Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik,  Agos gazetesinden Rober Koptaş'a verdiği röportajda Türkçülük kavramını değerlendirirken, "Türklerin bile hafızalarında karşılığı olmayan bir Türkçülük ve milliyetçilik üretildi" dedi. 

Türklük adına ırkçılık üretildiğini belirten Çelik, bunu yapanların da Türklüğe ve Anadolu’ya aidiyeti de sorunlu kimseler olduğunu söyledi.

"BİZDE ULUS-DEVLET, 'DEVLET ULUS' OLARAK OLUŞTU"

“Devlet kurulurken, ulus-devlet mantığı içinde, tek tipleştirici bir devlet kurulmak istendi" diyen Çelik, şöyle devam etti:

"Bu yapı içinde de hiçbir ihtilaflı alan kalmasın istendi. Türklerin bile hafızalarında karşılığı olmayan bir Türkçülük ve milliyetçilik üretildi. Ve bunun somut siyasi uygulamaları oldu. Batı’da ulus-devlet modernleşmenin sonucunda, muazzam bir sosyolojik değişim sonucunda oluştu. Bizde ise ulus devlet, bir ‘devlet ulus’ olarak oluştu. Yani, devlet kendisine yönetecek bir ulus oluşturmak istedi. Tek parti döneminde bu tek tipçi anlayış her kesim için travmalar yarattı."

"BUNU YAPANLAR, ANADOLU'YA VE TÜRKLÜĞE AİDİYETİ OLAN KİMSELER"

Bugün eski Türkiye mantalitesinin "büyük ölçüde marjinalleşmiş durumda" olduğunu ve bunun "eski zenginliği üretme şansı" verdiğini savunan Çelik, "Bunları, biz Türklerin zihniyet dünyasında olmayan sentetik bir Türkçülük adına devletin içinde birtakım kesimler yaptı. Ki bunu yapanlar, Türklüğe ve Anadolu’ya aidiyeti de sorunlu kimselerdi. Bunun sebebi de, devlet içindeki bir çeteleşmeyi, bir iktidar oluşumunu sürekli kılmaktı. Üretilen travmayla devlet içindeki çeteleşme birbirini besledi" şeklinde konuştu.

"TÜRKLERDE, GÖKTÜRKLER HARİÇ HİÇBİR DEVLETTE ETNİK İSİM KULLANILMADI"

"Türkiye’de, bu tip bir özgürlükçü tavır, başka partilerden, özellikle sosyal demokrat partilerden beklenirken, bizde muhafazakârlardan geliyor" diye konuşan Çelik, "Çünkü Anadolu’daki tarihsel akış, daima kozmopolitti. Türklerde, Göktürkler hariç hiçbir devlette etnik isim kullanılmadı. Türk kültürü sadece Türk etnisitesine ait bir kültür olarak ortaya çıkmadı, çoğulculuğu kuşatan bir kültür olarak ortaya çıktı. Türkler, Türk milleti kavramını hiçbir zaman etnik veya ırkçı anlayışla kullanmadılar. Aksine, toplumu tek tipleştirmeye çalışan oligarşik oluşumlar bunu ırkçılığa veya etnik radikalizme dönüştürdüler" ifadelerini kullandı.

"YAŞANANLARA 'SOYKIRIM' DEMEK MÜMKÜN DEĞİL"

Çelik şunları ekledi:

"Geçmişte, Türklerin tarihi Ermenilerden, Ermenilerin tarihi Türklerden bağımsız yazılamazken, Türklük adına ırkçılık üretenler, Türk kimliğinin çoğulcu yapısını ortadan kaldırarak, kimliği reaksiyoner bir kimlik haline getirmeye çalıştılar. Bunun içerisine de, Ermeni kimliğini ve diğer bazı kimlikleri öteki kimlik olarak koydular. Buna reaksiyon olarak da Anti-Türk bazı kimlikler doğdu. Burada, halklar arasında bir kavga yoktu; siyasi elitlerin kendi aralarındaki kavgalarının aşağıdaki izdüşümüydü.”

Ermeni Soykırımı'na ilişkin sorulara da yanıt veren Çelik, yaşananlara "soykırım" denilmesinin "mümkün olmadığını" öne sürdü.

Çelik bu konuda şunları söyledi:

"600 yıllık büyük bir imparatorluğun dağılma döneminde, büyük bir sarsıntı geçirilirken yaşanmış büyük depremler var. Her biri büyük trajedilerdir. Burada, her etnik grubun yaşadığı acılar var. Mukatele dediğimiz karşılıklı katliamlar var. Bir şeye karar vermek durumundayız:Merhamet ve vicdan pastasını dilimlere ayırıp her bir etnik gruba dağıtacak mıyız, yoksa yas tutmanın soylu bir erdem olduğunun altını çizerek ortak acımızı, ortak bir gelecek kurmak için bir zemine mi dönüştüreceğiz.

Ben diyorum ki: Hayatını kaybeden Türklerin acısı bizim, Ermenilerin acısı Ermenilerin değildir. Türklerin de, Ermenilerin de, Arapların acısı da bizim acımızdır. Bu biz kavramı çok önemlidir. Nihayetinde, o büyük altüst oluş sırasında, büyük travmalar ortaya çıkmıştır. Eğer ortak acımızı soylu bir yas tutma alanından dışarı çıkarırsak, bunu radikalleştiren siyasetlerin enstrümanı haline geliriz.

Çok samimi bir şekilde ve soykırımın bütün anlamlarını göz önünde tutarak söylüyorum, bence burada yaşananlara soykırım denmesi mümkün değil. Burada, büyük bir savrulma zamanında, büyük bir otorite boşluğunda karşılıklı katliamlar yaşanmış. Bu durumda, ya yas tutmanın büyük bir erdem ve geleceği inşa etmek açısından halkları olgunlaştıran bir eylem olduğu gerçeğine yaslanan yeni bir gelecek kuracağız. Ya da, soykırım lobisinin ve buna karşılık veren birtakım radikal siyasetlerin arasında ortak tarihi, ortak yası, ortak kültürü sürekli olarak hırpalayan ve bu radikal siyasetlerin oyuncağı haline getiren bir sıkışmışlık içerisinde bunu sürdüreceğiz."