CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2014 yılı bütçe görüşmeleri sırasında TBMM'de konuşma yaptı.

Kılıçdaroğlu, "Başbakan'a hodri meydan diyorum. Onun ve benim katılacağım sadece ekonomi konularının konuşulacağı bir televizyon programına davet ediyorum kendisini" dedi.

Sayıştay raporlarının TBMM'ye gelmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Sayıştay raporları, TBMM'ye gelsin dedik. Bu duyurumuz maalesef yayınlanmadı. Hükümetten korktular. Sayın Başbakan ürkermiş, kızarmış. Sayıştay raporları TBMM'ye gelmek zorundadır. Hesap vermek bir iktidar için onurdur. Namuslu bir görevdir. Ama siz hesap vermekten korkan bir hükümeti destekleyeceksiniz en büyük endişem bu. Hesap vermeyen bir hükümet, yolsuzluklara bulaşmış hükümet demektir" dedi.

CHP Genel Başkanı konuşmasına şöyle devam etti:

"2002'de icra dosyası ne kadar biliyor musunuz, 8 milyon 266 bin icra dosyası. 2012 sonuna, devri iktidarınıza geçiyorum: 21 milyon 6 bin. Güllük gülistanlık olan bir Türkiye'nin icra dairelerinde 21 milyon dosya var.

Gerçekten şu hükümete hayranım, gerçekten hayranım, gerçekten profesyonel bir iş yapıyor. Ya, siz hiç dünyada, icra dairelerini törenle açan bir iktidar duydunuz mu?

Vatandaş da borçlandı gırtlağına kadar. 2002, vatandaşın bankalara borcu 6,6 milyar lira. Geçiyorum 2013 Ekim ayına, vatandaşın borcu, 322 milyar lira."

EN ZENGİN SİYASETÇİ OLDUN

CHP Genel Başkanı konuşmasına şöyle devam etti:

"Ne diyordu? 'Yırtık ayakkabıyla siyasete girdik.' diyordu. Şimdi dünyanın en zengin başbakanlarından birisi. Nasıl oluyor bu arkadaşlar?

Ben yırtık ayakkabıyla siyasete girmedim. Göreve başladığım andan itibaren, İstanbul Belediye Başkanlığı dâhil, Sayın Başbakandan daha fazla aylık aldım ben. Ama ben öyle dünyanın en sayılı, en zengin kişilerinden birisi değilim. Milletvekili seçildiğim gün de mal varlığımı internet siteme koydum çünkü tamamı benim alın terimin eseriydi.

"BU HÜKÜMETİN ÇOK DEFOSU VAR"

Bu hükümetin çok defosu var. Sayın Başbakan kalktı, 19 Kasım 2013'te bir konuşma yaptı AKP Grubunda. Efendim, diyor ki konuşmasında, 'Amerika Birleşik Devletlerinde, Oregon'da, 5 bin kişiye su temin edecek depo ve tesisatın kurulması için TİKA'yı devreye koyduk'. Oregon'da bir Kızılderili kabilesi var, Kabile Şefi Moses, buna 200 bin dolarlık çek vermişler, Kızılderililer su içsin diye. Ama biz de baktık ya, bu Kızılderili kabilesinin nesi var, nesi yok diye. Kendi İnternet sitelerinden okuyorum: Tatil köyleri var. Kumarhaneleri var.

Orman ürünleri işletmesi var. Plazaları var. Kompozit ürün fabrikaları var. Risk sermayesi şirketleri var. İnanamayacaksınız, Oregon'un en büyük barajlarına da sahipler bunlar ve siz oraya su götürüyorsunuz.

Kızılderili kabilesine su götürmek için 200 bin dolar para harcayan şu hükûmete sormak isterim: Ordu merkeze bağlı Gökömer köyünde su yok. Antalya Gazipaşa'ya bağlı Küçüklü'de su yok arkadaşlar.

TİKA ne yapmış sonra? Tunus'a da yardım yapmış. 6 adet TOMA aracı göndermiş oraya. Toplumsal olay kalkanı göndermiş polisler kalkan kullansınlar diye, vücut koruyucu kalkan göndermiş, Robocop elbiseleri. Poliüretan cop göndermiş Tunusluları iyice dövsünler diye ve bir de 5 bin adet de kelepçe göndermişler.

***

5 yaşındaki çocuğu okula gönderdiniz.

