HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan Meclis’te yaptığı ilk grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Buldan, Bugün Türkiye’de adaletten bahsetmek mümkün değildir. O yüzden Afrin savaşını aynı zamanda, iktidarın kendi iktidarı için bir savaş gerekçesi olarak da değerlendiriyoruz. Çünkü AKP’liler Afrin’e girmekle oylarımız arttı diyor. Afrin üzerinden seçim hesapları yapılmaya çalışılıyor. Türkiye halkları bunu çok iyi görmeli. Dolayısıyla roketlerin üzerine imza atarak bir savaş kampanyası yürütmek bu ülkeye zarar vermekten başka fayda getirmez. O roketlerin gidip Afrin’de insanları öldürdüğünü herkesin çok iyi bilmesi gerekiyor. Bunlar gündemi sadece savaş ve yıkım üzerinden götürüyorlar” dedi.

Öte yandan, Buldan’ın konuşması devam ederken, 1 haftalık gözaltının ardından bugün serbest bırakılan HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay zafer işaretleri ve alkışlarla salona girdi.

Konuşmasının sonunda Buldan HDP’nin yeni Meclis Başkanvekilinin Mardin Milletvekili Mithat Sancar olduğunu açıkladı.

Buldan konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

‘DİLLER ÜZERİNDE HALA YASAKLARIN DEVAM ETMESİNİ KABUL ETMİYORUZ’

Yarın dünya ana dili günü. Hala asimilasyon politikalarının devrede olduğu bugünlerde gerçekleşiyor. Bir insanın ana dili kendi topraklarında doğduğu, annesinin ak sütü gibi kendisine hak olduğu bir dildir. Bu diller üzerinde hala yasakların devam etmesini kabul etmiyoruz. Ana dili üzerindeki tüm baskıların kaldırılması gerektiğini belirtiyoruz. Ana dili onurumuzdur. Tüm baskılara rağmen ana dil gününü kutluyorum.

‘HALKIMIZ, KONGREMİZDE HÜKÜMETE ÇÖZÜM MASASINA GERİ DÖNÜLMESİ MESAJINI VERMİŞTİR’

Bilindiği gibi, 11 Şubat’ta Ankara’nın en büyük spor salonu olan Arena Spor Salonu’nda 3. Büyük Kongremizi yaptık. Her türlü baskıya, engellemeye rağmen Türkiye’nin dört bir yanından gelerek moral ve kararlılık iradesini paylaşan tüm halklarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.

Ayrıca dünyanın dört bir yanından gelen misafirlerimize, Türkiye içinde bizleri yalnız bırakmayan tüm kurum ve kuruluşlara, siyasi partilere teşekkürlerimi sunuyorum. Elbette kongremiz Türkiye tarihi açısından önemli bir kongreydi. Çünkü her türlü zorbalığın ve faşizmin gittikçe arttığı bir dönemde bu kadar büyük bir salonu doldurmak her babayiğidin haddi değildir. Bunu yapacak tek güç Türkiye halklarıdır ve bu da bir kez daha gerçekleşmiştir.

HDP üzerindeki zulüm devam ettiği bir zamanda, demokratik siyaset kanalarının tıkatıldığı, siyasilerin rehin alındığı bir süreçte böyle bir kongre yapmak bizlere nasip oldu. Hangi parti olursa olsun, bir milletvekili tutuklu olsa bile o partinin kapısına kilit vurulur. Ancak biz 9 milletvekilimiz, belediye eş başkanlarımız, parti yöneticilerimiz, il ve ilçe eş başkanlarımızın tutuklu olduğu bir dönemde böylesi görkemli bir kongre gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. Elbette ki kongrenin Türkiye halklarına vermiş olduğu çok önemli siyasi sonuçlar da var. Halkımız bir kez daha "tüm baskılara rağmen 10 binlerle kongreye gelmesini biliriz" demiştir.

Kongremiz siyaset dışına atılmaya çalışılan partimizin halkımızla birlikte demokratik siyasete olan inancını bir kez daha ortaya koymuştur ve halkımız savaşa karşı barışı haykırmıştır. Demokratik çözümden yana iradesini ortaya koymuştur. Halkımız, hükümet tarafından devrilen çözüm masasına geri dönülmesi mesajını vermiştir. 5 Nisan 2015 tarihinden beri kendisinden haber alınamayan Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi yerle bir etmiştir.

