Başbakan Tayyip Erdoğan, "Gezi Parkı olayları ile 17-25 Aralık operasyonlarının aynı odakların gerçekleştirdiğini" öne sürerek" Millet darbe heveslilerine en güzel cevabı sandıkta verdi. Şimdi Türkiye’yi bir başka meseleyle, mezhep farklılıklarını kaşıyarak yeniden tahrik etmenin peşindeler" dedi. Soma'nın da karıştırılmaya çalışıldığını savunan Erdoğan "Yahu orada bile Alevi vatandaşlarımızı sağdan soldan toparlayıp Soma’ya getiriyorlar. Niye? Bu defa da Soma’yı karıştıracaklar."

AKP grup toplantısında Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Bu ülkenin asli unsuru olan Kürt kardeşlerimize karşı bize kadar ret, inkar, asimilasyon politikaları uygulandı. Öte yandan Alevi kardeşlerimizin varlıkları bile inkar edildi, görmezden gelindi. Ağır tahrikler, baskı sürdürüldü. Dersim’de yüzlerce Alevi vatandaşımız katledildi, binlercesi tehcire zorlandı. CHP’nin dününde ve bugününde Dersim katliamına karşı duranı gördünüz mü? Şu anda anamuhalefetin genel müdürü Dersimli değil mi? Hiç konuştuğunu gördünüz mü? Konuşamaz, çünkü o işin arkasında duran CHP. Konuştuğu anda birçok şeyler ortaya çıkar. Çorum’da Kahramanmaraş’ta, Sivas’ta, Gazi Mahallesi’nde sonu çok acı biten elim hadiseler yaşandı.

Başörtüsü meselesini bu ülke 40 yıl tartışmak zorunda kaldı. 40 yıl boyunca üniversite deyince akla bilim, eğitim, özgürlük değil, başörtüsü yasağı geldi. Yazık değil mi?

İnsanlar ana dillerini konuşurlarsa ülke bölünür, parçalanır diye toplumu korkuttukar. Biz engelleri kaldırdık ve bu ülke hamdolsun bölünmedi, tam tersine daha da güçlendi.

1 asır boyunca bu yasakları savunanlar bu ülkeye yazık etmedi mi?

Bizi millet olarak anlamsız tartışmalarla, anlamsız yasaklarla sanal gündemlerle on yıllarca hatta asırlarca oyaladılar. Her 10 yılda bir yaptıkları darbelerle ya da darbe girişimleriyle bize ağır bedeller ödettiler.

Bizim 77 milyon hep birlikte bu oynanan oyunu milletçe görmemiz gerekiyor. Türkiye üzerine içeriden ve dışarıdan kurulan bu tezgahları çok iyi görmemiz, anlamamız gerekiyor.

Bunu defalarca ifade ettim. Şu anda Mayıs ayındayız. İşte geçen 28 Mayıs’ta Türkiye’nin nasıl bir konumda olduğunu lütfen hatırlayın. Dünyanın en büyük ekonomileri daralırken, yüzde 0 üzeri, 1-2 oranında büyürken Türkiye yüzde 4-5 büyüme oranlarını yakalamıştı.

İşte o günlerde Batı’daki insanların koşarak Doğu’ya gittiklerini görüyorduk. İşadamlarının Güneydoğu’ya koşup yeni yatırımlara giriştiğini görüyorduk.

İşler o kadar iyi gidiyordu ki, 2013 Mayıs’ında borsa rekor kırıyor. MB rezervi 135 milyar dolara ulaşıp rekor kırıyor, IMF’e borç 14 Mayıs’ta bitiyor, enflasyon ve faiz en düşük seviyelere geliyor.

Türkiye adeta şaha kalkmış, ne küresel kriz, ne bölgesel krizler Türkiye’yi durduramıyor.

'MİLLETVEKİLLERİ GÖSTERİCİLERE PARA DAĞITIYOR'


Ama sonra bir şey oluyor. İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan eylemler. Neymiş, ağaçlar sökülüyormuş. 12 ağaç nakledilecek ve bu istismar edilerek dalga dalga ülke geneline yayıyorlar. Düğmeye bir yere basılıyor, legal illegal örgütler işbirliği yaparak huzuru bozacak bir noktaya getiriyor.

