Türkiye hızla büyük bir karanlığa sürüklenirken, etkili ve dönüştürücü bir sol siyasete ihtiyaç olduğunu ifade eden bir grup aktivist, siyasetçi ve akademisyen “siyasal toplumsal bir direniş ve değişim arayışı için siyaset meclisi” çağrısı yaptı. Solun uzun zamandan beri bir kriz içinde olduğu, toplumun geniş kesimlerine yeterince güven veremediğini ifade eden metinde “fikri ve örgütsel bir biriktirme sürecine” vurgu yapıldı.

Fikri ve örgütsel bir yenilenme ihtiyacını duyan herkesi 12 Eylül 2015 Cumartesi günü saat 17:00’de İstanbul Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi‘nde yanyana gelmeye davet eden çağırıcılar Siyaset Meclisi'nin çalışmalarını her ayın ilk pazar günü yapacakları düzenli oturumlar ile sürdüreceğini ifade etti.

“Bölgede ve Türkiye’de çok önemli gelişmeler yaşanırken, ülkenin üzerine çöken karanlığı dağıtabilmek için, mücadeleler içerisinde kendisini de yenilemekten korkmayanlarla birlikte siyaset yapabilmek için siyaset meclislerinde yanyana gelme” daveti yapılan çağrıda “Bir yanıyla Gezi direnişinin diğer yanıyla 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin elde ettiği sonuçların ortaya çıkarttığı yeni mücadele ve örgütlenme olanaklarının üzerinden atlayarak kaldığımız yerlerde, durduğumuz yerlerde sürekli dönüp durmak değil, aksine bir bütün olarak solun ve toplumsal muhalefetin yeniden inşa edilmesine katkıda bulunmak için cesaretle harekete geçmektir.

İşte bugün böylesi bir ihtiyacı hisseden (ve artık var olan durumdan şikayet etmek yerine değiştirmek için harekete geçmek isteyen) bizler “siyasal toplumsal bir direniş ve değişim siyaseti” inşa arayışı için adım atmak, böylesi bir ihtiyacı dile getiren herkesle birlikte var olan politik aidiyetleri önemsemeden, birey hukukuna dayalı, çoğulcu, “siyaset meclisleri”nde birlikte yenilenmek istiyoruz. Bırakalım güneş içeriye girsin!” denildi.

www.siyasetmeclisi.biz adlı internet sitesinden yayınlanan ve imzaya açılan çağrıda “solun ve toplumsal muhalefetin dünyada, bölgede ve Türkiye’de çok önemli gelişmeler yaşanırken etkili bir siyaset geliştiremiyor olmasının bir dizi haklı sayılabilecek nesnel (12 Eylül yenilgisi, SSCB’nin dağılması, devletin baskı politikaları, ülkede devam eden savaş hali vb.) gerekçesinden söz edilebilir.

Ancak solun ve toplumsal muhalefetin etkisizliğinin temel nedeni bir bütün olarak, tarihsel ve siyasal bir döneminin daha 2000’li yılların başında sona ermiş olması ve kendisini gelişen sürece uygun olarak (Gezi direnişinin ortaya çıkarttığı bütün olanaklara rağmen) yenileyememiş olmasıdır.

Bu yüzden, bugün var olan “yapıların” her birini de (kendi öncülük ve önderlik iddialarının aksine) bugünün yaşanan sorunlarına, eski/eskimiş ideolojik teorik/politik bagajları, alışkanlık, bilgi ve deneyimleri ışığında yanıtlar geliştirmeye çalışan “arayışlar” olarak nitelemek nesnel olarak yanlış olmayacaktır.

