HDP Kars Milletvekili ve Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, "15 Temmuz sonrası yaşananları darbe hukukunun bir uzantısı olarak görüyoruz. Elbette Türkiye 15 Temmuz öncesi mükemmel bir demokrasiye sahip değildi.
 
“Ama 15 Temmuz'dan sonra bu yarım yamalak demokrasi bile askıya alındı. Bunun asgari teminatları bile bu vesileyle özellikle OHAL uygulamaları kapsamında ortadan kaldırıldı" dedi.
 
HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, HDP Genel Merkezi'nde gündeme dair basın toplantısı düzenledi.
 
‘OHAL TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYAN HAK İHALLERİNİ DE BERABERİNDE GETİRİYOR’
 
OHAL uygulamalarını eleştirilen Bilgen, "OHAL hiçbir hükümete canının istediği her şeyi yapma yetkisi vermez. Elbette olağan dönemlerde kıyaslanmayacak kısıtlamalar olur. Tam da doğrudan vatandaşı ilgilendiren kısıtlamalar olur. Bunların ölçülü ve tarif edilen amaca uygun bir şekilde olması gerekir.
 
“Türkiye Avrupa Konseyi'nin üyesi ise hala sadece sözleşmenin 15. maddesiyle ilgili adım atmış olması bildirimde bulunmuş olması her şeyi yapma hakkını kendinde bulduğu anlamına gelmiyor. OHAL uygulamaları telafisi imkansız hak ihlallerini de beraberinde getiriyor. İddia edilen darbe süreci ile hiç bir ilgisi olmayan birçok insanın ihbarlarla, ispiyonlarla mağdur edilmesi örnekleriyle karşı karşıyayız.
 
“OHAL uygulamasının daha fazla sistematik bir uygulamaya dönüşmemesi, telafisi imkansız hak ihlalleri doğurmaması konusunda özen gösterilmesi ve bir an önce bu uygulamanın bitirilmesine dair bir niyetin sergilenmesi gerekiyor."
 
'CUMHURBAŞKANI İŞKENCEYE OLAN BAKIŞINI ORTAYA KOYDU'
 
Bilgen, darbe sonrası yapılan operasyon görüntülerinde ortaya çıkan işkence uygulamalarına dair Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklamaları değerlendirdi.
 
"Cumhurbaşkanı'nın dün linç girişimlerinin açıkça AA'nın belgelediği darp izlerinde sadece basit bir 'tekme tokat olayı' gibi göstermesi işkenceye bakışını gösterdi" diyen Bilgen, Erdoğan'ın bu açıklamalarına "Polisleri korumak için yapıldığı iddia edilen bu davranış bir hukuk devletinde savunulamaz. Elinde silahı olan güvenlik görevlilerini korumak hukuk devletinde tekme ile tokat ile olmaz. İşkence hiç kimse için normalleştirebilecek bir davranış olarak ele alınamaz" sözleriyle tepki gösterdi.
 
Yasama, yürütme ve yargı arasındaki krizin ise, 15 Temmuz'dan sonra daha derinleştiğini savunan Bilgen, "Örneğin darbe gecesi siyasi partiler ortak tavır ortaya koyduk. Ama hemen arkasında OHAL uygulaması ile aslında parlamento işlevsizleştirildi.
 
“Darbe süreci ile ilgili bir yasama yapılacaktı da bunu siyasi partiler mi engelledi. Hangi siyasi parti kararname hızında çalışmayı gerektirecek yasa yapma süreçlerini geciktirecek bir yaklaşım ortaya koydu. Siyasi partiler kolaylaştırıcı yaklaşım ortaya koyacağını söyledi. Eğer niyet darbecilerle etkin mücadeleyse o zaman siyasi partilerin bu olgun ve duyarlı tavrı karşısında onları işlevsizleştirecek bir tavır içerisine Hükümet'in de Cumhurbaşkanı'nın da girmemesi gerekiyordu" şeklinde konuştu.
 
‘HDP'NİN YOK SAYILIMASI 'BÖLÜCÜ' YAKLAŞIMDIR’
 
Bilgen, Meclis'in işlevsizleştirilmesinin yanında partilerine yönelikte de özel bir tutum geliştiğini ifade etti.
Bilgen, "Cumhurbaşkanı 'Benim mitingim, benim Saray'ım istediğimi çağırırım istediğimi çağırmam' diyorsa söylenecek söz yok. Biz ne Saray'ına ne de mitingine gitmeye hevesliyiz. Ama söz konusu olan bir ülkenin yeniden inşasıysa bu süreçte gerçekten katılımcı ve uzlaşmacı bir üslupla yapılacaksa yüzde 10 üzerinden oy almış parlamentoda üçüncü temsil gücüne sahip bir partinin yok sayılması, dışlanması açık bir bölücü yaklaşımdır. Bu bölücü yaklaşımın da ülkeye bir intikam bir öfke ve nefret dışında bırakacağı hiçbir şey yoktur." dedi.
 
SUR, CİZRE VE NUSAYBİN TEKRAR ARAŞTIRILMALI’
 
Bilgen, Hrant Dink davasıyla ilgili yeni gelişmelerine dikkat çekti ve şöyle devam etti:
 
"Yeni mütalaa aslında her şeyi yeniden düşünmeyi ve tartışmayı zorunlu kılıyor. Eğer Hrant Dink'e sıkılan kurşun gerçekten darbenin başlangıcıysa o zaman Hrant Dink katliamından sonraki bütün fiiller bütün girişimler tutuklamalar, gözaltılar, vekillerin yargılanmasıyla ilgili düzenleme, askerlerin koruma zırhı ile ilgili girişmeler, yüksek yargının tasfiyesi ve Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de 'güvenlik' adına yapılanlarında masaya yatırılması gerekiyor… Hem siyasi hem de güvenlik biriminde bu uygulamalara imza atanları sorgulamak, yargılamak gerektiği kanaatindeyiz."
 
