BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, hükümetle bir diyalog ve müzakere zemini bulunmadığını belirterek, istenmesi halinde silah bırakılması konusunda PKK ile görüşebileceklerini söyledi. Hükümet kanadı ile geçmişte yaptıkları görüşmede, "Talebinizi sizin adınıza PKK'ye iletelim" teklifinde bulunduklarını ancak bunun kabul görmediğini ifade eden Demirtaş, "BDP'ye biçilen rolü seve seve oynarız. CHP tarihinde ilk kez Kürt sorununun çözümü konusunda bu kadar somut giriş yapıyor, önemsiyoruz" diye konuştu.

 

Demirtaş, Uludere olayında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, "Sivilleri öldürün" diyeceğini düşünmediğini, ancak sorumluluktan kaçması nedeniyle eleştirdiklerini söyledi. Demirtaş, "Bizim tahminimiz, aldığımız gayri resmi bilgiler bu şekildedir; Bir grup geçiş yapıyor, aralarında siviller de olabilir, dolayısıyla bu bir risktir, bu riski alalım mı, almayalım mı şeklinde sorulmuştur. Siyasi iktidar sayın Başbakan mıdır, bakan mıdır, bilemiyorum. Dolayısıyla orada sivillerin öldürülmesi riskini hükümet almıştır, bile bile almıştır" dedi.

 

TRT 1'de yayınlanan "Politik Açılım" programında, gazeteciler Derya Sazak, Fehmi Koru ve Prof.Dr Mustafa Erdoğan'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Demirtaş'ın açıklamalarındaki satır başları şöyle:

 

MÜZAKEREYE AÇIĞIZ: Biz kendi bakış açımızda, çerçevemizde hiçbir zaman müzakere, diyaloğa kapalı olmadık; tam tersine bütün şiddet yol ve yöntemleri bizim açımızdan kapalıydı. Bunun dışında bütün yöntemler denenmelidir, bunun için uğraştık.

 

OY KAYGISINDAN UZAKLAŞALIM: Asıl konuşmamız gereken, can alan, can yakan mesele olmalıdır. Yangına bir türlü su serpemiyoruz. Bu meseleye güncel siyasetin dışında bakmak lazım, oy kazanma kaygısından uzaklaşmamız lazım. Ben parti yönetimime bu süreçte güveniyorum, oy kaygısı gütmeden, partizanlık yapmadan müzakere sürecine dahil olacaktır.

 

HÜKÜMET SÜRECİ YÖNETEMEDİ: Biz çözüm ararken, diyalog ve müzakere zeminini güçlendirmek istiyorsak, herkesin kullanması gereken dil empati dili, barış dili olmalıdır. Son 10 yılda AKP dönemine baktığımızda, istihbarat örgütleri, başka provokasyonlar olmuşsa bile sonrasında hükümetin krizi yönetme, sorunları çözme ye yaklaşım şekliyle ele aldığınızda ortada bir başarısızlık var. Varsa bir provokasyon, hükümet provokasyonlara teslim olmuştur. Silvan da böyledir, Uludere de böyledir.

 

PKK'LI BİLE OLSA VURULMASI SUÇTUR: (Alınan istihbarata göre, Uludere'den çıkan grubun yerini PKK'lıların alacağı ve bu kapsamda büyük eylem planlandığı istihbaratı nedeniyle köylülerin bombalandığı iddiası) Irak topraklarında vurulan PKK'li grup olsa o, Türkiye'ye doğru giriş yapıyor olsa, o grubun sorgusuz sualsiz savaş uçakları ile imha edilmesi, suçtur, kanuna aykırıdır. 'Hepsi silahlı da olsa, teslim olmaya mı geliyor, kaçmaya mı geliyor, eylem yapmaya mı geliyor, kimdir, nedir' bilmeden iç güvenlik mevzuatına göre 'teslim ol' çağrısı yapmadan, silahlı mukavamet göstermeden sen vuramazsın. Orada ne olursa olsun bir suç vardır.

 

KATIR SAYISINA GÖRE PARA ALINIR: Orada insanların, karakolun bilgisi dışında hareket etmesi imkansızdır. Birçok karakolda, hatta bu iş ortak yapılır. Yıllardır bu böyledir, karakol payını alır, komutanlar payını alır. Ben kimseyi zan altında bırakmak için söylemiyorum ama giden kişi sayısı, dönen katır sayısına göre para alınır. O yüzden giden kişi sayısını sayarlar, hangi aileden kaç kişi gitti.

 

BAŞBAKANIN 'ÖLDÜRÜN' DİYEBİLECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM: Ben sayın Başbakanın ve hiçbir siyasi liderin böylesi bir durumda sivilleri bombalayıp öldürme emrini doğrudan vereceğini, bile bile vereceğini asla düşünmüyorum. Fakat hukuki olarak da, siyasi olarak da sorumluluk hükümettedir.

