HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Türkiye’nin siyasal, bölgesel ve ekonomik olmak üzere büyük krizle karşı karşıya olduğunu belirtti. Baluken, Başbakan Binali Yıldırım’ın siyasi ömrünün de tıpkı Davutoğlu gibi olacağını ileri sürdü. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili İdris Baluken, Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmasında dış politikaları ve ekonomik kriz tartışmaları üzerinden hükümete yüklendi. Baluken, “Bu halde olan bir ülkede istikrar olmaz, çözüm olmaz, huzur olmaz, barış olmaz” diyerek, Türkiye’nin Ortadoğu gibi büyük bir coğrafyada büyük bir bölgesel savaşın içerisine sürüklendiğini ifade etti.

“TÜRKİYE SAVAŞA SÜRÜKLENİYOR, MECLİS DEVRE DIŞI”

Türkiye’nin savaşa sürüklendiği bir dönemde dahi meclis iradesini hiçe sayan bir anlayışla karşı karşıya olduklarını savunan Baluken, “Bu durum tesadüf değildir. AKP de Erdoğan da çok bilinçli bir şekilde bu Meclis’in devreden çıkacağı bir rejim değişikliğini öngördüğü için hem Meclis’teki siyasi partileri hem de toplumu buna alıştırmaya çalışıyor. Savaş kararları, iç politikayla, dış politikayla ilgili temel konular bundan sonra burada tartışılmayacak, burada konuşulmayacak, burada gündemleşmeyecek. Burası adına düşünen bir üst merkez var, burası adına düşünen bir üst vesayet alanı var” diye konuştu.

“ÜÇ BÜYÜK KRİZ VAR”

“Bugün ülkede üç büyük kriz var” diyen Baluken, şu şekilde devam etti: “Bir: Büyük bir siyasi kriz var. İki: Büyük bir bölgesel kriz var. Üç: Büyük bir ekonomik kriz var. Siyasi kriz ne zamandan itibaren başladı? 7 Haziran seçimlerine, halk iradesine darbe yapıldığı günden bugüne kadar 80 milyon insan bir gün yüzü bile görmedi, bir gün bile rahat bir nefes almadı.

8 Haziran sabahına rahat bir nefes alarak uyanan Türkiye toplumu, 8 Haziran'dan itibaren adeta bir karabasanın saldırısına maruz kaldı. O günden bugüne Suruç katliamından, Ankara katliamından Sultanahmet'e, Atatürk Havalimanı'ndaki katliamdan, Sur, Cizre, Silopi örneğinde görmüş olduğumuz savaş konseptinin sahaya sürülmesinden, bugün Suriye'ye, Irak'a yönelik savaş tamtamlarıyla her geçen gün kendisini daha fazla hissettiren bölgesel krize kadar, Türkiye toplumu büyük bir kaos, büyük bir çatışma, büyük bir savaş ortamına sürüklendi. Bunun çok bilinçli bir tercih olduğunu bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum.”

Baluken, “Darbeden doğru dersler çıkarmak yerine, 15 Temmuz darbesini bir karşı darbeye çevirerek, yapılmaması gereken ne varsa yaparak, bu ülkeye üç darbe-üç kriz kaosunu maalesef bilinçli bir şekilde getirmiş oldunuz. 7 Haziran darbesi, 15 Temmuz darbesi ve 15 Temmuz'dan sonra devreye giren karşı darbe -sivil darbe- siyasi krizi, bölgesel krizi ve ekonomik krizi beraberinde getirdi” dedi.

“YAKINDA GÖREVDEN ALINACAK”

Baluken, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Seçimde yüzde 49,5 oy almış bir Başbakanı haberi olmadan Cumhurbaşkanı görevden aldı, siz bu durumu sineye çektiniz. Birçok bakan görevden alındığını televizyondan öğrenmek durumunda kaldı, siz bu duruma seyirci kaldınız. Bunlara seyirci kaldığınızda mevcut gidişatı değiştirmek mümkün değil.

Yeni Başbakanın da siyasi ömrü uzun değil, birlikte göreceğiz. Şimdi çıkıp buradan cevap verebilirsiniz ama Davutoğlu'yla ilgili de ‘Yakında görevden alınacak’ dediğimizde aynı tepkiyi vermiştiniz. Başbakanının kendisi diyor ki ‘Ben Başbakanlığı kabul ederek denetimli serbestliğe imza atmış oldum, onu kabul etmiş oldum.’ Ya, bir kere böyle cümlenin kullanılması bile kendi siyasi ömrü hakkında bir itiraf niteliği taşıyor. ‘Denetimli serbestlik’ demek, gidip imza verip, onun karşılığında serbest olmak demektir.”

“GİTTİĞİNİZ YOL, YOL DEĞİL”

Suriye ve Musul'da da barışçıl, çözüm çabalarına öncülük yapılması gerektiğini ifade eden Baluken, “İçeride savaş yetmedi, haydi dışarıda da büyük bir bölgesel savaşın içerisine Neoosmanlıcı hayallerle ülkeyi sürüklemek istiyorsunuz. Enver Paşa'nın o maceracı dış politikası yüz binlerce yoksul Anadolu çocuğunun ölümüne ve koca bir imparatorluğun parçalanmasına neden olmuştu. Şimdi AKP'nin yaptığı şey de aynı maceracı ruhla Anadolu çocuklarını ölüme gönderip burada kendi iktidarını tahkim etme anlayışından başka bir şey değildir. Ama buradan kendi iktidarınızı tahkim etmeniz bu ülkenin hayrına herhangi bir sonuç çıkarmanızın mümkün olmadığını özellikle vurgulamak istiyorum.

Suriye'de de, Musul'da da yapmanız gereken şey bölge halklarının iradesini esas alan barışçıl diplomatik çabalara, çözüm çabalarına öncülük yapmak olmalıydı. Bunun için, içeride iç barışını sağlamış, içeride Kürt meselesini halletmiş, dışarıda da Kürtler başta olmak üzere Suriye ve Irak halkları ile onların iradesini esas alacak bir politika geliştirmiş olmanız gerekirdi.

Maalesef siz bunları yapmak yerine El Nusra'yla, Ahrar el-Şam'la IŞİD'le, bilmem, ÖSO'yla, bütün dünyanın farklı bir noktadan değerlendirdiği birtakım çete yapılanmalarıyla ilişkiye girip şimdi de büyük bir bölgesel krizin içerisine ülkeyi hızla sürüklüyorsunuz. Gittiğiniz yolun yol olmadığını ifade etmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

KAYNAK: DİHA