Eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan’ın, beş yıl önce ‘Ergenekon’ üyeliği iddiasıyla tutuklanan eski Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in avukatlığını yaptığı dönemde bu konuyu anlatmak amacıyla TBMM’de Barış ve Demokrasi Partisi Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la görüşmesi sonrası, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün talebiyle takip edilmeye başlandığı ortaya çıktı.

İsmail Saymaz’ın Radikal’deki haberine göre, ‘Ergenekon’ üyeliğiyle soruşturulan Kazan’ın dokuz ay dinlendiği, 14 hafta takip edildiği ve e-posta adresinin de izlemeye alındığı belirlendi. Dinleme ve takip içeriklerinin imha edildiği, bir kısım kararların ortadan kaybolduğu anlaşıldı. Kazan, polisler, savcılar ve yargıçlar tarafından bir suç örgütü oluşturulduğunu ve bu örgütün de yasadışı dinleme yaptığını savunarak, şikayetçi oldu.

KAZAN İFADE VERDİ

İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yasadışı yollarla takip edildiği ortaya çıkan Avukat Turgut Kazan, bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ifade verdi.

Kazan’ın savcılığa sunduğu dilekçeye göre, kendisi birçok avukat, gazeteci ve bürokratla birlikte 10 Mart 2011’de ‘Ergenekon’ soruşturmasına dahil edildi. Gerekçe olarak da, o tarihte avukatlığını üstlendiği eski Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanmasına ilişkin TBMM’de, eski Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la görüşmesi gösterildi. “Demirtaş’ta Görüşme” şeklindeki bir notla telefonun dinlemesi istendi.

Eski Organize Suçlar Şube Müdürü Nazmi Ardıç’ın başvurusu ve eski Özel Yetkili Savcı Zekeriya Öz’ün talebiyle aynı gün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Resul Çakır işleme onay verdi. Kırk gün sonra, Gazeteci Ali Sirmen’le yaptığı görüşmede ikinci bir telefonu olduğu öğrenilince 10 Haziran 2011’den itibaren diğer telefonu da dinlemeye alındı. Bu dinleme, dört kez uzatıldı ve toplamda altı ay daha dinleme işlemi yapıldı. Kazan, dilekçesinde, uzatma kararlarının dosyada bulunamadığını belirterek, şöyle dedi:

KARARLAR KAYIP

“Israrlı isteğimiz ve savcılığın yazısı üzerine, İstanbul Emniyet Müdürlüğü bulabildiklerini gönderdi. Tabii, halen bulunamayanlar var. Örneğin, Özel Yetkili Savcı Cihan Kansız’ın 8 Aralık 2011 günlü imha tutanağında atıf yapılan, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 8 Aralık 2011 günlü kararı yok. Yargıç sıfatıyla kim imzalamıştır, bilmiyoruz. Hiç eksik kalmaması için TİB’e yazı yazılarak, hakkımdaki bütün dinleme kararı örneklerinin istenmesi ve uygulamada (sahte kimlik bildirmek gibi) yasadışı yollarla dinleme yapıldığı anlaşıldığından telefonlarımın İMEİ numaraları verilerek, başkaca önleyici veya adli dinleme yapılıp yapılmadığının TİB’den sorulup öğrenilmesi gerektiğini belirtiyorum.”

Kazan’a göre, dinleme işleminin yanı sıra 16 Mart 2011’den itibaren dört hafta süreyle gizli izleme de yapıldı. Bu karar, yedi kez uzatıldı ve toplamda 10 hafta daha izleme işlemi gerçekleştirildi. Kazan, dilekçesinde, “Ancak, dosyadaki gizli izleme kararlarında da önemli eksikler var. 15 Haziran 2011’den 11 Ekim 2011’e kadar ve 18 Ekim 2011 ve sonrasındaki kararlar bulunmamaktadır. Bunlar da tamamlanmalı ve izleme kararını kimlerin uyguladığı belli olduğuna göre, bu kişilerin kullandığı bilgisayarlarla, diğer veri taşıyıcılar izlenerek, imha işlemi yapılırken kopyalama yapılıp yapılmadığı araştırılıp saptanmalıdır” dedi.

Kazan, şunları kaydetti: “Gizli izleme aylarca sürdürülmüş. Ama, dosyada bu izlemenin belgeleri yok. Bu süre içinde ne yapmışım, kimlerle buluşmuşum, nerelerde oturup kalkmışım, fotoğraf yok, tutanak yok. Sadece 2 Kasım 2011 günlü bir tutanağı saklamışlar. Orada da, Altan Öymen ve Güldal Mumcu’yla bir restoranda buluşup yemek yiyecek olmamızın ‘suç örgütü faaliyeti’ sayıldığı anlaşılıyor.  İnanılmaz bir cüretle, TBMM Başkanvekilini izlemekten, izleme tutanağını dosyaya yerleştirmekten korkmamışlar. Ve e-posta adresimle ilgili karar alıp uygulamışlar. Ama, dosyada bu uygulamaya ilişkin de, tek bir belge yok, tutanak yok. Onlar nerededir, kimin elindedir belli değil. Hepsini başka amaçlı kullanımlar için dosyadan kaçırıp kendilerine saklamışlar. Sahte bir ‘Demirtaş’la Görüşme’ notuna dayanılarak başlatılıp sürdürülen bu dinleme ve izlemelerin hepsi, polis / savcı / yargıç üçgeninde gerçekleştirilen bir suç örgütü işidir. Çünkü, benim Demirtaş’la görüşmemin saklısı gizlisi yoktu. İlhan Cihaner müdafii sıfatıyla, parlamentoda grubu bulunan muhalefet partisi liderlerinden randevu aldım. Demirtaş ve Bahçeli ile TBMM’de, Baykal’la CHP Genel Merkezinde görüştüm. Kendilerine, Erzincan/Erzurum’da yaşananları anlatan bir rapor sundum. Dolayısıyla, ‘Demirtaş’la Görüşme’ notunun, yasal soruşturma süsü verebilmek için uydurulduğu açıktır. Cihaner olayındaki görev anlayışımı ve Ergenekon soruşturmalarına ilişkin açıklamalarımla, özel yetkili mahkemeleri suç örgütü sayışımı cezalandırmak için Nazmi Ardıç’la Zekeriya Öz ve Cihan Kansız’ın bu kirli yola başvurduğu anlaşılıyor.”

Kazan, dilekçesinde, “suç işlendiğine ilişkin hiçbir sebep yokken” dinleme ve izleme isteyen Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, müdür vekili Ahmet Davulcu, savcılar Zekeriya Öz ve Cihan Kansız’ın, bu kararları veren 12 hakimin bir suç örgütü oluşturduklarını ve başka amaçla kullanılmak üzere yasaya aykırı dinleme izleme yaptırdıklarını savundu.