Kürt siyasetçi Nurettin Demirtaş, son günlerin en çok konuşulan konularından olan acele kamulaştırma kararlarını, Sur’un tarihsel ve kültürel dokusunu, Terolar özelinde bölgenin demografisi üzerinde oynanan oyunları ANF’ye değerlendirdi. 

Demirtaş’ın bundan sonra neler olacağı üzerine değerlendirmeleri şöyle:

“Bugün AKP yeni anayasa yapma iddiasıyla zaman zaman gündem oluşturuyor ama zaten anayasayı parlamentoda yapma gibi bir dertleri yok. Yeni anayasayı tanklarla, ‘baraj’cılarla, ‘TOKİ’cilerle yapmaya başlamışlar. Onların anayasası bunlarla yapılıyor ama yapamayacaklar, halkın anayasası geçerli olacak, özyönetim anayasası geçerli olacak, tarih bunu herkese gösterecek.”

“Sur, Cizre, Nusaybin, Gever, Terolar yarın buna başka halkalar eklenecektir, halka halka direniş gelişiyor. Çünkü her yerde saldırı var. Elbette saldırının olduğu her yerde direniş gelişecektir. Bunun kadar meşru ve doğal başka bir şey olamaz. Medya gücünü kullanarak her türlü demokratik ve meşru talebi ve direnişi terörist eylem olarak gösteriyorlar. Özellikle Türkiye kamuoyunda bir psikoloji oluşturmaya çabaları karşısında direnişin anlamı, güzelliği ve büyüklüğünü bizim de her tarafa taşırmamız, yaygınlaştırmamız yaygınlaştırırken de görünür kılmamız ve tanıtmamız gerekiyor. Buna ihtiyacımız vardır. Bu anlamda tüm Türkiye halklarının özellikle de üniversitelerde okuyan, hangi milliyetten olursa olsun gençlerin, Kürdistan’daki Kürt ve Alevi soykırımına karşı dayanışma içinde olması gerekir. Tıpkı Rojava’da tıpkı Kobanê direnişinde gösterilen direnişin bugün Kürtler ve Aleviler için gösterilmesi, o dayanışma ruhunun buralarda canlı hale getirilmesi önemlidir.”

“Böylesi direniş süreçleri, bu kadar büyük anlam taşıyan direniş süreçleri her zaman imkan dahilinde olmaz. Saldırılar çok büyük ama buna karşı büyük bir direniş de var. Tüm gençlerin bu tarihi fırsatı kaçırmaması, direnişin tam ortasında olması gerekiyor. Bu anlamda Türk, Arap, Çerkez, Gürcü, Laz, Alevi, Sünni, Demokrat, Müslüman, sosyalist, devrimci tüm gençleri Kürdistanlıların ve Alevilerin direnişine katılmaya çağırıyorum.”

“Ayrıca Suriçi’nde yasal yolların fırsatını AKP baştan itibaren kapatmış bulunuyor. Fakat uluslararası kuruluşlar mutlaka devreye konulmalı, hukuki yollar mutlaka takip edilmeli. Bu konuda halkın avukatları var, onlar dinlenmeli. Diyarbakır Mimarlar Odası bu konuda çeşitli bilinçlendirme faaliyetleri yürütüyor. Çeşitli açıklamalar yapıyor bunlar oldukça demokratik ve mantıklı görünüyor. Bunlara önem verilmesi, takip edilmesi ve esas alınması gerekiyor. Ama bunlardan daha önemlisi halkın direniş ruhunu ve birliğini pekiştirmesi, buraları savaş rantçılarına ve AKP’ye asla terk etmeyeceğiz diyen Anaların esas alınması ve onların yanında olunması gerekiyor. Bu direniş bu şekilde sonuca ulaşır, bu şekilde başarı kazanılır. O zaman Sur’u, Silopi’yi, Cizre’yi AKP değil bizzat oranın sahibi olan halk kendisi inşa eder, halk kendi dayanışmasıyla yine toplumsal kültürüne uygun şekilde inşa eder. Bunu başarır, bunu başaracak güce de sahiptir. Fakat bükünki saldırılara karşı verilecek en anlamlı yanıt topyekûn mücadele seferberliğini geliştirmektir. Böyle bir yanıt oluşturmak gerekiyor. Bunun için geç kalınmaması gerekiyor. Kim nerede ne yaparsa demeyeceğiz, bütün kurumlar yan yana gelip tartışıyor fakat bunların hızla eylem planına dönüştürülmesi ve dünya çapında yankı uyandıracak düzeyde “direniş gerekçesi” yapılması gerekiyor. Toplumsal direniş ile karşı durulabilir. Soykırıma karşı en büyük panzehir toplumsal direniş ruhunu ve onun moral gücünü korumaktır. Özgürlük tutkusunu zerrece azaltmamaktır. Bu ruhla başarılır. En büyük zorluklara bugüne kadar nasıl ki göğüs gerildiyse bundan sonra daha fazlasına da göğüs gerilir ve birliğimiz bu anlamda korunursa kesinlikle soykırımın hedeflediği, saldırı altında tuttuğu toplumsal kültürümüz korunur. Yarınlara damgasını vuracak olan AKP değil sömürgecilik ve soykırımcı zihniyet değil, halkın öz ve öz kendi kültürü ve özyönetim gerçekliği olur.”