Gökhan Gençay / Halk Bank Kültür Sanat

Steven Soderbergh, türler arasında gezinmeyi sevmesiyle meşhur yönetmenlerden. Her filmini, ele aldığı konuya has türsel enstrümanlarla donatmayı seviyor, onlara kendi sinematografik dokunuşu ekseninde yeni bir soluk kazandırmayı da çok iyi beceriyor. 1989 yılında çektiği “Seks Yalanları”ndan bugüne yönettiği her filmde bambaşka temalara el atıyor, farklı görsel anlatım biçimlerini benimseyerek sinemaseverleri şaşırtıyor. Farklı janrlar arasında serbestçe salınması, Soderbergh’in çok yönlü yaratıcılığının ifadesi. Filmografisinde “Ocean’s” serisi gibi Hollywood usulü eğlenceliklere de, “Schizopolis” gibi deneysel filmlere de, “Che” gibi alternatif bir belgeselin soğukkanlılığına sahip yapımlara da, “The Informant” tarzı kara komedilere de yer var. Değişmeyen tek şey, Soderbergh’in hiçbir zaman kendini tekrar etmeyeceği gerçeği. Ele aldığı fikirleri karakterlere odaklanarak geliştirmesi, anlatı dilini karakterlerin hissiyatlarına yoğunlaşarak kurması da Soderbergh’in alametifarikalarından.

Soderbergh, farklı türlerin standartlarını harmanlamasının yanı sıra, günümüz dünya sinemasının en üretken yönetmenlerinden biri olma vasfına da sahip. Kesintisiz bir üretim sürecini benimsediği görülen usta yönetmen geçtiğimiz senelerde sinemaya uzun bir süre ara vereceğini açıklamıştı. Bu şaşırtıcı kararı alması onu daha da motive etmiş olacak ki, söz konusu açıklamanın ardından her sene yeni bir Soderbergh filmi gösterime girdi. Dolayısıyla, Soderbergh’in bu kararına sadık kalıp kalmayacağı hâlâ belirsizliğini koruyor. Sinemaseverler açısından bu ara verme sürecinin hiç başlamaması en iyisi tabii ki. Yine de en kötü olasılığı düşünerek, Soderbergh’in vizyona giren her filmine -bir daha beyaz perdede imzasına rastlayamama ihtimalini göz önüne alarak- özel bir ihtimam göstermek gerekiyor.

Bu hafta gösterime giren “Acı Reçete”yi yönetmenin “son sinema filmim” olarak duyurduğunu da hatırlatalım. Soderbergh, ilk gösterimi bu seneki Berlin Film Festivali’nde yapılan “Acı Reçete” filminde yine farklı temalar ve türlerden kendi üslubunu besleyen öğeler devşiriyor . İçerik ve estetik düzlemlerinde “Acı Reçete”de birçok farklı janrdan izler mevcut. Kâr hırsı uğruna insan sağlığını tehlikeye atan ilaç şirketlerinin gizli oyunlarını deşifre etmeyi amaçlayan sosyal gerçekçi belgesellere de, “katil kim?” sorusunun peşine düşen dedektiflik filmlerine de, soğuk ve güven telkin etmeyen karakterlerin fink attığı iç karartıcı atmosferiyle film noir’lara da selam gönderiliyor. Netameli pek çok konuyu bir potada eritmeyi beceren bir yapıya sahip “Acı Reçete”de Soderbergh stilize bir anlatım biçimini benimsiyor ve filmin gerilim dozunu adım adım yükseltirken finale doğru seyirciyi ters köşeye yatırmak maksadıyla beklenmedik hamleler yapıyor. Sürpriz gelişmeleri açık etmemek için Soderbergh’in ters köşe atraksiyonlarından bahsetmeyeceğiz, ancak bu hamlelerin filme tuhaf bir seyir zevki kazandırdığını, buna karşın politik açıdan sorunlu bir noktaya sürüklediğini de belirtelim.

