Meclis'te bir kanun tasarısının görüşülmesi sırasında çıkan ırkçılık tartışmasının yankıları sürerken, Çerkes Hakları İnisiyatifi Yürütme Kurulu temsilcileri Sırrı Sakık’ı ziyaret ederek ırkçı sözleri nedeniyle kendisinden açıklama istedi. Sakık, “Bizim sözümüz ırkçılık yapanlara. Bu kimlikle gelip başkasına saldıranlara. Belki kastı aşan bir söz ettim, bu halklardan özür diliyorum” dedi.

Geçtiğimiz hafta Meclis’te, Diyarbakır'da ''Selahaddin Eyyubi Üniversitesi'' adıyla vakıf üniversitesi kurulmasını öngören kanun tasarısının görüşülmesi sırasında çıkan ırkçılık tartışmasında kürsüye gelen BDP’li Sırrı Sakık’ın “Sonradan bu ülkeye gelenler, Kafkaslardan Boşnaklardan gelenler siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz” sözleri tepki çekmişti.

CHP’li Birgül Ayman Güler’in TBMM'de 'Anadilde Savunma Hakkı'yla ilgili kanun tasarısının görüşülmesi sırasında yaptığı, ''Kürt milliyetçiliğini bana ilericilik ve bağımsızcılık diye yutturamazsınız. Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz'' sözleriyle fitili ateşlenen ırkçılık tartışmasına en son dahil olan BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, CHP’lilere şu sözlerle karşı çıkmıştı: ''Siz Cumhuriyetin kuruluşunda bugüne kadar ırkçısınız, milliyetçi ve tekçisiniz. Halka zulmeden bir gelenekten geliyorsunuz. Her gün burada, atalarınızın söylediklerini sizin yüzünüze vuracağız. Ya geçmişte yapılanlardan dolayı Kürt halkından, diğer halklardan özür dileyeceksiniz ya da her gün bizi karşınızda göreceksiniz.

Çanakkale'ye bakın. Orada sadece sizin atalarınız savaşmadı. Sonradan bu ülkeyi kendisine vatan edenler, Kafkaslardan, Boşnaklardan gelenler, siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz. Haddinizi bileceksiniz. Oradan gelip, hele dağdan gelip bağcıyı kovma hakkına sahip değilsiniz. Hiç kimsenin bir tek halka hakaret etme hakkı yoktur.''

Bu açıklama geniş bir yankı uyandırmış, Sakık Twitter üzerinden özür dilemek zorunda kalmıştı.

Bu sözler üzerine Çerkes Hakları İnisiyatifi Yürütme Kurulu Üyeleri Kenan Kaplan ve Erol Karayel BDP milletvekili Sırrı Sakık’ı Meclisteki odasında ziyaret ederek tartışılan sözleri hakkında birinci ağızdan açıklama istedi.

Sırrı Sakık, tartışılan sözlerini o günkü gerilimli ortamda sarf ettiğini belirterek, “Kastı aşan bir söz ettim, bu halklardan özür diliyorum” dedi.

ÇHİ temsilcileri ile BDP milletvekili Sırrı Sakık arasında gerçekleşen görüşmede diyaloglar şu şekilde gelişti:

ÇHİ - Sayın Sakık, açıklamanız biraz talihsiz oldu...

SAKIK - Evet biraz talihsiz oldu. Ben nereden o noktaya geldik önce onu açıklayayım…

ÇHİ - Siz başlamadan önce, kamuoyunda oluşan algıya bir bakalım isterseniz. Şöyle bir algı var: Türkiye, -ne kadar samimi ne kadar değil bu elbette tartışılabilir ama- etnik sorunlarını çözmeye doğru bir adım atıyor. Ancak sorun sadece Kürt-Türk eksenine indirgenerek çözülmeye çalışılıyor.

S. SAKIK - Evet öyle bir algı var...

ÇHİ - Türkiye’de sanki Türklerle Kürtlerden başka etnik unsur yokmuş gibi davranılıyor ve bu iki unsur anlaşırsa sorun çözülecekmiş gibi bir algı oluşturuluyor. Şimdi sizin açıklamanız da bu algının üstüne gelince, “Kürtler de Türk ulusalcıları gibi, ya da derin devlet yapıları gibi düşünüyor” deniliyor. “Türklerle anlaşır bu işi bitiririz” denildiği düşünülüyor. “Diğerleri zaten buranın yerli halkı değil” diye bakıldığı, “kurucu unsur” olarak bakılmadığı düşünülüyor. Diğer halklar için “zaten bunlar gönüllü asimile olmuşlar” gibi bir algı oluşturuluyor... Bir kere böyle bir şey yok. Çerkes halkı olarak demokrasinin, insan haklarının gereği olarak, Kürtler kendi adına ne talep ediyorsa, Çerkesler de onu talep ediyor. Bunu aynı zamanda Türkiye’deki bütün halklar adına da talep ediyoruz. Biz sizin de böyle düşündüğünüzü zannediyorduk. Fakat...

