ANKARA - BDP ve AKP arasında demokratik siyaset kanallarının açılması konusunda iki gündür yürütülen görüşmelerden sonuç çıkmadı.

"Halkın iradesi mutlaka Meclis'e yansıyacaktır" diyen BDP Siirt Milletvekilli Gültan Kışanak, "Bu parlamento AKP'nin meclisi değildir. Bu çalışmalara katılmak için AKP'den izin almaya, icazet almaya gerek yoktur, bu bizim kendi irademizle alacağımız karardır. Bu kararı değiştirebiliriz de değiştirmeyebiliriz de" dedi.

Demokratik siyaset kanallarının açılması, anayasal sürece katılım, Hatip Dicle ve tutuklu milletvekillerinin durumuna ilişkin AKP ve BDP arasında dün başlayan ve bugün süren görüşmeler sona erdi. ANF’nin haberine göre, yaklaşık 1,5 saat süren görüşmelerin ardından açıklama yapan BDP heyeti üyesi ve Siirt Milletvekilli Gültan Kışanak, görüşmelerde uzlaşmaya varılmadığını dile getirdi.

SORUN YEMİN KRİZİ DEĞİL

Öncelikle yaşanan sorunun "yemin krizi" olmadığına işaret eden Kışanak, "TBMM halkın iradesini temsil eden bir parlamentodur. Halktan yetki alan her parti ve milletvekili bu iradeyi yansıtacak koşulları bulmalıdır. Bunun önünde engeller varsa, bunun kaldırması konusunda bulduğu yol ve yöntemlerle mücadele eder. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu ve BDP grubu olarak, halkın iradesinin Meclis'e doğru ve eksiksiz yansıtılması konusunda yaşadığımız sıkıntıyı aşmak için parlamento çalışmalarına bir süre katılmamayı kararlaştırdık. Bu grubumuzda aldığımız bir karardır. Bunu değiştirmek farklı bir karar almak yine bu yetkili organların ve grubun kararıdır. Bunu asla ve asla kimse ile pazarlık konusu yapmayız" diye konuştu.

BU PARLAMENTO AKP’NİN MECLİSİ DEĞİL

Bu konuda karar verirken, "herhangi bir partiden icazet almayacaklarını" vurgulayan Kışanak, bu kararın bundan sonra hangi yönde seyredeceğine ilişkin de parti grubu olarak karar vereceklerini söyledi. Yürütülen tartışmaların eksik ve yanlış olduğunu ifade eden Kışanak, "Bu parlamento AKP'nin meclisi değildir. Bu çalışmalara katılmak için AKP'den izin almaya, icazet almaya gerek yoktur, bu bizim kendi irademizle alacağımız karardır. Bu kararı değiştirebiliriz de değiştirmeyebiliriz de" dedi. Kışanak, iki gündür yürüttükleri görüşmelerde, demokratik siyasetin önündeki engelleri kaldırılması, demokratikleşme konusunda adımlar atılması, demokratik çoğulcu sivil anayasa yapmak konusunda BDP'nin önünün açılması gibi konuları görüştüklerini ifade ederek, "Bu konuda AKP'de bir siyasi irade var mı. Parlamentoyu nasıl işletmek istiyor mu? Çoğunluğu elinde bulunduran bir parti olarak demokratikleşmek ve anayasayı katılımcı bir şekilde iradesi var mı yok mu bunu anlamaya çalıştık" diye belirtti. Yapılan görüşmelerin geldiği aşamayı da, "Size tam anlamıyla olumlu veya tam olumsuz bir cümle kuramayacağız" diyen Kışanak, niyet düzeyinde bir ortaklaşma olsa da bunun pratik olarak nasıl yol alacağının belirlenemediğini söyledi.

ÇOBANIN NİYETİ OLSA TEKKEDEN SÜT ÇIKAR

Konunun ciddiyetle ve sorumluluk duygusu içinde ele alınmasını, demokratik siyaset kanallarının açık tutulmasını isteyen Kışanak, şunları söyledi: "Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu olarak her şart ve koşul altında demokratik siyaset bizim için vazgeçilmezdir. Katılımcı bir yöntemle mücadele edeceğiz. Bu tip faaliyetlerimizin ekseninde bunlar yer alacak. Bütün çabamız Türkiye'de tarihsel geçmişi olan sorunlarımızı da çözmek konusunda ön açıcı olacaktır ve bizi toplumsal barışa götürecek bir mücadele yöntemi olacaktır. Sorunlara karşı kendisini sorumlu gören, Türkiye'nin demokratik ana muhalefet partisi olarak yürüten bir parti olarak... Demokratik kamuoyunun beklentileriyle örtüşen ve parlamentonun asli görevlerine işaret eden, bir metni AKP grubuna sunduk. Onların da sunduğu bir metni vardı. Siyaset ve ilkesel olarak tartıştığımızda her iki metne de iki grubun itirazın olmadığını her iki metnin tek metne dönüşmesi için henüz hazır olunmadığı ortaya çıktı. Daha güçlü demokratik bir mücadele ile halkımızla birlikte bu engelleri kaldırabilecek bir yol bulacağız. Bu konuda umutluyuz. Halkın iradesi olarak doğrudan yansıması... Bu konuda Anadolu da çok güzel bir atasözü var. 'Çobanın niyeti olsa tekeden süt çıkarır.' Burada önemli olan siyasi aktörlerin niyetleridir. Demokratik, özgürlükçü bir anayasa, çözüm konusunda siyasi bir irade varsa bunlar mutlaka bir zeminde buluşacaktır. Her zaman kapımız diyalog ve müzakereye açıktır. Mutlaka ve mutlaka bir yolu bulup demokratik bir anayasa yapmalı ve toplumsal barışı tesis etmeliyiz."