Ve yine halkımız rehin tutulan şu anda cezaevlerinde olan milletvekillerimizin, belediye eş başkanlarımızın, siyasi tutukluların serbest bırakılması mesajını vermiştir. Ancak kongremizi görmek istemeyenler hemen kongrenin ertesinde gözaltı ve tutuklamalarla kongremize cevap vermeye çalışmışlardır.

‘HDP BU BÜYÜK İNSANLIK YÜRÜYÜŞÜNÜ HER TÜRLÜ ZORBALIĞA KARŞI DEVAM ETTİRECEK’

AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan, partisinin grup toplantısında HDP’nin Eş Genel Başkanlığını yapmış olan sevgili Serpil Kemalbay arkadaşımızı bir sinevizyon gösterisiyle hedef göstermiştir. Aynı saatlerde Serpil Kemalbay’ın İstanbul’daki evine baskın düzenlenmiş, kapısı kırılarak içeri girilmiş, üzerinden iki saat geçtikten sonra da Ankara’da evinin önünde gözaltına alınmıştır.

Sadece bununla da sınırlı kalınmadı. Partide çalışan genç arkadaşlarımız ile sevgili Onur Hamzaoğulu ve Fadime Çelebi tutuklanmıştır. İşte bütün bunlar, HDP’nin yaptığı büyük kongreyi hazmedememenin bir göstergesidir. Bu tutuklamaların ve gözaltıların elbette ki barışı savunanlara karşı yapıldığını çok iyi biliyoruz.

Özellikle savaşa karşı duranlara, barışı savunanlara, bu ülkede insanların ölmemesini isteyenlere karşı yapılan bu tutuklamaları, bu gözaltı furyasını kabul etmediğimizi bir kez daha ifade etmek isteriz.

Herkes şunu çok iyi bilmeli ki, HDP Türkiye halklarının, demokrasi ve özgürlük rüyasıdır. HDP direnişin kalesidir. HDP barışın kalesidir. HDP birlikte yaşamın kalesidir. Ve HDP bu büyük insanlık yürüyüşünü her türlü zorbalığa karşı devam ettirecektir.

‘32 GÜNDÜR AFRİN’E GİRMEYE ÇALIŞIYORLAR’

Afrin elbette ki çok önemli bir gündem ve Türkiye halklarını çok yakından ilgilendiren bir mesele. Türkiye’nin Afrin’e başlattığı savaş 32. gününde “3 saatte gireriz, temizleriz” dediler ama 32 gündür girmeye çalışıyorlar. Oysa Afrin, barışın kalesidir. Afrin’de halklar eşit, özgür demokratik bir yönetim kurmak için çaba sarf ediyorlar.

Afrin aynı zamanda sığınmacıların savaştan kaçtığı bir huzur yeridir. Ve Afrin bir istikrar bölgesidir. Türkiye orada bir istikrar oluşmasını engellemek için orada. “Terör koridorunu bozmak için gidiyoruz” dediler ama herkes biliyor ki orada yaşayanlar huzur içinde, barış içinde yaşıyorlar. Ankara’dakiler de pek iyi biliyorlar ki bu bölgede eğer demokratikleşme gerçekleşirse kendilerini demokratikleştirmek zorunda kalacaklar.

‘AFRİN ÜZERİNDEN SEÇİM HESAPLARI YAPILMAYA ÇALIŞILIYOR’

Oysa bugün Türkiye’de demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Bugün Türkiye’de hukuktan bahsetmek mümkün değildir. Bugün Türkiye’de adaletten bahsetmek mümkün değildir. O yüzden Afrin savaşını aynı zamanda, iktidarın kendi iktidarı için bir savaş gerekçesi olarak da değerlendiriyoruz. Çünkü AKP’liler Afrin’e girmekle oylarımız arttı diyor. Afrin üzerinden seçim hesapları yapılmaya çalışılıyor. Türkiye halkları bunu çok iyi görmeli.

Çünkü Afrin’e gidenler ya da Afrin’de savaş kararı alanlar bugün kendi koltuklarında oturmaya devam ediyorlar. Afrin’de savaş kararı alanlar nutuk atmaktan başka bir işe yaramıyorlar. Dolayısıyla roketlerin üzerine imza atarak bir savaş kampanyası yürütmek bu ülkeye zarar vermekten başka fayda getirmez. O roketlerin gidip Afrin’de insanları öldürdüğünü herkesin çok iyi bilmesi gerekiyor. Bunlar gündemi sadece savaş ve yıkım üzerinden götürüyorlar.

