

ÖCALAN'IN SAĞLIK DURUMU

Demirtaş, Abdullah Öcalan'ın sağlık durumu konusunda ise Sağlık Bakanlığı'nın bağımsız bir doktor heyetinin gönderilmesi talebine henüz yanıt vermediğini söyledi.

Demirtaş, "Ama bazı cezaevi hekimlerinin inceleme yaptığını ve bu incelemelerinin muayenelerinin devam ettiği belirtiliyor. Bizim bu hafta gitmemiz gerekiyordu. Aslında bu gidişin geciktiğini söyleyebilirim. Bakanlıktan kaynaklı, bakanlık resmi izin prosedürünü tamamlamadığı müddetçe biz gidemiyoruz. Bu haftanın sonuna gidilebilir" dedi. (ETHA)