Hükümet sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gündemin önemli başlıkları hakkında gazetecilere açıklamada bulundu.

Arınç, Diyarbakır temaslarının kurulda çok olumlu görüşlerle değerlendirildiğini belirtirken, ‘genel af’ konusunun şu an söz konusu olmadığını söyledi. Arınç, öğrenci evleri konusunun hatırlatılması üzerine de, ‘hükümete zarar vermektense kendimizi feda ederiz” dedi.

“GENEL AF İFADESİ KULLANILMADI”

Arınç, Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı konuşmadan sonra ortaya atılan "genel af" konusu hakkında şu ifadeleri kullandı:

“Başbakanın konuşması çok açıktı. Yazılı metne bağlı olarak konuşma yaptı. Burada bir genel af beklentisinin dile getirilmediğini görürsünüz. Genel af bugünün gündeminde yok. Geleceğe ait bir perspektif çiziliyor. Gelecekte böyle bir Türkiye hayal ediyoruz deniliyor. Dağlarda, cezaevlerinde kimse olmasın, barış olsun. Yasaklar kalksın... Halkın tepkileri ve çok güzel karelere yansıyan fotoğraflarda insanlar barıştan, kardeşlikten bahsettiler. Artık hiç kimse kendi toprağından 37 sene değil, 37 gün bile ayrı kalmasın dendi. Medyanın bir kısmında böyle anlaşılmış olmakla birlikte, geleceği ait bir perspektif olduğunu herkes anladı. Bir önyargı var. Dağın çıkmasının önlenmesi, çözüm sürecine bağlı.”

“SADECE BİR CÜMLEYE BAKMAYIN”

Arınç, öğrenci evleri hakkında çıkan tartışma hakkında şu sözleri kullandı:

“Karşınızda farklı bir hükümet sözücüsü görmeyi bekliyordunuz ama ben görevimin başındayım. Biz günübirlik siyasetçi değiliz. Geçmişten bir tecrübemiz var. Hiçbir söz, davranış hükümete zarar vermemeli. Ben kendi görüşlerimi ifade ederim ama hükümete zarar vermesini, başbakanı yıpratacak noktaya gelmesini istemem. Biz gerekli her şeyi konuştuk ve görevimizi yapabildiğimiz kadar yapmaya devam edeceğiz. Biz her sorunu kendi aramızda çözen ve yolumuza devam eden insanlarız. Partimize, hükümete zarar verecek bir eylem varsa, kendimizi feda etmeyi terdih ederiz ki, hükümet zarar görmesin. Şimdi aklıma gelmediği için söylüyorum. Martin Luther King'in bir sözü vardır. Hala duyulduığun tüyleri diken diken eden 'Bir haylim var' sözü vardı. Bizim de Türkiye için de böyle bir hayalimiz var. Sadece bir cümleye bakıp genel af çıkacak mı diye bu konulara bakmayın. 21 yıl sonra Diyarbakır'a, 37 yıl sonra Türkiye'ye gelen insanlara bakın. Buradan çıkacak en iyi sonuç budur."

“ANAYASA KOMİSYONU DAĞILABİLİR”

Arınç, anayasa çalışmaları hakkında CHP’yi eleştirerek, komisyonun devam etmesinin zor olduğunu belirtti:

“Suni teneffüsle yaşayan bir komisyonun fişinin çekilmesi gündeme gelmiş olmalı. Ekim 2011'de başlayan bir süreç, 1 yılda bitirilmesi gerekiyordu ama bir yıl fazladan beklemede kaldı. Bunun en büyük nedeni, CHP'nin üç üyesinin süreci kilitlemesidir. Genel başkanlarının bundan haberinin olmaması söz konusu olamaz. İş yürütmeye geldiği zaman gerekli adımı atmamışlardır, geçmişteki adımları geçersiz kılmış ve tartışma çıkarmışlardır. Böyle bir komisyonda ilerlemeden söz etmek söz konusu değil. Ancak komisyon başkanı halen bir feshetmeden bahsetmemiştir. Yine de devamını beklemek zor. Yeni bir anayasa yapmanın çok zor olduğunu düşünüyorum. Yeni süreci 2015 seçimlerinde beklemek gerekiyor."