 

'RİSK ALALIM MI?' DİYE SORULMUŞTUR: Bizim tahminimiz, aldığımız gayri resmi bilgiler bu şekildedir. Bir grup geçiş yapıyor, aralarında siviller de olabilir, dolayısıyla bu bir risktir, bu riski alalım mı, almayalım mı şeklinde sorulmuştur. Siyasi iktidar sayın Başbakan mıdır, Bakan mıdır, bilemiyorum. dolayısıyla orada sivillerin öldürülmesi riskini hükümet almıştır, bile bile almıştır.

 

SİZİN ADINIZA PKK'YA İLETELİM: Biz hükümetle yaptığımız bir görüşmede, yakın zaman için söylemiyorum, geçmişte yaptığımız bir görüşmede, rol olmak istediğimizi belirttik. Bir defa düşüncelerini ifade ettiler. Bu düşünceler, talepler doğrudan bizi ilgilendiren, bizim gerçekleştirebileceğimiz şeyler değildi. Biz şunu teklif ettik; bu söylediklerinizi sizin adınıza PKK'ye iletmemizi ve tartışmamızı ister misiniz? Bize 'hayır' dendi. Bu durumda ne yapabiliriz. Ortaya koyduğunuz talepler, silahla ilgili, eylemlerle ilgili talepler. BDP'nin gücünün yettiği veya BDP'nin koordinasyonunda, örgütlenmesinde, desteklenmesinde rol aldığı eylemler değil.

 

MİT MÜSTEŞARI KURTLAR SOFRASINA ATILMAK İSTENDİ: Bakın MİT Müsteşarının başına ne geldi gördünüz. Hükümetin desteği ve onayı ile gerçekleşen bir diyalog sürecinde heyet resmen kurtlar sofrasına atılmak istendi. Bir yasa maddesi ile durum kotarılmaya çalışıldı. Başbakana da uzanabilirdi, riskli bir süreçti.

 

MEMNUNİYETLE GÖREVİ OYNARIZ: Nasıl katkı sunabilirsek silahların susması konusunda, doğrudan ve dolaylı, üzerimize nasıl bir rol düşüyorsa biz bu rolü oynarız. (Hükümet isterse PKK ile ateşkes ya da silahların bütünü ile susturulması için görüşebiliriz mi demek istiyorsunuz?) Taraflar bu konuda BDP'ye rol biçiyorlarsa biz memnuniyetle bu görevi oynarız. Rol biçmiyorlarsa da zaten bu konuda çaba sarf ediyoruz. Hızlı bir şekilde sonuç alması için çatışan tarafların bu konuda irade beyanı bence çok çok önemlidir.

 

CHP TARİHİNDE İLK: Hükümet de çağrı yapsa BDP de çağrı yapsa çağrılar temenniler karşılık bulmuyor. O nedenle CHP'nin bizim de önemsediğimiz, zaman zaman benzer mekanizmaları önerdiğimiz bir yöntemle devreye girmiş olmasını biz değerli buluyoruz. CHP parti tarihinde ilk defa bu meseleye bu kadar somut bir giriş yapmış oluyor. Takrir-i Sükun yasalarından, İstiklal Mahkemelerinden buraya gelmiş bir CHP'nin girişimini önemsememek doğru olmaz. Önemsiyoruz. Parlamento içinde bu konulara çözüm arayacak bir uzlaşma komisyonu kurulması, dışarda akil adamların biraraya gelip bu komisyonlar eşgüdüm halinde birbirini karşılıklı destekleyecek bir pozisyonda çalışması, bütün bunlar bence başlangıç noktasında tartışılabilir. Sayın Kılıçdaroğlu önce siyasi parti liderleri ile görüşecek, ondan sonra ortaya çıkacak tabloya göre biz de siyasi parti genel başkanları ile görüşebiliriz.

 

IRAK ÜÇE BÖLÜNEBİLİR: Olası bağımsız bir Kürdistan'ın(Kuzey Irak'ta) Türkiye tarafından tanınacağını düşünüyorum. Irak'ta, Suriye'de böylesi bir ilişki yaşanacaksa Türkiye kendi Kürt sorununu acil olarak çözmeli.

 

OSLO VE İMRALI BENZERİ SÜREÇ YOK: İmralı'ya da gideriz, Kandil'e de gideriz... 10 ayı aşkın bir süredir İmralı'da sayın Öcalan avukatları ile ailesi ile tek bir görüşme gerçekleştirilemedi. Ankara'dan edindiğim izlenim, hava, kulislerden yansıyanlardan edindiğim hava Oslo ve İmralı benzeri bir süreç yaşanmıyor. (Milliyet)