HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, isim vermeden, 7 Haziran seçimleri öncesinde partisi ve kendisine sansür uygulandığını açıklayarak, "Hedef göstermek istemiyorum, büyük bir gazeteyle seçime 4-5 gün kala bir röportaj ayarladık. Bir gün önce arayıp, 'yapamayacağız, kusura bakmayın' dediler" ifadelerini kullandı.
Kobeni olaylarına da değinen Demirtaş, "Kobeni olaylarında milletvekilimiz silahla rehin alındı" dedi.

Bugün TV canlı yayınında gazeteci Nazlı Ilıcak'ın gündeme dair sorularını cevaplayan Demirtaş'ın açıklamalarının satır başları şöyle:

-Halkların Demokratik Partisi sadece Kürtlerden ya da Türklerden oluşmuyor. Partimizde Ermeni, Ezidi, Süryani, Boşnak da var. Eşitler arasında bir yeni yaşamı vadediyor bu parti. Milletvekillerimiz, parti yönetimimiz, parrti programımız da böyle. Siyasetimiz ve devlet yönetimimiz de buna uygun olmalı. HDP farklı bir şey yapmaya çalışıyor, bu partinin parlamentoda olması, toplumsal barışın güvencesidir.

'SİVİL KAYIPLAR YOK DİYEREK DOĞRUYU SÖYLEMİYORLAR'

Doğruyu söylemiyorlar. Cizre'de bebekler defnedildi. Onlar da sivil değil miydi? Çocuklar var, 12 yaşındaki Cemile soğutucuda bekletildi. Böyle bir yalan olabilir mi?

Diyarbakır'da, akşamüstü karanlık çöktüğünde çöp toplayan bir çocuk, polis aracının geldiğini görünce kaçmaya çalışmış. Hareket eden herkese veya her şeye ateş ettikleri için 15 yaşındaki çocuğu vurup gitmişler. Bugün havuz medyasına bakıyorsunuz, "Demirtaş terörist cenazesine katıldı" diyorlar. Orada yaşayan milypnlarca insan gerçeği biliyor, batıda yaşayanlar bu dramı görmezse, bizim çıkıp Diyarbakır'da kardeşlikten söz etmemiz zorlaşır. Diyarbakır halkının da bir haysiyeti var. "Bunca duruşumuza rağmen ülkenin batısı bizi anlamıyorsa, bizim başka bir şey düşünmemiz lazım" der insanlar.

Şiddetin panzehiri demokrasidir. Biz demokrasiyi genişletelim. Şiddet şu ya da bu şekilde sönümlenecektir. Türkiye'de şiddet kullanan sadece PKK değil; şiddetin panzehiri demokrasidir. Demokrasinin azaldığı yerde şiddet artıyor. Hükümetin tavrına bir bakın; PKK eylem yapıyor, HDP'yi lanetliyorlar. Gükümet olarak sizin yapmanız gereken şey HDP'nin 400 binasını yakmak değildir. Biz partimizi kapatıp gidelim, Türkiye sorunlarını nasıl çözecek! Kaç yüz bin evladımızı yitirmemiz lazım, demokrasiyle bu işi çözelim demek için. Bu noktaya gelmek için ne kadar kayıp gerekiyor.

Ben şiddet istiyorum diyen bize oy vermesin, biz şiddet istemiyoruz, barış içerisinde çözüm istiyoruz diyenler bize oy versinler. 6 milyon oy alan bir partiye herkesin saygı duymasını beklerdik.

Kendinizi savunun dedik insanlara, meşru müdafaa hakkınızı kullanın diyebildim bir tek; 400 iş yerimiz yakıldı, tek soruşturma var, benim hakkımda!

Önce bir ateşkes! 2,5 yıl ateşkes uygulanmadı mı? Bilemiyorum ben o dönemde silahlanıp silahlanmadıklarını, devlet öyle diyor. Tankla tüfekle üstlerine mi gideceksiniz, silahlara ihtiyaç olmayan bir zemin mi sunmak daha mantıklı. Panzerin arkasına bağladığınız her Kürt genci, başka Kürt gençlerinin silahlanmasına sebep oluyor.

PKK'ya da silahları bırakın diyoruz, çözüm masasına dönmelisiniz diyoruz. Mevzu sadece PKK mi? Biz çağrılar yaptığımızda MHP'nin CHP'nin AKP'nin çağrılarından çok daha etkilidir. Bizim çağrılarımız eminim ki ciddiye alınıyor ve biz buradan sonuç alacağımıza inanıyoruz. "PKK, HDP'yi zora sokmak için silah kullandı" deniyor, sonra da "PKK HDP'ye oy toplamak için silah kullandı"; e hangisi doğru? Bunu hükümet aynı cümle içerisinde kullanıyor. Biz amasız, ancaksız, silahların susmasını istiyoruz.

5 Nisan 2015'ten beri heyetimiz Abdullah Öcalan'dan haber alamadı. Teyit edebildiğimiz hiçbir bilgi yok. YSK karar alırken hem Anayasa'ya hem yereldeki duruma baktı. 2002'de AKP iktidara geldiğinde biz Cizre'de yine vardık, o zamandan bu zamana aşağı yukarı aynı oyları aldık. 85-90 aralığında. Hiçbirine de silahla oy aldılar demediler, ne zamana kadar, 8 Haziran'a kadar. Biz Cizre Belediyesi'ni her zaman kazandık. Genel seçimde hep birinci parti olduk. Miting yapmaya gidiyoruz, en az 50 bin kişiyle miting yapıyoruz. Hadi sandığa zorla getirdik, mitinge de mi zorla getirip slogan attırdık?

