Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, HDP'nin hem Erdoğan'ın ihtiraslarına gem vurduğunu hem de AKP'yi tek başına iktidardan düşürdüğünü söyledi.

“Bu durum 13 yıldır hiç kimseyi takmadan iktidar sürenleri çıldırttı" diyen Tan, "Şu an yaşanan sorunun nedeni bu hazımsızlıktır” dedi.

Kandil'in tek taraflı çatışmasızlık ilan etmesi gerektiğini ifade eden Tan, "Kandil'in de HDP'ye fırsat vermesi Kürt siyasetine alan açması lazım" diye konuştu.

Zaman gazetesinden Doğan Ertuğrul'un Altan Tan ile söyleşisinin bir bölümü şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet, PKK'dan çok HDP'yi hedef tahtasına koydu. Erdoğan, HDP'ye neden bu kadar öfkeli?

Çünkü HDP büyük bir suç işledi ve Tayyip Erdoğan'ın ihtiraslarına gem vurdu. “Başkan olamazsın” derken sultan olamazsın, dedi. Çünkü Erdoğan'ın istediği başkanlık değil, sultanlıktı. HDP aynı zamanda AK Parti'yi tek başına iktidardan düşürdü. Bu durum 13 yıldır hiç kimseyi takmadan iktidar sürenleri çıldırttı. Şu an yaşanan sorunun nedeni bu hazımsızlıktır. Oysa demokrasilerde sonucu kabul etmek gerekir. Hazmetmek lazım. Ama Erdoğan ve AK Parti hazmedemedi.

Partinin kapatılma ya da eşbaşkanlar başta birçok ismin dokunulmazlıklarının kaldırılması gündemde. Sizce bu ihtimal ciddi mi?


Bu tehlikeli süreci yaşamayız deme lüksümüz yok. Türkiye'nin siyasi geçmişi, en akla ziyan şeylerin olabileceğini göstermiştir. İttihatçılar bakanlar kurulu bastı, bakanları vurdu. En son Orhan Doğan ve arkadaşları yaka paça Meclis'ten götürüldü. Bir korku salmak istemem ama hiçbir şey olmaz deme lüksümüz yok. Siyasi çılgınlıklar küçük adımlarla başlar ve nereye kadar gideceği bilinmez.

Yalçın Akdoğan, ‘Çözüm HDP'ye kazandırdı' dedi. Sürecin askıya alınmasının tek nedeni AK Parti'ye oy kaybettirmesi ve başkanlık hayalinin bitmesi mi?

Hayır. Çözüm sürecinde temel bir yanlış vardı. Devlet ve Kürt siyasetinin çözüm sürecinden aynı şeyi anlamadı. Devletin kafasındaki şuydu. PKK dağdan insin, teslim olsun, silahları bıraksın ve Kürtler şu anki durumdan daha öte hiçbir şey istemesin. Bu şu demekti, eskiden döverek asimile ediyordum, şimdi gelsinler şarkılarını, türkülerini söylesinler, dillerini öğrensinler ve acısız bir şekilde dayak yemeden asimile olsunlar. Kürtlerin ise anadilde eğitim, o dilin kamusal alanda kullanımın serbest olması ve bölgesel yönetim gibi çeşitli talepleri var. Çünkü Kürtler, eşit vatandaşlar olarak her TC vatandaşının sahip olduğu hakları istiyor.

Erdoğan, uzlaşması imkânsız gibi görünen bu iki beklenti arasında nerede durdu?

Tayyip Erdoğan için çözüm süreci halkı oyalamak, 3 seçimi atlatma operasyonuydu. Yerel seçim, cumhurbaşkanlığı ve 7 Haziran... Erdoğan, bu seçimi atlatayım Kürtler de beni başkan yapsın... Ondan sonra da bakayım... Çünkü kafalarında yeni bir Türkiye formatı yok. Eski laikçi ulus devlet paradigmasını devam ettiren, -ki Erdoğan, laikçi paradigmayı törpüledi ama Türkçü ulus devlet formatını cilalayarak devam ettirdi- bu bakış açısı çözüm getirmedi.

HDP, İmralı ve Kandil çözüm iradesi görmediyse süreç nasıl devam etti?


Çünkü o çatışmasızlık süreci Türkiye'yi rahatlattı. Kürtlere karşı önyargılı görüşleri olan geniş halk kitleleri önemli oranda ikna edildi. Barış, çatışmasızlık ve kan dökülmemesi ortak payda oldu. Bu kazançtır. Öcalan, Newroz açıklamasıyla bir perspektif sundu. “Ortadoğu'da stratejik ortağımız Türkiye'dir. Türkler ve kürtler AB ve Batı bloku içinde yer almalıdır, Ortadoğu konfederasyonu kurulmalıdır. Biz Türkiye'yi bölmek, parçalamak istemiyoruz, Kürt siyasal hareketi Türkiye'de hak arama mücadelesini silahla yapmayacak... Silah dönemi bitmiştir, demokratik bir mücadele verecektir” dedi. Bu barış ortamında HDP kendini doğru ifade ederek yüzde 13 oy aldı. Aslında gerçek çözümü konuşmak için en doğru nokta burası... 8 Haziran sabahı gerçek bir çözüm süreci başlatmak için fırsat doğdu.

Madem şartlar bu kadar uygundu PKK neden yeniden çatışma başlattı?

