BDP-HDK heyetinin “barış sürecini anlatmak” amacıyla düzenledikleri Karadeniz gezisi, önce Sinop, ardından Samsun’da çıkan olaylar nedeniyle tamamlanamadan sona erdi. BDP heyetinin saldırgan gruplar tarafından adeta linç edilmek istenmesi, çeşitli yönleriyle tartışma konusu oldu. Yaşanan gelişmeleri ve tartışmaları, Karadenizli bir politikacı olan Mehmet Bekaroğlu’na sorduk. Bekaroğlu, sorularımıza yanıt verirken, bir önemli sorumluluğu da hatırlattı: Barışı anlatmak sadece BDP’lilerin görevi değildir…

Cafer Solgun / Demokrat Haber

“SALDIRILAR BÜTÜN KARADENİZLİLERİ BAĞLAMAZ, AMA…”

Sinop ve Samsun’da BDP heyetine yapılan saldırı ve linç girişimi hiçbir sebeple mazur gösterilemez. Hepimiz, hiçbir şekilde “ancak, ama” kelimelerini kullanmadan, ilkesel olarak bu saldırıları ret ve mahkum etmeliyiz.

Elbette bu saldırıları yapanlar az sayıda insandı, asla Sinop, Samsun ve Karadeniz halkının bütününü temsil etmiyorlar. Ancak unutmamak gerekir ki, toplumların ağır bedeller ödediği, etkisi yıllarca devam eden vahim olaylar hep böyle bir grup insan tarafından yapılmıştır. Ben heyetteki BDP’liler ve güvenlik güçlerini tebrik ediyorum, soğukkanlı davrandılar, altından kalkamayacağımız daha büyük olayları önlediler. Bazıları güvenlik güçlerini suçluyor, zafiyet olduğunu söylüyor ama bu iddialara katılmak mümkün değil, eğer öyle olsaydı daha sıkıntılı durumlar ortaya çıkardı.

“İLKE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜDÜR”

İlkesel olandan asla uzaklaşmamalıyız, ilkeleri hiçbir şeye feda etmemeliyiz. Burada ilke ifade özgürlüğüdür. Bir siyasi parti, istediği yerde istediği şekilde kendisini ifade edebilmeli, siyasi faaliyetlerini serbestçe yapabilmeli. Aynı şekilde bu siyasi partinin görüşlerine başka siyasi partiler ya da kişiler karşı çıkabilmeli, eleştirebilmeli, bunun için barışçıl protesto gösterisi de yapabilmeli. İlkesel olarak bu ikisini birden savunmalıyız. Ben savunuyorum. Karşı çıktığımız şiddetin kullanılmasıdır.

Bir başka konu daha var: İlkesel olmak kadar siyasi olmak da önemli. Siyasi partiler ilkesellikle siyasiliği birlikte ele almak zorunda. Sürecin hassaslığını herkes biliyor, o halde herkesin dikkatli davranması gerekiyor. Düşünün bir kere; Allah korusun, Samsun’da ya da Sinop’ta istenmeyen bir olay yaşansaydı, bir milletvekiline zarar verilseydi bu süreç nasıl etkilenirdi? Kaldı ki bu haliyle bile süreç yara aldı. Ben BDP’lilerden olsaydım işe böyle bir gezi ile başlamazdım. Bu gezi siyasi açıdan yanlıştı.

Doğru şeyler söylemek çok önemlidir ancak bunları kimin, nerede, ne zaman ve nasıl söylediği en az birincisi kadar önemlidir. Bence bu durum göz ardı edilmiştir.

“KİMSE SAMSUN’A, TRABZON’A, MANİSA’YA GİTMEDİ”

Bu olaydan çıkaracağımız bir başka önemli sonuç da şudur: Gerçekten barış isteyenler bu barışı halka anlatma işini sadece BDP’lilere bırakmamalı. Bu her şeyden önce BDP’lilere haksızlık olur. AKP’lilerin de, CHP’lilerin de, MHP’lilerin de barışı anlatma görevleri var, olmalı.

Özellikle aydınlar, STK’lar bugüne kadar tüm toplantılarını Diyarbakır’da düzenlediler. Kimse Samsun’a, Trabzon’a, Yozgat’a, Manisa’ya gitmedi. Hâlbuki barışın buralarda da anlatılması gerekiyor.