HDP Kars Milletvekili ve Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, Meclis'te kabul edilen Irak-Suriye tezkeresi ile TSK'ya verilen sınır ötesi operasyon yetkisinin 1 yıl daha uzatılmasını değerlendirdi.

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, “Bu topraklarda, bu coğrafyada gerçekten barıştan yanaysanız, Suudi Arabistan'ın çıkarlarını savunmanın ötesinde kendi halkınızı, kendi topraklarınızı, kendi insanlarınızı, onların hayatını değerli görmek zorundasınız.

"Bu topraklarda, bu coğrafyada gerçekten barıştan yanaysanız, Suudi Arabistan'ın çıkarlarını savunmanın ötesinde kendi halkınızın, kendi topraklarınızın, kendi insanlarınızın, değerini görmek zorundasınız.” dedi.

Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, Suriye ve Irak’a sınır ötesi operasyon yetkisi veren tezkere görüşmeleri sırasında Meclis Genel Kurul’unda konuştu.

Bilgen, 600 haftayı geçkindir yakınlarının akıbetlerini öğrenmek için eylem yapan Cumartesi Anneleri’ne selamlayan Bilgen, “Özellikle bir asır acıyla yaşayıp ama Cemil Kırbayır'ın kokusunu alacağı gömleğe bile kavuşamadan aramızdan ayrılan Berfo Ana'nın hepimizden alacaklı gittiğini kendisine söz veren siyasetçilerden alacaklı gittiğini ifade etmek istiyorum” diye konuştu.

'ÖLÜMLER ARASINDA AYRIM YAPMIYORSANIZ BU TOPRAKLAR HERGÜN AŞURE VE KERBALA’DIR' 

Bilgen'in TBMM'deki açıklamaları şöyle:

“ Değerli milletvekilleri, eğer ölümler arasında bir ayrım yapmıyorsanız, 'Şii, Sünni, Türkmen, Kürt, Arap' aslında bu topraklarda her gün Aşûre her yer Kerbela'dır.

Bin dört yüz yıldır ta o vahşetten bu yana insanlığın en büyük ayıbı, İslam tarihinin en ayıplı katliamlarından bu yana bu topraklarda, bu coğrafyada kan durmuyor, gözyaşı durmuyor.

Konuştuğumuz konuyu da yani Irak'ın, Suriye'nin geleceğini de değerlendirirken işi sadece bu toprakların kaynaklarında gözü olanların, hesabı olanların, eleştirilmesinden ibaret görmeyip bunda bizim payımız nedir, bu toprakları yönetenlerin, bu ülkeleri yönetenlerin bunda ne kadar payı vardır, galiba bunu da sorgulamamız gerekiyor.

ERDOĞAN'IN LOZAN AÇIKLAMALARI

 Aslında tam gündemle doğrudan ilişkili, Lozan'ın zafer olmadığını düşünenler kendileri Lozan'da masada olsalardı Musul'u da Halep'i de Kerkük'ü de Türkiye topraklarına katacaklarını düşünüyor.

Yani kendilerini bu kadar güçlü, etkili diplomatlar olarak görmelerini vallahi onu onların özgüvenine bırakıyorum. Söyleyecek bir şey.  

Süleyman Şah Türbesi'ni Viyana kapılarına götürmeyi hesap edenler, Lozan görüşmelerinde adaların ne zaman, kimin iktidarı döneminde kaybedildiği konusunda asgari tarih bilgisine sahip olmak zorundalar.

Değerli milletvekilleri, adalar kaybettiğimiz 1,5 milyon kilometrekare toprak içerisinde Sultan Abdülhamit zamanında kaybedilmiştir. Yani, 1800'lü yılların, 19'uncu yüzyılın son çeyreğinde Kuzey Afrika'nın neredeyse tamamı, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Bosna, Karadağ, Erzurum, Kars, Doğubayazıt, Batum ve tabii İngilizlere borçların ödenmesine kefalet karşılığında bırakılan Kıbrıs tam da o dönemde kaybedilmiştir.