S. SAKIK - Yok yok bu konuda farklı düşünmüyoruz. İsterseniz ben bu noktaya nasıl geldiğimi size bir miktar açıklayayım. Aslında, sizin dediğiniz gibi “Türkiye’de bu sorun çözülüyor”, “Türk ve Kürt ulusalcılar bir araya geldi” şeklindeki iddialar benim hayatımda yok. Ayrıca o konuşma, sizi temin ederim ki, hazırlanmış bir konuşma da değildi. İçeride ikide bir bizi tetikleyen olaylar bağlamında “Balkanlar” derken heyecanla dilime bir de “Kafkaslar” geldi.

Şimdi, Bursa’ya, Sakarya’ya, Afyon’a veya bilmem nereye sonradan gelmiş olabilirsiniz. Tamam baş göz üstüne. Bu topraklar hepimizin ortak vatanı. Bir kere benim hayatımda kan ve gen bağı yoktur. Evet, Kürtler içinde mücadele ediyoruz ama başka bir mazlum halk da bu durumda olsa aynı mücadelem orada da devam eder. Bursa’da bir mahalleyi yerle bir ettiler Alperen Ocakları, Ülkü Ocakları mensupları polis desteğiyle. Gelenlerin büyük çoğunluğu da Boşnak filan… Şimdi bunlar sürekli Kürtlere zulmediyorlar. Kardeşim buna ne hakkınız var? Diyorlar ki, “Biz asimile olduk, siz niye olmuyorsunuz?”. E, bu sizin sorununuz. Bu neye benziyor? Geçmişte verem hastaları pek şifa bulamadıkları için sağa sola tükürürlermiş herkes kendileri gibi verem olsun diye. Benim sözüm işte bunlara, yoksa diğer halklara değil.

Sürekli bu konuyu gündeme getiren kişi, “Türklerle Kürtler eşit olamaz. Ben bir Boşnağım ama Türküm…” diyor. Ben, “Sen Boşnak’san haddini bil. Niye Kürtlere tepeden bakıyorsun?” dedim. Benim sözüm bunaydı. Yanlış anlaşıldı. Sonra çıktım düzelttim zaten. Bu coğrafyada yaşayan hiçbir halka kimsenin tek bir söz söylemeye hakkı yok. Kimsenin ırkçılık yapmaya hakkı yok. Ama söz bir kere ağızdan çıkınca düzeltmesi zor oluyor.

Bunu özellikle talihsiz bir dönemde yaşadık. Bir kısım medya CHP’lilerin üzerine gidince, bunu bizimle tolere etmeye çalıştılar. Ben de sözlerimi düzelttim.

Benim çocukluğum Çerkeslerle geçti, iç içe yaşadık. Benim en büyük dostlarım onlar. Bizi Muş’ta da araştırın, orada epeyce Çerkes de var, Terekeme de var, diğer halklar da var. Muş tam bir Anadolu mozayiği. Orada herkes şunu çok iyi bilir: biri diğer halklara bir laf ettiğinde -ki biz aile olarak devrimci bir gelenekten geliyoruz- bunların karşısında hep mücadele etmiş insanlarız. Yani bu duruma öyle kırıldım ki... Benim çocukluk arkadaşlarım, hemen hemen yüzde doksanı Çerkeslerden oluşuyor. Beni arayanlar oldu, “sana ne oldu, sen değiştin mi?” falan diye… “Valla ben değişmedim ama böyle bir kazaya kurban gittim” dedim. Asıl nedeni buydu. Yoksa öyle planlanmış, projelenmiş bir şey değil. Yani yakın dönemde bir sürü şeyler oldu, mesela yakın dönemde Afyon’da bir kavga olmuş Kürtlerle yerli halk arasında. Siyasi bir kavga da değil, alelade sokak kavgası. Ardından bütün Kürtleri linç etmeye kalkıyorlar. Fırınlar ekmek satmıyor, manav sebze vermiyor, kasap et vermiyor, okulda çocuklar aşağılanıyor… Yani bizi bir miktar tetikleyen de buydu. Ve gelenlerin çoğu da Balkanlardan gelenlerdi ve şiddet uyguluyorlardı. Emniyete soruyorsun, "efendim soruşturma yapıyoruz" diyorlar. Bursa’da üç gün üst üste evlere saldırdılar, evleri yerle bir ettiler. Bursa’nın değişik semtlerinden toplanıp geliyorlar. İçişleri Bakanı’nı, Valiyi arıyoruz, diyorlar ki, “Hepsinin hesabını soracağız”. Sonra gözaltına alıyorlar. Ama kimleri? Saldırıya maruz kalanları. Kimleri tutukluyorlar? Saldırıya maruz kalanları. Bizi geren konular bir miktar da buydu. Sözlerimi düzelttim ama buna rağmen yerini bulmadı.

