Partisinin grup toplantısında konuşan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, 13 kişinin katili Musa Çitil'in tutuksuz yargılanması ve Mehmet Ağar'ın tahliye edilmesini sert bir dille eleştirdi; Halfeti ve Suruç'ta partilerine geçen CHP İlçe yöneticisi ve meclis üyelerini selamladı.

"Ortada bir mücadele süreci var, pazarlık değil" diyerek 'pazarlık' tartışmalarına da yanıt veren Demirtaş, bu süreci Kürt hareketinin başlattığını ve kimsenin lütfü olmadığını söyledi.

"MEHMET AĞAR BİR YILLIK TATİLDEN SONRA GÖREVE DÖNDÜ"

"KCK operasyonları" adı altında yürütülen operasyonlarda binlerce siyasetçinin mağdur olduğunu söyleyen Demirtaş, binlercesinin de yurtdışına çıktığını belirtti ve "Adalet denen hukuksuzluk, yargı denen mekanizma bizde böyle işliyor. Susurluk'un en önemli aktörlerinden, binlerce faili meçhulün faillerinden olan Mehmet Ağar ise bir yıllık tatilden sonra dün görevinin başına döndü. Evet dinlenme bitti, görevinin başına gitti. Tek bir kişiyi yaralamamış, elinde çakı bile olmamış, şiddetten bahsetmemiş olan arkadaşlarımız ise dört buçuk yıldır içerdeler. Ama alenen binlerce insanın katili olduğu tasdiklenmiş olanlar şimdi dışarıdalar" diye konuştu.

"13 KİŞİNİN KATİLİ TUTUKSUZ"

Mardin'de 1990'lı yıllarda 13 köylünün katledilmesinden bizzat sorumlu olan Musa Çitil'in de görevi başında olduğun dile getiren Demirtaş,  şöyle konuştu:

"Musa Çitil mesela. O bölgede yaşayanlar iyi biliyorlar. Bizler iyi biliyoruz. Musa Çitil görev başında şimdi. 13 cinayetle yargılanıyor. Tutuksuz yargılanıyor. Üstelik Jandarma Ankara Bölge Komutanlığı'na da terfi etmiş. Oraya kadar yükselmiş. En üst düzeyde görev yapıyor. Dün ilk duruşması vardı. Normalde Mardin'de olması gerekiyor duruşmanın. Bizzat tanıkların kendi gözleriyle gördüğü bir olay. Ama sanığın güvenliği gerekçesiyle dava Çorum'a alındı. Şimdi bir tiyatro sahnesinde yargılanıyor. Üstelik tutuksuz. Adaletin kılıcı böyle işliyor Türkiye'de işte. Oysa Batman'da 80 yaşında bir ana slogan attığı için tutukludur. Kürt olduğu için tutukludur. Durumu kötü olduğu halde bırakılmıyor. Ama 13 kişinin katili tutuksuz."

Demirtaş konuşmasını şöyle sürdürdü:

"KÜRTLER İÇİN KULLANILMASI GEREKEN KAVRAM 'İHANET' DEĞİL, 'SOYKIRIM' OLMALIDIR"

"Adaletin olmadığı yerde devlet yoktur. Travmanın özü budur. Kürt sorununun özü budur. Benden önce bu kürsüde bağıran çağıran zat bir gelsin bakalım. Çözüm sürecini ihanet olarak gören zat buraya gelsin bir hesap versin bakalım. İhanet hiyanet değil; katliam, zulüm, soykırım, işkencedir. Kürtler için kullanılması gereken kavramlar bunlardır. Yıllardır Kürtlere reva görülen budur. Bunun adını doğru koymak lazım. Akil insanları taşlayanlar onları dinlemek isteyenler var şimdi. Yıllardır bu toplumu zehirleyen bu söylemler bu dil oldu. İşte sonucu da böyle oluyor. Oysa anlatılması gereken Türkiye Cumhuriyeti'nin ordusunun mensubu olan bir yüzbaşının bir köyü bastığı orada sivil insanları nasıl katlettiğidir. Köydeki insanlar baba çocuk demeden katlediliyor. 20 yıl sonra ilk defa duruşma başlıyor oda böyle rezalet başlıyor."

