Gökhan Gençay / Halkbank Kültür Sanat

Soygun filmlerinin, aksiyon sinemasının en önemli alt türlerinden biri olarak kendi kimliğini inşa ettiği, kendine has anlatı kalıplarına sahip olduğu malum. Bu tür filmler genellikle üç temel aşamadan oluşur: Büyük ve riskli bir operasyon için bir araya gelen işinin ehli bir ekibin olağanüstü bir plan çerçevesinde söz konusu operasyon için hazırlanışı, saniyelerin bile büyük önem taşıdığı eylem anı ve gerçekleşen soygunun ardından yaşanan gelişmeler. İyi bir soygun filmi için bu üç aşamayı da dengeli, sorunsuz, heyecan dozajının düşmesine izin vermeden atlatabilmek hayati önem taşır. Soygun ekibinin ilgi çeken, cool karakterlerden mürekkep olması ve onları yakalamaya kendini adamış zeki ve takıntılı devlet görevlilerinin varlığı da bu tür filmlerin olmazsa olmazları arasındadır. Soygun filminin senaryosunda son sahneye kadar seyircinin merakını diri tutmaya hizmet eden detaylara yer veriliyor, olay örgüsü düzleminde çeşit çeşit entrika vuku buluyorsa, söz konusu film sinemaseverler nezdinde türün unutulmazları arasına eklenmeye hak kazanmış sayılır.

Ancak, nedendir bilinmez, türe has kriterler ayan beyan ortada olmasına rağmen, ciddi bütçelerle, büyük stüdyoların bünyesinde çekilen soygun/macera filmlerinin pek çoğu vasatın üzerine çıkamıyor. Yukarıda özet olarak aktardığımız formülleri benimsemenin iyi bir soygun filmi için gereken vasıflara sahip olmak için yeterli olmadığı, bu formüller yaratıcı bir bakış açısıyla ele alınmayıp, matematik denklemleriymişçesine art arda sıralandığında ortaya ruhsuz, renksiz ve sıradan yapımlar çıktığı da açık. “Suç Ortağı” da bu furyanın somut örneklerinden biri.

Kalburüstü aksiyon filmleriyle tanınan Simon West “Suç Ortağı”nda, kâğıt üstünde, heyecan ve gerilim içeren bir soygun/macera filmi için gereken tüm öğeleri bir araya getiriyor aslında.”Suç Ortağı”nda ustalığıyla göz kamaştıran, prensiplerine sadık bir hırsız; özel yetenekleri ekseninde ekibe dâhil edilmiş farklı niteliklere sahip çete üyeleri; efsane mertebesine ulaşmış bu hırsızı yakalamaya ant içmiş tecrübeli bir FBI ajanı mevcut. Üstüne üstlük, West, bir noktada işler sarpa sardıktan sonra kimin kime kazık attığı hususunu mümkün mertebe gizli tutmaya da çalışıyor. Film, zamana karşı girişilen hayati bir yarış üzerinden bol bol kaçma, kovalamaca sahnesi de içeriyor. Ama bütün bunlar o kadar kaba, arkaik, gayriestetik biçimde sıralanıyor ki, karşımızdakinin klişelere sadakati bağlamında hasbelkader geçer not almayı hak eden, mütevazı dozda eğlenceli anlar içeren bir film olduğu bile söylenemez.

“Suç Ortağı”, gecenin ilerlemiş saatlerinde New Orleans’ta pusuya yatmış FBI ajanları, usta hırsız Will Montgomery (Nicolas Cage)'yi beklerken açılıyor. Will ve üç suç ortağının bir elmas dükkânını soyacağı istihbaratını alan FBI ajanı Tim Harlend (Danny Huston), uzun yıllar peşinde koştuğu soyguncuları suçüstü yakalamak için dakikaları sayıyor. Will ve arkadaşları ise, soğukkanlı hamlelerle işe girişiyor ve elmas dükkânını değil, hemen yakınındaki bankayı soyuyorlar. Yanlış yerde pusuya yatan FBI ajanları kısa sürede mevzuya uyanıyor ve Will ile arkadaşlarını yakalamak için harekete geçiyorlar. Soygunu başarıyla gerçekleştiren Will, ortağı Vincent (Josh Lucas)'la onları beklemekte olan araçlarına doğru koştururken bir sorun yaşanıyor. Vincent’ın masum bir insanı öldürmesine engel olmaya çalışan Will yanlışlıkla arkadaşını bacağından vuruyor, onu araca diğerlerinin yanına taşıdıktan sonra para dolu çantayı geri almaya döndüğünde ise arkadaşlarının onu bırakıp kaçtığını görüyor. Para dolu çantayla bütün bölgeyi kuşatmış olan polislerin elinden kurtulmak için elinden geleni yapıyor Will, ama sonunda yakalanıyor. Ajan Tim, Will’i yakalıyor yakalamasına ama soygun parası üzerinden çıkmadığı için görece daha az bir cezaya çarptırılıyor usta soyguncu: Will sekiz sene hapis cezası alıyor.

