HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP'nin son dönemde hızlanan Hükümet-Kandil-İmralı trafiğini Al Jazeera'ye değerlendirdi. "Bu kadar yoğun trafiğin nedeni müzakereleri başlatabilmektir" diye konuşan HDP Eş Başkanı, "Ortada bir top varsa eğer, bu bal gibi AKP'nin sahasındadır" dedi. 'Çözüm sürecinde silah bırakma an meselesi' değerlendirmelerine de tepki gösteren Selahattin Demirtaş, "Hükümet somut olarak tahkim edilmiş ateşkes, belki yeniden geri çekilme, silahların ne zaman bırakılacağının ilanı vs bu tür konuları duymak istiyor somut olarak. Fakat bunlar da İmralı'da müzakere masasında karşılıklı konuşulması gereken mevzular olduğu için konuşulmadan o noktaya gelinemiyor" dedi.

Selahattin Demirtaş'ın AL Jazeera Türk'ten Gonca Şenay'a 13 Şubat tarihinde yaptığı değerlendirmeler şöyle:

Görüşmeler hızlanmış görünüyor son günlerde, arka arkaya temaslar oluyor HDP ile Hükümet arasında. Ne oluyor tam olarak bu aşamada?

Ocak ayının başı itibarıyla İmralı Adası'nda müzakerelerin başlamış olması gerekiyordu. Şubat ayında işin esaslı tartışmaları yapılacak, Mart ayında karşılıklı çağrılar yapılacaktı. Nisan ayında da karşılıklı somut adımlar atılacaktı. Hem yasal düzenlemeler, geri çekilme, silahsızlanma neyse bu konularda karşılıklı adımlar atacaklardı. Ama Ocak ayının başında müzakerelerin başlaması gerekiyordu, bunların olabilmesi için. Şimdi aradan 45 gün geçti ve müzakereler başlamadı. Şimdi heyetlerimiz müzakerelerin başlayabilmesi için uğraşıyor. Bu kadar yoğun trafiğin nedeni müzakereleri başlatabilmektir.

Somut olarak, şu an sorun ya da gündem nedir?

Hükümetin şunu yapması gerekiyor. Bir defa İmralı'da tutukluların değişmesi, tutanak tutabilecek, bilgisayar kullanabilecek, araştırma yapabilecek yetenekte olan tutukluların oraya gitmesi gerekiyor ki orada müzakerelere yardımcı olabilsinler. İkincisi; üçüncü gözlemci güç dediğimiz bir grubun oraya gitmesi gerekiyor. Bir de gözlemci güç, bizim heyetimiz, devlet-hükümet heyeti aynı anda masaya oturup belirlenmiş bazı başlıkları tartışmaya açması lazım.

Heyetiniz bu beklentiyi son görüşmeler öncesinde dile getirdi ama gidilip gelindiğinde bu ortamın olmadığı görüldü, engel ne? Her defasında bir söz mü veriliyor yoksa Hükümet Kandil'den bir adım mı bekliyor?

Doğrusu biz bu konularda Hükümet'i her zaman eleştirdik, "Hükümet oyalıyor, söz verdiğini yapmıyor. Yapacağım dediğinde kesinlikle tarihi geldiğinde adım atmıyor" dedik. Bunları Hükümet bir oyalama aracı olarak kullandı, kullanmaya da devam ediyor. Ama biz bunu, sürecin bitirilmesi konusunda bir baskıya dönüştürmedik hiç bir zaman. Bunu doğru bulmuyoruz. Hükümet adım atmıyor diye süreci bitirmek, kesip atmak bizim işimiz değil. Bizim işimiz o masayı canlı tutmaktır. HDP olarak biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Hükümet niye adım atmıyor, müzakere başlatmıyor? Samimi, gerçekten çözüm konusunda iradeli bir Hükümet değil iki yıl iki ay içinde bile bu sorunun çözümü konusunda süreci ciddi bir noktaya getirebilirdi. Ancak demokrasinin gücüne inanan bir Hükümet bunu yapabilir. Ne yeni Anayasa ne özgürlükler ne demokratik siyaset konusunda hiç bir adım atmadı. Parlamentoda şu anda özgürlükleri konuşmamız gerekirken güvenlik yasasını konuşuyoruz. Bu müzakerenin ruhuna ters, süreç ile alakasız tam tersine onu dinamitleyecek bir girişimdir.

Bu başlık da görüşmelerin gündem maddesi hâline geldi. Temaslarınızda Hükümet'ten bir değişiklik yapılabileceğine dair bir mesaj aldınız mı?

Paket müzakere masasında bir pazarlık unsuru değil. Biz Hükümet'i alenen, açıkça da uyarıyoruz. Hükümet'i eleştiriyoruz bu konuda. Ama bunu bir pazarlık unsuru haline getirdik gibi bir durum yok.

Üç muhalefet partisi de tepkili ama siz daha yoğun temas halinde olduğunuz ve kaygılarınızı yüz yüze aktardığınız için soruyorum, pakette değişiklik yapılabileceği yönünde bir mesaj aldınız mı Hükümet'ten?

