DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, DBP’ye yönelik baslıkları, Kürt sorununun çözümü ve Anayasa değişiklik oylamalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Yeni Anayasa görüşmelerini değerlendiren Yüksek, Türkiye’de anayasaların geçmişte de OHAL dönemlerinde çıkarıldığına dikkat çekti.

Yüksek, “Türkiye’de bugüne dek anayasalar OHAL dönemlerinde düzenlenmiştir. 1924 anayasası ile Türkiye yönetildi. Bu da savaş koşullarında düzenlenen anayasadır. 1960’da darbe anayasası düzenlendi. Yine OHAL ve savaş döneminde gerçekleşti. 1980 anayasası meclisin feshedildiği, bugün olduğu gibi belediyelere kayyum atanan bir dönemde çıkarıldı. Baskı ortamında anayasa yapıp, topluma kabul ettiriyor” dedi.

DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, Eş Genel Başkanvekili Gülcihan Şimşek, Merkez Yürütme Kurulu üyeleri ve görevinden uzaklaştırılan DBP'li belediye eş başkanları, basın mensuplarıyla Diyarbakır’da bir araya geldi.

Toplantıya Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan ajans, televizyon ve radyo temsilcilerinin yanı sıra birçok gazeteci katıldı.

Kürt sorununun çözümü için PKK lideri Abdullah Öcalan’ı işaret eden Yüksek, Öcalan’ın sorunu 6 ayda çözeceğini savundu.

Öcalan’ın “Ben hala müzakere masasındayım. Bu mesele 6 ayda çözülebilir” açıklamasını hatırlatan Yüksek, “Sayın Öcalan ile tartışmalar yürütüldü önemli mesafeler edinildi. Görüşmelerin sonlandırılması ardından ülke daha başarılı bir noktaya mı geldi? Sayın Öcalan son olarak kardeşi ile görüşme yaptığında, ‘Ben hala müzakere masasındayım. Bu mesele 6 ayda çözülebilir’ dedi. Buna inanıyoruz. Kürt sorununa demokratik çözüm bulmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.

‘SİYASETİN TUTUKLAMAYLA ENGELLENMESİ ORTAÇAĞ’DA KALDI’

Kamuran Yüksek’in konuşmasından satır başları:

 “Tutuklamalar hukuki değil. Başta Eş Genel Başkanımız olmak üzere tüm tutuklu belediye eş başkanlarımızın derhal serbest bırakılmalıdır. 1 Kasım seçimlerinden bu yana 4 binden fazla üyemiz tutuklandı. Arkadaşlarımızın tamamı siyasi faaliyetlerinden dolayı tutuklu bulundukları için bırakılmalarını talep ediyoruz. Bu ülkede rahat bir siyaset yapanlar tutuklanırsa, başka araçların öne çıkmasına yol açılır. Bu yanlış bir yöntemdir. Türkiye’de siyaset yapanların cezaevlerinde işi yok. Bunların sokakta, mecliste veya belediyelerinde siyaset yürütmelidirler. Siyaset biçimi ve tarzı ne olursa olsun, siyasetin tutuklama ile engellenmesi Ortaçağ’da kaldı. Demokrasi usulü bu değildir. Demokrasi ülkelerinde olmaması gerekiyor. Giderek Türkiye’de cezaevi siyasetin bir aracı haline getirildi. Yargı siyasetin aracı haline getirildi.

‘DEMOKRATİK SİYASETTE ISRAR EDECEĞİZ’

HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekillerinin tutuklanmasının demokrasi ile bağdaşmadığını bir kez daha vurgulamak isterim. Sorunlar bu şekilde çözülmez. Bu ülkede sorunlar demokratik bir şekilde siyaset ile çözülebilir. Mağduriyet yaşanmasına rağmen, temsil ettiğimiz halk kitlelerinin baskı altına alınmış olmasına rağmen, biz bu ortamda demokratik siyasette ısrar edeceğiz. Sorunların çözüm yolu siyasettir.