"KÜRTLERİN ACILARINI SON 30 YIL İLE SINIRLANDIRMAK DOĞRU DEĞİL"

Kürtlerin bugüne kadar çok acılar çektiğini belirten Demirtaş, bunun sadece son 30 yılla sınırlandırılmasının doğru olmadığını ifade ederek ta 1921 yılına kadar gidilmesi gerektiğini kaydetti. Demirtaş, şöyle devam etti:

"Tam 80 yıl sürdü bu zulüm. Şimdi bir çözüm umudu geliştirmeye çalışıyoruz. Beyfendiler bunu engelliyorlar. Yapabildikleri tek şey bu. Mikrofonlardan boş boş bağırıyorlar. Bir daha bu zulmü halka yaşatamayacaksınız. Kürt sorununu yaratanlar katledenler barış umudunu bugün kürsülerden bitirmeye çalışıyorlar. CHP konuşacaksa önce sürgün kararları ile ilgili Dersim katliamı ile ilgili konuşsun. Soykırım kararını nasıl aldığını anlatması bunun için özür dilemesi gerekiyor. Önce kendi süreçlerinden başlasınlar. Sorumluluk önce kendilerindedir. 1989 raporunu sıkıştıkça indirmek kolaydır. 'Kürtler için bu kadar ileri rapor hazırladığımız halde oy vermedi' demiş. Önce Kürtlerden özür dileyeceksin. Kürtler daha ne yapsın. Ondan sonra gelecek oy isteyeceksin. Hakkari'de yüzde 1, Şırnak'ta yüzde 2'desin. Kürtlerin size karşı tavrı budur işte daha anlamadınız mı?"

"ORTADA MÜCADELE SÜRECİ VAR, PAZARLIK DEĞİL"

Bu sürecin pazarlık üzerine kirli kapalı kurulamayacak kadar kutsal ve temiz bir süreç olduğunu dile getiren Demirtaş, "Bir kere insan hak ve özgürlükleri pazarlığın konusu bile olamaz. Ortada bir mücadele süreci var pazarlık değil. Biz mücadele edeceğiz. Bütün ezilenler elele vereceğiz. Hak ve özgürlüklerimizi kazanacağız. Ölümleri kanı silahı durduruyoruz. Sayın Öcalan başta olmak üzere çaba sarfeden herkese ben sadece minnet duyarım teşekkür ederim. Vicdanlı bütün insanlara kanın durması konusunda elini taşın altına koyan herkese akil insanlara, medyaya, çalışanlara teşekkür edebiliriz" dedi.

"HANGİ MİLLETVEKİLİNİN ÇOCUĞU TÜRKİYE'NİN DOĞUSUNDA ASKERLİK YAPMIŞ?"

Süreci eleştirenlerin kendilerinin de, babalarının da dedelerinin de bölgeye gitmediğini belirten Demirtaş, şunları ifade etti:

"Genelkurmay'ın askere alma dairesi açıklasın. Kuvvet komutanların açıklasın hangi yarbay çocuğu hangi milletvekilinin çocuğu Türkiye'nin doğusunda askerlik yapmıştır. En fazla Sivas'ta yapmışlardır. Bunların çocukları aileleri savaşa bu kadar yakın oldular. Ama Yozgat'ın bir köyünden bir genç Gabar'da nöbet tutabiliyor. Bunlar da o zaman gidip onun arkasında slogan atabiliyor. Başka malzeme yok ellerinde. İşsizliği nasıl halledeceklerini, demokrasiyi azaltacak kafaları yok çünkü. Elde bir tabut vardı. Oda gitti. Şimdi tabutun içine kendi siyasi düşünceleri girecek. Bundan korkuyorlar. Bağırıp çağırmalarının nedeni budur."

"AKİL'LERE SALDIRILAR, SİZİN ZEHİRLİ DİLİNİZİN SONUCUDUR

Demirtaş, "Binlerce siyasetçi arkadaşımız tutuklanmasına katledilmesine rağmen biz demokratik siyasetle konuşarak, sorunu çözelim diyoruz. Silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesi konusunda herkes destek verdi, güç verdi. Bu kadar zorluğa rağmen, anaların kadınların gençlerin fedakarlığıyla iman gücüyle bu siyaseti yapıyoruz. Devletin bütün olanakları ellerinde olanlar ise silah niye susuyor diyorlar. Bu işte bir bit yeniği var diyorlar. Akılları bunu almıyor. Bizim yıllardır demokratik mücadele için barış için sokaklarda olduğumuz bilmiyorlar. Bizi tanımıyorlar. Kürt hareketini Kürt halkını tanımıyorlar. İşte il il dolaşan akil insanlara sopalarla saldırıyorlar. Yıllardır terörist dediğin Hakkari halkı gül il karşılıyor. Sizin zehirli dilinizin sonucu budur işte" diye belirtti.