O görüntüleri izleyen herkesin morali bozuluyor, İçişleri Bakanı denen zat çıkıp güvenlik güçlerinin morali bozulmasın diyor.

'ŞİDDET İSTİYORUM DİYEN BİZE OY VERMESİN’

Şiddetin panzehiri demokrasidir. Biz demokrasiyi genişletelim. Şiddet şu ya da bu şekilde sönümlenecektir. Türkiye'de şiddet kullanan sadece PKK değil; şiddetin panzehiri demokrasidir. Demokrasinin azaldığı yerde şiddet artıyor. Hükümetin tavrına bir bakın; PKK eylem yapıyor, HDP'yi lanetliyorlar. Hükümet olarak sizin yapmanız gereken şey HDP'nin 400 binasını yakmak değildir. Biz partimizi kapatıp gidelim, Türkiye sorunlarını nasıl çözecek! Kaç yüz bin evladımızı yitirmemiz lazım, demokrasiyle bu işi çözelim demek için. Bu noktaya gelmek için ne kadar kayıp gerekiyor.
Ben şiddet istiyorum diyen bize oy vermesin, biz şiddet istemiyoruz, barış içerisinde çözüm istiyoruz diyenler bize oy versinler. 6 milyon oy alan bir partiye herkesin saygı duymasını beklerdik.

'400 BİNMIZ YAKILDI, TEK SORUŞTURMA VAR, BENİM HAKKIMDA'

Kendinizi savunun dedik insanlara, meşru müdafaa hakkınızı kullanın diyebildim bir tek; 400 binamız yakıldı, tek soruşturma var, benim hakkımda!
Önce bir ateşkes! 2,5 yıl ateşkes uygulanmadı mı? Bilemiyorum ben o dönemde silahlanıp silahlanmadıklarını, devlet öyle diyor. Tankla tüfekle üstlerine mi gideceksiniz, silahlara ihtiyaç olmayan bir zemin mi sunmak daha mantıklı. Panzerin arkasına bağladığınız her Kürt genci, başka Kürt gençlerinin silahlanmasına sebep oluyor.

‘KANDİL’E YAPTIĞIMIZ ÇAĞRILAR; MHP'NİN CHP'NİN AKP'NİN ÇAĞRILARINDAN ÇOK DAHA ETKİLİDİR’

PKK'ya da silahları bırakın diyoruz, çözüm masasına dönmelisiniz diyoruz. Mevzu sadece PKK mi? Biz çağrılar yaptığımızda MHP'nin CHP'nin AKP'nin çağrılarından çok daha etkilidir. Bizim çağrılarımız eminim ki ciddiye alınıyor ve biz buradan sonuç alacağımıza inanıyoruz. "PKK, HDP'yi zora sokmak için silah kullandı" deniyor, sonra da "PKK HDP'ye oy toplamak için silah kullandı"; hangisi doğru? Bunu hükümet aynı cümle içerisinde kullanıyor. Biz amasız, ancaksız, silahların susmasını istiyoruz.
5 Nisan 2015'ten beri heyetimiz Abdullah Öcalan'dan haber alamadı. Teyit edebildiğimiz hiçbir bilgi yok. YSK karar alırken hem Anayasa'ya hem yereldeki duruma baktı. 2002'de AKP iktidara geldiğinde biz Cizre'de yine vardık, o zamandan bu zamana aşağı yukarı aynı oyları aldık. 85-90 aralığında. Hiçbirine de silahla oy aldılar demediler, ne zamana kadar, 8 Haziran'a kadar. Biz Cizre Belediyesi'ni her zaman kazandık. Genel seçimde hep birinci parti olduk. Miting yapmaya gidiyoruz, en az 50 bin kişiyle miting yapıyoruz. Hadi sandığa zorla getirdik, mitinge de mi zorla getirip slogan attırdık?

O görüntüleri izleyen herkesin morali bozuluyor, İçişleri Bakanı denen zat çıkıp güvenlik güçlerinin morali bozulmasın diyor.
Ben gittim efendim, provokasyonun olmayacağını bildiğim her yere gittim. Olmaması için dua ettim beraber. Başbakan'a sorun, ömrü hayatında bir kere PKK'linin ölümünden acı duyuyorum diyebilmiş mi? Bir Ermeni'nin acısını paylaşabilmiş mi! Cem evinde cenaze olmasın diye gitmiyorlar. Acılar arasına ayrıım koyuyorlar.

‘YASİN BÖRÜ İÇİN ÜZÜLMEYEN İNSAN DEĞİLDİR’

Yasin Börü için üzülmeyen insan değildir. Hükümet bunu siyasi rant aracı olarak kullanıyor, kolektif bir vicdan oluşmasına engel oluyorlar. Yasin Börü üzerinden beni, partimi vurmaya çalışıyorlar. Biz bu acıyı paylaşmaya çalışıyoruz, izin vermiyorlar, provokasyonu büyütmeye çalışıyorlar. Hala 6-8 Ekim olaylarında etkili bir soruşturma yürütmüyorlar. 44 HDP'li, 6 Hüda-PAr'lı katledildi. Diyoruz ki, bunları soruşturun. Arkasında ben varsan hesap vereyim. Bunun devletten bağımsız olup bitmesi mümkün müdür! Niye sürekli beni suçlayıp duruyor hükümet!? Ben verdiysem bu emri, hakkımda düzenlenmiş tek bir fezleke yok, soruşturma yok; olamaz da! Ben bu kadar alçaksam, kendi vicdanımla kendimi cezalandırırdım.