Yüreğinde insan sevgisi olan, vicdan olan bir insan 5 yaşındaki çocukları için rapor alan annelere dönerek "sizin çocuklarınız gerizekalı" diye suçlar mı? Erdoğan birazdan bu kürsüye gelecek bütün annelerden özür dilemesi gerekiyor.

5 tane ayrı Milli Eğitim Bakanı değiştirdiniz her biri ayrı telden çalıyor. Yazık değil mi o annelere sabahın köründe 5 yaşındaki çocuklarını okullara gönderiyorlar.

"BAKANLARI DIŞARI ÇIKARSIN, KORUMALARLA BURAYA OTURSUN"-

Vatandaş konuşmaktan korkuyor, iş adamı konuşmaktan korkuyor ama Başbakan da korkuyor. Bir yere gidiyor, valileri var ya, sıkıyönetim ilan ediyorlar o ilde, Başbakan gelecek, sokağa çıkmak yasak. Başbakan gelecek, bunlar eylem yapabilir, onları gözaltına alın. Başbakan gelecek, valiler seferber. Hangi çağda yaşıyoruz? Parlamentoya gelirken bile Sayın Başbakan 150 korumayla geliyor. İnsaf ya, insaf, 150 koruma... Bence, bakanları dışarı çıkarsın, korumalarla buraya otursun! Siz gerçek tabloyu öyle görün! Bir kısmı ayakta kalacak ama başka çaresi yok, 150 kişilik yer yok burada! Böyle bir tablo olabilir mi? Emin olun, Kenan Evren bile bunu yapmadı, Kenan Evren döneminde bile bunlar olmadı.

İstihbaratla devlet yönetilmez arkadaşlar. Devleti yönetecek adamın yüreğinde önce insan sevgisi olacak, önce budur, kural budur.

GEZİ HATIRLATMASI

Gençler eylem yaptı. Ne oldu? O çocukların çadırlarını yaktınız. Ne oldu? O çocuklar mizahla Erdoğan'ın fiyakasını çizdi.

Gezi Parkı olaylarında 7 kişi hayatını kaybetti. Başbakan "canım seramikler kırıldı" diye üzüldü.

Can gitti orada can. Başbakan seramiklere, otobüs duraklarına üzülüyor.

O gençler idam sehpalarından geçtiler yılmadılar, işkencelerden geçtiler yılmadılar. Senin TOMA'larından, biber gazından, kelepçenden, polisinden mi korkacaklar? Asla korkmazlar, onlar bu ülkenin çocukları çünkü. Korkmadılar zaten, tarih yazdılar onlar. Korkan, burada oturan Başbakan, korkan bu.

O polis de sizin yüzünüzden öldü.

Mala acıdığın kadar birazda cana acısan ne olur. 14 yaşındaki Berkin hala yoğun bakımda Beyefendinin derdi hala seramikler.

Kaç cuma geçti neden o görüntüler hala ortaya çıkmadı. (Bezmi Alem Valide Sultan Camii)

2004 MGK BİLDİRİSİ (GÜLEN'İ BİTİRME PLANI)

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis Genel Kurulu'nda, 2014 Yılı Bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Bizim de elimizde belge var, açıklarsak yer yerinden oynar' dediğini belirterek şöyle dedi:

"Belgesi var açıklayacağım, 25 Ağustos 2004'te bir MGK belgesi yayınlandı. 'Bizim de elimizde belge var, açıklarsak yer yerinden oynar'. Buradan söyleyeyim. Sayın Başbakan açıklamadan önce, bir gün önce haber ver de bari vatandaşlar evden çıksınlar, depremden zarar görmelerini istemeyiz. Yahu elinde belge varsa, niye açıklamıyorsun? belge var, yer yerinden oynar, senin belgelerini gördük biz. Ama yayınlanan belgelerin hiçbirisine sahte diyemedin sen. Erbakan'a 'neden dik durmadın' diyordun. Tıpış tıpış gittin, 25 Ağustos 2004'te MGK belgelerinin altına imzanı attın. Ne dediler, efendim o günün şartları öyleydi.

Genel Sekreter sivilleşmiş. Efendim neymiş, kararı imzaladık ama uygulamasını yapmadık. Arkadan uygulama belgeleri çıktı. Ne dedilerse arkadan belgeleri çıktı. Şimdi ne oluyor, gazeteye (Taraf) ve gazeteciye (Mehmet Baransu) suç duyurusunda bulundular. Ne diye, belgeyi açıkladı diye. Halkı ilgilendiren belge suç unsuru değildir, yayınlayan suçlu konumuna giremez.