Kendini yenilenme ihtiyacının dışında tutarak var olan yapıları, bireyleri, çevreleri kendi etrafında yan yana getirmeye çalışmanın da geçici kısmi etkileri olsa bile uzun vadede bir işe yaramayacağını söylemek kehanet olmayacaktır.” görüşlerine yer verilerek, “Siyasal bir mücadelenin tayin ediciliğinde sürdürülecek, solun yenilenmesine de katkıda bulunacak örgütlü bir “fikri ve örgütsel biriktirme süreci” gerekli görünüyor.” denildi.  Bu çağrıya katılmak ve destek olmak isteyen herkesinwww.siyasetmeclisi.biz adlı internet sitesi üzerinden imza verebileceği belirtilen çağrıda “siyaset meclisleri bir yanıyla bugün yaşanmakta olan gelişmeleri çok yönlü olarak, sınıf mücadeleleri ekseninde kavramayı , “gidenin ve gelmekte olanın” sınıfların mevzilenmesi ve mücadelesinde hangi düzey ve biçimlerde cereyan ettiğini, var olan sınıfların durumunu, karşılıklı konumlarını ele almayı, üzerinde ciddiyetle çalışmayı ve diğer yanıyla ülkede yaşanmakta olan siyasal toplumsal gelişmelere bütünlüklü yanıtlar üretmeye çalışmayı merkezine alacak, kendisini lafının şehvetine kaptırmayarak sözünü sokakta ve halkın içerisinde hayata geçirmeye çalışacak uzun soluklu, meseleleri bütün karmaşıklığı ile ele almaya çalışan hayatın önüne çıkarttığı sorunları çözebilme iradesi gösterdikçe gelişecek bir zemin olacaktır” görüşlerine yer verildi.

A.Mücella Yapıcı, Adnan Saatçi, Akçay Taşçı, Arman Yılmaz, Ayhan Yavlal, Aziz Erkan, Baran Kaya, Bülent Akbay, Can Atalay, Çiğdem Yumbul, Dilan Güneş, Doğan Yılmaz, Fuat Ercan, Gülsen Kos, Gülsüm Nazlıoğlu, Hakan Tanıttıran, Hergüner Karahan, İlknur Birol, İsmet Aktaş, Julia Aylin Kolcu, Kamil Kartal, Kamile Çiftçi, Kubilay Kartal, Medine Yayman, Mehmet Türkay, Muttalip Küçükoğlu, Muzaffer Tekin, Mübarek Berkyürek, Nezih Kazankaya, Nuriye Maracı, Özge Günday, Özgür Barış Akbayır, Özgür Karaduman, Pelin Buket Olcay, Tayfun Budak, Tekin Yıldırım, Tülay Ekin, Turgut Bayır, Uğur Kuranlıoğlu, Vahit Erdo, Volkan Arıkan, Y.Deniz Özen, Yılmaz Yücel tarafında imzalanan çağrı metninin tamamı şöyle:

Siyasal Toplumsal Bir Direniş ve Değişim Arayışı İçin

Siyaset Meclisi Çağrısı

Bugün Türkiye bir dizi köklü sorunla karşı karşıya.

Her geçen gün içinden çıkılmaz hale gelen bu sorunların, (sorumluları da olan) sermaye yanlısı, milliyetçi, mezhepçi siyasal iktidarlar eliyle çözülebilmesinin belli ki olanağı yok.

Bu devasa sorunların ancak emekten, özgürlükten ve barıştan yana güçlerin siyasal toplumsal iktidarı eliyle çözülebileceği ortada.

Ancak sermaye ve siyasal iktidarın doğaya ve insana yönelik her türden saldırısına karşı büyük bir özveri ile mücadele eden sol ve toplumsal güçler, bugün toplumun büyük bir bölümü tarafından ne yazık ki etkin bir çözüm muhatabı olarak görülmüyor.

Ülkenin devasa sorunlarına kurucu çözümler geliştirmeye çalışmaktan daha çok, muhalefet etme sınırlarını aşamayan bu mücadele çizgisi ve örgütlenme biçiminin geniş toplumsal kesimlere güven vermediğini söylemek mümkün. Sol daha çok kendinden daha büyük güçlerin yedeği görünümünde.