Bunun dışında yol ve yöntemler Türkiye toplumuna fayda getirmez. Acının ne olduğunu görüyoruz. Çatışmanın ve savaşın ne anlama geldiğini iyi biliyor ve iliklerimize kadar hissediyoruz. Halkımıza ve Türkiye toplumuna nasıl ateş düşürdüğünü biliyoruz. Savaş ve çatışma ortamının devamlığını meşrulaştırmak için devlet ve hükümet yetkilileri büyük yanlışlar yapıyor. Açıklamaların tamamı ölümü kutsayan açıklamalardır. İnsanların ölmesi iyi bir şey değildir. ‘Ölmek kutsaldır’ diye bir siyaset yoktur. İnsanlar çatışma ortamından rahatsız ve bu ülkede herkes mutsuz. Savaş süreçlerinden geçen toplumlar siyaseti keşfetti. Biz neden ülke olarak bunu keşfedemiyoruz. Bir an önce çatışmalı ortamın son bulması ve ülkenin huzur ortamına evirilmesi gerekiyor.”

 ‘TOPLUMUN DAHİL OLDUĞU ANAYASA’YI DESTEKLERİZ’

Binlerce siyasetçi tutuklu olduğu ve OHAL zemininde anayasa tartışmaları bile mümkün değildir. Demokratik bir anayasa oluşturulmasını bizde istiyoruz. Türkiye’de bugüne dek anayasalar OHAL dönemlerinde düzenlenmiştir. 1924 anayasası ile Türkiye yönetildi. Bu da savaş koşullarında düzenlenen anayasadır. 1960’da darbe anayasası düzenlendi. Yine OHAL ve savaş döneminde gerçekleşti. 1980 anayasası meclisin feshedildiği, bugün olduğu gibi belediyelere kayyum atanan bir dönemde çıkarıldı. Baskı ortamında anayasa yapıp, topluma kabul ettiriyor. Demokratik bir zeminde bir anayasanın yapılmıyor olmaması, herkes tarafından eleştiriliyor. Sivil ve demokratik bir anayasa getirilmelidir. Toplum ve siyaset tartışmadan anayasa çıkarılamaz. Bugün gelinen noktada, olağan üstü koşullarda anayasa çıkarılıyor. Siyaset tartışamıyor, HDP ve DBP ile muhalefetin tartışamadığı bir anayasadır. Meclis’te tartıştığı söylenemez. Bundan önceki anayasalardan bir farkı da olmaz. Bu kabul etmediğimiz noktadır. Anayasa yapımı karşıtı değiliz, başkanlık sistemine karşıyız noktasında değiliz. Bugün dahi, mecliste görüşmeleri devam eden anayasa görüşmeleri, böyle bir süreçte anayasa yapmak yerine, bu süreci durdurup geri çekerse, bizlerinde görüşlerinin dahil olduğu, toplumun fikirlerinin dahil olduğu bir anayasa geliştirilse uzlaşırsak destekleriz.

‘ÜLKENİN SİSTEMİ HERKESİ İLGİLENDİRİR’

Bu ülkede sistemin ne olacağı herkesi ilgilendirir. Ne olması gerektiği bizleri de ilgilendirir. Şu anda tüm bu kesimleri dışarıda tutarak anayasa dayatılıyor. Bu dayatmayı kabul etmiyoruz. Tek taraflı anayasa yapılmasını yanlış buluyoruz. Bu biçimi desteklemiyoruz. Kürt halkı da içinde bulunmadığı bir anayasayı desteklemiyoruz. Yerele dayalı sistem geliştirmelidir. Dünya örneklerine bakılmalıdır. Merkezi ve tekçi sistemler başarılı değildir. Kurulmak istenen sistem o kadar risklidir ki; başa gelene göre ülke tehlikeye giriyor. Onun dışında seçilen hiçbir birimin iradesi yoktur. Bir ülkenin kaderi kişilere teslim edilemez. Yerelden toplumsal kesimlere dayalı bir sistem geliştirmelidir. Başa kim gelirse gelsin, toplumun hak ve özgürlüklerini engellenmeyeceği bir işleyiş olmalıdır. Gücün merkezileşmesi değil, dağıtılması esas alınması gerekiyor. Bu nedenle yerelden demokrasi tezini savunuyoruz.