Ama bunun arkası gelecek, ikiyüzlü bir siyaset izledi bu hükümet. Size başka bir şey söyledi, kapalı kapılar ardında başka belgeler imzaladı. Siz hala bu hükümete güveniyor musunuz? Çok basit bir soru soracağım, 2004'teki belgeyi suç duyurusunda bulundunuz. 28 Şubat kararları yayınladığında niye itiraz etmediniz? Niye onu yayınlayanlar vatan hainidir demediniz, siyasette çifte standart var mı? Türkiye'yi yarı açık cezaevine döndürdünüz.  Mahkemeden sahte isimlerle gazetecileri dinlediniz."

SURİYE'YE GİDEN SİLAH DOLU TIR

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne yasa dışı unsurlara silah sağlamak düşer mi? Suriye'de akan her damla kanın sorumlusu bu hükümettir. El Kaide ile neden işbirliği yapıyorsunuz?

Dış politika da iflas etti, dış politika da. Ben, Dışişleri Bakanı için 'çapsız' sözcüğünü kullanmıştım, kendisi de mahkemeye verdi beni. 'Çapsız' sözcüğünü kullandım, ya, galiba biraz yanlış yapmışız. Çünkü 'Komşularla sıfır sorun' deyip de bir süre sonra bütün komşularla kavgalı hâle gelmek için bir adamın çapının olması lazım, o çap da onda var.

TIR ŞOFÖRÜNÜN İFADESİNİ OKUDU

Suriye konusunda en son bir tır yakalandı, uyuşturucu ihbarı nedeniyle yakalandı. Baktılar ki içinde Suriye'ye gidecek bir sürü silah var. Tır şoförünün ifadesini okuyorum arkadaşlar, mahkemede verdiği ifadeyi: 'Ben bu malzemeleri daha önce iki defa Reyhanlı'ya götürüp teslim ettiğim yer jandarma kontrolünün korumasında olan, etrafı çevrili bir yerdi. Zaten, oraya girebilmek için jandarma kontrolünden geçiyordum. Ancak, o aracı aramadılar, kasasına bakmadılar, bizim tırı götüren önde bir araç duruyordu, o araçla konuştular. Sonra, o karakol binasının 200 metre ötesinde etrafı çevrili bir alana bu yükü boşalttım. Boşalttığım yüklerin hepsi ambalajlı ve sarılıydı.'

"TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNE YASA DIŞI ÖRGÜTLERE SİLAH SAĞLAMAK DÜŞER Mİ?"

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine yasa dışı örgütlere silah sağlamak düşer mi? Bu, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin yani bu Hükümetin meşruiyetini tartışma konusu yapmaz mı bütün dünyada? El Kaide'yle iş birliği yapıyorsun. Niye yapıyorsun sen? Suriye'de akan her kanın sorumlusu işte bu Hükümettir. Her damla kanın sorumlusu bu Hükümettir.

Mısır'da darbeye karşıyım, dedi; eyvallah. Biz de darbeye karşıyız. Ben, yalnız merak ediyorum: Mısır'da güzel, darbeyi eleştiriyorsun. El Ezher Şeyhi'ni lanetledi Sayın Başbakan. Mısır'da asıl derin kırılma yaratan budur. Ben bir soru sormak istiyorum, gelip bu kürsüde cevap vermesini istiyorum. Darbeye karşısın; eyvallah. Ömer El Beşir'i sen hangi gerekçeyle Türkiye'ye getirdin, altına kırmızı halı serdin? Ömer El Beşir, tuğgeneral rütbesiyle darbe yaptı Sudan'da. 4 Mart 2009'da Savaş Suçları Mahkemesinde yargılandı ve mahkûm oldu.

"DIŞİŞLERİ BAKANINI O TIR ŞOFÖRÜNÜN YANINA OTURTUN"

Bir Dışişleri Bakanı getirdiler felaket. Benim bir tavsiyem var Sayın Başbakana: mademki Suriye'de El Kaide militanlarına silah gönderiyorsunuz, bundan sonra size tavsiyem Dışişleri Bakanını o tır şoförünün yanına oturtun, uyuşturucu ihbarı bile gelse polis onu aramaz ve böylece hiç değilse gün yüzüne çıkmadan silahları siz El Kaide'ye göndermiş olursunuz."