HDP Urfa Milletvekili Osman Baydemir, Avrupa Parlamentosu’nda (AP) düzenlenen "Türkiye’de Tırmanan Devlet Şiddeti: Saldırı Altındaki Kürtler" konulu basın toplantısında açıklamalarda bulundu.

Avrupa Birliği’ne (AB) çağrıda bulunan Baydemir, “Türk devleti, Kürdistan’da sivillere karşı AB devletlerinin silahlarını kullanıyor,” dedi ve “AB ve hükümetlere çağrı yapıyoruz: AB Türkiye’nin Kürdistan’da çocuk öldürme hakkını tanımamalı. Onun için AB sessiz kalmamalı,” dedi.

Fırat Haber Ajansı'nın haberine göre; Osman Baydemir’in açıklamasından satır başları şöyle:

"Şu anda Kürdistan halkı büyük bir katliamla karşı karşıyadır. Cizre, Silopi Sur ve Nusaybin ilçeleri ağır top ve tanklarla siviller büyük bir saldırının mağduru olmuş durumda. 30 yıllık yakın tarihinin en ağır savaş suçu işleniyor. Bugünkü buluşmamız Kürt halkının çağlığıdır. Kimin elinden ne geliyorsa halkımıza katkı sunma çığlığıdır.

“Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Kürt sorunun diyalog ve müzakere sürecini buz dolabına kaldırdık’ dedi. Bugün 3 yaşındaki çocukların cesetleri evlerde derin dondurucudadır. Erdoğan’ın söyleminin karşılığı bu manzaradır. 7 şehir ve ilçede toplam 56 kez 'sokağa çıkma yasağı' ilan edildi. Bu durumdan 1, 5 milyon kişi etkilendi. Sadece Sur ilçesinde aralıksız 42 gündür sokağa çıkma yasağı sürüyor.  3 aylık bebekten tutalım 86 yaşındaki bir yaşlıya kadar yüzlerce sivil öldürüldü. Şehir merkezleri tank, top ve ağır silahlarla yerle bir edildi.  Haftalardır 56 cenaze defin edilmiyor. Sadece öldürülmekle yetinilmiyor adeta cenazeler cezalandırılıyor. Topluma korku saldırılıyor. Anneler pencerelerden sokaktaki çocuklarının cenazelerini izlemekle yetiniyor."

'30 BELEDİYE EŞBAŞKANIMIZ TUTUKLU'

"Sur, Silopi Cizre ve Nusaybin’de okullar, hastaneler askeri kışla ve üslere dönüştürülmüş durumda. Yargı yasama ve yürütme şuanda tek bir güç haline dönüşmüştür. Buna medya da eklenmiş. Kürdistan’da yürütülen bu kirli savaş medya da başka işliyor. Buna aykırı davranan medya kuruluşları cezaevlerine atılıyor, öldürülmekle tehdit ediliyor. Bu yerlerde sosyal medya kesintiye uğruyor. Telefonlar kapsama alanına alınıyor. Oradaki karanlıkta kalması için özel çaba harcanıyor. Milletvekillerimiz baskı altında, belediye başkanlarımız tutuklanıyor, cezaevine atılıyor. 30 belediye eşbaşkanımız tutuklu, o kadar da görevinden alınmıştır durumda.

"Şu anda Amed, Cizre Silopi ve Nusaybin’de infaz timlerinin arasında Arapça konuşanlar var. Şekil ve kıyafetleriyle DAİŞ çetelerini andırıyor. Bunların Suriye’de eğit-donat projesi çerçevesinde eğitilen militanların olduğuna dair ciddi iddialar var. bu konuda parlamentoya verdiğimiz önergelerin hiçbiri cevaplanmadı. Kürdistan’da yürütülen savaşta legal güçlerin dışında illegal güçlerin de olduğu biliniyor. Şu anda 1,5 milyon kişi bu durumdan etkilenmiş durumda. Eğer bu uygulama durmazsa 15 - 20 milyon insan bundan etkilenecektir. Türkiye’nin müzakere masasına dönmesi için herkesin çaba sarf etmesi gerekiyor.

“Bugün Kürt halkına uygulanan katliamın durdurulması herkesin görevidir. Bu katliama seyirci kalmak Avrupa’nın hiçbir değeriyle örtüşmeyecektir. Orada kullanılan silahlar AB ülkelerin silahlarıdır. Bu silahların sivil halka kullanılmaması için AP ve AB'nin hükümetleri denetlemesi gerekir.

“AB yeteri derecede hukuki ve denetime sahip bir durumdadır. Bunu acil olarak devreye sokması gerekiyor. Türk hükümetine çağrıda bulunması gerekiyor. Temel çağrılar sivil katliamların derhal durdurulması ve müzakereye dönülmesi olmalı. Bu sorun şiddet ve silahla çözülmez. Kürt halkı Kürdistan coğrafyasında kendi kültürü, diliyle otonomi yani statü talebinde bulunan bir halktır. 100 yıldır Kürtler, her hak ve statü istediğinde, Türk devleti katliamla yanıt veriyor. Bugün de kendi coğrafyasında bir statü ile yaşama talebinde bulunuyor, yine Türkiye katliamlarla yanıt veriyor. Tarihi değerlerimiz yok oluyor."

'AB SESSİZ KALMAMALI'

"Cizre, Silopi ve Sur’da Erdoğan ve Davutoğlu’nun temsil ettiği çözüm, kadınları ve sivilleri öldürüyor. Bundan daha vahim bir durum olamaz. Her gün bu daha da tırmanıyor. Dolasıyla bizim hükümete halkın sesine kulak ver, dememiz gerekiyor. Sivil yerleşim yerleri bombalama, dememiz gerekiyor. Müzakereye geri dön dememiz gerekiyor. Bu müzakereye de üçüncü gözün olması gerekiyor. Eğer 2013 ile 2105 yılları arasında yapılan müzakerede üçüncü göz olsaydı durum buraya gelmezdi. Diyalog süreci seçime kurban edildi. Erdoğan ve AKP çatışma sürecinde ölümler üzerinde tek başına iktidar olma perspektifini getirdi. Bu da sonuç aldı. Cenazeler, bir milletçi alıcı buldu. Şu andaki süreçte başkanlık sürecine girerken aynı atmosferi yaratmak. Ama şu anda süreç böyle giderse iç savaş olacak. Bu da bir başkanlık referanduma gidilmeyeceğini gösteriyor."

“AB DEĞERLERİNİN HİÇBİRİ UYGULANMIYOR”

"AB değerlerinin hiçbiri Kürdistan’da uygulanmıyor. Hukuk ve insan hakları adına tek bir nefes borusu Kürdistan’da söz etmenin imkanı yok. Ne olursa olsun bütün bu savaş  suçlarının cezalandırılması için var gücümüzle çaba sarf edeceğiz. Bunun uluslararası mahkemede ve Lahey’de cezalandırılması gerekiyor. AB ve hükümetlere çağrı yapıyoruz: AB Türkiye’nin Kürdistan’da çocuk öldürme hakkını tanımamalı. Onun için AB sessiz kalmamalı."