Cumhuriyet gazetesi davasında savcı, tutuklu sanıkların bir önceki ara karardaki koşullar ortadan kalkmadığı için tutukluluk hallerinin devamını talep etti.

Cumhuriyet Gazetesi yazar ve yöneticileri bugün İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 5. kez hâkim karşısına çıktı.

Duruşmada Ahmet Şık'ın savunmasına "siyasi" olduğu gerekçesiyle izin verilmedi. Mahkeme salonundan çıkarılması talep edilince Şık, "Umarım siz kendiniz gibi bir mahkemede yargılanmazsınız" dedi.

Duruşmada ifade veren tanık Doğan Satmış, tutuklu Cumhuriyetçilerin yıllarca FETÖ'ye karşı mücadele ettiğini vurguladı.

CANLI BLOG

12.15 - Mahkeme Başkanı Dağ'ın "Sözünü kesiyorum Ahmet Şık" demesi üzerine bir izleyici "Sen değil siz demeniz gerekir o sizin oğlunuz değil" diyerek müdahale etti. Başkan izleyiciyi salondan attırdı.

Ahmet Şık'ın savunmasına "siyasi" olduğu gerekçesiyle Mahkeme Başkanı Dağ tarafından izin verilmedi ve Şık'ın salondan çıkartılması istendi.

Ahmet Şık bunun üzerine davanın siyasi bir dava olduğunun altını çizerek, "Umarım siz kendiniz gibi bir mahkemede yargılanmazsınız" dedi.

Salonda "Ahmet çıkacak yine yazacak sloganları" atılması üzerine heyet duruşma salonunu terk etti.

Duruşmaya saat 14.00'a kadar ara verildi.

12.12 - Ahmet Şık: Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'in yeni adli yılın açılışı vesilesiyle yaptığı konuşmadaki verilere göre ülke nüfusunun yüzde 8’i şüpheli durumda. Bu çok yüksek bir oran. Ama Yargıtay Başkanı Cirit’in yaptığı basit hesap hatasını düzeltmek gerekiyor. 0-15 yaş grubunda yer alanlarla akıl hastaları vb isnat yeteneği bulunmayan insanların oranı yaklaşık yüzde 25. Bir yüzde 10 da bedensel engelli ya da yatalak ve fiziken suç işleyemeyecek durumdaki insanlar var. Eğer, Yargıtay Başkanı’nın ifade ettiği gibi yaklaşık 7 milyon şüpheli varsa bu oransal olarak ülke nüfusunun yüzde 15’inin devlet nezdinde şüpheli görüldüğü anlamına gelir. Başka bir deyişle sokaktaki her 7 kişiden biri şüpheli.

Karşımıza çıkan tablo şöyle: Kötülüğünü şiddetle besleyen bir dikta rejiminde doğal olarak, özgürlüğünün sınırlarını genişleten de sadece kötülük oluyor. Çoğulculuğa değil çoğunlukçuluğa sırtını dayayarak memleketin kendinden olmayanlarına değişik biçimlerde ve düzeyde terörist muamelesi yapan bir iktidar var. Hakikati örtbas eden, gizlenen her gerçekle ortak geleceğimizin karartılmasına suç ortaklığı yapan bir medya var. Her şey gözlerinin önünde cereyan ederken korkuyla ya da konforunun bozulacağı endişesiyle suskunluk sarmalına hapsolmuş bir sessiz çoğunluk var. Hal bu iken, tamamen zalimliğe adanmış ve kötülüğünü şiddetle besleyen bir dikta rejiminde doğal olarak, özgürlüğün sınırlarını genişleten de sadece kötülü oluyor.

12.10 - Mahkeme Başkanı ara verilmesini istedi ancak Ahmet Şık "Ben beyanda bulunmak istiyorum, ondan duruşmanın devam etmesini istiyorum" dedi.

Talep kabul edildi.

Ahmet Şık söz aldı ve görüntülü olarak sunum yapmaya başladı. Av. Fikret İlkiz heyete "Burada söylenecek bazı sözlerin sizle alakalı olmadığını önceden belirtmek istiyoruz" dedi.

12.05 - Mahkeme Başkanı Dağ: Saat 14.00-14.30 gibi Leyla Tavşanoğlu ve Mehmet Faraç tanıklık yapacaklarını iletti. Sonra iddia makamı mütaalasını verecek.

12.00 - Başkan Dağ, MİT TIR'ları haberi toplantısıyla ilgili "Bununla ilgili beyanlarınızı da reddediyor musunuz?" sorusunu yöneltti.