Şimdi bir taraftan Lozan'ı bu boyutuyla eleştirip ‘Burnumuzun dibindeki adalar gitti.’ deyip öbür tarafta Sultan Abdülhamit'le ilgili anma programları düzenliyorsanız başarıdan ne anladığınızla, kayıptan ne anladığınızla bir daha yüzleşmeniz gerekiyor.

Niyetiniz ciddi bir yüzleşme açmak, başlatmak değil, başka tartışmaları örtmek olarak yorumlanır. Elbette, Lozan'ın tartışılacak boyutları var. Özellikle de Lozan'ın imzalandığı tarihte Türkiye'de laiklik yoktu. 1923, laiklikten önceki bir tarihtir ve azınlık statüsü zimmi hukukuna göre düzenlenmiştir yani din eksenli bir hukuk ortaya çıkarılmıştır.

Keşke Türkiye, 1924'ten sonra oturup kendi yurttaşlarına din eksenli bir statü vermekten vazgeçip herkesin eşit hukuka sahip olduğu bir düzenleme yapmayı başarabilseydi ve keşke bugün Lozan tartışmasını açanlar bu eksendeki eksikliği telafi niyetiyle bunu yapmış olsalardı. Elbette, tarihteki herkes tartışılır ama bu tartışmayı yaparken bir, kendi haddinizi bilmeniz iki, eleştirdiğiniz insanların hakkını gözetmeniz gerekir."


 ABD Senatosu’nun Terörizmin Sponsorlarına Karşı Adalet Yasa Tasarısı çıkarmasını işaret eden Bilgen, Türkiye’nin Ortadoğu politikasına dair şunları söyledi:

“Bu tasarının çıkmaması için ilk tepki veren ülkelerden birisi biziz. Ben İnternet'te haberi okuduğumda ‘kaygı verici’ ‘sakat bir yaklaşım’ ifadelerini gördüğümde sandım ki Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığının açıklamasıdır.

Ama öyle değilmiş, Türk Dışişleri Bakanlığının açıklamasıymış ve Başkan Obama'ya da çağrı yapılıyor, deniyor ki:

‘Bu Temsilciler Meclisini, Senatoyu yani Kongreyi durdur, bu yasa çıkmasın çünkü sakat bir yaklaşım var, egemenlik hakkına müdahale var.’

Bu topraklarda, bu coğrafyada gerçekten barıştan yanaysanız, Suudi Arabistan'ın çıkarlarını savunmanın ötesinde kendi halkınızın, kendi topraklarınızın, kendi insanlarınızın, değerini görmek zorundasınız.

Toprak bütünlüğüyle idari yapıyı birbirine karıştırmadan Suriye'nin toprak bütünlüğü, Irak'ın toprak bütünlüğü konusunun asla Suriye'nin nasıl yönetileceği konusu olmadığının farkında olarak hareket etmek ve dış politikamızı bu açıdan yeniden gözden geçirmek zorundayız.

ÖSO diye dünyaya sunduğumuz, savunduğumuz güç, müttefikimiz gerçekten ÖSO mu değil mi, bunu bütün dünya biliyor. Haritalara bakın Ahrar-uş Şam nereye gitti? Nusra'nın kontrolündeki bölgeler uçtu mu, buharlaştı mı?

Peki, bu örgütler, bu bölgelerdeki kontrolü kime kaptırdılar?

Bütün dünya biliyor aslında bizim sadece ÖSO'yla birlikte hareket etmediğimizi.

Ama ne yazık ki bütün dünyanın bildiğini biz kendi halkımızdan sakladığımız için bir süre sonra, gemi batınca, bizi Rakka'ya çekmeye çalışanların, bizi Musul'a çekmeye çalışanların oynadığı oyunu anlayacağız ama geç olacak.”