“Acı Reçete”, hapisteki kocası Martin (Channing Tatum)'in tahliyesini bekleyen Emily (Rooney Mara)’nin görüntüsüyle açılıyor. Zengin ve hâli vakti yerinde bir çift olan Martin ve Emily’nin hayatları Martin’in borsa yolsuzluğuna karışmasıyla altüst olmuş ve Martin dört sene hapis cezası almış. Emily açısından da bu süreç son derece zor geçmiş; alışık olduğu yaşam standartlarını kaybeden Emily, küçük bir daireye taşınmış ve sıkıcı bir işte çalışmaya başlamış. Martin’in hapishanede olduğu dört sene zarfında depresyonla da mücadele etmek zorunda kalmış Emily. Yaşadığı ağır depresyon, kocasının tahliyesinin bile içinde yeni bir umut yeşertmesine imkân vermiyor. Martin, Emily’nin depresif ruh hâlinden çıkması, rahatlaması için elinden geleni yapıyor ama Emily’nin içindeki karanlık adım adım büyüyor ve bir aşamadan sonra kriz hâli tehlikeli bir boyut kazanıyor.

Otomobilini tam gaz garaj duvarına süren Emily, bu kazayı ufak sıyrıklarla atlatıyor ve intihar girişimi olarak değerlendirilen bu olaydan sonra hastanede tanıştığı psikiyatrist Jonathan Banks (Jude Law)'in muayenehanesine gitmeye başlıyor. Banks, Emily için terapi ve ilaçlardan oluşan bir tedavi süreci öngörüyor. Böylelikle çeşitli antidepresanlar kullanmaya başlayan Emily’nin sağlığında gözle görülür bir iyileşme yaşanmadığı gibi, zamanla daha vahim olaylar vuku buluyor. Emily, son günlerde sık sık yaşadığı ayakta uyuma nöbetlerinden biri sırasında Martin’i bıçaklayarak öldürüyor. Bu trajik olayın ardından pek çok soru ortaya atılıyor. Emily antidepresan ilaçların korkunç yan etkilerinin yeni bir kurbanı mı, yoksa söz konusu istatistik verileri kendi çıkarı için kullanmayı planlamış soğukkanlı bir katil mi? Yanıtları keşfetmek de Emily’nin tedavisini üstlenen Doktor Banks’e düşüyor.

Soderbergh, “Acı Reçete”de New York’u endüstriyel, soğuk ve tekinsiz bir yaşam alanı olarak resmediyor. Karakterlerinin hiçbirine kayıtsız şartsız güven duyulmaması için karanlık bir atmosfer inşa ediyor. “Acı Reçete”, konusu, karakterleri, stilize anlatımı, bir türlü eksilmeyen gerilim duygusuyla Brian De Palma filmlerini fazlasıyla andırıyor. Soderbergh, yönetmenlerin bukalemunu olduğunu bir kez daha gözler önüne sererek bu kez de De Palma’nın kulvarına geçiyor. Özellikle final bölümünde erotik soslu psikolojik gerilimin tavan yaptığı, sırların birer birer açığa çıktığı anlarda bu etkiyi yoğun biçimde hissediyorsunuz. Emily’nin depresyonun pençesinde kıvrandığı anlarda seçilen kamera açılarının zaman zaman korku filmlerine özgü bir havanın oluşmasına yardımcı olduğunu da not düşelim.

Son yıllarda Soderbergh’in çektiği tüm filmlerde küçüklü büyüklü roller üstlenerek onun vazgeçilmez oyuncuları listesine giren Chaning Tatum, Catherine Zeta-Jones ve Jude Law’un vasatın üstü performanslar sergilediği “Acı Reçete”nin asıl parlayan yıldızı Rooney Mara. “Ejderha Dövmeli Kız”ın Hollywood versiyonundaki kompozisyonuyla izleyen herkesi kendine hayran bırakan Mara, “Acı Reçete”de son derece başarılı. Üst üste hatırda kalıcı performanslara imza atması Rooney Mara’nın adını sinema dünyasının yükselen yıldızları arasında sık sık duyacağımızın göstergesi.

“Acı Reçete”, Soderbergh’in çok yönlü esin kaynakları uyarınca farklı janrlar arasında sürdürdüğü eğlenceli gezintinin son durağı. Doktor-hasta ilişkisinden, ilaç şirketlerinin kumpaslarına kadar uzanan zengin ve derinleşmeye elverişli bir hikâyeyi seyirciyi şaşırtmak adına muhafazakâr biçimde sonlandırmış olmasına rağmen, Soderbergh’in rehberliğinde gerçekleşen sinemasal bir seyahate katılma fırsatı hâlen son derece cazip.

Film Adı

:

Acı Reçete

Yönetmen

:

Steven Soderbergh

Oyuncular

:

Rooney Mara, Jude Law, Chaning Tatum

Senaryo

:

Scott Z. Burns

Ülke

:

ABD

Yapım Tarihi

:

2013