Balıkesir'de düzenlenen seçim mitinginde konuşan HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyanet'in kendisine yönelik sözlerine yanıt verdi. Demirtaş, "Şimdi bize din dersi vermeye kalkanlar; önce yanınızdaki hırsızlara, soygunculara bakın. Bize iman dersi vereceğinize onlara din dersi verin" diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Balıkesir'de partisinin mitinginde konuştu. AKP'nin iktidardan düşmemek için bütün ülkeyi ateşe verebilecek kadar çılgınlaşmış durumda olduğunu ifade eden Demirtaş, "Tek yol bizim barajı aşmamızdır. Barajı aşacağız, barışı sağlayacağız" dedi.

Diyanet'in kendisine yönelik sözlerine de ismini anmadan yanıt veren Selahattin Demirtaş, "Şimdi bize din dersi vermeye kalkanlar; önce yanınızdaki hırsızlara, soygunculara bakın. Bize iman dersi vereceğinize onlara din dersi verin" dedi. 

'SEÇİME İKİ PARTİ GİRİYOR; BİZ VE DİKTATÖRYALLAR'

Demirtaş, "Aslında bu seçime iki parti giriyor; Biz ve diktatöryallar. Yani ezilenlerin, çalışanların, alın teriyle üretenlerin, namusuyla yaşayan, helal lokma yiyenlerin partisi. Bir de hırsızların, soyguncuların partisi. İki çizgi, bu seçimde halkın huzuruna çıkacağız. Sizler Balıkesir'de yaşayan, merkezde, ilçelerine, köylerine, mahallelerine kadar her biriniz bulunduğunuz yerde alın terinizle ister tarlada, ister fabrikada, okulda, atölyede, devlet dairesinde alın terinizle üretip ülkenin ekonomisine katkılar sağlıyorsunuz. Sizler çalışıyorsunuz, üretiyorsunuz. Bu ülkenin Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 80'nini sizler; yani alın teriyle kazananlar üretiyorlar" dedi.

'YANİ NEFES ALMAK BİLE VERGİLİ BU ÜLKEDE'

Devlette ya da özel sektörde çalışanların vergilerinin maaşlarından peşin kesildiğini söyleyen Demirtaş, şöyle devam etti:
"Yani Cumhurbaşkanı'nın bilmediği asgari ücret var ya? 'Bin lira' deyip geçtiği, 949 lirayla çalışmak zorunda kalan asgari ücretliler. Siz bu ülkenin yüzde 80 varlığını alın terinizle üretiyorsunuz. Her yerde bunu yapıyorsunuz. Sizler bunu üretirken, yani ülkeyi kalkındırırken, en büyük vergiyi de ödüyorsunuz. Maaş alanlar; ya devletten ya da özel sektörden maaşla çalışanlar; sizin vergileriniz zaten peşin kesiliyor. Yani maaş alırken vergiyi kesiyorlar, sonra maaşınızı veriyorlar. Dolayısıyla tek kuruş vergi sektirmeden sizden alınıyor. Ülkenin vergilerinin yüzde 70'i de bu şekilde toplanıyor. Peki siz maaş alırken ödediğiniz vergi bitiyor mu? Hayır. Harcarken 'Nereye gidiyor?' diyorsunuz. Bakın neredeyse gelirinizin yüzde 30-40'ını peşin olarak sizden kesiyorlar. Ama siz aldanıp maaşı; yani vergisi ödenmiş helal parayı, o küçücük miktarı bile harcarken ekmek almaya gittiğinizde vergi ödüyorsunuz. Minibüse bindiğinizde, telefonda 'Alo' dediğinizde, arabanıza yakıt aldığınızda, bir çorap aldığınızda vergi ödüyorsunuz. Yani nefes almak bile vergili bu ülkede. Sizler bu şekilde ülkede geri kalan yüzde 30 vergisini ödemiş oluyorsunuz. Neredeyse yüzde 95 vergi sizin cebinizden çıkıyor. Devletin hakkı vergiyi topla. Madem bu vergileri topladın şimdi dağıtırken adaletli olmak lazım. O pay dağıtılırken adaletli bir şekilde dağıtılması gerekir."