Bu hareketli sahnenin ardından, sekiz sene sonraya bağlanıyoruz ve Will’i hapishaneden tahliye edilirken görüyoruz. Çıkışta onu Tim’in yönetimindeki FBI ajanları karşılıyor ve gizli bir projesi olup olmadığını, soygundan sonra kaybolan on milyon doları nereye sakladığı hususunda onu sorguluyorlar. Will ise eski hayatına son vermekte kararlı ve hapise girdiğinde yedi yaşında olan kızıyla arasını düzeltmekten başka bir şey düşünmüyor. Bu motivasyonla doğruca kızı Alison (Sami Gayle)'ın yanına gidiyor. Ancak Alison babasını sıcak biçimde karşılamıyor, Will’in tüm yakınlaşma hamlelerini boşa çıkaran genç kız, uzun zamandır devam ettiği terapi seansına yetişmek için bir taksiye atlıyor.

“Suç Ortağı”nın esas aksiyonu da bu andan sonra başlıyor. Will, kızının onun için bırakıldığını söylediği paketin içindeki cep telefonunu açıyor ve eski ekibindeki herkesin öldüğünü sandığı ortağı Vincent’ın tehditkâr sesini duyuyor. Vincent, Alison’ı kaçırdığını ve sekiz sene önceki soygundan kaldırdıkları on milyon doları ona teslim etmezse kızını öldüreceğini söylüyor. Will, o parayla yakalanmamak için yaktığını belirtse de Vincent’ı ikna edemiyor; on iki saat içinde var olmayan bir parayı bulup Vincent’a teslim etmeyi kabul etmek zorunda kalıyor. Bütün bu süre boyunca FBI ajanlarının soluklarını ensesinde hisseden Will, önce ajan Tim’den yardım istiyor. Ancak, ne kadar dil dökerse döksün, onları kızının gerçekten kaçırıldığına inandıramıyor. Çaresiz kalan Will’in kızına sağ salim kavuşabilmek için birkaç saat içinde yeni bir soygun yapmaktan başka seçeneği kalmıyor.

“Suç Ortağı” bu minvalde gelişen heyecanlı bir öykü sunuyormuş gibi görünüyor ama esasında türe dair klişelerin çarçur edilmesi söz konusu. Simon West, hızlı, tempolu bir kurguyu benimsiyor ve bu doğrultuda filmin bütün entrikasını ilk dakikalardan itibaren gözler önüne seriyor. Karakterlerin tümünün stereotiplerden ibaret oluşu, hikâyenin gidişatının fazlasıyla tahmin edilebilirliği de “Suç Ortağı”nın handikapları arasında. Senaryo öylesine özensizce yazılmış ki, bazen bu janrın kalıplarıyla dalga geçmek için çekilen bir parodi izlediğiniz hissine kapılıyorsunuz. Keşke Simon West, hakikaten bir parodi çekmeye niyetlenseydi de, ciddi ciddi bir suç hikâyesi anlatıyormuş gibi yaparken içine düştüğü komik durumların makul bir açıklaması olsaydı.

“Con Air”dan on beş sene sonra bir kez daha Nicolas Cage’in başrolünde olduğu bir filme imza atıyor West. İkilinin iş birliği bu sefer tam manasıyla bir hayal kırıklığı yaratıyor. Nicolas Cage, Bruce Willis’in izinde, orta yaşlı bir aksiyon yıldızı olma yolunda ilerlemeye devam ediyor. Bir zamanlar rol aldığı filmlerde sergilediği kompozisyonlarla yetenekli bir aktör kumaşına sahip olduğunu ispatlayan Nicolas Cage’in son yıllarda dişe dokunur tek bir performansa bile imza atamamış olması üzücü. Artık aynı karikatürize tiplemenin farklı versiyonlarını sunmaktan ötesini hedeflemediği anlaşılıyor. “Suç Ortağı”nın diğer oyuncuları da senaryonun zayıflığından kaynaklanan sıradan performanslar ortaya koyuyorlar. Özellikle de Josh Lucas’ın canlandırdığı kötü adam karakterinin bir noktadan sonra korku filmlerine özgü özelliklerle donatılması hakikaten trajikomik. New Orleans şehri mekânlarıyla, Malin Akerman da güzelliğiyle filme renk katıyor, o kadar.

Sonuç itibarıyla, “Suç Ortağı” benzerlerini pek çok kez izlediğimiz, sahiplendiği klişelerin bile hakkını veremeyen sıradan bir film. Günümüzde Amerikan kablolu televizyonlarında çok daha nitelikli, çekici dizilerin yayınlanmakta olduğu düşünüldüğünde asıl şaşırtıcı olan, “Suç Ortağı” gibi bir filmin doğrudan DVD olarak piyasaya sürülmeden nasıl vizyon yüzü görebildiği!

SUÇ ORTAĞI

Film Adı               :              Kaç para kaç...

Yönetmen           :              Simon West

Oyuncular           :              Nicolas Cage, Josh Lucas, Danny Huston

Senaryo              :              David Guggenheim

Ülke                    :              ABD

Yapım Tarihi       :              2013