Çözüm sürecinin perspektifi böyle gitseydi, hem devlet hem de Kandil bu çizgiye birebir uysaydı, sorun çözülürdü. Eğer 21 Mart açıklaması çerçevesinde silah taktik olarak değil, stratejik olarak devreden çıkmışsa, yol kesme, araç yakma, şantiye basma ve tekrar başlayan öldürme eylemleri dahil hiçbiri kabul edilemez. Velev ki Ergenekon artıkları böyle bir tezgâh peşinde iseler bile bunlar kabul edilemez. 21 Mart perspektifi dışında hareket edilmiştir.

Yani PKK içinde bir kanat ya da bazı gruplar çatışma mı istiyor?


PKK'nin da en azından belli bir kesimi, evet... Ceylanpınar'daki polisleri önce üstlendiler sonra biz öldürmedik dediler. Bunlar karanlık işler. Sürece dönecek olursak, sadece PKK'nin silah bırakmasıyla Kürt sorunu çözülmez. Silah bir sonuçtur. PKK dağdan inmezse seçim barajı inmeyecek mi, anadil hakkı verilmeyecek mi? Demokratikleşme adımları dağdan inmesine bağlanamaz.

PKK ile ne müzakere edilmeliydi?

PKK ile silahlar nasıl susar, kime teslim edilir, dağdan inenler ovada nasıl siyaset yapar onu konuşacaksın. Devlet basit bir işportacı mantığı ile işte ben Öcalan'la görüşürüm, dışarı çıkma sözü verir ikna ederim, o da PKK'yi dağdan indirir, ben de kulağımız üzerine yatarım. Öcalan'ın getirilmesinden sonra 5 yıl ülkede pat pat patlamadı ama devlet kendince kurnazlık yaptı. Ama hâlâ bir ümit var. Allah göstermesin, 50 bin insan daha ölse bile yine aynı masa kurulmak zorunda...

AK Parti ile yeniden masa kurulabilir mi?

Tayyip Bey'in ihtirasları devam ettiği sürece çok zor. Gerçek çözümün başlaması gereken aşamadayız. Erdoğan, bizim yok etmek istediğimiz bir düşmanımız değil. Aramızda kan davası yok. Tayyip Bey'e ve arkadaşlarına şunu söylüyoruz. Sultanlık hayaliniz yanlış. Ben istediğim ihaleyi istediğime veririm, havuz sistemi kurar 100 milyon dolar alırım, istediğimi büyükelçi, istediğimi orgeneral yaparım demek sultanlıktır. Biz Erdoğan'ın ihtiraslarını durdurmak ve Erdoğan'a bu imkânı sunan AK Parti iktidarını engellemekle mükellefiz. Ancak çözüm için AK Parti ile görüşmeye de devam ederiz.

Öcalan'ın bu çatışma sürecine müdahale etme ihtimali var mı?

Öcalan, bir aşamada duruma mutlaka müdahale edecektir. Etmelidir de. PKK üzerinde, Kürt siyasi hareketi üzerinde etkili tek şahıs odur. Ama hükümet Öcalan'ı da bizleri de araçsallaştırmak istiyor. Kandil'in de net bir karar vermesi gerekiyor. 21 Mart 2013'te silahlar Türkiye'de taktik olarak değil, stratejik olarak devre dışı kalmıştır denilmişse bu söz geçerli mi, değil mi?

Çatışmalar planlıysa PKK neden ek taraflı çatışmasızlık ilan etmiyor?

Bana göre Kandil şu an tek taraflı çatışmasızlık ilan etmelidir. Türkiye'de Gladyo varsa amaç erken seçimleri etkilemekse, Tayyip Erdoğan seçimler için bir savaş çıkarmak istiyorsa bütün bu ‘eğer'lerin cevabı evetse o zaman Kandil'in tek taraflı çatışmasızlık ilan etmesi gerekir. Polis öldürmeler, araç yakmalar gibi tüm eylemlerin çok net söylüyorum, sonlandırılması gerekir.

Kandil, bu kadar kritik bir zamanda neden iktidarın işine gelecek adımlar atıyor. Yoksa MİT aracılığıyla gizli mutabakat mı var?


Bakın istihbari bilgiye sahip değilim ama halk arasında bir kanaat var; efendim HDP Tayyip Erdoğan'ı başkan yaptırmadı ama böyle giderse Kürt siyaseti Tayyip Erdoğan'ı başkan hatta sultan yapacak. Kurulan bu tezgâh bu şekilde devam ederse ‘HDP şiddeti destekliyor, PKK şiddetten vazgeçmiyor' algısı üzerinden Erdoğan'ın çizdiği tablo devam ederse korkarım ki Erdoğan başkan olur.

Kandil, HDP tam da Türkiye partisi olurken neden ayar veriyor?

Kandil'in de HDP'ye fırsat vermesi Kürt siyasetine alan açması lazım. Yüzlerce binlerce eylem, öldürme, inanın Kürt kadınlarının Tayyip Erdoğan'a sırtlarını dönmesi kadar etkili olmamıştır. Seçime 1 gün kala Ağrı ve Iğdır'a ziyaret yaptı; Ağrı 4-0, Iğdır 2-0 oldu. Türkiye halkı bizim çığlığımıza, havarımıza cevap vermiştir. ‘Seni duyduk, anladık ve kredi açtık' demiştir.