Başta Cizre’de yaşananlar olmak üzere son dönemde Kürt yurttaşları ve HDP’yi hedef alan linç girişimleri ve saldırılara karşı 160 akademisyen ‘barış ve adalet için dayanışma’ çağrısı yaptı.

“Türkiye sınırları içinde yaşayan Kürt yurttaşların yaşam haklarının tehdit altında olduğu bugünlerde, ülke yönetiminde söz sahibi olanları silaha ve ölüme değil; siyasete, müzakereye, adalete ve barışa sahip çıkmaya çağırıyoruz” denilen metinde, Cizre’deki yaşanan sivil ölümlerinin kamuoyundan saklandığı belirtildi.

üzerinden başlatılan imza kampanyasının çağrı metninde şöyle denildi:

“Bizler, akademisyenler olarak, 7 Haziran seçim sürecinden itibaren Türkiye’nin içine girdiği şiddet ortamını endişeyle izliyoruz. Aralarında atanmış bakanların da bulunduğu müstafi AKP hükümeti, failleri hala karanlıkta bırakılan Suruç katliamını öne sürerek Türkiye sınırları içinde ve ötesinde siyasi ve askeri operasyonlar başlatmıştır. Terörle mücadele ve güvenlik gerekçesiyle başlatılan bu süreç, gün be gün ölümlerin çetelesini bile tutamadığımız bir savaş ortamına evrilmektedir. Bizler, siyasi kanalları tamamen dışlayan ve sadece şiddet dilini hakim kılan bu tutumun derhal terk edilmesi çağrısını mesleki ve insani bir görev olarak biliyor, meslektaşlarımızı sesimize ses katmaya çağırıyoruz.

Abluka altındaki Cizre başta olmak üzere, güvenlik güçlerince bir çok kentte olağanüstü hal uygulamaları hakim kılınmıştır. Bölgeden gelen haberlerden, güvenlik güçlerinin Cizre’de hedef gözetmeksizin ateş açtığını, aralarında bebeklerin de bulunduğu birçok insanın hayatını kaybettiğini, sokağa çıkma yasağı sebebiyle yaralı ve hastaların sağlık hizmetlerine ulaşamadığını, halkın yiyecek ve su sıkıntısı çektiğini, cenazelerin defnedilememesi sebebiyle buz torbalarıyla evlerde ya da mahalle camilerinde muhafaza edildiğini öğreniyoruz. HDP’li bakan, milletvekilleri ve çeşitli sivil toplum örgütü temsilcileri de dahil olmak üzere, kente girişlerin yasaklanması, telefon hatlarının kesintiye uğratılması, GSM şebekelerinin bloke edilmesi, internet yasakları ve yabancı gazetecilerin sınır dışı edilmesiyle Cizre’den haber alma kanallarımız daraltılıyor. Halihazırdaki ablukayı daha da ağırlaştıran ve kenti yalnızlaştıran bu uygulamalarla, Cizre’de yaşanan katliamın boyutu kamuoyundan saklanıyor.

Devletin en üst kademesindekiler ve medya kuruluşları seçilmiş siyasi parti temsilcilerini hedef gösteriyor. Pek çok şehirde HDP üyeleri ve bürolarına yönelen bir saldırı dalgası boy gösteriyor. Ülkenin dört bir yanında Kürt yurttaşları hedef alan linç girişimleri, ev ve işyerlerine yönelik kundaklama ve yağma eylemleri artıyor. Güvenlik güçleri bu sistematik saldırıları engellemekte yetersiz ve isteksiz davranırken, devlet yetkililerinin linç girişimlerini vatandaşın duygusal tepkisi olarak nitelendirdiğini irkilerek izliyoruz.

Biz aşağıda imzası bulunan akademisyenler Türkiye kamuoyunu barıştan, adaletten ve birlikte yaşamdan yana tavır almaya çağırıyoruz. Türkiye sınırları içinde yaşayan Kürt yurttaşların yaşam hakları tehdit altında olduğu bugünlerde, ülke yönetiminde söz sahibi olanları silaha ve ölüme değil; siyasete, müzakereye, adalete ve barışa sahip çıkmaya çağırıyoruz.” (Diken)