radikal.com.tr yazarı Cengiz Çandar, Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) saldırısı altında olan Kobani ile Türkiye'deki 'çözüm süreci' arasındaki bağa ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kobani’nin sonuçlarından birinin,  “düşmemesi halinde”, Türkiye’deki “çözüm süreci”ni de batmaktan kurtaracak olması olduğunu söyleyen Çandar, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin Kobani protestolarının ardından sergilediği tavra dikkat çekerek, "Abdullah Öcalan’ın 'PKK lideri' olduğunu unutarak ya da unutturmaya kalkarak, sürdürülecek bir 'böl-yönet' politikası vakit kaybetmekten ve acıları arttırmaktan başka sonuç vermez," dedi ve ekledi: "Öyle yaparlarsa, 'çözüm süreci'ni 'Kobani’nin düşmemesi' bile kurtaramaz…"

Cengiz Çandar'ın "Kobani, 'çözüm süreci', Türkiye..." başlıklı yazısının ilgili kısmı şöyle:

(...)

Kobani ile birlikte, “bölge dengeleri” ve “uluslararası siyaset sahnesi”nde farklı bir “Kürt imajı”nın ve dolayısıyla onunla birlikte farklı bir “Kürt siyasi hareketi”nin olacağı besbelli.

Kobani’nin sonuçlarından biri, “düşmediği için” ve “düşmemesi halinde”, Türkiye’deki “çözüm süreci”ni de batmaktan kurtaracak olması olacak.

Ne var ki, bu, Kürtler nezdinde mevcut iktidarının “üstü kapalı biçimde IŞİD’i kollamış” ve “aslında Kobani’nin düşmesini istemiş olduğu” algısını ortadan kaldırmayacak. Örnek, yukarıda alıntıladığımız Kobani’deki YPG komutanının sözleri.

Kürtler, Türkiye’deki iktidarın Abdullah Öcalan’a taviz vermeye, “konumunu geliştirmeye” mecbur kaldığına, o nedenle iki yıl önce bu “süreç” başladığı vakit ortaya konması gereken “yol haritası”nın devreye sokulmakta olduğunu ve Öcalan için AKP’lilerin ağzından bal damladığını görüyorlar.

“çözüm süreci”nin Kobani’nin düşmemesi sayesinde kurtulması, elbette, çok iyi bir şey. Ancak, “çözüm süreci”nin bundan sonraki aşamalarına gidecek olan yolda,

Kürtlerin daha güçlü, AKP iktidarının daha zayıf bir noktadan yola koyulacağı gerçeğini de görmeliyiz.

Yani, şöyle de söylenebilir: Kobani’de Batı ile işbirliği halinde bir “Kürt zaferi” kazanılması durumunda, Kürtler, Türkiye’ye karşı, bırakın “borçlu” olmayı, kendilerini “alacaklı” hissedebilecekler.

O bakımdan, AKP iktidarının, bundan böyle “oyalama taktikleri” ile zaman harcamasının, Öcalan’ı “överken”, PKK’ya (Kandil), PYD’ye, HDP’ye, vs. yönelik sürekli saldırgan ve hakaretamiz bir dil tutturarak “sövmesi”nin anlamı olmaz. Abdullah Öcalan’ın “PKK lideri” olduğunu unutarak ya da unutturmaya kalkarak, sürdürülecek bir “böl-yönet” politikası vakit kaybetmekten ve acıları arttırmaktan başka sonuç vermez.

Öyle yaparlarsa, “çözüm süreci”ni “Kobani’nin düşmemesi” bile kurtaramaz…

Yazının tamamı için tıklayınız...