CHP Genel Partisinin aday tanıtım toplantısında konuşma yaptı.
Kemal Kılıçdaroğlu, özetle şöyle konuştu:
“Savcı rüşvet verenleri, soyguncuları, rüşvet verenleri yakalamaya çalışıyor. Siyasi iktidar ne yapıyor? Siyasi iktidar bırakmış hırsızları savcının ve polisin peşinde, ‘Aman hırsızları yakalama’ diyor. Kul hakkı yiyorlar ve hırsızları koruyorlar. Herkes bunu böyle bilsin. ‘Aramızdaki kirli olanları ayıkladık’ diyor. Peki bu büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu olmasa o kirlileri görebilecek miydik? Demek ki o kirliler senin yanındaydı, demek ki sen onları koruyordun. Ve onları Bakanlar Kurulu'na kadar taşıdın. İstediğiniz kadar ‘Hırsız var’ diye bağırın, onun kulakları bu konuda sağır. ‘Para var’ deyin hemen duyarlar, hemen koşarlar.
Madem bunlar kirliydi, yolunu ayırdın, niye savunuyorsun? Onu alkışlayanlar vicdanen rahat edebiliyorlar mı, kul hakkı yemenin ne büyük günah olduğunu farkındalar mı? Bütün yurttaşlarıma selam gönderiyorum. Temiz siyaset istiyorsanız, düzgün, namuslu, halka hesap veren bir parti görmek istiyorsanız yerininiz, yurdunuz, adresinin belli. Halk partisi, CHP.
Yurt yapabilirsiniz. O vakfın geliri nereden geliyor? Rüşvet paraları geliyorsa ona itiraz ediyoruz. İhale veriyorsun, ‘rüşveti götür, vakfa yatır’ diyorsun. Kim o vakfın sahibi, çocukları ve yandaşları. Bu millet bunu yutmayacak, hesabını soracağız. Sizin evinizde 4.5 milyon dolar var mı? Bankanın Genel Müdürü parayı bankayı yatırır. Namuslu paraysa bankaya yatırır. Hırsızlık, dolandırıcılık yaptıysa bankaya yatıramaz.
Bütün polis kardeşlerime sesleniyorum. İktidarın, zulmün polisi olmayın. Halkın polisi olun. Polisin şerefi onun görevidir. Halk yararına görev yapıyorsa, adalet için çalışıyorsa o polisin bizim başımız üstünde yeri vardır.
Cumhuriyet savcılarına sesleniyorum. Hiçbir kamu görevlisinin önünde Cumhuriyet yoktur. Onlar Cumhuriyetin bekçileridir. İktidarın savcısı olursanız, hesap sormak benim görevimdir.
İktidar ‘Hırsızı bırak, savcının peşinde koş’ diyor. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bunlar sizin alın terinizi çaldılar. Bir başbakan ‘Ucu nereye dokunursa oraya kadar gidin’ der. Bu ülkenin değil, yolsuzluk yapanların başbakanı.
Dünyanın parasını kazandınız. Gözünüzü nasıl bu para doyurmuyor? Milyarları götürüyorsunuz, halen doymuyorsunuz. 4 bakanın göreve geldiğinde mal varlığı ne kadardı, görevden ayrıldıklarında ne kadar? Çık, adam gibi adamsan millete açıkla. Açıklayabilir mi, açıklayamaz. Namuslu adam, haram paradan utanır.
‘Yırtık ayakkabıyla siyasete girdim’ diyordu. Benim ayakkabım yırtık değil ama alnım ak. Verilmeyecek hesabımız yok. Onlar hesap vermekten korkuyorlar, telaş içindeler. Bir sıkıntın yoksa bu telaş neden? Bir başbakan telaşlanmaz, üstüne üstüne yürür, ‘kul hakkını yedirtmem’ der. Bunlar demiyor. Telaş neden? ‘İktidar giderse birisi benden hesap soracak’ diye. Kul hakkı yiyenden hesap sormazsam ben de namerdim.
Kendi bayrağının önünde kalkmayan bir siyasi iktidara oy mu vereceksiniz? Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum diyecekse, Karadeniz’i düşünecek.
‘Yalan söyleyenden başbakan olmaz’ diyorum. Aslında yalan söyleyenden adam olmaz. İlk kez hırsızları, rüşvet verenleri savunan bir başbakan gördüm.
‘Devletin içinde çete var’ diyor. Çeteyi merak ediyorsan topla Bakanlar Kurulu’nu orada göreceksin.
Çocukları bırak, senin bakanın bunu söylüyor. Çete reisi kim o zaman. Çete reisi Recep Tayyip Erdoğan’dır. Türkiye iyi yönetilmiyor, temiz siyasete ihtiyacımız var, halka hesap veren, halkın çıkarlarını savunan bir siyasete ihtiyacımız var. Dini duyguları sömürmeyen bir siyasete ihtiyaç var. Bizim siyasetimiz ayakkabı kutusunda sonlanmamalıdır.
‘Anayasa'yı değiştireceğim bir başkan olacağım’ diyor. Erdoğan başkan olacak, milletvekillerini o tayin edecek. Her şeyi ben yapacağım diyor. Olabilir mi? CHP olduğu sürece tek bir kişi bile kalsak, bu Cumhuriyeti yıktırmayacağız.
İstediğin kadar konuş, dünyada itibarın sıfır. Sen siyasete zenginleşmek için girdin. Sen de çocukların da zenginleşti. Gözün doysun.”