O kadar hazırlıklı bir saldırı yapılıyor ki, huzur, istikrar, ekonomi hedef alınıyor. Borsa bir anda gerilemeye başlıyor, faiz yükseliyor. Yurtdışında kampanya yapılıyor, yatırımcı tedirgin ediliyor. İçeride tüketmeyin, ekonomi dursun çağrısı yapılıyor.

Sokaklarda vandallık, şiddet görüntüsü… Sanki Türkiye’nin genelinde terör esiyor gibi servis ediliyor. Ana muhalefet partisi kışkırtmalar yapıyor. Milletvekilleri göstericilere erzak dağıtıyor, para dağıtıyor, polislere de hakaret ediyor.

Yandaş medyaları her türlü yalanı yazarak, gerek sosyal medyada, gerek yazılı medyada insanları sokağa dökmek için her şeyi yapıyor.

İşveren örgütleri sorumsuzca açıklamalar yapıyor. Değerli kardeşlerim, o malum işverenler ve o işveren örgütleri vesaire, bunların içinde diğer işçi örgütleri de var. Bir kısım memur örgütleri de var. El birliği ederek sanki bütün bu olayların sorumlusu olarak da bizleri gösteriyor.

Ortada herhangi bir şey yok, tek gerekçeleri ne? 12 tane ağaç. Hamdolsun, dik durduk, sağlam durduk, eğilmedik, bükülmedik ve bu saldırıları bertaraf ettik.

Bu kez de yeni bir hazırlığın içine girdiler. 17 25 Aralık darbe girişimlerini yaptılar. Demokrasiyi, istikrarı, milli iradeyi hedef aldılar. Orada da dik durduk, ülkeyi sağ salim seçime götürdük. 30 Mart’ta milli iradeyi tecelli ettirdik.

Millet darbe heveslilerine en güzel cevabı sandıkta verdi. Şimdi Türkiye’yi bir başka meseleyle, mezhep farklılıklarını kaşıyarak yeniden tahrik etmenin peşindeler.

Hem içeride hem dışarıda Alevi vatandaşlarımız üzerinden istismar yapmak isteyenler yeniden kollarını sıvadılar. Bir süredir bunun provaları zaten yapılıyordu.

Bu haftasonu Almanya’daydım. Aynı gün Almanya’da bizim oradaki toplantımızın yapıldığı o muhteşem salonun yakınından bir nehir geçiyor. Nehrin karşı tarafında da Alisiz Alevilere miting yapma izni veriliyor. Dert, bizim yaptığımız veya yapacağımız o toplantıyı adeta acaba nasıl sabote ederiz, bunun gayreti içine girdiler.

Bütün bunlara rağmen, Alman yönetimi orada tedbirlerini iyi almıştı. Gerçi aynı anda bizim toplantımızın olduğu bölgeye yakın 5 merkezde o gün bize karşı olan gruplar toplantılar yapılıyor.

Alınan güvenlik önlemleri başarılı olduğu için hiçbirisi arzusuna ulaşamadı, bizler de Almanya’daki kardeşlerimizle muhteşem bir buluşmayı gerçekleştirdik.

'CHP'Lİ VEKİLLER ALEVİ VATANDAŞLARI TAHRİK EDİYOR'

CHP’nin bazı milletvekilleri her türlü iftirayı kullanarak Alevi vatandaşlarımızı tahrik ediyor. Reyhanlı saldırısında bunu denediler. Gezi olaylarında, 1 Mayıs olaylarında bunu denediler.

Okmeydanı’nda bir kez daha denediler, bir kez daha başarısız oldular.

Merhumun kızkardeşinin sesini duydunuz değil mi? Eğer siz bu eylemleri yapmamış olsaydınız, benim kardeşim ölmeyecekti. Vaka bu, ortada herhangi bir şey yok. Herhangi bir sıkıntı da yok. GBT’sinde de en ufak bir olumsuz bir yanı da yok. Cemevinde maalesef böyle bir olayla karşı karşıya kalıyor.

Okmeydanı’nda olayların başını çeken eli kanlı terör örgütünün dışarıdan desteklenmediğini söyleyebilecek olan var mı? Nerelerde korundukları, kullandıklarını çok iyi biliyoruz. Biliyorsunuz, DHKP-C’nin kampları Yunanistan’da. En sonunda Yunanistan yönetimi bunlara bir darbe indirdiler, acaba sıfırladılar mı, ona kani değilim.