ÇHİ - Şimdi, Meclis Kürsüsü gibi öyle bir mevkiden söylediniz ki bu sözleri, yankısı çok büyük oldu ve çok olumsuz da sonuç doğurdu.

S. SAKIK - Onu nasıl telafi ederiz bilmem. Bunu genel kurulda da anlatacağım.

ÇHİ - Biz BDP’nin taleplerini takip ediyoruz ve yetkililerini zaman zaman ziyaret de ediyoruz. Bizim öncelikli talebimiz şu: BDP’nin ve sizlerin, sadece bir Kürt Partisi kimliğini değil de üçüncü en büyük unsurun Çerkesler olduğunu dikkate alarak konuşmanız. Diğer bazı unsurların talebi yok ama Çerkeslerin talebi var. Bunu konuşmalarınızda gündeme getirmenizi bekleriz. "Biz anadili hakkını savunuyoruz ve bu Çerkesler için de geçerlidir. Çerkeslerin 6 milyon nüfusları var. Başkaları için de istiyoruz" deyin…

S. SAKIK - Aynı günkü konuşmamızda belki “Çerkesler” demedim ama “bütün halklar” dedim. Bütün konuşmalarımızda da bu var. Mesela 1921 anayasasındaki vurgu şuydu: “Türklerin ve Kürtlerin anayurdu…” Ben ise kürsüdeki konuşmamda aynen şunu kullandım: “Bu ülke Türklerin ve Kürtlerin babasının çiftliği değil. Diğer halklar da yaşıyor, Çerkesler, Pomaklar, Rumlar yaşıyor…”. Ben belki o gün değil ama katıldığım onlarca programda hep bunu söylemişim, buna inandığım için söylüyorum. Biz yeni Anayasada 1921 Anayasası’ndaki gibi “Türklerin ve Kürtlerin anayurdu…” gibi bir ifadenin yer almasını istemiyoruz. Hiçbir etnisiteye vurgu yapılmadan Türkiye halklarının ülkesidir denilsin istiyoruz.

“BEN DEMOKRAT BİR ADAMIM”

ÇHİ - Biz de bu doğrultuda öneri verdik Anayasa Komisyonu'na. Türkiye vatandaşlığı olsun, hiçbir etnisiteye vurgu yapılmasın, devlet bütün etnik unsurlara eşit mesafede bulunsun dedik.

S. SAKIK - Tabii ki benim de niyetim o değildi. Kaç gündür süren o gerginliğin verdiği bir atmosferde, mecliste bizi aşağılayan o CHP’liler, İttihat ve Terakki geleneğini hala sürdürenler, o inkarcılar “Ben Boşnağım” dediklerinde ip oradan koptu. “Ben Boşnağım; buraya geldim Türk oldum. Sen niye olmuyorsun” diyor. O anda ona cevap verirken birden dilime Kafkaslar da geldi. Biraz da bu Sakarya’da birkaç yıl önceki saldırıdan kaynaklandı herhalde. Sizin camiadan epey arkadaşım da beni aradı, “Biz seni biliyoruz ama nasıl oldu bu iş?” diyorlar. Ben hala bildikleri gibiyim ama isteyenler bunu dilediği gibi kullandı. Medya CHP'ye yüklendi ya, şimdi bunu tolare etmek için bize yükleniyorlar, bu da bahanesi oluyor. Aslında benim öyle biri de olmadığımı biliyorlar. Ben demokrat bir adamım. Ben bir faşist değilim. Benim bütün hayatım faşizmle mücadelede geçmiş. Valla biz sadece kendimizi tolare etmiş olsaydık emin olun başka türlü olurdu. Muş’taki Çerkesler bizi iyi bilir. Biz Muş’ta imparatorduk. Bütün mücadelemizi Türkiye’deki halkların mücadelesine feda etmiş bir gelenekten geliyoruz. Benim ailemde onlarca insan çatışarak ölmüş. Onlarca insan faili meçhulde yaşamını yitirmiş. Biz de ırkçıysak, o zaman güvenilecek kimse yok demektir…

“KASTI AŞAN BİR SÖZ ETTİM, BU HALKLARDAN ÖZÜR DİLİYORUM”

ÇHİ - Şu anda devlet Kürt üzerinden diğer unsurları asimile etmeye çalışıyor. Yani yok farz ediyor. Ve Kürtlerle uzlaşacağız, Türkiye çağ atlayacak gibi bir algı oluşturuyor. Yani Kürtler ve diğerleri olarak kategorize edilip, diğerleri Türklük potasında gösterilmeye çalışılıyor. Bir kere bu oyunun bozulması lazım. Bunda size de sorumluluklar düşüyor, bize de.

