KRV Eyaleti Yeşiller Milletvekili Arif Ünal, dinleme olayının üzerinden bir hayli süre geçmesine rağmen, Türkiye’nin Alman muhalefet partileri kadar bile ses çıkarmamasının çok ilginç bir durum olduğunu söyledi. Ünal parti olarak Yeşiller’in yasal temeli olmayan ve kişisel haklara müdahale olarak algıladıkları her tür dinlemeye karşı olduklarının altını çizdi.

Yurt gazetesinde yer alan habere göre, Almanya’nın en kalabalık eyaleti olan Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaleti hükümeti ortağı Yeşiller milletvekili Arif Ünal, Almanya’nın Türkiye’yi dinlediğinin ortaya çıkmasından sonraki süreci analiz ederek, “Türkiye dinleme olayına karşı, Almanya’daki muhalefet partileri ya da STK’lar kadar bile ses çıkarmadı” dedi. Kişisel haklara müdahale edilmesine parti olarak karşı olduklarını belirten Arif Ünal şunları söyledi:

“Biz Yeşiller olarak bireysel haklara çok saygı duyan bir partiyiz yani insan merkezli bir politika yaptığımız için devletlerin çıkarları doğrultusunda ister politikacı olsun ister olmasın insanların özel yaşamlarına müdahale edebilecek dinlemelere karşıyız. Gizli haber alma teşkilatlarının kanuni çerçevenin de dışına çıkarak böylesi dinleme ve bu bilgilerin kayıt edilmesine prensip olarak hep karşı çıkan bir partiydik ve hala da onu savunuyoruz. Amerikan istihbaratının Almanya’yı dinlemesinin ortaya çıkmasıyla birlikte doğal olarak toplumsal olarak bir tepki de oldu. Almanya biz NATO ülkesiyiz ve ABD’nin en iyi ilişkisi olan ülkesi olarak bizi dinliyorlar ve bu bilgileri de kaydediyorlar diye tepki gösterdi. Bu bilgileri nerede ve nasıl kullanacaklarını bilemiyorsunuz. Hatta bu olayı başbakanın bile telefonunu dinlemeye kadar götürdüler. Bunun kim olursa olsun kabul edilecek hiçbir yanı yok ve kesin olarak eleştirilmesi gerekiyor.”

“’TÜRKİYE ÖYLESİ BİR DOST ÜLKE DEĞİL’ AÇIKLAMASI ÇARPICI”

Dinleme olayından sonra Almanya’nın yaptığı açıklamaları da değerlendiren Arif Ünal sözlerine şöyle devam etti: “O zamanki CDU ve FTP hükümetinin dinleme olaylarına karşı tepkisi biliyorsunuz çok çekingendi. Şimdi bunun neden çekingen olduğunu anlıyoruz. Gerçi Merkel dost ülkeleri dinlemek doğru değildir dedi ama hemen arkasından Türkiye’nin de dinlendiği ortaya çıktı ki Türkiye Almanya’nın tarihi dostu, NATO ortağı ve hep Alman Türk dostluğundan bahsediyoruz ama böyle bir ülkeyi kalkıp Almanya dinletebiliyor. Bunun Amerika’nın yaptığı gibi kabul edilebilir hiçbir yanı olamaz, mümkün değil. Dikkat çekmek istediğim nokta Merkel ve CDU-SPD hükümeti ‘Türkiye öylesi bir dost ülke değil’ dedi, bunun üzerinde durmak lazım. Türkiye’nin AB içerisinde Almanya ile ilişkilerini bence sadece kendi bakış açımızdan bakarak değil bir de Avrupa’nın bakış açısından irdeleyerek iyi değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.”

“KISITLI DİNLEMELERİN ANAYASAL DAYANAĞI OLMALI”

Dinleme olayının ortaya çıkışından sonra Türkiye’nin tepkisinin çok cılız kaldığının altını çizen Ünal, Alman muhalefetinin bile Türkiye’den çok ses çıkardığına dikkat çekerek sözlerini şöyle bitirdi:

“Türkiye’nin bu olaya karşı reaksiyonu da çok ilginç. Almanya’da en azından muhalefet partileri olsun, sivil toplum kuruluşları olsun dinleme olayından sonra muazzam bir tepki gösterdiler. Fakat Türkiye’den ne hükümet tarafından ne sivil toplum kuruluşları tarafından bir tepki görmedik. Bu da tabi kafalarda soru işaretleri bırakıyor. Acaba Türk hükümeti Almanya dinledi, bu dinleyenlerin içerisinde bizim işimize yaramayan belirli bilgiler mi var? Bundan çekindiği için mi açıkça eleştirmiyor? Onu bilemiyorum ama Türkiye’nin reaksiyonu bence yerinde değildi, buna tamamen tepki göstermek gerekirdi diye düşünüyorum. Almanya gibi Türkiye’nin de hem kendi vatandaşlarını hem başkalarını dinlemesi yine mümkün değil, çünkü bu çerçevelerin yasalarla belirlenmesi gerekiyor. Terör şüphesi taşıyan ve mahkemenin verdiği kararla belirli ölçüde dinlemek mümkün ama bunu yasa dışında sivil ya da gizli haber alma örgütlerinin keyfine bırakırsanız bunu kontrol etmeniz mümkün değil. Bu dinlemelerin yasal temeli olmalı, parlamenter düzeyde kontrolü olmalı ve işe yaramayan bilgilerin belirli bir süre sonra silinmesi gerekir. Kişisel haklara müdahale edilmesinin tamamen önüne geçilmesi gerekir.”