YÖNTEMLERİ DEĞİŞTİ AMA YARATTIĞI TAHRİBATLAR ONA YAKIN

ANKARA - Diyarbakır Cezaevi konulu sempozyumda konuşan BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, Kürt toplumunun artık devletten bu işi bir daha yapmayacağına dair güvence beklediğini söyledi. Kışanak, Kürtler açısından birinci Diyarbakır Cezaevi sürecinin 1980’de, ikincisinin 1990’da köylerde yaşandığını, şimdi ise üçüncü Diyarbakır Cezaevi döneminin yaşandığını belirterek, “Sistematik olarak bir dili, kültürü yok saymaya, onu aşağılamaya ortadan kaldırmaya yönelik bir uygulama yaşanıyor. Belki yöntemleri değişti ama yarattığı tahribatlar ona yakın” diye konuştu.

BANA TÜRKLERİN KİMLİĞİNDEN ALDI

Türkiye, Diyarbakır Cezaevi Gerçeği İle Yüzleşiyor Sempozyumu’nda konuşan BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, tutuklu belediye başkanlarının çocuklarıyla arasında geçen sohbetleri dile getirdi. Kışanak, “Tutuklu bir belediye başkanımızın ilkokul üçüncü sınıf öğrencisi bir çocuğuyla konuşuyordum. Derste öğretmenleri demokrasiyi anlatmış. Bu da kalkıp ‘hocam demokrasiyi savunmak kötü bir şey, çünkü savunanları cezaevine koyuyorlar’ demiş. Yine bir başka arkadaşımızın çocuğu ilk kez kendi nüfus cüzdanını görüyor görüşmeye giderken. Bana, ‘Gülten teyze annem ne aldı biliyor musun, bana Türklerin kimliğinden aldı’ dedi. Nerden anladın dedim, ‘üzerinde bayrak vardı’ dedi. Yine babası tutuklu çocuklardan birisi babaannesine kızıyor, ‘sen babama niye Kürtçe öğrettin babamı o yüzden bırakmıyorlar’ diye. Gerçekte duygularda ne yaşanıyor diye baktığımızda 12 Eylül’de cezaevlerinde yapılan işkencenin yarattı duygularla bugün yaşadığımız siyasi baskının yarattığı tahribatlar duygular arasında çok ciddi paralellikler görüyoruz” diye konuştu.

EDEBİYAT YAPMAYIN

Kürt toplumunun artık devletten bu işi bir daha yapmayacağına dair güvence beklediğini belirten Kışanak, “Bu sözle, lafla, miting meydanlarında ‘Diyarbakır cezaevlerinde yaşananları biliyoruz’ edebiyatıyla sağlanacak bir şey değildir” dedi. Bunun için hakikatleri araştırma komisyonlarının oluşturulması, gerçeklerin ortaya çıkarılarak yüzleşilmesi gerektiğini ve kamuoyunda mahkum edilmesi gerektiğini dile getiren Kışanak, şöyle devam etti:

“Cezaevinde yaşananların yargılanabilmesi için şu son geçici 15’inci maddenin bile kalkması gerekmiyordu. Bu ülkede son darbe teşebbüslerinin yargılanmasından sonra darbecileri halen koruyan bir yargı sistemi var. Bu insanların yargılanmasının söz konusu olmaması o zaman bir devlet yaklaşımıydı şimdi de bu devlet yaklaşımı devam ediyor. Kürtler açısından baktığımızda da Kürtler kendileri açısından birinci Diyarbakır Cezaevi sürecini 1980’de, ikincisini 1990’lı yıllarda köylerin boşaltılması yakılmasıyla, faili meçhullerle, yaşadı. Uygulamalara bakarsak bunlar Diyarbakır cezaevinde yapılan uygulamalarla örtüşüyor. 1980’de cezaevinde yapılanlar 1990’da köylerde yapıldı. Şimdi ise üçüncü Diyarbakır Cezaevi dönemi yaşanıyor. Sistematik olarak bir dili, kültürü yok saymaya, onu aşağılamaya ortadan kaldırmaya yönelik bir uygulama yaşanıyor. Belki yöntemleri değişti ama yarattığı tahribatlar ona yakın.”

BİRLİKTE YAŞAMA KONUSUNDA MAKAS AÇILIYOR

Bu uygulamaların sahiplerinin yargılanmasıyla işin içinden çıkılamayacağının altını çizen Kışanak, Türkiye’nin bu gerçekle bir bütün olarak yüzleşmesi ve bunu kabul edeceği bir sürece evrilmesi gerektiğini söyledi. Aksi takdirde giderek birlikte yaşama konusunda makasın açıldığının görülmesi gerektiğini ifade eden Kışanak, “Bu önlemler alınmazsa artık siyaset çaresiz de kalabilir, toplumsal zeminde kopuş, ayrışmalar olur. Siyasetin de kolay kolay onaramayacağı bir sorun haline gelebilir” diye kaydetti.

ANF