Radikal yazarı Cengiz Çandar, HDP'nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın 'gönlünün cumhurbaşkanı olduğunu yazdı. Çandar,  Radikal'deki yazısında, "Ona oy vermek demek, olması gereken kişiye oy vermek demektir. Olmaması gereken kişiye karşı durmak demektir." diye belirtti. Çandar, "Seçilme şansı var mı? Türkiye’nin cumhurbaşkanı olabilir mi?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Gerçekçi olmak gerekirse, yüzde 50+ ile ilk turda cumhurbaşkanı seçilmesi beklenen Selahattin Demirtaş değil. O kişi, üç aday arasında ilk turda seçilme ihtimali bulunan tek kişi Selahattin Demirtaş’ın durduğu her pozisyonda tam karşısında yer alan kişi: Recep Tayyip Erdoğan."

İşte Cengiz Çandar'ın Radikal'de yer alan (16.07.2014) "Gönlümün cumhurbaşkanı" başlıklı yazısı: 

Demirtaş, halkın en mazlum kesiminden geliyor. Ama, buna rağmen Erdoğan gibi mazlumluğu kibrinin "mağduriyet kamuflajı" gibi sunmuyor. Ona oy vermek demek, olması gereken kişiye oy vermek demektir. Olmaması gereken kişiye karşı durmak demektir.

Selahattin Demirtaş, bir süre önce bir televizyon kanalında da söyledim, “Benim gönlümün cumhurbaşkanı." Dün yaptığı sunum ve konuşma ile bunun böyle olduğunu ve niçin öyle olduğunu tasdik etmiş oldu.

Gezi, benim açımdan bir “turnusol kağıdı” idi. “68 Kuşağı” mensubiyetinin gerçek ölçüsü, Gezi’ye dair alınacak tutumdu. Gezi’ye zalimce polisi saldırtmış olan ve Gezi’yi; “kendi iktidarına kasteden iç ve dış komplolar”ın miladı gibi yorumlayan bir Tayyip Erdoğan karşısında, cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının çok özel bir yerine yerleştirmiş olduğu için Selahattin Demirtaş, “gönlümün cumhurbaşkanı”dır.

Bu tavrını dün de somut biçimde Gezi’nin yürek burkan kurbanlarından Berkin Elvan’ın annesini alkışlattırarak ortaya koydu. Aynı anneyi, Tayyip Erdoğan, Berkin Elvan’ın cenazesinden 24 saat sonra vicdansızca yuhalatmıştı.

Selahattin Demirtaş, günümüz Türkiye’sinde Tayyip Erdoğan ne görüntü veriyorsa, onun tam tersi. Dün, “Biz meydanlarda acılı anneleri yuhalatacak bir dilden kaçınacağız” dedi. “Herkesin ezilmiş kimliği ile cumhurbaşkanı olmaya çalışacağız. Berkin Elvan’ın annesini bu salonda alkışlatmak istiyorum. Ne mutlu onlara ki eşi Hrant öldürüldüğünde, Gezi’de çocukları katledildiğinde intikam naraları atmadılar bu anneler. Acıları yarıştırmayan bu dili siyasete hakim kılabilirsek rehberimiz bu olacaktır.”

Benim için Gezi’den gayrı, 17 Aralık ve sonrası da bir başka “turnusol kağıdı”dır. Türkiye’nin “faşizan” bir rejime doğru yol almasının miladıdır benim için o tarih. Tayyip Erdoğan ve yandaşları için “kendilerine karşı darbe girişimi”nin tarihi.

Tayyip Erdoğan ve yandaş zihniyetinde, 17 Aralık, Gezi’nin devamıdır. Gezi’den farklı olarak, 17 Aralık’tan sonra bir ”paralel yapı” icat edildi. Soğuk Savaş yıllarında, “günah keçisi” olarak Türkiye’deki iktidarlar nezdinde “komünizm” neyse, Soğuk Savaş sonrasında Kürt sorunu ve onunla birlikte “Kürtler'in hakları” gündeme geldiğinde ve getirildiğinde “bölücülük” suçlaması ne işe yaradıysa, şimdilerde de “paralel yapı”, anti-demokratik her adımın meşrulaştırılmasına yarayan bir paravan.

Selahattin Demirtaş, bu “hayati konu”da da doğru pozisyon aldı. Soru-cevap bölümünde bu konuda şunları söyledi:

"AKP’nin paralel demesi abesle iştigal. Evrenin her hangi bir yerinde kesişen iki çizgiye paralel denmez. Bıraksınlar biz her ikisine paralel diyelim ama AKP paralel diyemez. Hukuk dışına çıkmış suç işlemiş kim olursa olsun, cemaat ya da parti mensubu olur, kesinlikle hesap sorulması lazım. Bir kişi cemaat sempatizanı diye suçlanamaz. Suç işleyip işlemediğine bakılacak. Cemaati suç olarak tanımak hukuk dışılık olur. KCK operasyonları sırasında AKP ve cemaat birlikte yönetiyordu iktidarı. O günlerde henüz öküz ölmemiş, ortaklık bozulmamıştı."

Öyle değil mi? Bu sözlere yanlış diyebilecek bir tek dürüst, vicdan sahibi kişi olabilir mi?

Selahattin Demirtaş, 17 Aralık sonrası ortaya dökülen yolsuzlukları da geçiştirmemiş, Kürt siyasi hareketi içinde bazı çevreler, Başbakan’ı kollamaya yönelirken, o sesini yolsuzluklara karşı yükseltmesini bilmişti.

Yeni anayasa ihtiyacından cemevlerine yasal statü verilmesine uzanan yelpazede, savunduğu hususların büyük çoğunluğunda kendisiyle mutabık birisi olarak, bir kez daha Selahattin Demirtaş “gönlümün cumhurbaşkanı” diyorum.

Seçilme şansı var mı? Türkiye’nin cumhurbaşkanı olabilir mi?

Gerçekçi olmak gerekirse, yüzde 50+ ile ilk turda cumhurbaşkanı seçilmesi beklenen Selahattin Demirtaş değil. O kişi, üç aday arasında ilk turda seçilme ihtimali bulunan tek kişi Selahattin Demirtaş’ın durduğu her pozisyonda tam karşısında yer alan kişi: Recep Tayyip Erdoğan.

Yazının devamı için tıklayınız...