BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, İmralı Adası'na giden BDP heyetlerine müdahale edildiğini belirterek, "Eğer postacı arıyorsunuz PTT Genel Müdürlüğü'ne başvurun. BDP'de postacılık yapacak kimse yok. BDP'nin de eksiklikleri oldu, biz ilk gün Başbakan'ın bu tavrına karşı dik durmalıydık"dedi.

Radikal'de yer alan habere göre Tan, Abdullah Öcalan'ın Diyarbakır'da toplanmasını istediği Demokratik İslam Kongresi ile ilgili başta Gülen Cemaati olmak üzere bütün İslami grup ve cemaatlerin katılması gerektiğini aksi taktirde bir sonuç elde edilemeyeceğini söyledi.

Diyarbakır'da bulunan BDP Milletvekili Altan Tan, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Tan, BDP'nin İmralı'ye heyetlerine yapılan müdahaleleri ve Başbakan'ın sert eleştirilerine değerlendirirken, "Herkes haddini bilecek ama, Başbakan'ın da haddini bilmesi lazım. Demokrasilerde Başbakanlar Sultan değil. 'İmralı'ya kimin gideceğini ben karar veririm' diyor Başbakan. Peki İmralı'ya niye gidiyor millet? İlk günden dedik, ben şahsım ile ilgili bir tavır koydum ortaya. Eğer postacı arıyorsunuz PTT Genel Müdürlüğü'ne başvurun. BDP'de postacılık yapacak kimse yok. Onun için çözüm sürecinin birinci yanlışlığı bu müzakerelerin ve görüşmelerin şeklidir. Ama, bizim burada BDP'nin de eksiklikleri oldu, biz ilk günde Başbakanın bu tavrına karşı dik durmalıydık. Ve bizde Başbakan'a haddini bildirmeliydik. Eğer bir çözüm olacaksa kimse kimsenin babasının uşağı değil, doğru düzgün şeffaf demokratik bir çözüm olur. Bir yol takip edilir ve oradan hayırlı bir şey çıkar. Yoksa bu şekilde bu iş artık çözümsüzlüğe doğru gider"dedi.

'HİÇ KİMSE TEKRAR ÇATIŞMANIN OLMASINI ARZULAMIYOR' 

Tan, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık'ın, "Müzakere olmaz ise iç savaş çıkar" açıklamasını değerlendirirken, "Hiç kimse Türkiye 'de tekrar çatışmanın olmasını arzulamıyor. Ama bunun birinci muhatabı PKK 'dır, BDP değil. Bu kararı PKK verecek. Çünkü silahlı susturma kararını da yine PKK verdi. Ama biz siyasetçi olarak hiçbir zaman işte tekrar silahlar, tekrar çatışma başlasın, tekrar bu şiddetle çatışarak çözülsün diyemeyiz. Çünkü, siyasetin görevi çatışmasız bir çözüm üretmektir. Bizim bundan sonrada arayacağımız yol budur" dedi.

TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi olan Altan Tan, üzerinde 4 partinin anlaştığı 60 meddelik anayasa değişikliğinin meclisten geçirilmesi ile ilgili şöyle konuştu: 

"Biz yeni bir anayasa yapamadık, eh işte uzlaştığımız 60 maddeyi meclisten geçirelim demek, tam bir siyasi dolandırıcılıktır. Bu siyasi dolandırıcılığın içinde olmayacağız, olmayacağım. Çünkü, defalarca söyledik. Bu üzerinde uzlaşıldığı söylenen 60 madde, Mozambik anayasasında, Kazakistan anayasasından hatta hangi anayasalara baksanız hatta 12 Eylül anayasasın da aşağı yukarı etliğe sütlüğe dokunmayan ve 60 maddesi bir madde etmeyen maddelerdir. Türkiye'nin temel maddelerini çözmeyen, din devlet ilişkilerini, cem evlerini, tarikatları, medreseleri, baş örtüsünü, Kürt sorunu, ana dilde eğitimi, yerinden yönetimi, vatandaşlık tanımını, anayasanın değiştirilmez ilkeleri hal etmeyen bir anayasa halkı aldatmadan başka bir şey değildir. Ben bu siyasi dolandırıcılığın içinde olmayacağım. Ümit ederim Meclis Başkanı Cemil Çiçek'de bu siyasi dolandırıcılığın içinde olmaz."

'KONGREDE GÜLEN CEMAATİ DE YER ALMALIDIR' 

BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Abdullah Öcalan'ın Diyarbakır'da yapılmasını istediği Demokratik İslam Kongresi ile ilgili ise çarpıcı açıklamalarda bulundu. Tan, Öcalan'ın kongre çağrısının çok önemli olduğunu, yapılmasının herkesin isteği olduğunu söyledi.

Tan, şöyle dedi:

"Çünkü Ortadoğu 'da İslam’ı göz önünde bulundurmayan, Ortadoğu'nun kadim geleneği ile barışmayan İslam ile barışmayan hiçbir projenin başarılı olma şansı yoktur. Ama, hangi İslam. Bizim söylediğimiz Hz. Muhammed'in, Hz. Ali'nin, Raşit halifelerin, Sahhih İslamı yani doğru ve özgün İslam bunun ortaya çıkarılması için ciddi bir kongreye ciddi bir konferansa her zaman ihtiyaç var. Ancak, bizim DTK olarak yaptığımız birinci konferans istediğimiz genişlikte ve çerçevede geçmedi. Bundan sonrada yine dar kalıplarda bir tartışma yürütülecekse bunun bir faydası olmaz.

Şunu demek istiyorum. Ben formatı doğru olmayan bir çalışmanın içinde olmayacağım. Türkiye'deki bütün İslami gruplar, Gülen Cemaati'nden tutunuz, Mustazaf-Der'e kadar bunların tamamının görüşlerini beğenin, beğenmeyin selefilerden, sufilere kadar ne kadar İslami grup ve cemaat varsa bunların çağrılması lazımdır. Çağrılmada 'ben bir konferans yapıyorum gelin katılın değil', bunların önce çağrıcı olmaları teklif edilmesi lazım. Konferansın gündeminin yine bunların kabul edecek çerçevede olması lazımdır. Sansürsüz olarak herkesin gelip fikirlerini söylemesi lazımdır. Ben bunu Kandil'de sayın Murat Karayılan'a da söyledim.

Böyle bir konferans olursa yararlı olur. Ama yoksa benim istediğim şeyler konuşulsun, dar kapsamda olsun, Türkiye Cumhuriyeti’nin Diyanet işleri başkanlığını kullandığı gibi benim çizgide bir din anlayışı olsun bir konferans yapılırsa bunun hiçbir faydası olmaz. Ve İmralı'dan gelen çağrıda bu değil. Dini siyasete alet edecek, politik, kısır bir çalışmanın içinde olmam."