Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu, TBMM Başkanlığı'na sunulan raporu açıkladı.

TBMM Çözüm Komisyonu Başkanı Naci Bostancı, komisyon üyesi AKP'li milletvekilleri ile birlikte düzenlediği basın toplantısında hazırladıkları raporu açıkladı.

Raporu TBMM Başkanlığı'na sunduklarını belirten Bostancı, çalışmalar sırasında, Anadolu'da bir çok ile gittiklerini, son 30 yıllık süreçte insanların neler yaşadığını gördüklerini kaydetti.

Dinlediği olaylardan örnekler aktaran Bostancı, Türkiye'de kapılar çaldığında ölmüş evlatlarının geleceği ümidiyle kapıya yönelen bir çok anne olduğunu dile getirdi. Bostancı, "Ama biliyorlar çocukları gelmeyecek. İşte çözüm süreci, kapılar çaldığında bütün çocuklar eve gelebilsin, bundan sonra evlere ateş düşmesin diyedir" diye konuştu.

BAŞBAKAN'I ÖVDÜ

Bostancı, bu sürecin arkasında doğrudan doğruya toplumun iradesi ve en çok da acı çeken insanların iradesi olduğunu belirterek, Türkiye'nin değiştiğini, bürokratik vesayeti tasfiye ettiğini, demokratik bir irade teşekkül ettiğini iddia etti. Bostancı, "AK Parti'yi teşekkül ettiren toplumsal iradenin ve Sayın Başbakan'ın bu dönüşümde oynadığı eşsiz rol, her türlü değerlendirmenin üzerindedir" ifadesini kullandı.

Bu komisyonun bütün sorunları çözecek kapasitede olmadığını, ilk toplantılarda literatüre ilişkin hayli sert tartışmalar yaşandığını ancak zamanla konuştukça, anlaşılabileceğinin görüldüğünü söyleyen Bostancı, "Barış, kanın dökülmemesi ve her türlü çatışmadan daha iyidir, daha hayırlıdır. Elbette her konuda anlaşamazdık ama şu konuda mutabıkız; çözüm süreci mutlak surette, her türlü gölgeleme girişimlerine, kışkırtıcılığa, meydan okumaya rağmen mutlak surette yürütülmesi gereken bir süreçtir. Bu millet artık kan istemiyor. Kim ve siyasi görüşü ne olursa olsun, insanlar artık genç bedenler için mezar kazmak istemiyor" dedi.

Yaklaşık 24 toplantı yaptıklarını, 13 akademisyen, 13 STK temsilcisi, 10 mağdur, 5 gazeteci-yazar dinledikleri bilgisini veren Bostancı, ayırca gittikleri bir çok ilde komisyona sözü olan vatandaşları ve mağdurları dinlediklerini söyledi.

Bostancı, 11 bölümden oluşan raporda, olayın hem tarihsel sürecinin hem de uluslararası örneklerin yer aldığını bildirdi. Bostancı, 450 sayfalık raporun 4 ay gibi kısa bir zamanda hazırlanmasına rağmen, bu soruna ilişkin önemli değerlendirmeler içerdiğini savundu.

"Soruna ad konulmamış" eleştirisinin yapıldığını anımsatan Bostancı, şöyle devam etti: "Latinleri bir sözü vardır. 'Tanımlamak tehlikelidir.' Nasıl tanımlarsanız tanımlayın itirazlar olacaktır. Bu itirazı dile getiren çevre 'Kürt sorunu' ifadesini uygun bulduğunu söylüyor. Ama buna da itiraz eden aynı çevreden başka insanlar var, 'Kürtler sorun mu da Kürt sorunu diyorsunuz?' diyorlar."

KORUCU VE KARAKOL SAYISI AZALDI İDDİASI

Naci Bostancı, rapora göre korucu ve karakol sayısının arttığı eleştirisi yapıldığını belirterek, ancak rapora göre 2002'den 2013'e kadar korucu sayısının 58 binden 48 bine indiğini, karakol sayısının da son 10 yılda bin 41'den 850'e indiğini iddia etti.

'KÜRTLERE YÖNELİK ASİMİLASYON VAR'

Soruları da yanıtlayan Bostancı, "90 yıllık bir arşiv çalışmasından bahsediliyor. Asimilasyona yönelik bir şeyler gördünüz mü?" sorusuna, "Bütün ulus devletler yutma ve kusma eyleminde bulunurlar. Kusma nüfus mübadelesidir, yutma da asimilasyondur. Türkiye ulus devleti olarak kuruldu. Kürtlere yönelik bir asimilasyon yaklaşımı, baskı, sürgün yaklaşımı vardı. Dersim olayı malum.." yanıtını verdi.

Bostancı, raporun, TBMM Başkanlığı'na sunulduktan bir hafta sonra açıklanmasının nedenini, "Gündem doluydu, BDP'li arkadaşlar ile görüşmelerimiz oldu. O yüzden bir hafta gecikti" şeklinde açıkladı. (ETHA)