Oysa Afrin’de elbette ki çözüm mümkündü. Diyalogla, konuşarak, savaş yapmadan sorunlar çözülebilirdi. Ancak bu ülkenin iradesi, siyasi irade oraya savaş açarak, bombalar yağdırarak seçimi ölümden yana yaptı.

Çözüm derken, bu ülkenin Başbakanı “çözüm mözüm yok kardeşim” diyerek Türkiye halklarına bir kez daha ölümü reva görmüştür.

‘SAYIN ÖCALAN İLE BİRLİKTE ÇÖZÜM SÜRECİNİ MAHKUM ETTİLER’

Çözüm süreci Türkiye halklarının barışa olan inancının bir göstergesiydi. 2011 ve 2014 arasında yaşanan çözüm sürecinde bu ülkeye tek bir tabutun gelmemesinin, annelerin ağlamamasının bizler için büyük bir kazanımı oldu. Çözüm sürecini yönetenlerden bir hesap sorma girişimine girdilerse onlara şunu hatırlatmak isteriz: Bu ülkede insanların ölmesinde, gençlerin toprağın altına girmesinde rol oynamaya kimsenin hakkı ve haddi yoktur.

Çözüm sürecinde hiçbir şekilde eşit koşullarda olmayan, başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’da demokrasinin gelişmesi için çaba sarf eden Sayın Öcalan’ı saygıyla selamlıyorum. Çözüm sürecini mahkum ettiler. Çözüm sürecini mahkum ederek tecrit başlattılar. O tarihten bugüne ne ailesi ne avukatları hiçbir görüşme başlatmadı.

BALUKEN’E VERİLEN HAPİS CEZASI

Çözümü mahkum ettiler derken, sevgili İdris Baluken’in sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Tek gayesi barışın hakim olması için çaba sarf eden, çözüm sürecinin hayata geçmesi yönünde çaba serf eden İdris Baluken’e 18 yıl ceza verildi. Bu ne demek? Bu barışı mahkum etmek demek. Bu, “biz çözüm değil, çözümsüzlük istiyoruz” demektir. Oysa iktidarda olan bir partinin gündeminde elbette ki çözüm olmalıdır. Çünkü çözümle birlikte bu ülkenin Hakkari’sine de Edirne’sine de tabutlar gitmeyecektir.

‘İKTİDARA BİR KEZ DAHA ÇÖZÜM YOLUNU GÖSTERİYORUZ’

Hiçbir anne kendi çocuğunun tabutunu kapısında görmek istemez ve hiçbir anne kendi çocuğunu savaşta ölsün diye büyütmez. Hiçbir çocuk babasının tabutuna sarılmak istemez. Hiçbir anne evlat ölümünden gözyaşı dökmek istemez.

İşte bunun için çözüm yolunu gösteriyoruz iktidara, bir kez daha. Çözüm sürecini bitirmemiş olsaydınız, bugün Afrin’de savaşa girmemiş olacaktınız, darbe girişimi gerçekleşmeyecekti. Bugün bağımsız, eşit bir yargı olacaktı. Hepimiz adaletten bahsetmiş olacaktık, hepimiz yargının bağımsızlığında bahsedecektik.

Fakat çözüm sürecinin bitirilmesiyle birlikte yargının durumu gözler önünde. Çözüm sürecinin sona ermesiyle birlikte ülkenin karşılaştığı yargıdan bahsetmeden geçmek olmaz.

‘DEMİRTAŞ TÜRKİYE’YE BİR HUKUK DERSİ VERDİ’

Keşke milletvekillerimiz hakkındaki dosyaları hazırlayanlar 3 gün boyunca Demirtaş’ı duruşmada dinleselerdi.

Partimizin Eş Genel Başkanlığını yapmış olan Sevgili Selahattin Demirtaş 14 Şubat’ta Sincan’da 3 gün boyunca yargılanmaya çalışıldı. O 3 gün boyunca Selahattin Demirtaş Hükümet’i yargıladı, adaleti yargıladı, mahkeme heyetini yargıladı. Demokrasinin, hukukun nasıl ayaklar altına alındığını gösterdi Türkiye’ye. Keşke milletvekillerimiz hakkındaki dosyaları hazırlayanlar gelip 3 gün boyunca Selahattin Demirtaş’ın duruşmada nasıl bir savunma yaptığını görseler, onu dinleselerdi. Selahattin Demirtaş Türkiye’ye bir hukuk dersi verdi, siyasi bir ders verdi. Bir ahlak dersi verdi. O yüzden biz Selahattin Demirtaş’ın yaptığı hem esasa hem usule ilişkin savunmalarının hukuk derslerinde okutulacağına inanıyoruz. Bir milletvekilinin dokunulmazlığı olduğu halde nasıl yargılandığına tanıklık ettik. Bir milletvekilinin konuşmalarından dolayı, yasama sorumsuzluğuna dair nasıl sorgulandığına tanıklık ettik. O mahkemede, Türkiye’deki hukuk, adalet bir kez daha ayaklar altına alınmıştır. Tutuklu tüm rehine arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılması gerekiyor.

