Gazeteci-yazar Amberin Zaman yaklaşan seçimlere ve HDP'ye, 'çözüm süreci'ne ve seçim sonuçlarının sürece olası etkilerine ilişkin DİHA'ya değerlendirmelerde bulundu.  

ERDOĞAN'IN MİLLİYETÇİ SÖYLEMLERİ

"Cumhurbaşkanı'nın ürettiği söylemi konjonktüre bağlı olarak değerlendirmek gerek. Erdoğan 2011 seçimlerinde de 'Eğer biz iktidarda olsaydık idam cezasını kaldırmazdık' demişti. Her seçim öncesi milliyetçi oyları çekmek adına daha bir şahinleşiyor, ama iş seçimi atlamaya geldiğinde yeniden süreci sahiplenen bir tutum benimseyebiliyor.

İfade ettikleri süreçten ne kast edildiğini hala hiç kimse bilmiyor, tek bilinen şey karşılıklı bir ateşkesin sürdüğü ve bir takım müzakerelerin yürütüldüğü."

'KÜRT SORUNUNUN HENÜZ ÖZÜNE DOKUNULMUŞ DEĞİL'

"Hükümet, Kürt sorununu bir araç olarak mı görüyor, kendi siyasi hayallerini gerçekleştirmek için mi yoksa samimi olarak gerçekten Kürt sorununu çözmek mi istiyor? Çözümden ne anlıyor? Yani bunu hiçbir zaman net bir biçimde ifade etmedi. Kürt sorununun çözümüne ilişkin Kürtlerin en azından taleplerini biliyoruz. Bu taleplerin hangileri şu ana kadar karşılandı? Öyle ufak tefek bir takım şeyler yapıldı. İşte KCK davasından yargılananlar serbest bırakıldı. Kürtçe konusunda bazı esnemelere tanık oldu. TRT 6, Mardin Artuklu Üniversitesi'nde Kürtçe bölüm açılması vs. gibi bir takım palyatif olarak nitelendirebileceğimiz adımlar. Ama işin özüne, yani idari özerklik yönüne, anayasal hakların tanınması yönleri hala masada ama adım atılmış değil. Bu duruma rağmen Kürtler hala barış sürecini sonuna kadar inat ve sabırla sahipleniyor."

AĞRI'DA YAŞANANLAR

Bu tür provokasyonlar geçmişte de yaşandı. Ağrı olayında Kürt tarafı çok olgun bir tepki ve sınav verdi. Kürtler tabiri caizse 'oyuna' gelmeyip, olayın daha da alevlenmesini engellediler. Ağrı olayının ortaya koyduğu bir diğer olumlu tablo ise halkın artık bir takım şeyleri görebilmesi ve her şeyin üstüne balıklama atlamaması, sorgulayabilmesini gösterdi.

HDP'YE YÖNELİK ARTAN İLGİ

"Aslında bunun zemini yıllardır hazırlanıyor. Şunu da kabul etmek gerekir ki Türkiye normalleşiyor ve bu normalleşme çerçevesinde Öcalan ile devlet görüşüyor. Ve millet sokağa çıkıp, işte ortalığı ayağa kaldırmadı. Bu kabullenildi halk tarafından. Çatışmasızlığın getirdiği bir rahatlama var. Bütün bunları aynı çerçevede değerlendirmek lazım. İnsanlar daha hazır artık Kürtlerin siyaset içerisinde yer almasında. Tabi bunda Türkiyelileşme söyleminin de mutlak payı var. HDP'yi bütün bu çerçeve içerisinde anlamaya çalışmak gerekiyor. Tabi Selahattin Demirtaş'ın da katkısı var. Çünkü genç, mizah duygusu gelişmiş, zeki ve böyle bir figüre duyulan bir özlem var Türkiye'de. Çünkü Tayyip Erdoğan'ın karşısında onun kadar karizmatik, zekası kıvrak olan, ağzı iyi laf yapabilen bir siyasi figür yoktu. Belli bir boşluğu doldurdu. Bunu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gördük. Bu ilgiye rağmen, açıklanan aday listesinde ortalama şehirli beyaz bir Türkün kendisini bulabileceği adaylar konusunda bir eksiklik de var."

SEÇİM BARAJI

"Var olan bu baraj, tam da Kürtler Meclis'e girmesin diye oluşturulmuş bir baraj. Bir toplumsal refleks bekliyor Kürtler. Madem birlik, beraberlikten söz ediliyor, madem ki yıllarca 'silahı bırakın düz ovada siyaset yapın' denildi -ki onu yapıyor şu an Kürtler- ve bütün engellere rağmen yapıyor bunu da. Öyle bunu bir görev olarak bilmek gerekiyor. Kürtleri Meclis'e taşımak, yurttaşlık görevi. Bu olmazsa karşı taraftaki kırılmayı ben hayal bile etmek istemiyorum."

ERMENİ SOYKIRIMI: TÜRKİYE'NİN İNKARI, ULUSLARARASI KAMUOYUNUN TANIMASI

"En önemli şey insanların ne olup bittiğine vakıf olması. Bunun adının nasıl konduğundan ziyade ilk etapta neler yaşandığının bilinmesi lazım. Çünkü yıllarca bir resmi tarih okutuldu insanlara ve hepimize yalan söylendi. İnsanlar olup biteni bilmiyor. Belki dedelerinden ninelerinden bölük pörçük dinlediler ama bir kere ilk önce bunun doğru anlatılması gerekiyor. O acıyı tarif etmek, yaşananların anılarını okumak, bilmek önemli. Burada hükümete, sivil topluma, aydınlara vs. görev düşüyor. Ve Ermenilerden özür dilenmesi gerekiyor. O zaman hepimiz hafifleyeceğiz, çünkü bu bir kambur. Eleştiriye ve özeleştiriye çok kapalı bir toplumuz. Çok dikenliyiz. İnsan kendine güvendiği nispette, kendini de eleştirebilir. Demek ki bir özgüven problemi var bu coğrafyada ve bu aşılmalı. Ama yine bugün Roboskililerden özür dilenmemişse, yüzyıl önce yapılan için özür dilenir mi bilmiyorum." (Yüksekova Haber'den derlenmiştir)