Satmış: Hayır

Av Belen: Toplantıda Akın bey de vardı dediniz. 'Tutuklanırsınız" lafını Akın bey mi söyledi

Satmış: Evet

Av Belen: Buna rağmen gazeteciler bile bile mi yayın yaptı?

Satmış: Bu zaten toplantının konusudur. Biz gazetecinin tutuklanacağını bile bile yayın yapması tartışılan bir konu.

Savcı: Gazete yönetiminde, vakfın yönetiminde biri yayınlanmadan önce ya da sonra serzenişte bulunması gazeteciyi etkiler mi?

Satmış: Ertesi gün gazeteler çıkınca yüzbinlerce kişi okuyor. Yayından sonra olanlar gazete içinde de konuşulur. Etkisi olmaz.

Savcı: Akın bey yayın toplantısına katılıyor muydu?

Satmış: Hayır

Üye hakimin sorusu üzerine Satmış "Biz çalışırken gazetelerde yayın yönetmeni 1, yardımcı 2 numaraydı. Sonra haber müdürleri vardı. Akın bey, Aydın beyin yayın yönetmen yardımcısı üstünde etkili olmasını istedi. Ayrılan arkadaşlar bana başlarına Aydın beyin getirilmesini istendiğini söyledi.

Kim onlar sorusu üzerine Satmış, "Ayrılan ekip gazete içinde konuşan söylentileri aktardılar" dedi.

11.55 - Mahkeme Başkanı Dağ ara verileceğini söyleyince Ahmet Şık, "Ben beyanda bulunmak istiyorum, duruşmanın devam etmesini istiyorum" diyerek itiraz etti.

Dağ: Biz duruşma gereksiz yere uzamasın diye demiştik.

Şık: Ben de o nedenle söylüyorum Duruşmaya devam ediliyor.

11.35 - Başkan Dağ: Röportajdaki sözlerin size ait olmadığını söylediler. Cezai girişimde bulundunuz mu?

Satmış: O yayının yapıldığı gün Twitter'den o sözlerin bana ait olmadığını yazmıştım. Ama tekzip yoluna gitmedim, çünkü gazeteci olarak 1 gazeteyi tekzip etmek bana uygun olmazdı.

Mahkeme savcısı: Röportajınızda MİT TIR'ları haberi var. "Bunu yayınlarsanız tutuklarlar" demiş bazı hukukçular. Kim onlar?

Satmış: Akın bey, Bülent bey vardı.

Savcı: Akın bey de mi toplantıdaydı?

Satmış: Evet

Av. Tora Pekin: 16 ay görev yaptığınızı söylediniz. Başlangıcını ve sonunu söyler misiniz?"

Satmış: 2015 Şubat - Haziran 2016'da bıraktım. Köşemin adı "son dakika" idi sanırım. Tek bir köşe yazdım, haftada bir yazdım. Duvar Yazıları'nı bir müddet anonim yazdık. Anonim yazılanlar genelde bir kişinin üstüne kalır, bir süre ben devam ettim. Köşede ismim yazmıyordu. Bir haftalık müddet için yazdı sonra yeniden çıkardık.

Av Tora Pekin: Hem bazı gazetelerin sözlerini çarpıttıını söylediniz, hem Twitter'da yaptığınız bir açıklama var. "Söyleşi algı yaratmak için dönüştürülüp kullanıldı" dediniz. Size mal edilen açıklamalar sizin mi?

Satmış: Konuştuğum kişi 30 yıllık arkadaşımdı. Sohbet olarak gerçekleşti. Anlamını aşan sözler olabilir ama benim sözlerimdi. Mustafa Balbay'ın ayrılması bizim bulunduğumuz döneme rastladı. Vakıf seçimlerini medyaya yansıdığı kadar biliyorum. Balbay benim de içinde bulunduğum yazıişlerini suçladı. Yazıdaki "ele geçirme" sözünü vakfın yönetimindeki denge değişikliğini anlatmak için söyledim.

Av Pekin: Akın Atalay 15 Temmuz'dan bir hafta önce bizim ekibi tasfiye etti" demişsiniz. Sizin ekibiniz kimdir?

Satmış: Dündar geldiğinde gazeteye geldim. 10-11 kişiydik. Sözü edilen dönemde gazeteden ayrıldım. Kastım odur.

Av Pekin: "Siz Atalay'ın darbe girişimini bildiği imasında bulunuyorsunuz.

