DBP Merkez Yürütme Kurulu sonuç bildirgesinde, faşizme karşı direnişi yükseltme kararı alınırken, Lice, Hani ve Kulp kırsalında başlatılan operasyonlar için, tüm halka duyarlılık çağrısı yapıldı.

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının sonuç bildirgesi açıklandı.

Son siyasal gelişmeler ve yeni dönem planlamalarına ilişkin tartışmaların yürütüldüğü toplantıda, Kapitalist modernist sistemin içinde bulunduğu krizin Ortadoğu'da yaşanan savaş ve çatışmalarla birlikte her geçen gün derinleştiği belirtiliyor.

Küresel kriz Ortadoğu'da kimi belirsizliklere neden olsa da bölgede hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına dikkat çekilen bildirgede, yaşanan mevcut gelişmelerin totaliter ve baskıcı iktidarların aşılmak zorunda olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koyduğu ifade edildi.

Yaşanan sürecin demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesi yürüten halklar açısından riskler kadar yeni olanaklarda ortaya çıkardığı ifade edildi.

Açıklamada, Rojava devriminin sistem karşıtı tüm hareket ve toplumlar açısından yeni bir umut kaynağı olduğu aktarıldı.

DIŞ POLİTİKADA KÜRT KARŞITLIĞI

Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler karşısında katı ulus devlet anlayışını derinleştiren Türkiye'nin, kendisini bölgede ortaya çıkan demokrasi ve özgürlük olanakların karşısında konumlandırdığı savunularak, "Kürt karşıtı politikası AKP'nin dış siyasetinin esasını oluşturmaktadır. AKP devleti tüm olanaklarını Kürtlerin olası bir statü elde etmesine karşı kullanmaktadır. Hatta öyle ki bütün dünyanın başına bela olan insanlığa karşı suç işleyen El Nursa, DAİŞ gibi çete gruplarını desteklemiştir. AKP devletinin Kürt karşıtı politikası sadece dış siyasette değil iç siyasetinin de temelini oluşturmaktadır" denildi.

'KRİZ GEÇİCİ DEĞİL, YAPISALDIR'

AKP ve Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan'ın Kürt karşıtlığı üzerinde geliştirdikleri siyasetin Türkiye'yi Ortadoğu'da çözümün değil sorunun bir parçası haline getirdiğinin ifade edildiği açıklamada, şöyle denildi: "Yaşanan kriz geçici değil yapısaldır. AKP'nin savaş politikaları bu rejim krizinin bir parçasıdır. Türkiye bir dönemeçtedir. Yaşanan bu kriz Türkiye'nin çok kimlikli ve çok kültürlü, çok inançlı yapısı dikkate alınarak demokratik bir dönüşüm sağlayacak, yada kriz ve kaos giderek derinleşecektir. AKP ve Tayyip Erdoğan'ın seçtiği seçenek ne yazık ki ikinci seçenektir."

'FAŞİSZM BASKI POLİTİKALARI OLUŞTURUYOR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Türk tipi başkanlık" rejimi ile Türkiye halklarına dayatılan Faşizm uygulamaları Türkiye'de zor ve baskı politikalarının esasını oluşturduğunun ifade edildiği açıklamada, "7 Haziran seçimlerinde halkın ortaya çıkardığı demokrasi talebi cumhurbaşkanının müdahalesi ve siyasi bir darbe ile ortadan kaldırılmak istenmiş, eş zamanlı olarak 2013 yılında Kürt halk Önderi sayın Öcalan ile başlatılan diyalog süreci sonlandırılmış, Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümü buzdolabına kaldırılmış, Kürt halkına karşı kapsamlı bir savaş politikası devreye konulmuştur" denildi.

'MÜCADELEYİ YÜKSELTECEĞİZ'

Sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar ile AKP’nin, Kürt halkının varlığına ve özgürlüğüne yönelik topyekun bir saldırı başlatıldığına vurgu yapılan bildirgede şöyle denildi:

"MYK toplantımızda tüm bu siyasal gelişmeler ve tespitler ışığında AKP'nin topyekün savaş politikası karşında direnişi yükseltme kararı alınmış. Halkımıza dayatılan faşizm uygulamaları partimize yönelik baskı politikalarına karşı örgütlü olduğumuz tüm alanlarda özgürlük ve varlık mücadelesini yürütme ve halkımızın umudunu büyütme ve mücadeleyi yükseltme karlılığı vurgulanmıştır."

20 Haziran'da Lice, Hani, Kulp kırsalında başlatılan hem canlı hem de doğal yaşamı tehdit eden bombardıman ve operasyona karşı tüm halka duyarlılık çağrısı yapılan sonuç bildirgesinin devamında şu ifadelere yer verildi:

"AKP'nin savaş politikalarının hız kesmeden devam ettirdiği, kentlerimizde uygulanan yıkım politikaları köylere ve kırsal yaşam alanlarına taşınmış durumdadır.

Askeri operasyonlar nedeniyle insanlar başta olmak üzere tüm yaşam alanı tehdit altındadır. Bu savaş politikalarına dur demek için başta partili arkadaşlarımız olmak üzere tüm halkımızı, ekoloji hareketlerini, insan hakları örgütlerini harekete geçmeye çağırıyoruz.

*Erdoğan ve AKP'nin Kürdistan'da yürütmüş olduğu katliam ve yıkım politikasının yaratmış olduğu yaraların sarılması için dayanışma ve sahiplenme çabası içerisinde olunacağı Sur, Şırnak, Cizre, Silopi, Nusaybin Gever halkıyla dayanışmayı büyütme kararı alınmıştır.

*Örgütsel durum değerlendirmesinde mevcut örgülülük durumu ve sorunlarımız tespit edilmiş ve bu sorunların giderilmesi konusunda kapsamlı bir planlamaya gidilmiştir.

*Partimiz yönetici ve üyelerine yönelik gözaltı, gözaltında kaybettirme (Hurşit Külter), tutuklama ve baskı politikaları değerlendirilmiş, bu baskı politikalarına karşı direnişi büyütme kararlılığı ortaya çıkmıştır.

*İl ve ilçe örgütlerimizin güçlendirilmesi, kongre yapılması gereken yerlerde kongre çalışmalarının başlatılması karar altına alınmıştır. Yine DTK ile ortak halk toplantıları geliştirilerek süreçte halkın görüş ve önerilerin alınması kararlaştırılmıştır."

*Yaşanan bu süreçte halk toplantıları gerçekleştirerek hem sürecin ortak değerlendirilmesi hem de kendi öz örgütlülüğün geliştirilmesi konusunda meclis çalışmalarının hızlandırılması kararı alınmıştır."

(Kaynak: DİHA)