“ÖĞRENCİLER YARIŞ ATI DEĞİL”

Arınç, dershanelerin kapatılması projesinin özel teşebbüs hakkına karşı gelip gelmediği sorusuna, “Bu proje geçmişteki kalkınma planlarında vardı ve bugün bunu gerçekleştirebilecek şartlara ulaştık” dedi:

 “Biz bu konuda taraflı hareket eden bir hükümet değiliz. Binlerce öğrenci, öğretmen ve çalışan var. Kanunda yeri var ve iyi düşünülmüş bir sistem. Ama kalkınma planında yazılmış ifadeler var. Dershanelerin süreç içinde özel okula dönüştürülmesi ve eğitime katkıda bulunulması planlanmış. O zamanlar itirazlar yapılmamış ve bugünlere gelinmiş. Eğitime desteği 11 yılda 7 katrilyondan 47 katrilyona kadar desteği çıkardığımız gibi, yüzde yüz eğitim anlayışıyla ilerledik. Şu anda okul öncesi dönemden lise sona kadar eğitim gören 16 milyon öğrencimiz var. Bu öğrencilere 800 binden fazla öğretmen, 500 binden fazla derslikle eğitim desteği veriyoruz. Artık derslikler 30 kişilik, araç gereçler artıyor, öğrencilere tablet veriyoruz. Dershanelere artık ihtiyaç ve ilave bir tedbire gerek kalmamalı. Aileler ekstra masraf yapmaktan kurtulmalı. 4+4+4 eğitim sitemine geçtik. Bu sistem ciddi bir şekilde uygulanırsa, katsayı farklarını da kaldırarak eşit rekabetçi bir ortama geldiysek, dershanelere gerek kalmamıştır diye düşünüyoruz. Dershaneler, insan gücüyle özel okula dönüşerek, devlet adına eğitimi destekleyici katkı yapabilir. Ancak öğrencileri mağdur etmemeli, dershanelere zarar vermemeliyiz. Vergi teşviki ve boş kalan kontenjanlara masraf verilmesine kadar önlem alınması gerekir. Bugün kamuoyu bazı konularda haklı endişelere sahip olabilir. Bunlar biz iyi anlatamadığımızdan da olabilir, taraflı, maksatlı da olabilir. Çocuklar okul dışından eden dershaneye gitme gereği duysun, bu bizi düşündürüyor. Çocuklar bir yarış atı gibi bir yerden diğerine koşmamalı. Başbakanımız Milli Eğitim Bakanına talimat verdi ve gerekli herkesle konuşarak, projemiz budur, teklifimiz budur diye sunacaksınız dedi. Bu durum eğitim sistemimizin, toplumumuzun lehinedir. Eleştirilere saygı duyuyorum, ancak hükümeti eleştiriyi bu eleştirilerden çıkarılmasını istiyorum.

“BİZ BÜYÜK SİYASET YAPIYORUZ”

Arınç, Diyarbakır’daki görüşmede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kullandığı ‘Kürdistan’ ifadesinin Türkiye için sadece coğrafi bir tanım olduğunu belirtti:

"Irak anayasasında da isimleri budur. Bunu söylemezseniz, söylememiş olursunuz ama söylerseniz de yazılı olan şeyi ifade etmiş olursunuz. Bir ülkenin, yönetimin, sistemin ismini söylüyorsunuz. Ülkemizde bunu söyleyenler, bir bölgenin adını söylüyordur. Bizim için bu ifade sadece coğrafidir. Bunu ötesine geçemez ve Türkiye’nin üniter yapısına karşı bir şey denilemez. KKTC var. Biz tanıyoruz ama dünya tanımıyor. Güney Kıbrıs var, dünya tanıyor, biz tanımıyoruz. Arkadaşlar gerçekçi olun. Biz büyük siyaset yapıyoruz. Birisiyle onun kullandığı ifadeyi kullanmadan iletişim kuramazsınız." (ntvmsnbc)