Aralarında TBMM Başkan Vekilliği, bakanlık, genel müdürlük yapmış isimlerle akademisyenlerin de bulunduğu 68 Kuşağı Mülkiyelileri Anayasa değişikliği ve referanduma ilişkin kamuoyuna bir çağrı yaptı.

Murat Karayalçın, Uluç Gürkan, İstemihan Talay, Baskın Oran’ın da aralarında bulunduğu 143 Mülkiyeli ülkenin giderek karanlığı sürüklendiğini ifade etti.

“Son Nefesimize Kadar Hayır” başlıklı açıklamada, referanduma sunulacak anayasa değişikliğinin Cumhurbaşkanının hem yürütmeyi, hem yasamayı, hem de yargıyı eline geçirdiği teokratik karakterli bir dikta rejimi öngördüğü kaydedildi.

Teklifin, Osmanlı’nın “padişahlık” düzeninin dahi gerisinde olduğunun belirtildiği açıklamada, “Demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti” olan Türkiye Cumhuriyeti için bu teklife her zeminde karşı çıkılacağı kaydedildi.

68 Kuşağı Mülkiyelileri'nin açıklaması şöyle:

“Ülkemizin içinde bulunduğu durum, hepimizin bilgisi dahilindedir. Ülke giderek karanlığa doğru sürüklenmektedir. Geçmişte, siyasette, kamuda ve özel sektörde çeşitli sorumluluklar almış, Mülkiye 68 kuşağın özgür yetişmiş bireyleri olarak daha fazla suskun kalmamızın doğru olmadığı düşüncesi ile aşağıdaki bildiriyi halkımızla paylaşıyoruz.

SON NEFESİMİZE KADAR HAYIR…

AKP’nin anayasa teklifi, sert kuvvetler ayrılığına dayalı demokratik bir başkanlık sistemi değildir. Cumhurbaşkanının hem yürütmeyi, hem yasamayı, hem de yargıyı eline geçirdiği teokratik karakterli bir dikta rejimdir. Bu teklifte ayrıca, cumhurbaşkanının partili olması nedeniyle rejimin meşruiyetinin kaynağı azınlık temelli olacaktır. Buna rağmen, Cumhurbaşkanı tüm yönetim işlerini yapabilecek, bugün başbakan ve bakanların kullandığı bütün yetkileri kullanabilecektir.

Meclisi kapatabilecek, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yasama yetkisine ortak olacak, kanunları veto edebilecektir. Yüksek mahkemelere, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na üye atayacak, yargıyı belirleyecektir. Bütün bunları yaparken hiçbir şekilde hesap vermeyecek, işlemlerinden sorumlu tutulamayacaktır. Herkese dokunabilen ama kendisine dokunulamayan bir kadir-i mutlak kişi olacaktır.

Çünkü bu rejimde denge-denetleme mekanizmaları yoktur. Düzen, Cumhurbaşkanında toplanan yetkilerin hiçbir şekilde sınırlanmaması üzerine kurgulanmıştır. AKP teklifi, Osmanlı’nın “padişahlık” düzeninin dahi gerisindedir.

AKP’nin “Türk tipi” dediği rejim arayışı, Türk devlet geleneğine aykırı bir düzendir. Daha çok Roma döneminin “monokrasi” anlayışına paraleldir. Roma’nın “monokrasi” anlayışı, sonraki yıllarda Avrupa’da, egemenlik hakkını Tanrı’dan aldığını iddia eden krallıklar tarafından sürdürülmüştür.

Şimdi Türkiye’de “seçilmiş krallık” olarak canlandırılmak istenmektedir. AKP iktidarının bu dayatmasına biz,MHP liderliğinin yaptığı gibi boyun eğemeyiz. “Madem cumhurbaşkanı hukuka uymuyor, o halde hukuku cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zorladığı fiili duruma uyduralım” diyemeyiz.

Böylesi bir teslimiyetçilik, cumhuriyetin laik ve demokratik karakterinin yanı sıra üniter bir hukuk devleti olmasından da vazgeçilmesi anlamına gelir. Başkanlık koalisyonunun kriz ve biriken sorunlara çözüm için tek bir önerisi var:

Erdoğan için başkanlık görünümlü rejim değişikliği… Latife olarak, zaman zaman bizlere takılanlara net olarak belirtiyoruz ki, her zaman “Önce Türkiye” idi son nefesimize kadar da “Önce Türkiye” olacak. “Demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti” olan Türkiye Cumhuriyeti için bu teklife her zeminde karşı çıkıyor ve “Hayır” diyoruz. (Haber Merkezi)