Dün dündür bugün bugündür,” “Yollar yürümekle aşınmaz”, “bulun 226'yı düşürün hükümeti “deyimleri onun dilinden dökülüp bugün siyaset jargonuna girdi. İşte yarım asrı siyasetin çemberinde geçirmiş, merkez sağa uzun yıllar liderlik etmiş bir politikacının, Süleyman Demirel'in, Ispartalı çoban sülü'nün portresi...

Ispartalı bir mühendisti. Siyasete ilgisi vardı ama herkes kadar... Hayalinde hedefinde başbakan, cumhurbaşkanı olmak yoktu... Adana'da Seyhan Barajı'nı yapıyordu. Dönemin başbakanı Adnan Menderes'le bu sırada tanıştı. Menderes sohbet ettiği genç mühendisten etkilendi, “Gel sen devlet su işlerinde çalış” dedi. Demirel de kabul etti. Mühendislik için ölçüm biçim yapan hesap kafası bundan sonra devlet bürokrasisi için çalışacaktı. Süleyman Demirel'e devletin kapısını açan Başbakan Menderes 1960'ta idam edildi. Geride kalan herkes gibi o da yutkunarak izledi olan biteni.

1961'de Demokrat Parti'nin devamı niteliğinde bir parti kuruldu. Adalet Partisi. Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala'ydı. Demirel de partiye idare kurulu üyesi olarak katıldı. Bu dönemde 27 Mayıs tutukluların affı gündemdeydi. 1963'te Celal Bayar'ın cezaevinden tahliye edildiği gün bir grup Adalet Partisi Genel Merkezi'ne yürüdü. Sloganlarla başlayan tepki bir süre sonra fiili saldırıya dönüştü. Demirel'in de bulunduğu parti genel merkezi taş yağmuruna tutuluyordu. içeridekilerle birlikte canlarını zor bela kurtardıktan sonra ertesi gün partideki arkadaşlarıyla toplantıda kararını açıkladı: Ben bırakıyorum... Tanık olduğu saldırı siyasete inancını zayıflatmıştı ve onun için söylenen ilk "şapkasını aldı gitti" sözü Adalet Partisi’nin binasında geride kalan arkadaşlarınca işte o zaman söylenmişti.

O gidiyordu ancak siyaset onu çağırıyordu. Adalet Partisi Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala 1964'te hayatını kaybetti. Partiye yeni bir lider lazımdı. Hem genç hem de devlet tecrübesi olan biri aranıyordu. Partililerin akıllarına Demirel düştü, kapısını çaldılar, “gel genel başkanımız ol” dediler.. Demirel de kabul etti. Başkanlıkta rakibi Saadettin Bilgiç'ti. Bilgiç'in Kurultay'da Demirel'in mason olduğu iddiasını ortaya atması delegeleri etkilemedi, sonucu değiştirmedi. Demirel 40 yaşında Adalet Partisi’nin yani kıratın yeni süvarisiydi.

Demirel, Bilgiç'i devirmişti devirmesine ama şimdi karşısında yarı yaşında olduğu bir rakip vardı. İsmet İnönü. Başbakan İnönü hükümetinin bütçe oylamasında güven oyu alamaması halinde istifa edeceğini ilan etmişti... Demirel kabaran iktidar karşıtlığından faydalandı ve kulis çalışmalarıyla 226 red oyunu buldu... İnönü istifa etti. "bulun 226'yı düşürün hükümeti " deyimi de siyasi jargona böylece girmiş oldu. Demirel ikinci raundu da kazanmıştı. Sıra en büyük yarıştaydı... Yani genel seçimlerde. Ankara'nın tanıdığı fötr şapkayla böylelikle Türkiye de tanıştı. 65 seçimleri için Türkiye’yi köy köy bucak bucak dolaştı. Isparta şivesiyle halkın dilinden meydanlara hitap etti... Ortanın solu sloganıyla yola çıkan CHP'ye "ortanın solu Moskova yolu" karşılığını vererek komünizm korkusu üzerinden kitleleri partisine çekmeyi başardı. 11 Ekim'de sandıklar açıldığında zafer onundu. Yüzde 53 oyla Adalet Partisi iktidardı. İktidarının birinci yılında 27 Mayıs tutuklularının affı gerçekleşti. Kayseri cezaevi boşaldı. Bayar özgürdü. Demirel ordunun Celal Bayar'a siyaset yasağını kaldırma girişiminde bulunduğunda ordunun bir başka yüzünü tecrübe etti ve korktu... Kendi verdiği yasa teklifini kendisi geri çekti. Zaten sokaklar da kaynamaya başlamıştı. Dünyadaki başkaldırı rüzgarı Türkiye'yi de etkisi altına almış, üniversite gençliği her gün başka bir miting, eylem ya da yürüyüşle iktidarı zorlamaya başlamıştı. Demirel'in bu dönemde kendisine konu hakkındaki değerlendirmesini soran gazetecilere "yollar yürümekle aşınmaz" sözü bugün hala hafızalarda. Demirel 69 seçimlerinden de bunca gerilime karşın yüzde 43 oyla iktidarı elinde tutmasını bildi. 70'li yıllar onu orduda homurdanmalar, sokakta gençlik hareketleri ve ekonomide krizle karşıladı. ... Demirel başına geleceği biliyordu ancak nasıl baş edeceğini bilemiyordu... Çanlar onun için çalıyordu ve darbe için geri sayım başlamıştı. 71 muhtırası önce radyoda okundu. Demirel'in muhtıraya yenildiği an ise ordu tezkeresinin Meclis'te okunduğu ve tek bir milletvekilinin sesinin çıkmadığı andı... O da hükümetten istifa etmeyi tercih etti... Diğer bir deyişle, şapkasını bir kez daha alıp gitti.