Bugün için var olan yapıların da böylesi bir sorunu tersine çevirebildiklerini söylemek mümkün değil. Mevcut yapıların bu konuda belirli bir hazırlık ve birikim içerisinde olmaktan daha çok, kendi varlıklarını koruma, günlük koşuşturma veya günü kurtarma eğilimleri içerisinde oldukları görülüyor.

Açık ki, bu bir kriz haline işaret ediyor.

Kuşkusuz solun ve toplumsal muhalefetin dünyada, bölgede ve Türkiye’de çok önemli gelişmeler yaşanırken etkili bir siyaset geliştiremiyor olmasının bir dizi haklı sayılabilecek nesnel (12 Eylül yenilgisi, SSCB’nin dağılması, devletin baskı politikaları, ülkede devam eden savaş hali vb.) gerekçesinden söz edilebilir.

Ancak solun ve toplumsal muhalefetin etkisizliğinin temel nedeni bir bütün olarak, tarihsel ve siyasal bir döneminin daha 2000’li yılların başında sona ermiş olması ve kendisini gelişen sürece uygun olarak (Gezi direnişinin ortaya çıkarttığı bütün olanaklara rağmen) yenileyememiş olmasıdır.

Bu yüzden, bugün var olan “yapıların” her birini de (kendi öncülük ve önderlik iddialarının aksine) bugünün yaşanan sorunlarına, eski/eskimiş ideolojik teorik/politik bagajları, alışkanlık, bilgi ve deneyimleri ışığında yanıtlar geliştirmeye çalışan “arayışlar” olarak nitelemek nesnel olarak yanlış olmayacaktır.

Kendini yenilenme ihtiyacının dışında tutarak var olan yapıları, bireyleri, çevreleri kendi etrafında yan yana getirmeye çalışmanın da geçici kısmi etkileri olsa bile uzun vadede bir işe yaramayacağını söylemek kehanet olmayacaktır.

Öte yandan, aşağıda sürdürülen toplumsal mücadelelerin de kendi içinde kimi handikaplar barındırdığı açık. Zaman zaman inişler çıkışlar gösteren kent ve ekoloji mücadeleleri, toplumsal cinsiyet ve kimlik mücadeleleri, bütünlüklü bir sistem eleştirisini siyasallaştıramamakla malul olabilmektedir. Bu kısıtları aşmanın biricik yolu, mücadeleyle yoğrulanların hareketin kendi ihtiyaçları doğrultusunda siyasal arayışlara kapı aralamasıdır.

O yüzden bugün “fikri ve örgütsel bir yenilenme ihtiyacı” her zamankinden daha yakıcı olarak önümüzde duruyor.

Çok yönlü bir mücadele içerisinde gerçekleşecek böylesi bir yenilenme gerçekleşmediği sürece solun etkili ve dönüştürücü bir toplumsal güç haline gelebilmesi neredeyse imkansız.

Bu yüzden bugün ülkenin sorunlarına muhalefet etmekten öteye, bu sorunların çözümlerinin ve çözüm yollarının geliştirilmesine soldan talip olacak bir siyasi iradenin açığa çıkartılması önemli.

Siyasal bir mücadelenin tayin ediciliğinde sürdürülecek, solun yenilenmesine de katkıda bulunacak örgütlü bir “fikri ve örgütsel biriktirme süreci” gerekli görünüyor.

Bir yanıyla Gezi direnişinin diğer yanıyla 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin elde ettiği sonuçların ortaya çıkarttığı yeni mücadele ve örgütlenme olanaklarının üzerinden atlayarak kaldığımız yerlerde, durduğumuz yerlerde sürekli dönüp durmak değil, aksine bir bütün olarak solun ve toplumsal muhalefetin yeniden inşa edilmesine katkıda bulunmak için cesaretle harekete geçmektir.