CHP genel müdürüne defalarca çağrı yaptım. Bu örgütü koruyup kollamaktan vazgeçin diye uyarı yaptım. O malum Tunceli milletvekili başta olmak üzere CHP vekilleri o örgütün vekilleri gibi davranıyorlar. Bir tane de CHP milletvekili çıkıp bunun hesabını sormuyor. TBMM’nin bir vekili gibi değil, Suriye’deki diktatör zalim rejimin temsilcisi gibi davranan vekillere CHP içinden birileri çıkıp siz ne yapıyorsunuz demiyor. CHP’li vekilleri Esed’e götürenin, Reyhanlı saldırısında olduğunu belgelerle ortaya koyduk. CHP içinden bir tane yürekli vekil çıkıp da ne oluyor diye sormadı. CHP Alevi vatandaşlarımızın duygularını istismar etmekten, onlar üzerinden çatışma senaryolarını beslemekten başka hiçbir şey yapmamıştır ve yapmaz. Faili oldukları Dersim olaylarıyla yüzleşme cesaretini gösteremediler.

'ALEVİLERİ SAĞDAN SOLDAN TOPLAYIP SOMAYA GETİRİYORLAR'

Biz defalarca reform yaptık, daha da yapacağız. Normalleştikçe ülkemiz, asırlardır devam eden sorunlar tek tek ortadan kalkıyor. Bütün anlamsız yasaklar, kısıtlamalar, biz alevi kardeşlerimizin sorunlarını bir istismar olarak kullanılmasına asla izin vermeyiz. Hızır paşalar asırlar öncesinde kalmıştır. Açılın kapılar şaha gidelim diye, medet arama dönemi de asırlar öncesinde kalmıştır. Hep söyledik yine söylüyoruz, Türkiye’de kimin ne meselesi varsa o bizim meselemizdir.

Aradan eli kanlı örgütler çekildiğinde, istismarcılar tahrikçiler çekildiğinde inanın her mesele çözülecektir. Birileri yarayı derinleştirmeye çalışırken biz yaralara şifa bulmanın samimi mücadelesi içindeyiz. Alevi vatandaşlarımın da bu yaşananlardan rahatsız olduğunu biliyoruz. Alevi vatandaşlarım lütfen iki yüzlü siyasetçilere prim vermesinler. Polisle çatışarak cam çerçeve kırarak masum insanların hatta çocukların ölümüne zemin hazırlayarak, hiçbir meselenin çözülemeyeceğini bilmeleri lazım.

İşte şurada Soma’da yaşananlar. Yahu orada bile Alevi vatandaşlarımızı sağdan soldan toparlayıp Soma’ya getiriyorlar. Niye? Bu defa da Soma’yı karıştıracaklar. 301 kardeşimiz şehit olmuş, onlar bunun üzerinden neyi elde ederiz. Elinde silahlarla İstanbul sokaklarında terör estirmeye çalışan zihniyet. Silah ve şiddet hangi sorunu çözdü. Bizim hiçbir meselemiz çözümsüz değil.

'HASSASİYET GÖSTERECEĞİZ'

Çıkmış barolar birliğinde konuşma yapıyor. ‘Başbakan’ diyor, ‘kırılan cam çerçevenin derdinde’ diyor. Yahu başbakan sadece kırılan cam çerçeveyi konuşmuyor, ama bu vesileyle oralarda yaralanan ölen insanları da bu başbakan konuşuyor. Bilesin ki o cam çerçeveler bir bütünün parçasıdır. Fakat belki de dünyada yalanı bu adam kadar mahir kullanan bir ikinci kişiyi bulamazsınız. Ya bunun eğitimini özel olarak aldı ya da genlerinde var. Böyle birisi.

Aracıları aradan çektiğimizde, istismarcıları elimizin tersiyle ittiğimizde, yüz yüze görüştüğümüzde inanın aramızda hiçbir fark olmadığını tekrar göreceğiz. Merhum Aşık Veysel de onu söylüyor.