ASGARİ ÜCRET 1800 LİRA OLACAK

Ardından konuşmasını sürdüren Demirtaş, "Devletin topladığı vergileri dağıtırken adil olmak zorundayız. Çalışana, işçiye, esnafa, çiftçiye hak ettiği adil dağıtımı yapmak zorundayız. Yani sarayda sultanlar bin liralık altın kaplama bardaktan su içiyorken, asgari ücretliyi alanlarda asla ve asla hakarete uğratmayacağız. 1800 lira asgari ücret diyoruz. Kaynağı nereden bulacaksınız diyor. Yahu asgari ücretli dediğin bu ülkenin en fazla vergisini ödeyendir. Kaynak kendisidir, kendi alın teridir. Kaynağı emeğiyle kendisi üretiyor, sadaka vermiyorsun ki ona. Hakkını vereceğiz hakkını. Onun hakkını teslim edeceğiz. Yıllarca çalışıp emekli olanlar. Bu ülkede emekliliği hak edenler 1800 lira en az emekliye ödeyeceğiz dediğimizde yine kaynağı nereden bulacaksınız diyorlar. Bu ülkede hırsızlık, yolsuzluk olmasın, israf, lüks olmasın değil 1800 emekliye 3 bin 600 lira verseniz bile ülkenin kaynağı bitmez" dedi.

HÜKÜMETE ELEŞTİRİ

Türkiye'nin dünyanın en zengin ülkelerinden biri olduğunu kaydeden Demirtaş, yeraltı, yerüstü zenginliği ve üretim gücünü, emeğe, çevreye, doğaya, işçiye saygılı yatırım ve büyüme politikasıyla geliştirilebileceğini söyledi. Üreticinin, tarımın, çiftçinin ve esnafın güçlendirilmesiyle asgari ücret 1800 liranın üstüne kendiliğinden çıkacağını belirtti. Hükümetin hayvancılığı, küçük üreticiyi bitirmeye çalıştığını kaydeden Demirtaş, şunları söyledi:
"Her yerde sanayileşme, her yerde büyük fabrikalar, büyük tarımsal yatırımlara ancak prim veriyorlar. Kesinlikle çiftçiyi, işçiyi bitirmeye çalışıyorlar. Nedir bundaki amaç? Burada küçük üretici, çiftçi olmasın istiyorlar. İşsiz kalın. Gidin fabrikaların kapısında dilenin istiyorlar. Ucuz işçi ol ki içeride çalışan işçi de bağırıp çağırmasın, sendikalı olmasın, hakkını aramasın. Çünkü dışarıda ne kadar işsiz varsa içeridekileri sömürmek o kadar kolay olur. Tarımı da hayvancılığı da bitiriyorlar, bitirmeye devam edecekler. Zeytincilik yapmayın istiyorlar. Onların umurunda değil. Bütün tarım arazilerini imara açıyorlar. 1/100.000'lik imar planıyla. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Çanakkale bölgesini de kapsayan 1/100.000'lik planlarla bütün sahil kesimindeki turizm bölgelerini, o doğal SİT alanlarını artık yatırıma açacaklar. Hem sanayi bölgesi hem de büyük turizm işletmesi adı altında betonarme binalar dikecekler. Bunu yapmalarındaki amaç size iş mi yaratacaklar? Hayır. Köle olarak ancak siz orada çalışabilirsiniz. Doğamız talan edilmesin, sularımız kirletilmesin, çocuklarımız zehirlenmesin, geleceğimiz karartılmasın diye bunlara karşıyız ve biz bunlara karşı olduğumuz için emekten yana ekonomiyi savunduğumuz için biz çılgın oluyoruz da; İstanbul Boğazı'na alternatif kanal açacağız diyenler çılgın olmuyor, onlar akıllı oluyorlar. Emekçiden yana olanları çılgın olarak nitelendiriyorlar. Buysa çılgınlık vallahi çılgınız. Halktan yanayız, her zaman emekçiden yana olacağız."