S. SAKIK - Doğru. Bakın Türkiye’de demokrasi güçlerinin birliğini savunduğumuz ilk tarih 1995’dir. İlk kez biz parti olarak birliği oluşturup böyle bir seçime katıldık. Bizim arkadaşlarımızın hepsi bize şunu dayattılar, dediler ki, “biz seçimlere bağımsız katılalım, barajı aşamayız”. Buna ilk tepki koyan bendim. “Bu ülkede halkların birliğini oluşturacak ilk adımı atmalıyız, seçimlerde iyi bir sonuç alamayabiliriz ama geleceği birlikte inşa edebiliriz” dedim. Biz 2007’ye kadar sürekli halkların birlikteliğini savunduk ama barajı aşamadık. O birliği çok iyi sağlayamadık. Yani bizim Kürt cephesinde sürekli PKK’yle vurulmaya çalışılmamız sebebiyle o birliği çok sağlayamadık. Ama şimdi geldiğimiz noktada, 2007 ve 2011 seçimlerinde bizi ırkçılıkla itham edenlere döndüm dedim, “Bakın biz 30 kişiyiz. Her halktan insan var burada, Süryanisi, Kürdü, Arabı, müslümanı, sosyalisti v.s. varız da varız” dedim. Bu olanaksızlıklar içinde böyle bir tablo çıkarıyoruz, bu bizim diğer halklara gösterdiğimiz saygının değerli bir göstergesidir. Kimse bizi ırkçılıkla suçlayamaz. Bizim sözümüz ırkçılık yapanlara. Bu kimlikle gelip başkasına saldıranlara. Belki kastı aşan bir söz ettim, bu halklardan özür diliyorum. Biz böyle bakıyoruz, Halkların Demokratik Kongresi’nin esprisi de budur. Biz her seçimde kapıları açıyorsak, biz gerçekten bunun içerisinde diğer halkların da olması gerektiğini düşündüğümüzden. İşte şimdi seçimlere bağımsız katılınca ne oluyor, lokal oluyor. Böyle geniş bir birliktelik oluşsa, parti olarak katılsak, bütün halklar kendisini burada görecek. Valla statükocuların korktuğu tek şey de budur. AKP’nin de korktuğu budur. Tek muhalif güç biziz. Bundan dolayıdır üzerimizde bir terör estiriliyor, tutuklamalar yapılıyor. HDK’ye saldırının sebebi de budur.

ÇHİ - Bu saldırıları kesmenin yolu daha çok Türkiye siyasetine vurgu yapmaktır. Bu yönde eksikliğiniz var. Sadece Kürt etnik unsuru üzerinden söylemler yoğunluk kazanıyor.

S. SAKIK - Valla bizim grupta en az Kürtlüğü hissedenlerden biriyim. Ancak bam telimize bastıkları an en çok Kürtçü kesilenlerden de biriyim. Ben 30 yıldır demokratik zeminde siyaset yapıyorum. Ben kan ve gen bağı değil, duygu bağına ehemmiyet veriyorum. Bu coğrafyada bizi duygu bağı bir arada tutuyor. Ama duygu bağı faşizme dönüşürse bir arada yaşayamayız. Burada halkların demokratik hukukunu oluşturacak bir yapıya ihtiyaç var. Biz niçin yeni anayasa bütün kimliklere nötr olsun diyoruz, “Türklerin ve Kürtlerin” demiyoruz? Daha önce bunlar söyleniyordu. Daha önce mesela PKK’de böyle diyordu ama sonra döndü baktı ki bu hayatın realitesine ters. Burada farklı halklar yaşıyor, bu halkları ne yapacaksınız? Yani bu coğrafya sadece Kürtlerin ve Türklerin anayurdu değil ki. Herkes burayı yurt edinmiş. Gelmiş, kalmış. Artık onlar da bu toprakların sahibi. Bu realiteye uygun bir anayasa istiyoruz. Ve inanın bu güç de bizde var. Türkiye’de bu kesimler bir araya gelse çok ciddi bir birlik oluşur.