Satmış: Öyle mi? Öyle bir şey demedim. Biz Atalay ile yayın konusunda bir iki olay yaşadık ama bunlar hep gazetecilik faaliyetiyle ilgili şeyler.

Av Pekin: Gazete içi eleştiri ötesinde talimat söz konusu mu? Satmış: Hayır Av Pekin: "O dönemde [Haziran 2016] sizin dışınızda başka birinin işine son verildi mi?

Satmış: Hayır

Av Pekin: Bu ekibin kendi istediği şekilde yayın yapmayacağını biliyordu" demişsiniz. Atalay'ın istediği yayın neydi?

Satmış: Onu bilemem. Benden sonra 10 arkadaş istifa etti. Akın bey yönetimin değişmesini, Aydın Engin'in daha etkili olmasını istiyordu.

Av Pekin: Akın Atalay'ın isteklerine ilişkin somut bir görgünüz var mı? Satmış: Benim yok, istifalar bu şekilde yorumlanmıştı.

Av Pekin: Ne gerekçeyle sözleşmeniz feshedildi?

Satmış: Yazılı gerekçe yoktu. Akın bey bir iki yazımdan şikayet etti. Bir de yurtdışı Türk Milli Takımı maçına şirket davetiyle katılmıştım, ondan dedi. Halbuki o geziye gazeteden 4-5 kişi daha gitmişti. İsimlerini hatırlamıyorum.

Av Pekin: Bu gezi, ya da başka eylemleriniz nedeniyle Cumhuriyet Okur Temsilcisi tarafından eleştirildiniz mi?

Satmış: Evet, hatta kendisine espiri de yaptım "bu hafta beni yazmamışsın" diye. Bir iki defa eleştirildim.

Av Pekin: Kim hangi haberin girilmesini istemedi?

Satmış: Can Dündar tutukluyken olayın gündemde kalması için haber yapıyorduk. Bu haberlerin çok olduğuna yönelik eleştiriler geldi ama biz buna uymadık. 11.30 - Doğan Satmış: Röportajım bazı gazetelere yanış yansıdı. Ben bu arkadaşların FETÖ bağlantılı olduğunu söylemedim, buna inanmıyorum da. Bu arkadaşlar yıllarca FETÖ'ye karşı mücadele etmiştir. O sözler bana ait değil. Gazeteciliğin bu şekilde ağır cezalarda yargılanması dışarıya yansıması açısından da olumsuzdur. Bunu 35 yıllık gazeteci ve gazeteci meslek örgütlerinde yer aldığım için size aktarmak görevi bilinciyle geldim. 11.20 - Av Fikret İlkiz: Zorla getirmeye yönelik bir kararınız var. Burada anladığımız, demek ki tanık Mehmet Faraç size gelerek hakkında verilmiş olan zorla getirilme iptalini beyan etmiş. Çünkü tezkerenizin dışında zorla getirilme kararının neden kaldırıldığı konusunda UYAP'ta herhangi bir dilekçe, belge, başvuru göremedim.

Mahkeme Başkanı Orkun Dağ: Katip arkadaşlarımız, sadece bu dosya için değil başkaları için de, tanıkları defaatle telefonla arıyoruz. Arandığında Mehmet Faraç bugün itibariyle geleceğini, dersinden ötürü belli 1 saatte hazır olacağını ama zorla getirme kararının zorluk yaratacağını söylemiş.

11.15 - Av. Ayhan Erdoğan: Sürecin hukuka uygun yürütülmediğini defalarca dile getirdik. Tüm ara kararlarda da rücu talebinde bulunduk. Çünkü mahkemenin ceza mahkemesi olamayacağını belirttik. Bugünkü tanık çağrılma usulünün de adil yargılamaya aykırı olduğu zabıtlara geçirsin isteriz. Aleyhte beyanda bulunan birinin, Doğan Satmış hakkında burada tarafsız beyanda bulunamayacağını, bu durumun da adil olmadığını kayıtlara geçirmek istiyoruz.

11.10 - Av Bahri Belen: Başka yargılamalarda da 'yargılamayı uzatma' gerekçesiyle taleplerin kabul edilmediğini bildiğimiz için taleplerde bulunmadık. Ama daha sonra taleplerimizi dile getireceğiz.