Türkiye’de idari sistemin tamamı tanımlanmıyor, sadece tepesi var. Peki devamı, valiler ne olacak? En son Başbakan, ‘Çift başlığı ortadan kaldıralım’ diyor. Neden hem vali hem belediye başkanı var. O zaman onu da ortadan kaldıralım. İş yapacak belediye kaymakamdan izin almak zorunda. Böyle bir yönetim olmaz. Hadi idari sistemi değiştirelim. Sadece belediyeler yönetsin kentleri ya da valiler yönetsin ancak seçimle gelsin. Hem başbakan hem cumhurbaşkanı problem ise vali ve belediyede sorundur. Bu darbe biçimidir. Türkiye’de tartışılması gereken onlarca konu var. Bütün bu karmaşaları ortadan kaldıralım. Ülkenin birçok biriken problemi var. Bunların çözümünü yerelden çözmek mümkündür. Diyarbakır’da Türkmen, Ermeniler var, Mardin’de Arap ve Süryaniler var. Bütün halkların haklarını tanımak gerekiyor.

‘TOPLUM REFERANDUM İLE AKP’YE DUR DİYECEKTİR’

Türkiye’nin sorunları çözülmek isteniyorsa, konuşularak yapılır. Ancak mesela AKP kendini nasıl iktidarda tutacak. Yarın kişi değiştiğinde yeniden anayasa mı çıkarılır. Partilerin geleceğine göre anayasa yapılmaz, ülke ve toplumun geleceğine göre anayasa çıkarılır. Yanlış bir süreç işliyor. Meclis’ten geçse bile referandumda ‘Evet’ çıkmaz. Gerilim ortamında bu kadar kendine ve parti çıkarlarına göre çıkarılmak istenen anayasa çerçevesi toplum tarafından onay görmeyecektir. Gözlemlerimiz budur. Partimizin gördüğü, çözüm süreci askıya alındıktan sonra ülkenin geldiği durum, ekonomik bunalım ve savaş ortamı değerlendirildiğinde AKP hükümetine ders vermek ve dur demek için fırsat kolluyor. Toplum referandum ile AKP’ye ‘Dur’ diyecek. Aylardır ülke yüzde 51’i görmediği için gündeme getirmedi. MHP ile vardığı uzlaşma ile Meclis Genel Kurulu’na getirdi. Ancak geçemeyecek.

HÜKÜMET ADIM ATARSA DEĞERLENDİREBİLİRİZ

Kürt halkı, ötekileştirilenlerin sofrasında ekmek kalmadı. Halklar referandum ile karşılık verecek. Bu ortamda insanlar evet demeyecektir. Bir hayır yedikten sonra dönmeye ne gerek var. Bugün bütün halklar ve çevreler ile görüşülerek herkes tarafından benimsenen demokratik bir sistem oluşturulabilir. Eğer hükümet yeni bir adım atarsa, bizlerde değerlendiririz.

KAMPANYA YÜRÜTECEĞİZ

Referandum sürecinde bir kampanyamız olacak. Mecliste görüşmeler bitmedi. Bu görüşmeler bitmeden, referandum koşulları sağlanmadan hükümet bir kez daha düşünmelidir. Biz öncelikle bunun oluşmasını istiyoruz. Hükümet devam ederse, herkesin kendine göre bir hayır nedeni olduğu için kampanya yürüteceğiz. Çıkacak sistemden kimin seçileceğini bilmiyoruz. Kişi üzerinden kampanya yürütmek değil. Toplumla ne olmalı üzerinden kampanya yürüteceğiz.

 ‘ÖCALAN’IN 6 AYDA ÇÖZECEĞİNE İNANIYORUZ’

Çatışmalı bir ortamdan çıkılması gerekiyor. Hükümetin güvenlik politikalarını terk etmesi gerekiyor. Diyalogun ele alınması çağrısında bulunuyoruz. Sayın Öcalan ile tartışmalar yürütüldü önemli mesafeler edinildi. Görüşmelerin sonlandırılması ardından ülke daha başarılı bir noktaya mı geldi? O zaman bunu terk etmek ve bu yanlıştan dönmek gerekiyor.

Sayın Öcalan son olarak kardeşi ile görüşme yaptığında, ‘Ben hala müzakere masasındayım. Bu mesele 6 ayda çözülebilir’ dedi. Buna inanıyoruz. Kürt sorununa demokratik çözüm bulmak gerekiyor. Çatışma ortamı ile sorun çözülemez. Dış güçlerle izah edilemez. Dış güçlerin Türkiye’ye yönelik planları olabilir, ancak bunun yolu bundan şikâyetçi olmak değildir. Bu meseleyi kendi içimizde çözelim. Bir çatışma zemini varsa, birçok zemininde planları vardır.