ÇHİ - İşte bu aşamada BDP, Türkiye bütünlüğü içinde, tüm halkları kendi tabanı gören bir söyleme ağırlık verecek olsa pek çok şey aşılır. Buradaki eksiklik, BDP ve Kürt hareketini yalnızlaştırmak için de kullanılıyor. Sistem bunu kullanıyor. Buna ağırlık verilirse BDP'nin etki alanı da genişler.

S. SAKIK - Biz mecliste bütün sorunlarla ilgili en çok meclis araştırma önergesi veren, kanun teklifi veren, en çok çalışan, en çok konuşan grubuz. Ama Allah adına biz bütün sorunlarla ilgili dört dörtlük sunumlar da yapsak medya yer vermiyor. Sadece, Kürt sorunu şiddete, kavgaya dönüştüğü zaman haber oluyoruz. Bunlar kendi medyalarını oluşturmuşlar. Bu medyalar artık onların arka bahçesi değil, ön bahçesine dönüşmüş. Bir tek olanağımız vardı o da Meclis TV. 2007’de sözlerimiz evlere yansıyordu, şimdi o da kısıtlandı. Hepsini 4 saatte özetliyorlar. Bu kısa zamanda size ne kadar sıra gelir ki? Türkiye’nin dört bir tarafıyla ilgili çok güzel önergeler verdik fakat hiç biri duyulmadı.

ÇHİ - Bu konuda Çerkeslerin de bulunduğu bir ortamda basın açıklaması yapmanız iyi olur. Çünkü bizim tabanımızı Kürtler aleyhine motive etme gibi bir durum var. Açıklamanızla iki halk arasında bir yakınlaşma da olacaktır.

S. SAKIK - İki halk arasında küçük bir olumsuzluk bile olursa büyük üzüntü duyarım.

ÇHİ - Bu biraz da şundan kaynaklanıyor: Geçmişte hep yanımızda zannettiğimiz insanların sonradan karşı tarafın adamları olduğunu filan gördük. Belli kanallara kanalize etmişler veya etmeye çalışmışlar falan gibi düşünülüyor… Bunlar bilinirken bu tür söylemler olunca, “yine böyle bir oyunun içine mi düşüyoruz?” şüphesi uyanıyor. Mesela biz ÇHİ olarak BDP’nin demokratik tavırlarını olumlu buluyor, pozitif söylemlerine destek veriyoruz. Hatta bundan dolayı tepki de alıyoruz. Şimdi bu söyleminiz üzerine “Gördünüz mü? Bakın siz öyle diyorsunuz ama…” diye karşı atağa geçti fırsat kollayanlar. Bu kötü bir şey.

S. SAKIK - Emin olun bundan dolayı iki gecedir uyuyamadım, benim böyle bir tarafım da var. Bu kastı aşan bir şey oldu. Asıl niyetim o değildi. İçeride bizi tetikleyen şeyler, iki de bir “Ben Boşnağım Türk oldum, siz niçin olmuyorsunuz?” benzeri çıkışlardı. Birisi de “Ben Çerkesim, Türk oldum” diyor. Bizim tepkimiz bunlara. Yoksa halklara nasıl haksızlık ederiz?

ÇHİ - Keşke ayırsaydınız da şöyle deseydiniz: “Kendi halkına da ihanet eden Çerkesler” veya “kendi halkına da ihanet eden Boşnaklar”. O zaman farklı olurdu…

S. SAKIK - Evet ama o anda o gerginlik arasında hakaret, küfür ediyorlar. AKP’li de çıkmış cevap veriyor. Ben çıktım dedim ki, “Sen halkların adına cevap veriyorsun ama kaş yaparken göz çıkarttın. Bir başka halka, Ermenilere, Rumlara, hakaret ettin. Bu topraklardaki bütün halklar benim kardeşim, hepsi benim yüreğimde” dedim. Bunları da söyledim. Ama orada Balkanlar, Kafkaslar derken tümünü kapsamış. Yoksa bizim asıl niyetimiz elbette halkına ihanet edenler, kimliğine ihanet edenlerdir. Ama söz böyle çıkınca öyle algılandı. Benim kastım Balkanlardan, Kafkaslardan gelip, asimile olup, kendi halkına ihanet eden, başka halklara da zulüm edenlerdir. Sırpların zulmüne uğramış, Türkiye’ye gelmiş ama Sırplaşmış. Sırpın ona yaptığını Kürt’e layık görüyor. Çerkesler’den de aynı durumda olanlar var. Sözümüz bunlara işte.

Haber: Kuşba E.

http://www.ozgurcerkes.com