Yezit nedir, ne kızılbaş / Değil miyiz hep bir kardaş / Bizi yakar bizim ataş / Söndürmektir tek çaresi

Bunu biz söndüreceğiz, birlikte söndüreceğiz. Yaşanan onca tahrike rağmen, Allah’a sonsuz şükürler olsun bu millet oyuna gelmedi. Bu yetmez, biz yeni Burakcan’ların terörün içine sokulan yeni Berkin’lerin Okmeydanı’nda olaylarda ölen Umut’ların, Ayhan’ların ölmesine yitip gitmesine tahammül gösteremeyiz. Bir olmak, iri olmak, diri olmak böylece 77 milyon Türkiye olmak kardeş olmak için hepimiz hassasiyet göstereceğiz.

'BEDELİ NE OLURSA OLSUN'


2004 yılında Avrupa’da, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği UETD adı altında bir STK kuruldu. Bu örgütün binasının açılışını birlikte gerçekleştirmiştik. 20 bin vatandaşımızla hasret giderdik. Önce LED kurulmasına müsaade etmişlerdi, sonra onu da yasakladılar. Ki dışardan bunun izlenmesi çok daha farklı hale gelecek. Fakat LED ekran kurulmamasına rağmen, gerçekten oluşan ambiyans çok daha farklı. Orada iki şeyi bir arada yaptık.

İndirilen okunan hatmi şerifler, kasideler, ilahiler ve orada yine aynı şekilde hocalarımızın gerçekten çift hocamızın birlikte okumuş olduğu ezan o arenadaki havayı farklı bir heyecana farklı bir hem orada bir sükunet bir sühunet ve ardından da büyük bir coşku. Burada Diyanet İşleri Başkan Yardımcımız duasını yaptı. Başbakan yardımcımız oldu, UETD başkanının konuşmaları oldu. Ardından şahsım bir hitabı oldu.

Tabi Almanya’ya yapacağımız ziyaret, alman medyasında tedirginlik oluşturdu. Medyanın önemli bir kısmı çok aleni şekilde ırkçı ifadelere başvurmaktan kaçınmadı. Türkiye’deki bazı medya kuruluşlarıyla ortak bir dil kullanarak, saldırıları elbette umursamadık. Hatta bazıları bize oraya gitmememizin uygun olacağını söyledi. Dedik ki, orada üç milyon Türk var mı, var. Biz oraya gideriz. Bedeli ne olursa olsun gideriz.

'ALMAN MEDYASI IRKÇI BAŞLIKLARLA BİZE SALDIRDI'

Sayın Merkel ile bir telefon görüşmemiz oldu. Hem bu ziyareti hem de sayın Merkel bir kez daha Soma nedeniyle taziyelerini iletti. Hatta teknoloji noktasında da müşterek işler yapabileceğimizi ifade etti. Almanya’da görüşmelerimizi yaptık, Köln Arena’da sağduyulu kardeşlerimizin arasında hasret giderdik.

Tabi şurası ilginç, Alman medyası ırkçı nefret dolu başlıklarla bize saldırırken, AP seçimleri de Avrupa’da güçlenen tehdidin sinyalini verdi. Biz yıllardır ırkçı saldırılara dikkat çekmeye çalışıyoruz. Türklere yönelik Neonazi cinayetlerine vurgu yapıyor, bu tehlikeye Avrupa’nın önlem almasını ifade ediyoruz. Burada tabi bir şeyi özellikle söylemek isterim. Sözde bir Türk, bir siyasi partinin eş başkanı. Toplantının öncesinde ve sonrasında kullandığı ifadeler çok çirkin. Sen nasıl demokratsın? Seni Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanının oraya gelmesi bu kadar rahatsız mı ediyor?

Vatandaşlarımızın bir kısmının olumsuz yaklaşımını nasıl yatıştırdığı ortada. Kusura bakma, senin Sayın Merkel’e ne kadar saygı duyacağını biliriz. Ama biz saygıyı en güzel şekilde ifade etmesini de biliriz. Ama önce sen kökenin itibariyle, mensubu olduğun ülkenin başbakanına bu şekilde konuşma hakkına sahip değilsin. Nerede milletvekili olursan ol önce haddini bileceksin. Zaten eş başkanlığını yaptığın bir başka bayan vardı şimdi değil zannediyorum. O da zaman zaman birçok şeyler yapar konuşurdu, ama biz Türkiye’nin kapılarını ona kapatmadık. Ama sen ileri gittin. Bunlara senin gücün yetmez önce haddini bileceksin.