Bunun yolu şikâyet etmek değildir, tek yol iç sorunları çözerek toplumsal barışı sağlamak. Bunlar sağlanırsa, dış güçlerin ülkeye müdahale etmesi mümkün değildir. Yıllarca Kürt sorunu dış kaynaklar ile çözülmeye çalışıldı. Kürt sorunu demokratik yollar ile çözülürse, en büyük iç sorun çözülür. O zaman ülke istikrarlı olur. O zaman Türkiye bir dünya gücü olabilir.

KÜRT SORUNUNDA YENİ MUHATTAPLAR BEYHUDE

Sayın Öcalan’ın rolü çok önemli. Türkiye’nin kendine Kürt sorununda yeni muhataplar edinmesi beyhude. Hükümet kendine göre muhatap yaratma çabaları içerisinde, bu çözüm yöntemi değildir. Toplumda desteği olmayan kesimler ile çözüm geliştirilemez. Bütün Kürt kesimlerin içinde olduğu çözüm geliştirilmelidir. Bizim muhatabımız toplum, devlet ve hükümettir. Hükümet başka kesimler ile çözüm arayışları içine girerse, karşılık bulmayacaktır. Çözümü dolandırma politikalarından vazgeçilmelidir.

 ‘BUGÜN OLMAYABİLİR, YARIN SONUÇ ALACAĞIZ’

Gazetecilerin, kayyum atanan DBP’li belediyelerin hukuki sürecine ilişkin sorularını da yanıtlayan Yüksek, “PM toplantısında ele alınan temel konulardan biri. Çalışmalarımız sürüyor, hukuk komisyonumuz başvurularda bulundu. Uluslararası hukuk alanında görüşmelerimiz var. Çünkü kayyum hukuki değildir. Türkiye’nin var olan siyaset ortamında sonuç almak mümkün değil, ancak sonuç alacağız” dedi.

 ‘KISA ZAMANDA ULUSAL BİRLİK KONGRESİ’NİN YAPILMASINI PLANLIYORUZ’

Avrupa ve Irak Federe Kürdistan Bölgesi’ne yaptığı ziyaret ve temaslarına ilişkin konuşan Yüksek, “Avrupa ülkeleri Türkiye’de var olan siyaset ortamını doğru bulmuyor. Ülkelerin Türkiye’ye doğrudan müdahalesinin mümkün değil. Kısa bir zamanda Ulusal Birlik Kongresi’nin yapılmasını planlıyoruz. Güney Kürdistan yönetiminin de bu yönde talepleri var. Türkiye ile temaslarında özgür siyaset yürütülmesi gerektiğini aktardıklarını belirttiler. Yeni temaslarımız ve ziyaretlerimizde gerçekleştireceğiz” dedi.

 ‘AHMET TÜRK TUTUKSUZ YARGILANMALIDIR’

Tutuklu bulunan Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün sağlık sorunlarına işaret eden Yüksek, “Türk’ün sağlık durumu gittikçe kötüleşiyor. Yargılanabilir, ancak hukuki bir yargılanma yapılmalıdır. Bu hukuksuz tutuklamanın sonlanması ve sağlık durumlarından dolayı tutuksuz yargılanması gerekiyor” diye belirtti.

 ‘BİNLERCE İNSAN ÖLDÜ, SORUNLAR ÇÖZÜLDÜ MÜ?’

Hükümet yetkililerinin “Kara operasyonu” yönündeki açıklamaları üzerine yöneltilen soruya cevap veren Yüksek, “Kesinlikle var olan süreç değişmelidir. Çatışmalı süreç son bulmalıdır. Bizlerde arayış ve çaba içerisindeyiz. Gidişattan rahatsız olan kesimler, çatışmalı ortamın sonlanması için hem içerde hem dışarıda Kürtler ile barışmayı öneriyor. Bütün bu girişimler, güvenlik politikalarını ısrarla sürdürenlerden geri dönüyor. Kara operasyonu da çıkarılabilirler. Ancak güvenlik ve şiddet eksenli bir plan var. Onlarca sınır ötesi harekatlar olmadı mı? Binlerce insan öldü, sorunlar çözüldü mü? Bunlar yanlış, vazgeçilmelidir. Siyasi çabalarımız devam ediyor. Toplumu gidişatı durduracak bir noktada toplamaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

(Haber Merkezi)