DENİZ YÜCEL’İN TAHLİYESİ

Deniz Yücel bir gazeteci. Bir hafta önce Almanya’ya giden Başbakan’ın, Almanya Başbakanı ile yapılan bir görüşmeden sonra serbest bırakıldı. Elbette ki bir gazeteci, bir aydın cezaevinde olmamalıdır, Deniz Yücel’in serbest bırakılmasından duyduğumuz mutluluğu ifade etmek isteriz. Ancak Almanya’da yapılan kirli pazarlıklar sonucu yargıya rağmen nasıl serbest bırakıldığına hep birlikte tanıklık ettik. Oysa tankların verildiği böyle bir anlaşma sonucunda Deniz Yücel’in serbest bırakıldığını gördük. Şu anda cezaevlerinde başka gazeteciler, başka aydınlar da var.

Hemen akabinde Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak’a ağırlaştırılmış müebbet verildi, biz bunu kınıyoruz. Onların serbest kalması için ABD’den, Almanya’dan, Fransa’dan tank ve top mu almanız gerekiyor? Onların serbest kalması için hangi anlaşmaların yapılması gerekiyor?

‘ÜLKE TİTANİK GİBİ, BUNLAR KENDİLERİNİ KURTARMANIN DERDİNDELER’

Ülke savaş halindeyken yargı, hukuk, adalet yerlerde sürüklenirken; açlık, yoksulluk, sefalet artarken tüm bunlara neden olanlar kapalı kapılar ardında ittifak görüşmeleri yapıyorlar. İnsanların öldüğü bir ortamda “oyları nasıl artırabiliriz”, “AKP-MHP ittifakı ile başkanlığı nasıl elde ederiz”in bu ülkeye faydası yoktur.

Çünkü ülke elden gidiyor. Titanik gibi. Gemi su almış, batıyor, bunlar kendilerini kurtarmanın derdindeler, kendilerine özel seçim sistemi geliştirmenin derdindeler. Ama ne yaparlarsa yapsınlar AKP-MHP ittifakı kaybedecektir, çünkü halklar vardı, HDP vardır. Türkiye’de kadınlar, HDP olduğu sürece onlar kaybetmeye mahkum olacaklardır.

‘AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI O KOLTUKTA NİYE OTURUYOR?’

Onlar bu haldeyken, Türkiye bu haldeyken ülkenin dört bir yanında çocuk istismarları, tecavüzler gündemimizden düşmüyor. Geçen hafta Adana’da iğrenç bir olay yaşandı. 4 buçuk yaşındaki bir kız çocuğu tecavüze uğradı.

Bu bir vahşettir, bu bir insanlık suçudur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı “Biz olayı araştırıyoruz” diyor. Neyin araştırmasını yapıyorsunuz? Siz o koltukta niye oturuyorsunuz?

O yüzden bundan sonra tek bir çocuğumuzun istismara uğramadığı, tek bir kadınımızın tecavüze uğramadığı bir geleceği yaratmak bizlerin elinde. Biz bu durumu asla kabul etmiyoruz. Engellenmesi için çaba sarf edeceğimizi de ilan ediyoruz.

Özgürlük, demokrasi, eşitlik ve adalet mücadelemizi yükselteceğimizin sözünü veriyoruz

Hiç kimsenin umudunu kaybetmemesi gerekir. Kimse karamsarlığa düşmemelidir, aydınlık gelecek bizlerin elindedir. Özgürlük, demokrasi, eşitlik ve adalet mücadelemizi yükselteceğimizin sözünü veriyoruz.

Eş Genel Başkanlığa seçildiğim gün Meclis Başkanvekilliği görevimi bitirdim. Dün yaptığımız toplantıda Meclis Başkanvekilliği görevine Mardin Milletvekilimiz Mithat Sancar arkadaşımız seçilmiştir. Yeni görevinde kendisine başarılar diliyoruz.

Demokrat Haber/Ankara