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'I DA ELEŞTİRDİ


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halkın parasıyla HDP'nin baraj altında kalması için kampanya ürettiğini söyleyen Demirtaş, şöyle devam etti:
"Bunu da hiç sıkılmadan söyleyebiliyor. 'Ben devletin parasıyla miting yapıyorum ne olmuş benim hakkımdır' diyor. Bakın sizin verdiğiniz vergilerle o bütçeye gidiyor. Sizin ödediğiniz her kuruş vergi bütçeyi oluşturuyor ve bütçeden cumhurbaşkanlığı payı ayrılıyor. Ben şahsen kendi payıma düşen kısmı helal etmiyorum. Bizim adımıza helal etmiyorum, kusura bakma. Neyin hakkıymış? Bir cumhurbaşkanı ülkeyi bu kadar ateşe atabilir mi yahu? Sen bir cumhurbaşkanı olarak meydan meydan dolaşıp bütün partileri ve bütün seçim faaliyetlerini kardeşlik temelinde yapmaya çalışsan daha doğru olmaz mı? Sen ülkeyi karış karış dolaşıp, bütün siyasi partiler özgürce seçim çalışması yapabilsin diye tansiyonu düşürsen daha iyi olmaz mı? Fakat derdi bu değil. Gittiği her yerde bizi yuhalatıyor. Gittiği her yerde inancımızı, kimliğimizi, partimizi yuhalatır. Bir cumhurbaşkanına bu yakışır mı Allah aşkına! Bakın işte bu ülkeyi kamplaştırma, kutuplaştırma siyaseti tam da budur. Ülkede gerilimi yaratma siyaseti tam da budur. Sonra dönüp 'HDP şiddetten besleniyor' diyor. Seçim kampanyası başladığından bu yana 41 tane seçim büromuz, il ve ilçe teşkilatımız saldırıya uğradı, yakıldı, yıkıldı."

'DİN TÜCCARLIĞI YAPANLARIN TEZGAHINA ASLA DÜŞMEYECEĞİZ'

Provokasyonlara gelmeyeceklerini söyleyen Demirtaş, konuşmasının sonunda şunları söyledi:
"Özellikle din tacirliği, din tüccarlığı yapanların tezgahına asla düşmeyin. Her yerde bakın bizi İslam, din karşıtı diye yuhalatıyor. Yani bunun takdirini ben halkımıza bırakıyorum. Kimsenin imanını, inancını sorgulama hakkı yok. Benim ve sizin imanımızı ancak yaradan Allah sorgular. Zannedersiniz ki ellerinde bir iman ölçer var herkesin imanını ölçüyorlar, notunu veriyorlar. Sen inanıyorsun, sen inanmıyorsun diye. Hiç kusura bakmasınlar ama Allah'tan başkasına hesap vermek zorunda değiliz. Mahşer günü gelecek hepimizi ismimizle çağıracaklar. Sen ismimi söylemesen bile kıyamette ismimizle çağıracaklar. Sana da soracaklar, bana da soracaklar. O gün geldiğinde bizzat sorulacak sorular arasında Diyanet İşleri Başkanlığı yoktur. Bize din bilgisi sormayacaklar; imanımızı soracaklar, iman bilgisini soracaklar. Oradan kim geçecek kim kalacak Allah bilir. İlkokul seviyesinde bile din bilgisi olup olmaması önemli değil. Bakın ordinaryüs profesör din alimi de olsa dinin, inancın yoksa zerre kadar o din bilgisinin hükmü yoktur. Şimdi bize din dersi vermeye kalkanlar; önce yanınızdaki hırsızlara, soygunculara bakın. Bize iman dersi vereceğinize onlara din dersi verin. Bunların yalanlarını en iyi sandığa gömerek bitiririz. IŞİD barbarlığı karşısında El-Kaide ve benzeri faşizan, tecavüzcü, barbar örgütler karşısında sesi çıkmayanlar; onların İslam'a verdiği zarara ses çıkartmayanlar sözde ben İslam'a zarar veriyorum diye meydanlarda yuhalatıyorlar. IŞİD ile kol kola olanlar kusura bakmasınlar; önce onun hesabını verin."