İşte bugün böylesi bir ihtiyacı hisseden (ve artık var olan durumdan şikayet etmek yerine değiştirmek için harekete geçmek isteyen) bizler “siyasal toplumsal bir direniş ve değişim siyaseti” inşa arayışı için adım atmak, böylesi bir ihtiyacı dile getiren herkesle birlikte var olan politik aidiyetleri önemsemeden, birey hukukuna dayalı, çoğulcu, “siyaset meclisleri”nde birlikte yenilenmek istiyoruz.

Bırakalım güneş içeriye girsin!

Çalışmalarını her ay düzenli toplantılar ile yürütecek, kendi çalışma usul ve programını katılımcılar ile birlikte oluşturacak siyaset meclislerinde gerekli hazırlık ve çalışmalar yürütmek ve sonuçlar çıkartmak, fikri bir yenilenmeye katkı sunmak üzere yeniden düşünmemiz gereken kimi konu başlıkları ise şöyle ifade edilebilir:

1-Soğuk Savaş sonrası dünya siyasi, ekonomik ve toplumsal haritasının önemli ölçüde değiştiği koşullarda yaşanan gelişmeleri anlama çabası, dünyayı değiştirme çabasının ayrılmaz parçası, hatta önceli haline gelmiş olmasının sonuçlarını değerlendirmek.

Yeryüzünde adeta tek başına kalan kapitalizmin “kendi suretinden” bir dünya yaratma çabasına karşı çeşitli düzeylerde yürütülecek mücadelelerin (geçmişin savunulması temelinde değil) ideolojik, teorik, politik ve toplumsal düzeylerde çok yönlü devrimci bir yenilenmenin ışığında ele alınması.

2-Küresel ölçekli bir saldırı dalgasına ancak küresel ölçekli bir direniş mücadelesi ile yanıt verilebileceği ancak her bir yerel iktidar ve saldırıya karşı mücadele geliştirmeden de küresel ölçekli bir mücadelenin zemininin boş kalacağının altının kalın çizgilerle bir kez daha çizilmesi. Emperyalizm olgusunun geçmiş dönem analizleri ile sınırlı olmayacak biçimde yeni gelişmeler ışığında değerlendirilmesi.

3-Devlet ve rejim sorununun siyasal bir mücadelenin en temel tartışma/belirlenim alanlarının başında geldiği gerçeğinden hareketle, soğuk savaş dönemine özgü devlet tip ve biçimlerinin (ve rejimlerinin) bugünün dünyasında yeniden şekillenişinin değerlendirilmesi…

4- Buna bağlı olarak dünyadaki emperyal güçlerin stratejik yönelimlerine, bölgedeki tercihlerine de bağlı olarak Türkiye’de de uzun zamandan beri yaşanan “yeni rejim”in niteliğinin ele alınması.

Ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynakları, doğası, kentleri, insanları (daha önceki bütün sağcı iktidarlar döneminde olduğu gibi bir kez daha) Türkiye kapitalizminin gelişim seyrine bağlı olarak neo-liberal iktisadi politikaların biçimlendirmesi neticesinde büyük bir açgözlülükle yağmalanmasının çok yönlü olarak analiz edilmesi…

5-Bu yeni rejimin, toplumun bütün eşitlikçi, özgürlükçü ve barış yanlısı güçlerini baskı ve zorbalık yasaları ile sindirmek, yok etmek isterken, toplumu dini ve etnik temelde yeniden saflaştırmaya, toplumun belirli bir kesimini diğerleri üzerinde açık egemen kılmaya çalışmasının, siyasal iktidarın İslami temelli “yeni bir toplum” inşa etmeye çalışmasının Türkiye’de yürütülecek mücadelelerin genel ve özel seyri açısından üzerinde önemle durulması.

6- Siyasal iktidarın ülkedeki gelişmeler ile eş zamanlı olarak bölgedeki emperyal güç dengelerinin arasında kendisine özgü alanlar açmaya yönelik önemli hamleler yürütmesi. Bu yüzden emperyal güçler ile ana yönelimler konusunda stratejik bir ortaklık sürmesine rağmen çeşitli düzeylerde farklılıklar, gerilim ve çatışmalar söz konusu olabilmesi.

