HDP’nin Van'da Vicdan ve Adalet Nöbetinin üçüncü gününde kameraların karşısına geçen HDP Sözcüsü Osman Baydemir, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Baydemir, şöyle konuştu:

Hiçbir demokrasi anlayışı yoktur ki iktidarlar eleştirilmez olsun. Tam tersi, iktidara sahip olan her hareket, her lider peşinen eleştiri hedefi olmayı kabul etmelidir. Eğer bir lider kendisine yapılacak eleştiriyi vatana ihanetle özdeşleştirirse onun adı diktatörlük olur. Dünyanın neresinde olursa olsun mutlak iktidar kirletir. Ve siz AKP Genel Başkanı, bu ülkede 15 yıldır iktidarsınız. Ve iktidar kirletir. Size gelecek her türlü eleştiri vatana ihanet olarak kodlayamazsınız. Bunun demokrasiyle ilgisi yoktur.

Bugün muhalefete ‘muhalefet etme’ tehdidi savruluyor. Ne sokakta ne mecliste muhalefet konuşmayacak. Medya gerçekleri yazmayacak, yazanlar cezaevine konacak. Gerçeği haykıranlar ötekileştirilecek, izole edilecek.

ERDOĞAN DOĞRU SÖYLÜYOR: AYDER'İ REZİL ETTİNİZ

Bizim yapmamız gereken bir çıkış yolu bulmaktır. Muhalefetin görevi her zaman muhalefet etmek de değildir. Aynı zamanda yol yöntem önermektir. Alternatif sunmaktır. Bir diğer görev de doğruya ‘doğru’ demektir. Mesela AKP Genel Başkanı Erdoğan, bundan 2 gün önce Rize’de çok doğru bir söz söyledi. Partim adına da doğruluyorum. Ne demişti: Allah’ın bize verdiği Ayder bambaşka ama biz Ayder’i kirlettik, rezil ettik. Doğru, siz kirlettiniz, rezil ettiniz. Bu sadece Ayder’le sınırlı değil.

Ayder, sizin 15 yıllık iktidarınızın çevre politikasının özetidir. Sadece Ayder mi? Hasankeyf, Allianoi, Van Gölü. Bakın Van Gölü ile Van halkı arasına utanç duvarı örülüyor. Bendamasi mıntıkasında 2 derenin yönünü değiştirdiniz. 40 mahallenin nüfusu ekmeğinden oldu. Van’ın kimliği haline gelmiş bir pencereyi kapattınız. HES’lerle ters göçün önüne geçtiniz, milyonlarca İnci Kefali telef oldu. Nasıl ki Ayder’i kirlettiniz, şimdi aynı uygulama Van’da yaşanıyor.

Bu kirlenme sadece çevre politikalarıyla mı sınırlı? Hayır, yaşamın her alanında mevcut. 14 yıl önce iddia olarak ortaya koyduğunuz değerlere baktığımızda sadece kirlettiniz. Yoksullukla mücadele dediniz, nan’a (ekmeğe) muhtaç hale getirdiniz. Rızkı veren Allah dediniz evet doğru. Ama siz şu anda şirk koşuyorsunuz. 130 bin insanın ekmeğine el koydunuz. Yetmedi, eşini, annesini, babasını nan’a muhtaç etiniz. Nasıl bir akıldır, nasıl bir kindir nasıl bir hırstır bu? Kuruluş iddianızdan tümüyle vazgeçtiniz.

SİZ KAYBETTİNİZ

Aslında sen 4 yıldır kaybetmişsin. Çünkü insanlar yola çıktığında bir değerleri olur. Şu anda o bütün değerleri siz iktidarda kalmak uğruna heba ettiniz. Hani OHAL’i kaldırmakla övünüyordunuz. OHAL en son 6 şehirde uygulanıyordu. Şimdi 81 ilde OHAL, Kürt coğrafyasında sıkıyönetim var. Hani seçilmişler atanmışların önünde el pençe durmayacaktı. Siz seçilmiş milletvekilini, belediye başkanını, seçilmiş rakibiniz olan lideri cezaevine koyuyorsunuz. Bütün bunları yaparak zaten kaybettiğinizi gösteriyorsunuz. Hani askeri vesayete mücadele verecektiniz. Askeri vesayet bitti, demokrasi güçlerinin ortak mücadelesiyle bitti. Ama siz yepyeni bir faşizan vesayet getirdiniz.

Oysa muhalefetin, Demirtaş’ın sesine kulak vermiş olsaydın, yazarların, çizerlerin, aydınların sesine kulak vermiş olsaydın ne Ayder kirlenecekti ne de sen kirlenecektin. Muhalefetsiz bir demokrasi, demokrasi değildir. Tek adam rejimidir ve tek adam rejiminin sonu hüsrandır.