11.00 - Duruşma başladı. Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, "Eksiklerimiz var. Bilirkişi raporları istemiştim emlak raporu geldi. Talep ettiğimiz tanıkların hepsi hazır olacak. Dijital materyaller konusunda 3 ayrı müzekkere yazdık ama inceleme yapılmadı. Dijital materyallerin bazılarının şifreleri bozuk, bazılarının yok denildi. Kemal Aydoğdu için yazılan müzekkereye cevap yok. Mahkememizin geldiği aşamada delil durumu budur. Ayrıca bir talep yoksa hazır olan tanık Doğan Satmış'ın beyanıyla devam etmek istiyoruz" dedi.

10.55 - Mahkeme salonunun kapıları açıldı. İzleyiciler içeri alındı.

9.30 - Gazeteciler, milletvekilleri, avukatlar, sivil toplum kuruluşları gazetecilere destek olmak için Çağlayan Adliyesi önüne geldi. Duruşma öncesi yapılan basın açıklamasına CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Barış Yarkadaş, HDP Milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu ve Garo Paylan da katıldı.

"BU SÜREÇ, EN ÇOK DA FETÖ SANIKLARINA YARAYACAKTIR"

Adalet Nöbeti adına konuşan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, "KHK ile getirilen en vahim düzenleme 'resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına ve resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın' darbe teşebbüsü ve terör eylemlerinin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler için getirilen cezasızlıktır. Peşinen ifade edelim ki, bu hüküm yok hükmündedir. Suç teşkil eden bir eyleme rağmen herhangi bir kişinin hukuken sorumlu tutulamayacağına ilişkin cezasızlık düzenlemesi hukuken genel mantığa ve felsefesine aykırıdır. Biz demokrasi özlemimizi hukuku temel kılarak ararken, dün 695. ve 696 sayılı KHK'lar ile getirilen bu yeni düzenlemeler, işimizi daha da güçleştirdi. Kısaca dünden bu yana yükümüz daha da ağır? Çünkü bu KHK'lar kanun hükmünde olsa bile hukuk hükmünde değildir. Savunma hakkı, böylesine yok sayılıp görmezden gelinince, adına yargılama dediğiniz o oturumların daha hızlı ve dilediğiniz şekilde yürüyeceğini sanıyorsanız bunların hepsi AİHM'den dönecektir. Bu süreç, en çok da FETÖ sanıklarına yarayacaktır. Hukuktan vazgeçerek adalet sağlanması olanağı yoktur. Avukatlar olarak mücadelemizi yılmadan sürdüreceğiz" dedi.

"SON İKİ KHK, HUKUK DEVLETİNİN TABUTUNA ÇAKILAN SON ÇİVİDİR"

Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran da, dün çıkarılan KHK'leri eleştirerek, "Ne yazık ki paramiliter güçler oluşturulmak için ön açıldı ve bilinçli yapıldı. Vatandaş vatandaşa kırdırılacak hale geldi. Bu ülkede kolluk güçleri yok mu da, vatandaşa böylesine bir yetki verilme çabasına girildi. Bunun bir iç savaşa götüreceğini tahmin etmiyorlar mı? Tam tersi tahmin ediyorlar. Bunlardan çıkan sonuç şudur; artık TBMM bitmiştir. OHAL artık uygulanan rejim haline gelmiştir. Anayasa Mahkemesi sadece adı olan bir mahkemedir. Üzülerek söylüyorum. Bu son iki KHK, hukuk devletinin tabutuna çakılan son çividir" ifadesinde bulundu.

"GİZLİ SAKLI BİRŞEY DE KALMADI ARTIK... ÖZGÜR BIRAKILSINLAR"

DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren de, Akın Atalay ile Murat Sabuncu'nun 421 gündür, Ahmet Şık'ın 360 gün, Emre İper'in ise 263 gündür tutuklu olduklarına dikkat çekerek, "Herkes biliyor ki Cumhuriyet Gazetesi'ne başlatılan operasyon, tutuklamalar ve sonrasındaki yargılama süreci daha ilk günden itibaren kocaman bir yalandı. Gizli saklı bir şey de kalmadı artık. O yüzden tavsiyemiz; ülkenin daha fazla ne kadar rezil olabileceği hesabını yapmayı bırakıp arkadaşlarımıza özgürlüklerini iade etmenizdir" diye konuştu.

Eren, "Yarın akşam buradan dört arkadaşımızla ayrılmak istiyoruz. Ama asla bununla yetinmeyeceğiz. Tutuklu bütün gazetecilerin serbest bırakılmasını, ifade özgürlüğü kapsamındaki tüm davaların da düşürülmesini istiyoruz" ifadelerini kullandı.

Topluluk konuşmaların ardından duruşmanın görüldüğü mahkeme salonuna çıktı.

Kaynak: Cumhuriyet