"Cemaat yapılanmasının darbeci nitelikte olduğunu 15 Temmuz gecesi öğrendikleri" yönündeki beyan ve açıklamaları üzerinde de duran Bilgen, "Devleti yönetenler bütün imkanlarına rağmen bunu ancak o gece anlıyorsa vatandaşların alışverişi yaptıkları kırtasiyeyi araştırması ya da para yatırdıkları bankayı, çocuğunu gönderdiği okulu soruşturması beklenemez"
 
'12 EYLÜL’E HİZMET EDİLİYOR'
 
Bilgen, HDP'nin başından beri güvenlik bürokrasinin Milli Savunma Bakanlığı'na yani siyasi iradeye bağlanmasını önerdiğini de ifade etti.
 
Bunun yerine Cumhurbaşkanlığı'na yeni birimlerin bağlanmasına tepki gösteren Bilgen, "Sorumsuz ve denetlenemeyen bir alana sahip Cumhurbaşkanlığına yeni kurumları bağlamak, tam da 12 Eylül darbesinin istediği amaca hizmet etmektedir… Bu durum Türkiye'de denetimsiz alanı genişletmek ve yargılanamayan alanı büyütmektir. Biz Cumhurbaşkanlığı'na tarafsızlık adına bağlanmış kurumlarla birlikte şimdi tarafsızlık pozisyonu kabul etmeyen bir Cumhurbaşkanı'na bu pozisyondan kaynaklı yeni kurumların bağlanmasını tehlikeli görüyoruz" diye konuştu.
 
Bilgen, her şeye rağmen bu süreçten çıkışın barış ve demokrasinin geliştirmesiyle olacağını söyledi.
Bu sürecin bir iç savaşa dönüşmesini engellemenin ancak gerçek bir demokratikleşme ile mümkün olabileceğine dikkat çeken Bilgen, bu yönde atılacak her türlü adıma HDP'nin destek vereceğini ifade etti.
 
'HDP'Yİ DIŞLAYARAK NEYİ HEDEFLİYORSUNUZ'
 
Bilgen, iktidar ve muhalefete, "Anayasa yapım sürecinden HDP'yi dışlayarak neyi hedeflediğinizi ortaya koyun" diyerek seslendi.
Bilgen, "HDP'yi yok sayarak, HDP'ye oy verenlerin HDP'den beklentileri olanların umutlarını bitirebileceğinizi mi sanıyorsunuz. HDP'den desteklerini çekeceğini mi sanıyorsunuz. Bu yaklaşımınızla bu partiye oy veren milyonları cezalandırmış oluyorsunuz. Sizden bir lütuf beklemiyoruz.
 
“Elbette isteyen muhalefet partileri bu yeni süreçte HDP dışlanırken de kendilerine layık görüyorlarsa üzerlerine düşünleri yaparlar. Ama biz Anayasa yapmanın bir Cumhurbaşkanı’nın lütfu olarak görmüyoruz. Anayasa yapma bir görevdir. HDP Türkiye'nin demokratik bir eksende yapılanması için üzerine düşün sorumluluğu yerine getirecektir."
 
FETHULLAH GÜLEN
 
Bilgen, Fethullah Gülen'in iadesine ilişkin ise, "Elbette suçluların iadesi uluslararası hukukun önemli bir değeridir. Ama Türkiye'nin bu konuya yaklaşımının ne kadar ciddi olup olmadığı konusunda şüphelerimiz var. Örneğin darbe girişimine kadar somut bir dosyanın gitmediğini öğrendik. Oysa Sayın Cumhurbaşkanı, 2 yıldır her platforma niye vermiyorsunuz diye ABD yönetimini eleştiriyordu" değerlendirmesinde bulundu.
 
Son olarak Abdullah Öcalan'ın durumuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Bilgen, şu çağrıda bulundu:
 
ABDULLAH ÖCALAN’IN GÜVENLİĞİ
 
"Darbe girişiminin hemen arkasından hükümet temsilcilerinin kamuoyuna yansıttıkları bilgilere göre darbe gecesi darbeciler İmralı Adası'nda bir operasyon yapmak ve Öcalan'ı oradan alarak daha büyük bir kaos çıkartmak yönünde bir arayış içerisine girmişler.
 
“Orada toplumda çatışma potansiyelini derinleştirecek bir risk alanı var. Eğer gerçekten darbe sonrasındaki hedefiniz güven ortamının sağlanması ise bırakın özel bir jest yapmayı Öcalan'ın asgari hakları olan avukatları ve ailesiyle görüşmesi gibi düzenlemelerde engelleyici pozisyondan çıkması gerekiyor taraf olduğu sözleşmelerin anlaşmaların gereği.
 
Bunu yerine getirmeyerek tek taraflı açıklamalarda bulanmanın çok ikna edici bir tarafı yok… CPT'nin bu konuda devreye girmesi gerekiyor. Güveniler ve tarafsız bir mekanizmanın bir beyanı olmadığı müddetçe asla kimseyi tatmin etmeyecektir. Önümüzdeki dönemde yeniden çok sert bir çatışma ortamına yoğunlaşma ihtimali de bizi bu konuda kaygılandırıyor. Bu görüşmenin engellemenin amacı böyle bir şey olabilir."

(Kaynak: DİHA)