Grup Başkanvekilimiz İdris Baluken, yiğit bir siyasetçi, halkının evladı, cunta kalkışmasından hemen sonra 4 siyasi partinin imzaladığı deklarasyonda imzası var. Ortak bir duruş sergilendi. Sen Baluken’i cezaevine gönderdin. Baluken’e yönelik suçlamalar sadece yaptığı konuşmalardır. AKP Genel Başkanını eleştirmek benim görevimdir, ödevimdir. Ben bunu yapmazsam halkım karşı sorumlu olur. Baluken ne yaptı, tam da şu anda yaptığımı yaptı. Ama şimdi cezaevinde.

SÖZDE ŞİKAYETLE BALUKEN YENİDEN TUTUKLANDI

30 Ocak 2017’de mahkeme Baluken hakkında tahliye kararı verdi. Kararı verirken de AYM içtihadını gösterdi. Doğru bir karardı. Bu kararı veren mahkeme heyeti başka yerlere sürgün edildi. Bu sadece İdris Baluken’i yargılayan heyete verilen bir ceza değildi. Bütün mahkemelere verilen bir gözdağı idi. 3 Şubat 2017 tarihinde CİMER sistemi üzerinden sözüm ona Cumhurbaşkanına bir şikayet gelmiş . O mektupta denmiş ki “Baluken niye tahliye edilmiş”. O dilekçe Adalet Bakanlığına gönderilmiş, hemen sonra Adalet Bakanlığı ilgili mahkemeye talimat vermiş. Ve sadece 2 hafta tedavi gördüğü hastanede yeniden gözaltına alındı. Yargının neresi bağımsız? Bu ülkede adalet yok. Adaleti bitirdiniz.

Saray'da bir birim var, HDP milletvekillerinden kimin tutuklanacağı, kimin tutuksuz yargılanacağı, kimin alınıp bırakılacağı, hangi gazetecinin ceza alacağını belirleyen bir birim var. Bu birim kimlerden oluşuyor? Hangi yasal dayanaktan hareketle görev ifa ediyor?

“Yargı bağımsız” diyorsunuz değil mi, yalan söylüyorsunuz. Yalanla bu gemi yürümez. Öyle bir noktaya geldi ki artık mahkemelerde siz Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ’ı yargılamıyorsunuz, Figen Yüksekdağ sizi yargılıyor. Siz Ahmet Şık’ı yargılamıyorsunuz, Ahmet Şık sizi yargılıyor. Sizin rehin aldıklarınız hem demokrasi dersi veriyor hem sizi yargılıyor. Tek bir fark var onlar sizi tutuksuz yargılıyor.

SENİN KIRMIZI ÇİZGİN VAR DA BAŞKASININ YOK MU?

Kirlilik yaşamın her alanına, siyasetin her alanına dış siyasete de sirayet etmiş. Suriye politikanız başından beri kirli bir politikadır. Kürt düşmanlığı politikanız size kazandırmayacak. Bu ülkenin en büyük kaybı Kürt karşıtlığı politikasından gelecek. Baas rejiminin sonunu getiren 2 temel siyasetten biri Kürt karşıtlığıydı. Bardağı taşıran da Saddam’ın Kuveyt’i işgaliydi.

Kuveyt’in işgali hangi sonucu çıkardıysa Afrin’in işgali de aynı sonucu çıkarma riskini taşır. Daha büyük felaketler yaşansın istemiyorsanız bu politikadan vazgeçin. Dönüp dolaşıp kırmızı çizgimiz var diyorsun. Senin kırmızı çizgin var da başkasının kırmızı çizgisi yok mu? Bu kırmızı çizgilerden dolayı bu halk sana kırmızı kart gösterdi. Van halkı 16 Nisan’da sana kırmızı kart gösterdi. Kayyum politikalarına, Rojava politikana kırmızı kart gösterdi. Sen halen kırmızı çizgi diyorsun.

Bu ülkeyi bu yanlıştan çıkaracak yegane güç demokrasinin vicdanin çizgisine geri dönmektir. Vicdan ve Adalet Nöbetimiz bütün bu kirlenmişliklere karşı aydınlık geleceğin kapısını aralamak, kirlilikten arınmak içindir.

