AYÇA ÖRER / RADİKAL

 

İSTANBUL- Türkiye’deki insan hakları mücadelesinin önemli isimlerinden ve uzunca bir süre Müslüman kesimin bu alanda en çok öne çıkan adı olan HAS Parti İstanbul İl Başkanı Dr. Mehmet Bekâroğlu, Dersim olayları sırasında asker olan bir hastasının yaşadıklarını Twitter’da aktarınca kapısını çaldık. Dersim’den güncel siyasete kadar pek çok konuda görüşlerini de sorduk.

 

Twitter’da Dersim operasyonu sırasında görev yapan bir hastanızın yaşadıklarını naklettiniz ve büyük yankı uyandırdı...

90’ların başında bir hastam ağlayarak, “Meşe odunlarıyla çocukları öldürdük” dedi. Silahlar zarar görür diye meşe odunu kullanmalarını istemişler. Üzerinden yıllar geçmiş ama iyileşememiş ruhu. Yapanı da hasta eden olaylar bunlar. Bütün bu örnekler çok önemli. Her iki taraf da yaralı çünkü. Türkiye’nin siyasal işleyişini dikkate alarak bir meclis araştırma komisyonu kurulmalı, devlet nezdinde özür dilenmeli. “Artık biz farklı şeyler yapacağız” anlamına da gelir bu özür. En azından itibarın teslim edilmesi gerekiyor. Seyit Rıza’nın bir iade-i itibara ihtiyacı var. Mezarının ortaya çıkarılması, çocuklarından, yakınlarından özür dilenmesi gerekiyor. Devlet bu sonuçları da göze almalı. Nasıl Menderes ve arkadaşlarının cenazeleri taşındı, anıt yapıldı...

 

28 Şubat sürecini yaşadınız. O günden bugüne şeffaflaşma sağlandı mı?

Sağlanmış gibi görünüyor. Türkiye geçmişte yapılamayan bir sürü şeyi yaptı. 28 Şubat benzeri girişimler oldu, bunlara müdahale edildi. Bazı yasal düzenlemeler daha iyi işliyor. Ama ben inanıyorum ki herkese eşit davranılan bir toplumsal atmosfer olmadığı gibi, bunun yasal altyapısı da yok. Geçmiş iktidarlar bir sürü şey yaptı, bir kesim çok rahatsızlık duydu, zarar gördü. Şimdi de benzer bir süreç var, kullanılan yöntemler daha sofistike, daha yumuşamış. Hukuk devletinde başbakanın söz vermesi hoştur ama yetmez. Anayasal zemininin oluşması gerekir, bunlar oluşmuş değil. İktidar kullananlar da diğerlerinin aleyhine iktidar kullandıklarını gösteriyorlar. Belli bir kesim daha çok ihale alıyor, devlet imkânlarından yararlanıyor ise bu öbürlerinde bir ayrımcılık duygusunun oluşmasını kolaylaştırır.

 

İslamcıların da politik mecrada çeşitlendiği bir dönemde yaşıyoruz. Farklı sesler duyulmaya başladı…

Esas hesaplaşma bu kesimde olacak, siyaset de buradan kurulacak diye düşünüyorum. İçinde elbette gayrimüslimler olsa da bu toplum genel anlamda Müslüman bir toplum. Şu ana dek bu ciddi manada bastırılmıştı, bu sorun aşıldı. Devlet Müslümanlarla barıştı. Şimdi Müslümanlığın nasıl anlaşıldığıyla ilgili kavga olacak. Hacca giden, oruç tutan ama kapitalizmi bir şekilde yeniden üreten, piyasayı serbestleştirmeyi, özelleşmeyi savunan ve bunların getirdiği imkânları diğerleri gibi kullanan kesimle; bunları insafa, adalete, ölçüye, tevazuya davet edenler arasında hesaplaşma yaşanacak. HAS Parti’yi bu hükümetle hesaplaşacak, ona alternatif bir noktaya koyuyorum.

 

AKP kendisinden önceki sistemlerin arazlarını mı taşımaya başladı?

Bir taraftan her şey konuşulup tartışılıyor, söylenemeyen birçok şey söyleniyor, kovuşturma konusu olmuyor; bir tarafta akıl almaz bir şekilde baskılanıyor. Bunun alt kesimlere yansıması da ayrışma şeklinde oluyor. Çok tehlikeli. Toplumun uzun süre buna dayanması mümkün değil. İnsanda da toplumda da sıkıntı yaratan bir durum karşısında anksiyete oluşur. Süreklilik arz ederse, sistem çöker. Türkiye’de 30 yıldır süren çatışma, toplumun sürekli gerilmiş şekilde yaşamasına neden oluyor. Sistem çökmek üzere. 2005’te Başbakan’ın konuşmasıyla umutlanıp, sonra tutuklamalarla geriliyoruz. Birkaç sene önce devletle, terör örgütü liderlerinin görüştüğünün duyulması kıyamet olurdu. Bunlar oldu, deşifre edildi. Hiç kimse kıyameti koparmadı. Halkın istediği barış. Halk nasıl olursa olsun, barış istiyor. Barışı yapan kahraman olur. Erdoğan tarihe bununla geçsin geçecekse.

 

Bu kovuşturmaların sivil siyasetin önünü açmak için yapıldığı iddiası var.

Balyoz’un, Ergenekon’un üzerine gidiyorlar. Türkiye’de 10 yıl evvel 19 Aralık’ta gözümüzün önünde bir cinayet işlendi. Bu olayın faillerini de ortaya çıkardığı zaman AKP bir zarar görmez. Ama bu konuda yanlış davranıyor. Yargıya yardımcı olmuyor. Aynı eski sistemde olduğu gibi, adaletin tahakkuk etmesini engelleyici bir tavır içinde devlet. Dink davası da bu şekilde. Bu hükümetin inandırıcılığını sağlayacak şeyler bunlar. Onların zamanında işlendi Dink cinayeti. Hâlâ failleri koruyorlar. Hükümet demokrasi konusunda seçici davranıyor.

 

Mütedeyyin tabanın talepleri içinde var mı bu davaların sonuçlanması?..

Emin değilim. Ama sonuçlanması rahatsız etmez bence. Onlar da artık kervanın peşinde koşuyor. İmkânları paylaşmakla meşguller. Ne kadar ötekinin derdiyle ilgililer, bilmiyorum. Ama hükümetin atacağı olumlu adımlara bir itiraz geleceğini de düşünmüyorum. Beni çok suçladılar zamanında. “Sana ne komünistlerin hakkından, hukukundan” diyenler oldu. “Ben insan haklarını savunuyorum” diyordum onlara. Mütedeyyin taban beni dışlamadı, şu anda AKP içinde olan arkadaşlar dışladı. Bir ayetle bitireyim: “Size ne oluyor ki, yurtlarından çıkarılmış, zayıf düşürülmüş, mahrum edilmiş, baskı altına alınmış kadınlar, erkekler ve çocuklar için mücadele etmiyorsunuz?”