"SÜREÇ, KİMSENİN LÜTFU DEĞİL"

Bu sürecin kimsenin lütfu olmadığını, onurlu bir barış ve kurumsallaşmış bir siyasetle taçlandırmak istediklerini belirten Demirtaş, "Kimsenin lütfu falan değil. Sizin duruşunuzla direnişler gerçekleşecek. Bu sürecin anlamını anlamayanlar, AKP'ye destek ile barışa desteği anlamayanlar tarihin çöp sepetine elbette gideceklerdir. Bütün bölgeye model bir özgürlük duruşu yaratacağız. Bölgede kendine solcu diyen ulusalcılar var. Bunlar emperyalizmin kucağından bize sesleniyor. Haberi yok. Biz ne emperyalizme ne de AKP'nin bu ezen politikalarına muhtacız. Biz üçüncü bir alternatfi, bir muhalefet yaratacak güce sahibiz. Tıpkı Suriye'deki Kürtlerin yaptığı gibi üçüncü bir seçenek olarak kendi özgürlüğünde bütün inanç ve kimlikler ile birlikte özgür yaşama modeli yaratacağız. Bu AKP'nin değil. Biz böyle bir düşünceye sahibiz. Söyler misiniz biz AKP ile nasıl uzlaşabiliriz?" diye sordu.

'ANAYASADA EVRENSEL İLKELERİ ESAS ALIYORUZ’

Yeni anayasa tartışmalarının eski anayasadan bir farkı olmadığına dikkat çeken Demirtaş, yeni anayasada evrensel ilkeleri esas aldıklarını söyledi. Demirtaş, şunları dile getirdi:

"Uzlaşma olacaksa referans partimizin anayasa metnidir. Tartışacaksak o metin üzerinde tartışacağız. Türkçe dışında eğitim olacaksa, herkes erkekse, herkes eşit değilse, herkes sünni ise derdimiz nedir? Darbe anayasasına göre Türk de yoktur. 1924'den beri tanımlanan Türkler Orta Asya'dan gelen Türkler değil sırf kendilerini inkar ettiler. Binlerce yıllık Türk dilini inkar ettiler. Biz diyoruz ki, bunların hepsi var. Şayet başarsaydınız istediğiniz gibi bir anayasa yapardınız. Ama siz başarmadınız. Baskı ile imha, inkar ile başaramadınız. Katlettiniz, öldürdünüz ama başaramadınız. Statükocu bir anlayış iflas etti. Neden kabul edelim. Kazanan Türkiye halklarının gerçeği oldu. O yüzden bunları kabul etmeyecekse bunun adı nasıl yeni anayasa olacak. İnsan onuru evrensel insan hakları standartlarıdır. Herkes için özgürlük olmayacaksa biz yine bu anayasaya evet demeyeceğiz."

Uzlaşma komisyonu dışında hükümetle tek bir görüşmelerinin olmadığını ifade eden Demirtaş, "Anayasa konusunda tek bir tartışmamız yoktur. Ahlaki de bulmayız. Komisyon dururken olmaz. Bunlar bizi kendileri gibi sandıkları için kapalı kapılar ardında konuşuyorlar. Biz otoriter bir sisteme karşıyız. Nasıl bir sistem bunun başına nasıl bir başkan bütün yetkilerin toplandığı bir başkan sistemi bizim onaylayacağımız bir sistem değildir. Hala sığınabildikleri tek sistem budur. Türkiye'nin bir parçası satılmıştır, onun için silahlar susmuş olabilir diyorlar. Çünkü ne Kürt hareketini ne de Kürtleri tanıyorlar. Kürtlerin böyle ucuz pazarlıklar içinde olmayacağını bilmiyorlar. TESEV yıllardır bu konuda en çok çalışma yapan kurumlardan biri. Ama kendisi şunu söylüyor, 'Bu konuda ne kadar bilgisiz olduğumu gördüm. Bu vakfın başkanı olarak ben bu kadar yanılmışsam varın bunun sizi düşünün' diyor. Gerçeğe dokunmadan kimse bir şey yapamaz. Bu realite böyledir" diye konuştu.

"SÜRECİ BİZ BAŞLATTIK"

Bu süreci kendilerinin başlattığını ve sürecin öncüsü olduğunu dile getiren Demirtaş, "Kendi sürecimize sahip çıkmak da boynumuzun borcudur" dedi. BDP Kadın Kongresi'nin de kritik bir dönemde görkemli bir şekilde yapıldığını belirten Demirtaş, 1 Mayıs kutlamalarına da değinerek, "Bugün Türkiye'nin her yerinde 1 Mayıs için alanlara çıkacak kendi değerinin sahibi olan herkese selamlar diyor, 1 Mayıs'ı şimdiden kutluyoruz. İşçiler, emekçiler ana sütü gibi helal olan haklarını almak istiyorlarsa bunun bir yolu işte bu barış sürecinden geçiyor. Savaşa akıtılan paraların işçilere gitmesini istiyorsak onların hepsinin bu barış sürecinin bir parçası olduklarını görmeleri gerekiyor. İşçi sorunu bugün Kürtleşmiştir. Bunlar artık birbirinden ayrı düşünülemez. Türkiye'nin özgür geleceği birlikte hareket etmekten geçiyor" dedi. (ANF)