AKP: UZLAŞMA SAĞLANACAK METİN OLUŞMADI

Görüşmeler sonrasında açıklama yapan AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli ise şunları söyledi: “Üzerinde mutabakat sağlanacak bir metin oluşmadı. Hazırladığımız metinde evrensel ilkeler yer aldı, yeni anayasa için öngörülen maddeler hazırlandı.

- BDP'nin de desteklediği metnimiz eksik olarak değerlendirildi. Kendi metinlerinde yer alan bazı maddelerin kesinlikle yer alması gerektiği belirtildi. Spesifik konulardaki istekleri yargıya müdahale söz konusu içermekteydi. Bunu yapmamız mümkün değil.

- Tutuklu vekillerle Hatip Dicle'nin konumuna ilişkin, istekleri oldu. Bu tarz bir ifadenin metinlerde yer alması demek yargıya açıkça müdahaledir.”

İŞTE BDP'NİN ÖNERDİĞİ MUTABAKAT METNİ

AKP heyeti ile yapılan görüşmelerde hazırlanan iki ayrı metnin içerikleri beli olmaya başladı. BDP'nin hazırladığı metinde, milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin iade edilmesi, tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması ve benzer durumların "tekerrür etmemesi" için yasal ve anayasal değişikliklerin yapılması öneriliyor. AKP ise bu önerilere karşı çıktı.

AKP-BDP arasında yapılan görüşmelerde bir sonuç ortaya çıkmadı. Görüşmede üzerinde tartışma yürütülen ancak herhangi bir uzlaşmaya varılamayan mutabakat metinlerinin içeriği de ortaya çıkmaya başladı. BDP, sorunun çözümü için, "TMK, CMK ve TCK'de değişiklik yapılmasını" isterken, AKP yasal değişikliklere karşı çıktığını bir kez daha ifade etti. İşte BDP tarafından hazırlanan mutabakat metni:

"24. Dönem parlamentosu tarihi dönemde ve ülkenin en temel sorunlarını çözmek üzere göreve başlamıştır. Bu çerçevede uzlaşma içerisinde yapılacak evrensel standartlarda yeni bir anayasa ile daha demokratik bir sistemi inşa etmek toplumsal barışı sağlamak ve refah düzeyini artırmak hepimizin ortak sorumluluğudur.

12 Haziran seçimleri sonrasında kamuoyunda oluşan haklı umutlara gölge düşüren milli iradenin tam teşekkülü ile TBMM üyelerinin eksiksiz olarak parlamento çalışmalarına katılımını engelleyen sorunların en kısa zamanda giderilmesi ortak beklentimizdir. Halkın iradesinin parlamentoya tam yansımaması, esasında bir demokrasi sorunudur ve sadece siyasi partilerin değil, parlamentonun meselesidir. Bu vesile ile halen tutukluluğu devam eden TBMM üyelerinin en kısa zamanda fiilen görevlerinin başında olmalarını önemsiyoruz.

Seçim sistemi ve yasallardan kaynaklı yetmezliklerin giderilmesi ile temsilde adaletin daha güçlü bir şekilde sağlanması halkın iradesinin parlamentoya eksiksiz yansıması için siyaset kurumunun önünde engel teşkil eden düşünceyi ifade özgürlüğünü kısıtlayan TMK, TCK, CMK'da evrensel standartlara uygun düzenlemeler yapılması, bu dönem parlamentomuzun öncelikleri arasında olmalıdır.

Yasaları evrensel hukuka uygun hale getirme konusunda yetkili tek mercii TBMM'dir. 12 Haziran 2011 seçimlerinde seçmen desteğini alarak milletvekili seçilmesine rağmen parlamentoya girmesi engellenen Sayın Hatip Dicle örneğinde olduğu gibi bu ve benzeri haksızlıkları gidermek, benzer durumların tekerrürünü engellemek için uluslararası hukuk da dikkate alınarak parlamento içinde çözüm arayışları olmalıdır."