24 Nisan 1972’de Meclis’te Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan’ın idamı için yapılan oylamada ise parti grubunun kararının oylarının evet yönünde olması için var gücüyle çalıştı. Bunun için kullandığı slogan ise Menderes, Zorlu, Polatkan’ın idamlarına atıfla “3’e 3 oldu”. Böylece 25 yaşındaki 3 gencin öldürülmesine Meclis’ten onay çıkmasında büyük etkisi oldu.

1971 muhtırasından sonraki iki yıllık bir ara dönemin ardından 1973'te sandık tekrar siyaset sahnesine çıktı. Demirel'in bu sefer rakibi Karaoğlan Ecevit”ti. Yenildi. Ecevit'in Milli Selamet Partisi’yle kurduğu koalisyon hükümeti dağıldı. Bundan sonraki 6 yıl boyunca da başbakanlık koltuğu Demirel ve Ecevit arasında gidip geldi. Demirel 1979'da kerhen milliyetçi cephe adı verilen koalisyon hükümetinin başbakanı olduğundaysa ülkeye karanlık bir atmosfer hakimdi. Ekonomi bataklığa sürükleniyordu. Sokaklar sağ ve sol siyasi hareketten gençlerin çatışmalarıyla her gün kana bulanıyordu. Demirel'e göre bu şiddetin sorumlusu soldu "bana milliyetçiler adam öldürüyor" dedirtemezsiniz sözüyle çizgisini çekmişti.

Ekonomik bataklıktan çıkmak için ise eski arkadaşı DPT Müsteşarı Turgut Özal’ın kapısını çaldı. 24 Ocak 1980’deki basın toplantısı ile Türkiye’yi yeni liberal ekonomi politikasıyla tanıştırdı. Kararların tam anlamıyla uygulanması ise 8 ay sonraki askeri darbe eşliğinde oldu. 12 eylül 1980 'de Demirel de bir süre Zincirbozan askeri tesislerinde "misafir" edildi. Güniz sokak'a geri döndüğünde siyasetin kapısı darbe yasalarıyla yüzüne kapanmıştı. Darbe yasalarıyla siyasetin bekleme odasına alınmıştı. Devir Özal devriydi.

1987 referandumuyla siyaset yasağı kalktı. Yolculuğuna Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığı ile devam etti. 91 seçimlerine hızlı girdi, Herkese iki anahtar vaadetti, hedeflediği oyu aldı. SHP ile koalisyon hükümeti kurdu. Kendi deyimiyle altı kere gittiyse yedi kere geri geldi. 80'lerin defterini kapatan Özal ise Demirel'in tüm aksi istikametteki çabasına karşın Çankaya'ya çıkmayı başaran Turgut Özal kalp krizi sonucu 1993'te vefat etti. Demirel Meclis'teki oylamada 3. turda en fazla oyu alarak Köşk’e çıktı.

Demirel’in cumhurbaşkanlığına damga vuran 28 Şubat süreci oldu. Süreçteki siyasete askerin müdahalesini olumlayan tavrı demokratik işleyiş açısından eleştirildi. Tansu Çiller'i Doğru Yol Partisi ile siyaset sahnesine çıkartan Demirel 28 Şubat'ın çalkantılı dönemlerinde Refahyol'un dağılmasının ardından herkes hükümeti kurma görevini Çiller'e vermesini beklerken onun ezeli rakibi Özal'ın halefi Mesut Yılmaz’ı Köşk’e çağırdı. Yine cumhurbaşkanlığı döneminde bir başka tepki çeken çıkışı ise kapatılan Refah Partisi'nin ardından kurulan Fazilet Partisi milletvekili adayları arasından milletvekili seçilen Merve Kavakçı'nın başörtüsüyle Meclis'e girme girişimini "ajan provokatör" olarak nitelemesi oldu. Demirel daha sonra bu ithamının arkasını getirememişti...

6 Mayıs 1999'da görev süresi sona eren Demirel Köşk’ü Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'e devretti. Ancak siyasette etkisini sürdürmeye devam etti. 2006’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 1 yıl öncesinde Ak Parti’nin iktidara gelmesiyle gündemden düşmeyen irtica ve başörtüsü ile eğitim konusunun tartışıldığı programda “Başörtüsü ile okumak isteyenler Arabistan’a” sözlerini sarf ederek tepki çekti. 2011 seçimlerinde Demirel’in CHP milletvekili aday listelerinde belirleyici olduğu iddia edildi. Sarfettiği son şaşırtıcı sözse 12 Eylül davasıyla ilgili oldu. Darbe sonrası 7 yıl boyunca siyasetten yasaklanan Demirel "ben hesaplaşmamı yaptım" diyerek müdahil olmayacağını açıkladı.