Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Türkiye'de yaşanan çatışmalı sürece ilişkin açıklamalarda bulunan HDP Kars Milletvekili ve Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, “Barış sadece silahların susması değildir. Sadece kanın durması, gözyaşının durması değildir. Elbette barış için bu şarttır, zorunludur ama yeterli değildir” diyerek herkesin elinden geleni yapması için çağrıda bulundu.

Ayhan Bilgen, şunları ifade etti:

“Hiçbirimizin gelecek kaygısı, korumaya çalıştıklarımız, makamlarımız, planlarımız, statülerimiz, bir çocuğun göz yaşını telafi edecek kadar değerli değil. 5 yaşında hayatını kaybeden, 70 yaşında hayatını kaybeden insanları geri getirecek kadar değerli değildir. Yaklaşım ve farklılıklarımız ne olursa olsun, önerilerimiz, eleştirilerimiz ne olursa olsun bir çözüm arama niyeti, bir çare bulma iradesi ortaya koymak zorundayız.

'ÇÖZÜM İÇİN SADECE İNANMAK DEĞİL, ÇÖZÜM YOLUNU BİLMEK DE GEREKİYOR'

“Tarif etmekte zorlandığımız acılar yaşıyoruz. Bir acı yaşadığınızda, bir yeriniz acıdığında, yüreğiniz yandığında bir daha o acıyı yaşamamak için, bir daha canınız yanmasın diye çareler aramaya başlarsınız. Meşhur sözdür, "Mümin feraset sahibidir ve aynı yerden iki kez ısırılmaz" Eğer biz barışa inanıyorsak, insanca yaşayabileceğimizi, bu ülkeyi birlikte paylaşabileceğimizi düşünüyorsak çözüme de, bu kısır döngüden çıkabileceğimize de inanmamız gerekiyor. Ama en az inanmak kadar çözüm yolunu bilmek, çözüm için kafa yormak ve sorumluluktan da kaçmamak gerekiyor.

“Barış sadece silahların susması değildir. Sadece kanın durması, gözyaşının durması değildir. Elbette barış için bu şarttır, zorunludur ama yeterli değildir. Dünyada, hatta Türkiye tarihinde kanın durduğu, çatışmanın, kaosun olmadığı kimi dönemler vardır ki biz onları "barış dönemi" diye tarif etmeyiz, sadece barışa evrilebilir, kalıcı ve adil barışa evrilebilir bir ön şart olarak görürüz.

“Bu elbette çok değerlidir, önemlidir ve bugün Türkiye bunu bile kaybetmiştir. Eğer hepimiz sorunun nasıl çözüleceğine dair bildiğimiz gerçekleri kendi parti çıkarlarımızın üzerinde bir yere oturtup ifade edersek, sağduyuyu ve ortak aklı kurabileceğimize, geliştirebileceğimize inanıyorum.

'GÜVENLİK POLİTİKALARIYLA YÜZLEŞİLMELİ'

“Eğer gerçekten çözüm siyaset kurumundaysa, çözüm diyalogla mümkünse ve birbirimizi suçlamadan, birbirimizi itham etmeden çözümü bu çatı altında arayacaksak; herkes, hepimiz nerede yanlış yaptık, nerede eksik yaptık, nerede yapmamız gerekeni yapmaktan kaçındık diye düşünmeli ve bununla yüzleşmeli.

“Dört, beş yıl önce de başka ithamlar vardı, başka tarifler, başka kurgular vardı. Nasıl Elazığ'daki patlamadan sonra bile birileri televizyon ekranlarına çıkıp "FETÖ bitti, dolayısıyla FETÖ'den istihbarat alan bu yapı da bitiyor, onun için saldırıyor" diyorsa, hatırlayın beş yıl önce de Ergenekon, Balyoz davalarından sonra birileri diyordu ki, "Bu sorunun sorumlusu, bu işin sorumlusu KCK operasyonlarını yapan FETÖ'dür ya da Ergenekonculardır, Balyozculardır. Dolayısıyla, onlar tutuklanıyor, onlar yargılanıyor. Bu sorun zaten kökten çözülecek." Demek ki şimdiye kadarki tespitler doğru değilmiş, yeterli değilmiş ki hala bombalar patlıyor, hala çocuklar ölüyor, hala anneler, babalar çocuklarının ölüm haberlerini almak zorunda kalıyor.

“Artık güvenlik politikalarıyla yüzleşmek ve bu politikanın gerçekten ne kadar güvenliğe hizmet edip etmediği konusunda ciddi bir sorgulamayı gerçekleştirmek zorundayız.

İKİ YÖNTEM

“Dünyada bu konuda iki yol var. Bu yollardan birisi çok duyduğumuz, alıştığımız söylem; "kökünü kazıma" söylemi. Yani sivil toplumu, sendikayı, gazeteyi, akademiyi, siyasi partiyi, belediyeyi, milletvekilini, herkesi aynı şiddet torbasının içerisine koyup hepsini birden bitirme iddiasıdır.

“İkinci bir yöntem daha var. O yöntem de tam tersine, mümkün olduğu kadar şiddetin koşullarını ortadan kaldıracak, şiddete götüren nedenleri bitirecek bir demokratikleşme iradesini, insan haklarını, hukuk devletini egemen kılmak ve şiddetin ortamını aslında sonlandırmaktır.

“Şimdi, biz hangisini uyguluyoruz? Otuz yıldır neyi deniyoruz? Hala aynı şeyi denemeye kalkmanın bedelini bu ülkenin çocukları niye ödemek zorunda kalsınlar?

“Bugün yaşadığımız acının son bulması için Meclis'in de görevden kaçarak durumu kurtaracak hamlelerle değil, gerçekten inisiyatif alarak hareket etmesi gerekiyor.”

(Demokrat Haber)