Siyasal iktidarın bölgede izlediği siyaset yüzünden Türkiye uzun zamandan beri Ortadoğu’da yaşanmakta olan bütün gerilim ve çatışmaların doğrudan tarafı ve uzantısı haline dönüşmesi. Artık Türkiye’nin Ortadoğu için bir model ülke olması yerine, Ortadoğu’nun Türkiye’ye model haline gelmesi riskinin her geçen gün güçlenmesi.

7-Türkiye’nin ulusal ve uluslararası siyasetinin, artık sadece “misak-ı milli sınırları” içerisinde yaşanan gelişmeler ile sınırlı bir biçimde şekillenmesinin yerini (Kürt hareketinin bölgedeki en dinamik güçlerden birisi haline gelmesiyle de) daha geniş ölçekli karşılıklı bir etkileşim alanının oluşmasına bırakmasının olası sonuçları.

Bütün bu gelişmelerin Kürt meselesi ve Kürt hareketi ile ilişkilerin biçimine dair bir önceki döneme ait siyasetleri aşındırması dolayısı ile yeni siyasetlerin geliştirilmesine ihtiyaç olduğunun açığa çıkması.

8- Solun ve toplumsal muhalefet güçlerinin etkisizliğinin çok yönlü nedenlerinin ve çözüm olanaklarının ele alınması, Türkiye sol hareketinin tarihsel birikiminin fraksiyonel bir bakışa saplanılmadan eleştirel olarak sahiplenilmesi…

Kuşkusuz bütün bu sayılan ve burada sayılamayan bir dizi başka başlık ve sorunun kısa sürede ve bir çırpıda çözülebileceğini düşünmek mümkün değil. Bir dizi beklenmedik soru ve sorun önümüze çıktıkça siyaset meclislerinin gündemi olacaktır.

Siyaset meclisleri bu açıdan bir yanıyla, güncel siyasetin ihtiyaçlarına yanıt vermeye çalışırken diğer yandan siyasetin ihtiyaçlarına bağlı biçimde ideolojik teorik sorunların çözümü için sorumluluk alan, diğer yanıyla da tam boy toplumsal mücadele alanlarında aktif bir mücadelenin geliştirilmesi için katkı vermeye çalışan bir işlev görecektir.

Buradan hareketle, siyaset meclisleri bir yanıyla bugün yaşanmakta olan gelişmeleri çok yönlü olarak, sınıf mücadeleleri ekseninde kavramayı , “gidenin ve gelmekte olanın” sınıfların mevzilenmesi ve mücadelesinde hangi düzey ve biçimlerde cereyan ettiğini, var olan sınıfların durumunu, karşılıklı konumlarını ele almayı, üzerinde ciddiyetle çalışmayı ve diğer yanıyla ülkede yaşanmakta olan siyasal toplumsal gelişmelere bütünlüklü yanıtlar üretmeye çalışmayı merkezine alacak, kendisini lafının şehvetine kaptırmayarak sözünü sokakta ve halkın içerisinde hayata geçirmeye çalışacak uzun soluklu, meseleleri bütün karmaşıklığı ile ele almaya çalışan hayatın önüne çıkarttığı sorunları çözebilme iradesi gösterdikçe gelişecek bir zemin olacaktır.

Şimdi herkesi bölgede ve Türkiye’de çok önemli gelişmeler yaşanırken, ülkenin üzerine çöken karanlığı dağıtabilmek için, mücadeleler içerisinde kendisini de yenilemekten korkmayanlarla birlikte siyaset yapabilmek için siyaset meclislerinde yanyana gelmeye çağırıyoruz.

Tarih: 12 Eylül 2015 Cumartesi

Saat: 17:00

Yer: Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi

irtibat: [email protected]

facebook: siyasetmeclisi

twitter: @siyasetmeclisi