SEÇİMLE GİTMEMEK İÇİN SAVAŞ ÇIKARDIN

Seçimle geldiysen seçimle gitmeyi göze alacaksın. Biz seçimle geldik, seçimle gitmeyi başımız üstüne göze alıyoruz. Sen seçimle gitmemek için savaş çıkardın, savaş. Müzakere masasını devirdin. Eğer 7 Haziran iradesini tanısaydın, koalisyona fırsat verseydin, yeni bir iktidarı kanla inşa etmemiş olsaydın Suriye politikası böyle olmazdı. Şırnak, Nusaybin yakılmazdı. Binlerce insan toprağa düşmezdi. Bu ülke 30 yıldır kazandığı bütün demokratik değerleri kaybetmiş olmazdı. Şu anda Türkiye AB’ye tam üyelik masasında olacaktı. Bu ülkenin yurttaşları pasaportlarıyla özgürce seyahat edebilecekti.

150 bin kamu emekçisi işinden olmazdı. Çünkü darbe mekaniği harekete geçmezdi. Bütün bunlar senin yanlış politikalarının sonucudur. Bu ülke acı çekmesin, faşizm urumsallaşmasın diye Vicdan ve Adalet Nöbeti. Faşizm rica ve minnetle gitmez. Faşizmin panzehiri cesarettir. Faşizmin panzehiri vicdan ve adalettir.

Savaş kirletir. Tepeden tırnağa kirletir. Dün Şemdinli Şapatan’dan fotoğraf gösterdim. 77 yaşındaki kadına işkence yapmak kirlenmek değil de nedir? Kürdü meydan dayağından geçirmek kirlenmek değil de nedir? O görüntüler Gazze’de yaşansaydı Müslüman kardeşlerim diye feryat koparacaktın. O 77 yaşındaki anne Rabbim de biliyor sen de biliyorsun senden daha çok iman sahibidir. Neden sessiz kalıyorsun? Kürt annesi olduğu için. O işkence ben insanım diyen herkese yapıldı. O işkence karşısında sessiz duran da dilsiz iblistir.

Bu savaş sürdükçe bu suçlar devam edecek. Eğer kirlenmekten vazgeçeceksen savaştan, Kürt karşıtlığından, tecritten, tasfiye politikasından vazgeçmelisin. AKP-MHP koalisyonundan vazgeçmelisin.

ÖZÜR DİLE YENİ KAPI ARALANSIN

Bir başlangıca ihtiyaç var. O başlangıç da şu: Selahattin Demirtaş ve onun şahsında bütün HDP seçmeninden ve halktan özür dilemendir. O özür yeni bir kapı aralayabilir.

Bak sen 2-3 gün önce Guantanamo modelinden ilham aldığını, tek tip elbiseye geçeceğini söyledin. O günden bugüne 7 cezaevinde gardiyanlar mahkumlara saldırıyor. Hemen yanı başımızda Van T Tipinde de benzer bir olay yaşandı.

10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanı seçiminin aynı zamanda yıl dönümü. Demirtaş bu seçimde aday olarak AKP Genel Başkanı Erdoğan’la yarıştı. Peki şu anda Erdoğan Külliye’de, Demirtaş nerede? Cezaevinde. Bu demokrasinin vicdanın ahlakın adaletin neresine sığıyor. Diyorsun ki: 80 milletvekili ile parlamentoya gittiler 6-7 Ekim Kobani olaylarını çıkarttılar. Bak bunu da 1 kere de demedin. Hiç Allah'tan korkmuyor musun? Bu yalan ha yalan! 6-7 Ekim olayları 2014’te gerçekleştirdi. HDP barajı 80 milletvekili ile 2015’te aştı. Neden yalan söylüyorsun?

Diyorsun ki Demirtaş’ın tutuklanmasının sebebi 6-7 Ekim olayları. Demirtaş hakkındaki fezleke 2014 Ekim’inde hazırlanmadı. 2016’da hazırlandı. Savcılar niye 2 yıl bekledi biliyor musun? Senin talimatını beklediler. Ayrıca sen TCK’da olmayan bir suçla isnat ediyorsun. AKP’yi eleştirme suçu, Erdoğan’ı eleştirme suçu. Kılıçdaroğlu tutuklanırsa hiç şaşırmayın. Ama eğer sessiz kalırsak faşizm zorbalığını dayatmaya devam edecek. Ama bugün burada sesimizi ortaklaştırırsak emin olun faşizmin gerilemekten başka şansı yok.

Mahkeme diyor ki ‘Demirtaş 6-7 Ekim olaylarından dolayı yargılanamaz çünkü böyle bir suç yok. Demirtaş böyle bir çağrı yapsa bile 'toplantı gösteri yasasına muhalefettir’ diyor. E sen 15 Temmuz’da milleti sokağa çağırdın, 200’ün üzerinde insan öldü. Senin de bundan dolayı yargılanman gerekir. Sen ne yaptığının farkında değilsin.

Bütün bu kirlenmeler ortadan kalksın diye daha fazla kirlenmemeniz için, bu ülkeyi rezil etmemeniz için durmayacağız, faşizmi durduracağız.