Hükümet ile yüz yüzeyken de biz bunları belirtiyoruz, doğrudur. Hükümet'ten doğrudan böyle bir mesaj almadık. Israrcı davranıyorlar, biz de muhalefetimizde ısrarcıyız. Parlamentoda iç tüzüğün verdiği tüm imkânları kullanacağız, diğer muhalefet partileriyle ortak hareket etmeye hazırız. O yasayı kolay çıkaramayacaklar, görüşmeler aylarca sürebilir. Seçime kadar o yasa çıkmayabilir, Hükümet bunu göze alıyorsa devam etsin. Ben Hükümet'in yerinde olsam, toplumu geren bu yasadan vazgeçmek akıllıca olur.

Son günlerde Hükümet cephesinden gelen açıklamalara baktığımızda; Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç "top artık onların sahasında" dedi. Yalçın Akdoğan "daha ileri bir açıklama bekliyoruz" dedi. Başbakan Davutoğlu da bir çağrı beklediğini dile getirdi. Sizden tam olarak ne bekliyor Hükümet?

HDP olarak bizden bir beklenti yok. Fakat tahkim edilmiş ateşkes, belki yeniden geri çekilme, silahların ne zaman bırakılacağının ilanı vs. bu tür konuları Hükümet duymak istiyor somut olarak. Fakat bunlar da İmralı'da müzakere masasında karşılıklı konuşulması gereken mevzular olduğu için konuşulmadan o noktaya gelinemiyor. Hükümet de bir türlü kendi atacağı adımlar konusunda açıklama yapmıyor, bizi bilgilendirmiyor, o nedenle de süreç tıkanıyor. Öyle topun başka sahada olduğu gibi söylemler doğru tespitler değil. Ortada bir top varsa bu bal gibi de AKP'nin sahasında.

Bugün bir gazetede yer aldı, Abdullah Öcalan'ın PKK'ya tüm bileşenlerin toplanıp silahsızlanma kararını örgüte gönderdiği belirtiliyor. Böyle bir mesaj heyetinize iletildi mi?

Hayır ortada böyle bir mesaj yok. Bu mesajı kim ki İmralı'dan verildi diyorsa çıksın, buyursun açıklasın. Kimse bizi töhmet altında bırakmasın. Sanki ortada böyle bir mesaj var da biz açıklamıyoruz gibi yapmasınlar. Varsa ortada böyle bir mesaj, Hükümet İmralı’daki tüm görüşmeleri tutanak altına alıyor, kayıt altındadır eğer Abdullah Öcalan böyle bir mesaj vermiş de HDP ya da Kandil ayak diriyorsa buyursunlar açıklasınlar bu mesajı.

Silah bırakma an meselesi yorumları yapılıyor, Kandil direniyor mesajı veriliyor. An meselesi mi?

Biz ısrarla müzakerelerin başlamasından söz ediyoruz. Müzakereler başlamadan büyük ciddi adımlar atılacakmış gibi kamuoyunu aldatan boş hayallere, boş umutlara kapılmasına sebep olan hiç bir açıklamayı biz doğru bulmuyoruz. Kamuoyu gerçekçi bir biçimde bilgilendirilmeli. Şu anda silah bıraktı bırakılacak gibi bir duyguyu yaratmanın bir anlamı yok. Savaş da başlayacak değil ama silahların tümden bırakılma aşamasına geldik, o çağrı yapılmak üzere gibi bir anlayış doğru değil. Kimse halkı aldatmasın.

Ortak açıklama ne zaman yapılacak?

Hükümet ve bizim heyetimiz kendilerini bağlayacak şekilde gelinen noktayı açıklayabilirler. Müzakerelerin başlaması gerektiği, tarafların atması gereken adımların ne olduğunu ortaya koyan ortak bir açıklama yapabilirler.

Ne anlama gelir bu ortak açıklama çözüm süreci açısından?

En azından kamuoyu daha şeffaf bir şekilde bilgilenmiş olur. İki tarafı da bağlayacak şekilde kamuoyunu bilgilendirmiş olurlar. Gelinen aşamanın durum tespit raporu olur bu aslında.

Hakan Fidan'ın istifasını nasıl değerlendiriyorsunuz. Bir de çözüm sürecine bir etkisi olur mu?

Çözüm süreci kişilere bağlı olmaksızın devam eder. Fakat herhangi bir bürokratın siyasete girip girmeyeceği de bizi çok ilgilendiren bir konu değil. Partimize başvuru yapmış olsaydı değerlendirirdik, fakat partimize başcurmayan bir bürokratın adaylığı bizi ilgilendiren bir konu değil.

"Görüşmelerde yer alırsa faydalı olur mu?" diye bir tartışma başladı. Sizce faydalı olur mu?

Hangi sıfatla görüşmelerde yer alabilir bilmiyorum. Ama özel bir görev, bir yetki verilirse yer alabilir. Ama onun dışında bizim verebileceğimiz bir karar değil. Dünyanın sonu da değil. Çok büyütmemek, çok abartmamak lazım bence.